Boş yere gecen her Ânın pek cok fırsatları da beraberinde goturduğu kabul etmemiz gereken bir gercektir. Cunku insanın vakti dunyanın omrune nisbetle cok az ve kısadır. Bu bakımdan, tek bir saniyesi dahi altından daha kıymetli olan zamanın, ebedî hayata nur ve ışık tutacak meşguliyetlerle gecmesi gerekir. Bunun icin, mu’minin ibadeti ve işi bir hayır uzere olduğu gibi, geriye kalan zamanı da manasız olmamalı, meşru dairede yaşanmalıdır. TÂ ki, bir taraftan kazanırken, diğer yandan kaybetmiş olmasın.

Zamanımızda, insanın zamanını katleden o kadar luzumsuz meşguliyetler vardır ki, bunlardan bircoğu maddî ve mÂnevî gelişmeye bir sahip olmadığı gibi, insanı yaratılış hikmetinden uzaklaştırdığı da bir gercektir. İşte, insan bu ceşit gayesiz ve hedefsiz şeylerden kendisini ne kadar cekip cevirse o derece kÂr icinde olur.

Belli bir mesai sarf eden ve calışan insanın dinlenmesi ve istirahat etmesi ne kadar hakkı ise, İslÂm'ın yasakladığı sınırı aşmamak şartıyla, bazı oyun ve eğlencelerde bulunmak da mumkun ve normaldir. Ama bu oyun ve eğlencelerin bir ucu, dinimizin haram kıldığı şeyerden birisine yaklaşır ve bulaşırsa, o oyun meşruiyetini kaybetmiş olur.

Ceşitli adlarla yapılan “kulturel faaliyetler”de ve “spor musabakaları”nda aynı şartları aramamız gerekir. Bunlar mubah ve meşru gorulen daire icindeyse, haram olduğundan bahsedilemez. Mesel bu faaliyetlerin bazısı erkek-kız karışık olarak icra edilirse, birtakım dinî mahzurları da beraberinde getireceği acıktır.

Cunku dinen bir kimse ancak kendisine ebedî olarak nikÂhı duşmeyen —anne, kız kardeş, hala, teyze gibi— kimselerle yalnız kalabilir, birlikte bulunabilir, elini tutabilir, konuşabilir. Bunun dışında, hayatî bir durum olmadığı muddetce, bir erkeğin mahremi olmayan bir kadınla; kadının da mahremi olmayan bir erkekle birlikte bulunması, tokalaşması, elini tutması caiz gorulmemiştir.

Sportif faaliyetlerde de aynı şeyleri soylemek mumkundur. Namaz gecirilmeyecek, kumara girmeyecek ve vucudun bir başkasına gosterilmesi caiz olmayan yerlerinin acılmasına meydan verilmeyecekse dinî bir mahzurdan soz edilemez.

Dinimiz gerek faydalalığı, gerekse gorunuşte bir faydası olmasa da zararsız oluşu bakımından, ok atmak, mızrak kullanmak, gureş, yuzme, koşu ve ata binmek gibi oyunları meşru kılmıştır. Hatt bunlardan bazıları da sunnettir.

Hz. RukÂne’nin Musluman olmasına, Peygamberimiz (asm) ile gureşmesi ve uc defasında da Peygamberimizin kendisini mağlûp etmesi vesile olmuştur.1

Yine Peygamberimiz (asm)'in Hz. Âişe ile yarıştığı, muteaddit defalar onu gectiği de rivayet edilmektedir.2

Keza Peygamberimiz (asm) Habeşlilerin gosterdiği mızrak oyunlarını Hz. Âişe ile birlikte seyretmiş ve bu tip eğlencelerin caiz olduğunu bizzat kendi hayatında gostermiştir.

Cihad meydanlarında mucahitlerin yardımcısı olan atı ovmuş ve savaştan once tertiplenen ata binme musabakasında birinci gelenlere ceşitli armağanlar vererek bu sporu desteklemiştir. Burada esas gaye, cihada hazırlık yapmaktır. Savaş oncesi bir eğitim ve idmandır.

Fakat İslÂm'ın meşru kıldığı bazı oyun ve eğlenceler de bugun bazı uygulamalarla helÂl dairenin dışına taşılmıştır. MeselÂ, gureş, yarış ve yuzmede, başkalarına gosterilmesi haram olan yerlerin acılması gibi.

Bazı oyunlar da kumara Âlet edilmektedir. At yarışları, piyango, spor-toto-loto ve karşılıklı bahis bunlardan bazılarıdır.

Piyango ve spor toto gibi oyunlar zaten kumar sayılmaktadır. Zira kumarın butun ozelliklerini icinde taşıyor. Piyango şeklindeki kumarın İslam oncesi Cahiliye devrinde de olduğu bilinmektedir. Onlar oklar uzerine işaretler koyar, oktaki cıkan işarete gore para alırlardı. İslÂmiyet kumarın her ceşidini haram kıldığından, piyango da bunların icindedir. Nitekim bir Âyet-i kerimede şoyle buyurulmaktadır:

“Ey iman edenler, şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir. Bunlardan uzuk durun ki kurtuluşa eresiniz.”3
İslÂmiyet, boylece ortaya mal ve para konarak oynanacak hicbir şans oyununa izin vermemiştir. Eğer fakirlere, zayıflara ve duşkunlere yardım edilecekse, bu tip kurumlar kanalıyla olmasına gerek yoktur.

İslÂm'ın hukuk, toplum ve ahlÂk duzeni, kimsesizleri korumak, hayır muesseselerini yaşatmak icin kumar tertibine ihtiyac duymamaktadır.

Karşılıklı bahis ve iddialaşmak gibi tertip ve oyunlar da aynı şekilde kumar sayılmaktadır. MeselÂ, iki kişi yarışa cıkmadan once birisi, “Eğer beni gecersen sana şu kadar vereceğim, şayet ben seni gecersem bana şu kadar vereceksin.” derlerse, boyle bir bahis kumara girer. Ancak tek taraflı olursa caiz olur. Yani taraflardan birisi,”Beni gecersen sana şu kadar vereceğim, fakat ben seni gecersem sen bana bir şey verme.” der ve anlaşırlarsa, boyle bir iddia meşrudur. Bu parayı alan kimsenin onu kullanması caizdir.

Top oyunlarında da namazın geciktirilmesine veya terkine, başkalarına gosterilmesi caiz olmayan yerlerin acılmasına meydan verilmediği, vucudun yaralanmasına ve sakatlanmasına sebep olmadığı muddetce, bir mahzurdan soz edilemez. Bu hususlardan birisi soz konusu olunca meşru olmaktan cıkar.

Dipnotlar:

1. Tirmizî, Libas: 42.
2. İbni Mace, NikÂh: 50.
3. MÂide Sûresi, 90.

__________________