Kadın-erkek arasındaki duygusal ilişkiye flort deniyor. Batı toplumlarına baktığımızda onceleri flort, genclerin duygusal acıdan olgunlaşmalarını, ceşitli komplekslerinden kurtulmalarını, cinsellik konusunda bilgilenmelerini, eşlerin evlilik oncesinde birbirlerini tanıyarak bilincli bir beraberlik oluşturmalarını sağlayacak bir tecrube ve eğitim bicimi olarak kabul edilmiş ve hoş gorulmuştu.
Fakat duygusal ilişkiler, kendisine ilişkin butun duşunce ve varsayımların iflasını ilan edercesine buyuk bir hızla fiziksel ilişkiye donuşerek gundemden duştu. Batılı toplumlar gunumuzde bir yandan bir sure once son derece masumane ilişkiler olarak baktığı flort olayının onune yığdığı toplumsal sorunlarla boğuşurken, bir yandan da artık duygusal ilişkinin yerini alan cinsel ozgurluk gibi kavram ve olguları tartışmaya başladı.
Gunumuzde flort, yani evlilik oncesi genclerin birbirlerini tanıma ve tanışma bahanesi ile belli sure beraber olması yaygınlaştı. Dinimizde yeri olmamasına rağmen İslamî duyarlılığı olan insanlar arasında bile gorulebiliyor artık. Burada hemen şunu soyleyelim ki, “Gencler onceden goruşur ve flort ederse, birbirini yakından tanıma imkÂnları olur. Eğer huyları, anlayışları farklı ise, evlenmeden once daha işin başındayken, işi bitirmiş olurlar” iddiası da cok yanlış.
Tecrubeler hic de boyle olmadığını gosteriyor. Gunumuzde en cok boşanma, flortsuz evliliğin yapılmadığı Batı ulkelerinde olmaktadır. İki taraf da, tanışma devresinde, birbirlerine hoş gorunmek icin beraber bulundukları zamanlarda, gayet toleranslı davranıp, kotu huylarını birbirlerine hissettirmemeye calışır, birbirlerini yanıltırlar. Ancak evlendikten sonra anlaşılır gercek durum… Fakat iş işten gecmiş olur.
Bunun icin, evlenilecek kimselerin gercek hÂlleri, evlenilmeden once oğrenilmelidir. Bu da ancak tecrubeli kimselerin araştırmasıyla, o kimselerin evveliyatını iyi bilen, guvenilir kimselere sormakla olur.
Ayrıca, bekÂrken cok kimseyle goruşen, cok kimseyle eğlenen erkek ve kızda, evlendikten sonra da cok kimseyle goruşme arzusu devam eder. Bir kişiye bağlı kalmak, zamanla onu sıkmaya başlar; değişiklik arayışına girer. Bunun sonucunda da, her gun gazetelerde boy boy resimlerini gorduğumuz aldatmalar, kavga gurultuler ve cinayetler meydana gelir. Bir anlık gaflet, değişiklik arzusu, kişilerin hem dunya, hem de ahiretlerini karartır. Aman dikkat!
Bunlar belki manasız gelir cok gence. Cunku gonlunu kaptırana verilecek nasihat, ona deli sacması gibi gelir. Onun icin Peygamber Efendimiz, “Sevgi, insanı sağır ve kor eder” (Keşfu’l-Hafa, 2/129) buyurmuştur.
Sağıra ne anlatsanız duymaz. Gormeyen bir kimse, ne yapsanız gormez. Bu bakımdan ileri goruşlu, tecrubeli ana-babanın, akrabanın ve iyi arkadaşların tavsiyelerine kulak vermeli. Ana-baba, oğlunun veya kızının evleneceği kişiye, evlÂtlarının gozu ile bakmaz. Acı tecrubelerin verdiği dersle bakar. Ana baba sadece gorunuşe değil, perdenin arkasına da bakar. Cunku gerceği gormeye mÂni olur perde...
Flortsuz evlilik olmaz mı?
Flort donemi, gercek beraberliği coğu zaman aksettirmez. Eğer flort, gercek hayatın aynısı olarak yaşanabilse, belki evliliğin nasıl gideceğine dair ipucları verebilir, ama bunun da başka bedelleri vardır malûm. Bildiğimiz anlamdaki flort, yani arada sırada goruşup gezmek, sohbet etmek ise, aslında gercek hayatta olunandan farklı bir kişiliğin sergilendiği bir donemdir.
Orneğin kişi gunun yirmi uc saati tek başına, sessiz ve sakin bir hayat suruyor, biriken sohbet ve gezme ihtiyacını gunde bir saatlik buluşmalara saklıyorsa, o bir saatte cok konuşkan, canlı, eğlendirici biri gibi davranabilir. Ve “cıktığı” kişi de canlı, atak, sosyal insanlardan hoşlanıyorsa onun gozune hoş gorunebilir.
Ama iş evliliğe gelince, o hareketli gorunen kişinin gunde ancak bir saat gezmeye ve sohbete tahammul edebildiği, aslında cok durgun ve sakin bir hayatı sevdiği acığa cıkar ve surtuşmeler başlar.
Ben uc-dort yıl flort edip birbiriyle cok iyi anlaşan, ama evlenince birkac ayda hayal kırıklığı yaşayan nice insanlar gordum. Evlilik hayatı başlayınca “Reklamları izlediniz, şimdi haberler” anonsu yapılmış gibi olur.
“Peki, flort bile olmadan evlenilecek kişi nasıl secilebilir?” diyebilirsiniz. Aslına bakarsanız bir insanın, karşısındaki kişiyi tanıması o kadar da uzun bir zaman gerektirmez. Yapılan araştırmalar ozellikle kadınların, karşılaştıkları kişiyi ilk uc dakika icinde değerlendirip kategorize edebildiğini gostermiştir.
Dikkatli bir insan icin yuz hatları, mimikler, ses tonu, konuşma bicimi, hatta kullanılan kelimeler bile kişiliğe dair onemli işaretler taşır. Ve ozellikle hanımlar bu tip işaretleri cok iyi değerlendirirler.
Flortun pek cok sakıncası vardır: Flortte bir tuzak vardır. Flortte cok defa, kız, erkek tarafından kandırıldıktan sonra terk edilir. Tabi tam tersi olduğu durumlar da olabilir.
Flort, genclerde gafilce tecrubelere yol acar. Bu tecrubelerin coğu, kotu şekilde sonuclanır. Tecrube icin insan, cebine barut koyup kendini tehlikeye atmaz. Ateşle barut bir arada durmaz. Yılan acaba nasıl sokar diye yılanla oynanmaz.
Flort, akıl mantık hislerini alt ust eder. Florte alışan, sık sık arkadaş değiştirir. Kızı kandırıp terk eden erkek hain, kandırılan kız da maskara durumuna duşer. Flortte cok defa, iffet elden gider. Namuslu Musluman bir kız icin bundan buyuk felaket olamaz. Flort, pek cok genci serseri, musrif ve perişan eder. Gencler arasında aşağılık kompleksi, kıskanclık, kin, nefret, karamsarlık ve ceşitli ruhî bunalımlar doğurur.
Flort arzusu, tenhada buluşmaya davet eder. Sonunda, bircok gencin başı belaya girer. Sonrasında ise pişmanlıklar ve acılar yaşanır.
ABD’deki Pennsylvania Universitesi’nde yapılan bir araştırmada, 1964 ile 1997 yılları arasında evlenen 1400 kişiye evliliklerindeki deneyimleri sorulmuş.
Bilim adamı Claire Kamp-Dush, evlenmeden once aynı evi paylaşan ciftlerin, diğer ciftlere gore daha mutsuz olduklarını soylediklerini ve boşanma oranlarının daha yuksek olduğunu belirtiyor. Ciftlerin birlikte yaşamaya karar verirken, muhtemel bir ayrılığın daha kolay olacağı duşuncesiyle yeterince ince eleyip sık dokumadığını belirterek, evlilik kararında da genelde birlikteyken harcanan emek ve cocukların etkili olduğunu soyluyor.
Sadece kendi zevkini onemseyen genc bir erkek, kokladığı cicekten hemen doyar, sonra başka bir renk, başka bir cicek arar. Artık bu sahne onu avutmaz, ondaki esrar, onu ceken cazibe, bağ ve duğumler cozulmuştur. O artık başka bir cazibe, daha esrarlı bir duğum ister, başka eğlenceleri kovalar. Bu bakımdan flort hususunda kız veya kadın, cok hassas olmalıdır.
Birbirine yabancı iki karşı cinsin tenha bir yerde baş başa kalışları; hislerinin isyanına, yaratılışta var olan duyguların ayaklanmasına vesile teşkil eder. Cinsî hislerin ayaklanması ve isyanından sonraki safhaları ise kimse kestiremez. Atalarımız “ateş ile barut yan yana durmaz” demişler.
Boylesi ilişkiler gayet masumane bir şekilde başlar, ancak neticesi genelde husran olur. Toplum hayatındaki pişmanlıkların, hatta cinayetlerin ve kotuluklerin buyuk coğunluğunun bu ikaza kulak asmayıştan, aradaki sınırı aşıp taşmaktan kaynaklandığı da yaşanan gunluk olaylarla sabittir. Gazete ve televizyonlar bu tarz haberlerle dolu değil mi?
Bunun istisnası yok mu, her kadın, her erkek boyle mi? Elbette oyle bir iddiamız olamaz. Elbette her kaidenin istisnası olur. Lakin istisnalar hep mustesna kalır, umumi hukmu değiştirmez.
Kadın kendisini şaibe altına sokacak laubaliliklerden uzak kalmalı, kolay elde edilen, kolayca da terk edilen eğlence metaı haline gelmemelidir. Erkek de hayata sadece ve sadece şehevi bir gozlukle bakmamalı, Allah’ın kendisine verdiği enerjiyi boylesi basit duygu ve duşuncelerle tuketmemeli, beynini calıştırmalı ve yarınlara oyle yurumelidir.
Kız arkadaşımla gizli dinî nikÂh yaptırabilir miyim?
Gunumuzde pek cok genc bu soruyu sorabiliyor. Sizlere burada yaşanmış bir hadiseden bahsedeyim. Bir Hoca’ya gencin biri şoyle bir soru soruyor:
“Hocam! Normal evlenme zamanım gelince hayatımı birleştirmek istediğim bir kız arkadaşımla dinî nikÂh yaptırmak istiyorum. Ancak ailemizin buna izin vermeyeceğini de biliyoruz. Şimdilik gizli dinî nikÂh yaparak bu muşterekliğimizi sağlasak, zamanı gelince de resmî nikÂhı duşunsek olur mu?”
Hoca gence şoyle diyor: “Dinî nikÂhı one alıp resmî nikÂhı sonraya bırakmanızı, hem de bu nikÂhı gizli yapmayı duşunmenizi, baskısı altında kaldığınız genclik arzularınızın sizi yanıltması olarak gormekteyim. İnsan, arzusunun etkisi altında kalırsa, ne kadar olumsuz ve zamansız olursa olsun bir kılıf bulur, yine de arzularını gercekleştirmeye yonelebilir. Bilinmeli ki, nikÂh oyle basit bir olay değildir. Onunu sonunu iyi duşunmek gerekir.
Gizli de olsa dinî nikÂhla yapılan evlilikte, evlilik hakları tumuyle gercekleşir, taraflar birbirlerine karşı hak ve mukellefiyetleri yuklenmiş olurlar. Hatta mirascı dahi olurlar. Ancak bu evliliği ispat etmek, oluşan hakları emniyet altına almak bugunku kanunlarla mumkun olur mu?
Hele bir muddet sonra taraflardan biri, ‘Ben bu gizli evliliği surdurmek istemiyorum, sandığım kadar da cazip bir şey değilmiş!’ deyip de cekiliverirse care ne olur? Zaten coğu kez delikanlının hevesi kısa zamanda bitiyor, boyle kolayca rest cekmeler goruluyor, kızcağız da ortada kalmaya mecbur, hatta mahkûm hale geliyor, pişmanlık olanca etkisiyle yaşanıyor; ama hic faydası yoktur bu pişmanlığın...
Bu arada haberi olan aileler de olayın icine girince cıkmaz ustune cıkmazlar başlıyor. ‘Bir deli bir kuyuya bir taş atar, bin akıllı cıkaramaz’ misali şaşırmalar soz konusu oluyor. Geriye tek care kalıyor. Gizli nikÂhın oluşan haklarını almak icin imzalı, şahitli resmî nikÂh...
Bundan dolayı Şafii mezhebinde, ailenin haberi ve rızası olmadan gizli evlilik yapılamaz. Hanefi’de ise ailenin haberi olunca tarafların birbirine denk olmadıkları anlaşılırsa ayırma hakkı soz konusu olur. En doğrusu, ailenin de izin vereceği normal evlenme vaktini sabırla beklemek.
Ancak boyle bir beklemeyi goze almak icin, karşı cinslerle mahremiyet sınırlarını kaldıran laubaliliklerden uzak kalmalı, hisleri alevlendirecek ortamlardan kacınılmalıdır ki, normal evlenme vaktini bekleme sabrı goze alınabilsin.
Yoksa her fırsatta duyguları isyana yonelten gizli buluşma ve goruşmeler devam ederse bekleme sabrına sahip olunamaz, zamanı gelmeden gizli evlilik yapmaya kendini mecbur sanır, sonra da, ‘Tecrubeli buyuklerimiz bizi neden uyarmadılar?’ diye sitem dolu beddualar soz konusu olabilir.”
Gelip gecici hislerinizin kurbanı olmayın
O yuzden hislerinizi kontrolden cıkaracak ortamlardan uzak durun, mahremiyet sınırlarını aşarak aklınızın, mantığınızın, hatta ailenizin kabul etmeyeceği kararlar almaya kendinizi mecbur hale getirmeyin. Şunu unutmayın ki, insandaki cinsel duygular, mahremiyet sınırları icinde korunur da tahrike maruz kalmazsa, sahibini akıl-mantık dışı kararlar almaya zorlamaz, utanacağı yanlışı yapmaya mecbur bırakmaz.
Ne zaman bu konudaki sınırlar aşılır, yabancılarla yuz yuze, goz goze şaibeli şekilde buluşmalara, goruşmelere taşınırsa, o zaman akıllı insanın alamayacağı kararları aldıran duygu dayatmaları soz konusu hale gelir!
Efendimizin (a.s.m.) şu ihtarı da bunu ifade etmektedir zaten:
“Mahremiyet sınırlarını aşıp taşarak cinsel hislerini ayaklandıran insan, aklının ya tumunu ya da ucte ikisini kaybetmiş gibidir!” (Keşfu’l-Hafa, 2/129)
Artık alacağı kararlar, yapacağı işler aklının, mantığının değil de alevlenmiş hislerinin kararı olur. His ise onunu gormez, sonra aklı başına gelir; ama bu defa da zamanı gecmiş bir akıllanma olur bu. Boyle uzucu sonuclara maruz kalmamanın tek caresi, iki ikiye tenhalarda yabancılarla şaibeli şekilde buluşmaktan kacınmak, tahrikci zemin ve goruntulerden kendini korumaya, kollamaya almaktır.
Sozun ozu: Haram-helal sınırlarını tanıyanlar kendilerini korumaya alırlar, tanımayanlar kendilerini yanlışlara mecbur sanırlar!
Selam ve dua ile...
(Bkz. Gencliğin Cinsellik İmtihanı, M. Ali Seyhan, NESİL YAYINLARI)
__________________
Flort Hk.
Dini Sohbetler0 Mesaj
●40 Görüntüleme
-
12-09-2019, 07:02:25