Tevhid: “Birlemek” “ Allah’tan başka ilÂh olmadığına inanmak.” “LÂ ilÂhe illÂllah sozunu tekrarlamak” manalarına gelir.
Tevhid denilince akla hemen “l ilÂhe illÂllah” kelamı gelir. Bu kelama "kelime-i tevhid" denilir ve Allah’tan başka hak mabut olmadığını ifade eder.
Şu varlık alemi icin ceşitli teşbihler yapılmıştır. Bunlardan birisi de “kÂinat sarayı.” İşte tevhid, bu sarayın sultanını bir bilme, birleme ve Ona hicbir şeyi ortak koşmama itikadıdır.
KÂinat sarayının tabanı başkasının, tavanı başkasının olmaz. Bu sarayın halıları, lÂmbaları ve diğer eşyaları bir başka Âlemden getirilip de buraya monte edilmiş değiller. Saraydaki her şey ve en onemlisi her misafir, saraydan doğuyor. Bir ciceğe bakalım: Topraktan guneşe kadar sarayın her şeyinin onda bir hissesi vardır. İnsan bedenine nazar edelim: Bu sarayın temel taşları olan elementler onda da mevcut.
Dağlar ovalara birer koltuk gibi kurulmuş. Ama başka bir yerden getirilerek değil, ovanın icinde yukselerek. Meyveler dallara tutunmuş. Başka bir beldeden ithal edilerek değil, ağacın icinden cıkarılarak.
Yavru, annenin kucağına oturmuş. Bir başka ulkeden gelerek değil, onun rahminde buyuyerek. Guneş bu saraya lÂmba olmuş. Bir başka yerden satın alınarak değil, sema ile birlikte yaratılarak.
Bu Âlemde bulunan sonsuz denecek cok varlık tevhid edilmiş, birleştirilmiş, aralarında ilgiler kurulmuş ve bu varlık Âlemi bir saray şekline sokulmuştur. Bunu duşunen insanlar kelime-i tevhidi okur ve bu sarayı her şeyiyle ancak Allah’ın mulku ve mahluku bilirler.
Kelime-i tevhid Allah’tan başka hak mabut olmadığı anlamına gelmekle birlikte, bu kelamda gecen Allah ismi, butun İlÂhî isimleri de icine aldığından, “Allah’tan başka Muhyi (hayat verici) yoktur, Allah’tan başka Halik (yaratıcı) yoktur, Allah’tan başka Malik yoktur.” gibi manaları da icinde saklar. Boylece bu tevhid icinde İlÂhî isimler adedince tevhidler saklıdır.
Bazı Âlimlerimiz, tevhidi, “ilmî ve amelî” olmak uzere ikiye ayırırlar. Bu sınıflandırmaya gore, Allah’ın bir olduğunu ve kainattaki butun birliklerin Onun birliğini gosterdiğini bilmek, hep ilmî tevhiddir. Amelî tevhid ise, bu tevhid inancının insanın amel Âleminde tam bir hÂkimiyetle hukmetmesidir.
Fatiha-i şerife’nin “İyyake na’budu ve iyyake nestain.” Âyet-i kerimesi amelî tevhid dersi verir: “Yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz.” Yalnız senin bildirdiğin yone doner, yalnız senin huzurunda el bağlar, ancak sana rukû ve secde ederiz. Aklımızı sadece senin razı olduğun şeylere yorar, kalbimize ancak senin razı olacağın sevgileri koyarız.
Yalnız Allah’a ibadet eden bir insan batıl mabutlara tapma zilletinden kurtulduğu gibi, yalnız ondan yardım dileyen bir kul da sebeplerin ardına duşmekten, olayların kolesi olmaktan kurtulur. Ve tam bir tevekkul ile Rabbine sığınır. Bu cok ulvî bir haz olmakla beraber aynı zamanda cok ustun bir kuvvettir.
Zaten kÂmil mu’min olmanın yolu da hem ilmî hem de amelî tevhidde kemale ermekten gecer.
Tevhid sadece bunlarla sınırlı değildir. Sıfat, esma ve fiilleri icin de tevhid soz konusudur. Bunları şoylece ozetlemek mumkundur:
Tevhid-i Ef’al: “Eşyanın yaratılmasında ve idaresinde sebeplerin hicbir tesiri olmadığını bilmek”,“Tek yaratıcının ancak Allah olduğunu itikat etmektir.”
Tevhid-i Sıfat: “Mahlûkata takılan ilim, kudret, irade gibi sıfatların da Allah’ın mahluku olduğunu bilerek, onlara mustakil bir varlık isnat etmemek demektir."
Tevhid-i ZÂt: “Her varlığı O’nun zÂtı ve varlığı yanında yok derecesinde bilmek."
Hayat vermek, oldurmek, şifa bahşetmek, hidayete erdirmek, rızk vermek her biri ayrı bir fiildir. Sonsuz denecek kadar cok olan bu fiiller aynı sıfatlara dayanıyor. Bu sıfatlar “hayat, ilim, kudret, sem’, basar, irade, kelÂm, tekvin” sıfatlarıdır. İşte mahlûkat Âleminde icra edilen sonsuz fiillerin hepsini bu ilÂhî sıfatlardan bilmek, tevhid-i ef’aldir. Bu sıfatları bir tek zÂta isnat etmek ise, tevhid-i zÂtdır.
Kelime-i Tevhid : La İlahe İllah
__________________
Tevhid Hk.
Dini Sohbetler0 Mesaj
●29 Görüntüleme
-
12-09-2019, 06:59:49