Bu, kÂinatın durağan değil, seyyar, akışkan olduğunu ve zaman mefhumunu gosterir. Zaman bir ip, bir şerittir ki, o heybet ve azamet sahibi Sani’ her sene bir başka Âlemi ona takıp gosteriyor. Yaratılanlar, “Âlem-i gayb”dan gelerek “Âlem-i şahadet”e bir sure uğradıktan sonra yeniden “Âlem-i gayb”a gidiyorlar.
Zamanın her anı yeni bir “yaratılma/kun/ol emri”ne sahne olur. Her şeyin bir hakikati olduğu gibi, “’zaman’ dediğimiz, kÂinatta cereyan eden buyuk bir nehrin hakikati dahi, Levh-i Mahv İsbat’taki kudretin yazdığı sayfası ve murekkebi hukmundedir.”
Var edilenler, Yaratıcı’nın ilim irade ve kudretiyle yaratması neticesinde “mahv” veya “ispat” sahnesinde doğuyor oluyor, yağmur yağıyor guneş acıyor, tohum curuyor fidan filizleniyor. Başka bir deyişle, Yaratıcı zaman sayfası ve murekkebiyle, kudretinin mahlûkat uzerinde yansımalarını sağlıyor. İşte, burada yaratılmışların doğma, buyume ve olme akışı “zaman” denen mefhumu doğuruyor.
Ferdî tecrubelerden kaynaklanan zaman da, “psikolojik zaman” (ez-zamanu’n-nafsî

Metafizik zaman (ez-zamanu’l-gaybî

Bu zaman turunu olcme imkÂnına sahip değiliz; cunku bu zamanın olcu birimi, dunyevî zaman biriminden cok farklıdır.
Kur’Ân, melekût veya gayb Âleminin zaman biriminin değişik boyutlu olduğunu iki Âyette nazara verir:
“Melekler ve Ruh (Cebrail) oraya miktarı 50 bin yıl olan bir gunde yukselip cıkar.”1 “Allah, gokten yere kadar her işi duzenleyip yonetir. Sonra sizin sayageldiklerinize gore bin yıl tutan bir gunde O’nun nezdine cıkar.”2 “Zaman, madde ve olayların duzenini sağlayan esrarengiz, gizemli, garip bir koordinattır. Biyolojik zaman, faaliyet, hareket, gelişme, hız ve buyumedir.”
Dipnotlar:
1- Me’Âric Sûresi, 4. 2- Secde Sûresi, 5.
__________________