Takva, haramlardan sakınmak, uzak durmak suretiyle Allah TealÂ’nın emir ve yasaklarına uymak, verdiği hukumlere, takdirine teslim olmaktır. Boyle takva ehli icin dunya hayatı kolaylaşır, cunku o Rabbine guvenip teslim olmuş, nefsin hırsını terk etmiştir.
Takvayı bilmeyenler icin hayat daima bir kulfettir, yuktur. Hicbir şeyin Alemlerin Rabbi’nin hukmunun dışına cıkamayacağını bilmediklerinden veya reddettiklerinden surekli zorlanır, iyi gunlerinde de, kotu
gunlerinde de aşırı tepkiler gosterirler. Halbuki takva sahipleri her halde itidali, sukûneti tercih ederler.
Takva sahibi olmanın yolu bellidir. Sakınmak, korunmak, uzak durmak… Ayet-i kerimede; “Acık olsun, gizli olsun gunahlardan sakının.” (En’am, 120) buyruluyor. İşte bu emre itaat takvadır ve takva sahibi olmadan da tam ve samimi bir tevbe yapılamaz.
Takva sahiplerine “muttaki” denir. Onlar Yuce Kitabımız’da “iyiler” olarak anılmış ve “En iyiniz, takvası en cok olanınızdır.” diye buyurulmuştur.
Şeytan, haram işleri ceşitli hilelerle meşru gosterip, insanlara sevdirmeye calışmaktadır. Gecmişte bunu başarma imkanı bulduğu gibi, bugunun şartlarında işi daha da kolaylaşmıştır. Orf, adet, zamanın şartları, zorunluluk gibi bircok hileli yolla haramlar meşru işlerden sayılıp, sakınılmaz olmuştur. İnsanlar başlangıcta rahatsız oldukları bu duruma zamanla alışmışlardır.
Halbuki takvaya sarılmaktan başka yol yoktur. İki Cihan Serveri s.a.v. Efendimiz; “Takvaya sıkı sarıl cunku butun hayırları kendinde toplayan haslet takvadır.” buyurmuşlardır. Tam bir tevbe icin takvayı rehber edinmek şarttır. Bilhassa tasavvuf da takva ehlinin yoludur.
Allah TealÂ’ya karşı gelmeyi en buyuk duşukluk, en buyuk ayıp, edepsizlik olarak goren tasavvuf ehli, karıncayı bile ezmemek hassasiyetiyle yaşarlar. Nerede kaldı namusa goz dikmek, komşusuna hakaret etmek,eşine, cocuğuna eziyet etmek, başkalarına haksızlık…
Bunlardan habersiz olanlar nereye gideceğini bilmeyen sarhoşlar gibidir. Sarhoşluk da cins cins olur. Alkol sarhoşluğu olduğu gibi dunya, mal, şan, şohret, rutbe sarhoşluğu da vardır. Boyle sarhoşlar belli bir mevkiye ayak basmaya gorsun, hak hukuk dinlemez, ezer gecerler.
Bu şarhoşluktan, gafletten tamamen sıyrılmak, ahlÂkı guzelleştirmek gerekir. İnsanın huyu değişmemişse tevbesi yalandır. Tevbenin şahidi huyun guzelleşmesidir. Yetmiş ceşit ayıbı olan bunu otuza indirmişse o
kimsenin gidişi iyidir. Yolu acılmış, said, bahtiyar kullar arasına katılma ihtimali artmış demektir.
Huzur ve mutluluk, tamamen Allah’ın emrine itaate bağlıdır. Takvaya sarılmak, Allah TealÂ’nın bildirdiğinin dışında başka bir yol aramamak, Allah’a şirk koşmamak, kotu huy ve hareketlerden kacmak ve gunah olma ihtimali olan işlerden kacınmakla kÂmil bir mumin, kÂmil bir Hak yolcusu olmak mumkundur.
Daha cocukluğunda guzel ahlÂkı edinmiş olanlar insanlığa yol gosteren ornekler olmuşlardır. Mesela Kur’an-ı Kerim’de Yahya a.s. icin, “Henuz cocuk iken ona hikmet verdik. Tarafımızdan ona bir kalp yumuşaklığı ve gunahlardan temizlik verdik.” (Meryem, 13) buyurulmaktadır. Yahya a.s. hicbir gunah işlemediği gibi, hicbir zaman da işlemeye niyetlenmedi. Gunah işlemeyi akla getirmemek de cok yuce bir iştir.
Kendimizi o buyuk insanlarla kıyaslayacak değiliz. Aklımızda bin fitneyle gunumuzu doldururken boyle bir şey mumkun mudur? Fakat ne olursa olsun, takva ehli kişiler arasına katılmaya calışmak gorevimizdir. Tevbemiz de ancak bu şekilde kuru bir soz olmaktan cıkıp kıymet kazanacaktır.

__________________
Mehmet ILDIRAR, Semerkand Dergisi, Aralık 2007.
__________________