Bugun size kendimce iman etmek icin yeterli gorduğum sebepleri ve benim icin İslam'ın neden diğer dinlere karşı bariz bir ustunluğu olduğunu anlatacağım inşAllah.
Ben ; semavi dinlerin sanılanın aksine İbrahim Peygamber ile beraber değil de Adem Peygamber ile başladığını duşunuyorum. Gelen her peygamber aslında kavimlerine 'İslami' oğeleri tebliğ etmiştir.
Bu oğeler ; falanca kıtada sadece haramlar uzerineyken, bir başka yerde sadece helaller uzerine de olmuştur.
Dunya 4,5 Milyar yıldır var ve semavi dinin tebliğcisi olan peygamberler hep "zamandan ote bir ALLAH vardır" mottosuyla boy gostermişler tarih sahnesinde. Peki bu ilahi mesajın gunumuzde İslam olduğu ne mÂlum değil mi ? İşte bu yazının amacı da bu soruyu elden geldiğince cevaplamak aslında.
Dunya uzerinde 8 Milyar insan olduğunu ve 1.5 Milyarının musluman olduğunu varsayarsak ; 6.5 Milyar insan gayrimuslimdir. Yani bu 6.5 Milyar insanın gunumuzdeki İslamiyeti ilahi mesaj olarak gormediği anlamına gelir. Peki bu gayrimuslim kesimin İslam hakkındaki fikri nedir ? Onlara gore İslam ; "yanlış anlaşılan ; bu yuzden de insanları kendinden uzaklaştıran inanc" mıdır ? yoksa "Muhammed'in kendi eliyle yazıp insanlara aktardığı bir kitaba inanmak" mıdır ? İslam'a inanmayanların cok buyuk bir kısmı ikinci secenekte, "Kur'an'ı Muhammed yazdı" şıkkı uzerinde durmuştur. Biz de şimdi Kur'an'ı Muhammed'in yazmış olma ihtimalini irdeleyeceğiz bakalım.
Mekke'de 571 yılında doğmuş olan Muhammed isminde bir tuccar vardı. Bu adam ; devrin ileri gelen Arap kabileleri tarafından buyuk itibar gormuş ve kendisine 'Muhammed-ul Emin' (Kendisinden emin olunan, guvenilir Muhammed) denmiştir. Yaptığı ticaretlerde tartıyı hakkıyla gozeten, kendisine emanet edilen her şeyi hakkı ile teslim eden bir adamdır bu tuccar. Hatta Arap aşiretleri arasında ki 'Kabe merasimi tartışması' konusunda orta yolu bularak tum insanların gonlunu almış biridir kendisi.
Takvimler 610 yılının bir gununu gosterirken ; Bu tuccar Hira Mağarasından donuşunde kendisinin "peygamber" olduğunu ve vahiy aldığını soylemiştir. Bu tuccar o donem ki Arap Cahileyisinin şirke batmış olduğunu, hatta daha da ileri giderek atası İbrahim gibi putların yalan olduğunu soyluyordu. Ne olmuştu bu "emin tuccara" ? Kendisine guvenilen bu adam yalan mı soyluyordu şimdi, hayatında bir kere bile yalan soylediği gorulmemişken ? Peki yalan soyleyecek olsa bu kadar buyuk bir konu hakkında mı soylerdi ilk yalanını ?
Arap aşiretlerii bu sorular uzerinde cok durmadılar, cunku Muhammed'in soyledikleri kendi cıkarlarına ters şeylerdi. Oturup mantıklı bir bicimde yorumlamak yerine "sen buyulenmişsin" dediler.
Peki tuccar Muhammed'den Rasul Muhammed'e geciş olan 23 yılda Muhammed ne soylemiştir ? Muhammed'in 1400 yıl once soyledikleri ile gunumuzde celişki var mıdır, bunu sorgulayalım.
Eğer Kur'an'ı Muhammed'in yazdığını duşunuyorsanız ; bu tuccarın gercekten oldukca hatta mantıkla acıklanamayacak derecede şanslı olduğunu kabul etmek durumundayız. Yaptığı tum tespitlerde dort ayak ustune duşmuştur cunku kendisi. Nasıl mı ?
Muhammed 23 yıllık Nebiliğinde her şeyden once cok buyuk bir kumar oynayarak "Evren mi ezelidir, Tanrı mı ?" sorusuna cevap vermiş ve doğru bilmiştir. Bildiğiniz gibi evrenin ezeli olmadığı Buyuk Patlama (Big Bang) yasasıyla oğrenilmiş durumda. Peki Muhammed'in yazdığı(!) Kur'an ne diyor bu konu hakkında ?
"Gokleri ve yeri ve ikisi arasındakileri hak olarak ve belirlenmiş bir sure icin yarattık biz." (Ahkaf/3)
Muhammed daha da ileri giderek evrenin bir noktadan patlayarak var olduğunu ve her canlının yapı taşının su (sperm) olduğunu soyluyor.
“O inkÂr edenler gormuyorlar mı ki, goklerle yer birbiriyle bitişik iken biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Hala inanmıyorlar mı?” (Enbiya/30)
Gorulduğu gibi Kur'an evrenin yaratıldığını, yani sonradan var olduğunu ve canlıların yapı taşının sperm olduğunu soyler ve haklıdır. Peki başka haklı olduğu konular da var mıdır, yoksa bu bir tesaduf mudur ???
Yazı daha yeni başlıyor

Peki Kur'an başka neler soylemiştir gunumuzde gozlemleyebileceğimiz ?
- Coğunluğun İslam'a tabii olmayacağını soylemiştir.
"Doğru ve sabit din budur, fakat insanların coğu bilmezler." (Yusuf/40)
"Yeryuzundeki insanların coğunluğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Sadece sanıya uyarlar onlar ve sadece sacmalarlar." (Enam/116)
- Dağların hareket ettiğini ve levhaların varlığını soylemiştir.
"Sen dağlara bakar da onları donuk-durgun gorursun. Oysaki onlar, bulutların dolaştığı gibi dolaşmaktadır. Her şeyi guzel ve yerli yerinde yapan Allah'ın sanatıdır bu! Yaptıklarınızdan gereğince haberdardır O!" (Neml/88)
- ALLAH'dan başka yardımcı arayanların amellerinin car cur olduğunu "dişi orumcek" uzerinden orneklendirir [Bildiğiniz gibi dişi Karadul ciftleşmeden sonra erkeğini yer. Muhammed Arap Yarımadasında Karadul'u nasıl bulupta incelediyse artık

Allah'ın berisinden veliler edinenlerin durumu, bir ev edinen dişi orumceğin durumuna benzer. Ve evlerin en guvensizi/en zayıfı elbette ki dişi orumceğin evidir. Keşke bilselerdi! (Ankebut/41) [Surenin adı da 'dişi orumcek' zaten

- Ayın, guneşin bir yorungesi olduğunu soylemiştir.
O odur ki, geceyi, gunduzu, Guneş'i ve Ay'ı yarattı. Her biri bir yorungede yuzmektedir. (Enbiya/33)
- Cok ilginc ama evrenin genişlediğini soylemiştir. (Eski mealciler bu ayette ki 'genişleme' fiilini anlamadıkları icin 'genişlemektedir' dememişlerdir ama mealcilerin yanlış yorumlaması ayette evrenin genişlemesine mesaj olduğunu yalanlamaz)
Butun bir goğu kendi guc ve kudretimizle Biz inşa ettik ve onu surekli genişleten de Biziz. (Zariyat/47)
- Ruzgarların dolleme aracları olduğunu soylemiştir.
“Biz ruzgÂrları aşılayıcılar olarak gonderdik.” (Hicr/22)
- Deniz ve okyanusların temas halinde olmasına rağmen birbirine karışmadığını soylemiştir. Malumunuz ; Atlas-Hint-Buyuk Okyanus uclusu temas halinde olmasına rağmen su yapıları, tuz oranları, suda yaşayan canlılar bakımından farklıdır.
“İki denizi birbirlerine kavuşmak uzere salıvermiştir. Aralarında bir engel vardır, birbirlerine gecip karışmıyorlar.” (Rahman/19-20)
- Gokten inen suyun yer altı sularını oluşturduğunu soylemiştir.
“Allah’ın gokten bir su indirdiğini ve onu topraktaki kaynaklara gecirdiğini gormuyor musun?” (Zumer/21)
- Anne rahmindeki sperm-yumurta-et-kemik-et dizilimini doğru soylemiştir. (Muhammed'in o donem Ultrason teknolojisine sahip olması ya da hamile kadınların karınlarını kesip cocukları incelemesi imkansız olduğuna gore bu bir mucizedir.)
Sonra o damlacığı bir embriyo halinde yarattık, sonra o embriyoyu bir et parcası halinde yarattık, sonra o et parcasını bir kemik halinde yarattık ve nihayet o kemiğe de bir et giydirdik. Sonra onu bir başka yaratılışta yeniden kurduk. Yaratıcıların en guzeli Allah'ın kudret ve sanatı ne yucedir! (Muminun/14)
- Parmak izindeki eşsiz yapıya işaret eder.
“İnsan, kendisinin kemiklerini asla bir araya getiremeyeceğimizi mi sanıyor? Evet, bir araya getiririz. Parmak uclarını dahi duzenlemeye gucumuz yeter.” (Kıyamet/3-4)
Gorulduğu gibi Kur'an'da bir cok mucizevi bilgi var. Bazıları "yorum farklılığı" diyebilir ama yazdığım ayetlerin hepsinin "yorum farklılığı" olduğuna inanmak icin cok sağlam bir imanınız olması gerekir.
Peki bunca "bilimsel mucize" neye işaret etmekte ?
Kur'an'ın ilk ayeti, daha doğrusu ilk emri "ikra"dır. Coğu mealci bu "ikra" kelimesini "oku" olarak cevirir. Tamam "ikra" kelimesinde "oku" anlamı vardır lakin sadece "oku" mÂnasına gelmez. İkra'nın koku "kıraattir".
Kıraat ise ; duşunerek algılamak, sorgulamak, delil aramak gibi mÂnalara gelir. Yani "ikra" emri ; kuru kuruya bir "oku" emri değil, aksine "Rabbinin delillerini sorgula, atan İbrahim'in yaptığı gibi akıl yurut" demektir.
ALLAH'ın bizden istediği akıl yurutmemizdir. ALLAH bizden dergaha kapanıp 7/24 namaz kılan bir iman ve itikad istemiyor. ALLAH'ın istediği inanış ; "Laboratuarda deney yaparken okunan ezana Aziz ALLAH dememizdir"
İslam alemi 13 yy'a kadar Avrupa'nın baya baya ilerisindeydi. Bize tarih derslerinde 'Karanlık Ortacağ' olarak anlatılan tarihsel donemde İslam aleminden hic bahsedilmez, eğer oğretmeniniz idealist biri değil de klasik memur kafasındaysa. Cunku mufredatımızda yoktur İslam aleminin yaşadığı o "Altın Cağ".
O donem ; Cabir bin Hayyan, Kindi, Birûni, Farabi, İbn-i Sina, El-Dinaveri, Harezmi, İbn-i Turk, El-Cezeri, İbn-i Heysem, Battani, Omer Hayyam ve El Gazali gibi ilim adamlarını yetiştirmiş bir medeniyetin, bugun ışid gibi bir bela ile aynı kefeye konması utanc verici. Aslında sorumlu tamamen biziz, bu zihniyetimiz devam ettikce ışid gibi itikadı bozuk fanatikler cıkmaya devam edecektir.
Neyse konudan sapmayalım.
Yazının başlığından da anlayacağınız uzere yazı iman uzerine. Şu ana kadar verdiğim bilimsel mucizeler inanmayanlara bile "acaba ?" dedirten şeyler fakat kesin imana sebebiyet veren unsurlar değiller. Cok bilimle, teknolojiyle, doğayla uğraşan biri değilse ; bir gayrimuslimin bu bilimsel mesajlarla iman etmesi zor, cunku iman sadece beyine değil beyin + kalp koalisyonuna dayanan bir olgu.
Peki nedir imanın ozu ? Kardeşiniz dili donduğunce anlatmaya calışsın..
İmana klasik bir bina dersek ; cimento ; akılla kavranan şeylerdir, tuğla ise manevi unsurlardır.
Nasıl ki tuğlaları birleştirmek ve sağlamlaştırmak icni cimento gerekliyse ; oyle de bize soylenen şeyleri mantığa dayandırmak ve akletmek zorundayız.
Nasıl ki tuğla olmadan cimentoyu kullanmamız gereksiz olacaksa ; oyle de manevi istek ve merak olmadığı surece istediğimiz kadar bilimsellikten dem vuralım, işe yaramaz.
Olay aslında hem mantığın hem de merak ve arzunun beraber kullanılmasında gizli...
Arzu delilini bilir misiniz ? Ben kabaca anlatacağım ama derinlemesine bilgi sahibi olmak isteyenler icin kaynak budur.
Gormek istesekte istemesekte ; insan varlık olarak ust duzey bir yapıda diğer canlılara gore. Duşunce yetisi, felsefe ve bilime olan merakı insanı insan yapan yegane unsurdur belki.
Descartes'in "duşunuyorum, oyleyse varım" tespiti de aslında bu durumun habercisidir. İnsan duşunen bir varlıktır ve kendisini kediden, kopekten, bocekten, ağactan ayıran şey de budur. İnsan doğayı araştırmak ve nereden geldiğini bulmaya calışmak zorundadır. Kimi zaman CERN'de Hadron Bozonu ile olur bu calışma, kimi zaman ALLAH'ın istediği gibi "ikra" ile, tefekkur ile..
Peki bu "arzu" nereden gelmektedir ?
Tarihsel surecte ruhsal evrim geciren insanoğlu ; başına gelen iyi ya da kotu şeylerin tamamını "merak ve bilme isteğine" borcludur. Sonsuz bir bilme isteği ve doyurulamaz bir meraka sahip olan bu memeli turu ; istese de istemese de kendisi icin programlanmış olan bu evrenin bir koşesini kurcalarken bulur kendini.
Guzel bir soz vardır "insanoğlunun iki vadi altını olsa ucuncusunu, uc vadi altını olsa dorduncusunu ister" şeklinde. Bilme isteği ve sonsuzluk, doymazlık arzusu da bu ornekte ki ac gozluluk gibidir. Toplumda bu fıtri ac gozluluk kotu karşılanır maalesef, en basit ornek ile dunyayı yeni yeni oğenen cocukların "bu nedir ?" sorusuna karşı ebebveynlerin sıkkın ve bıkkın tavrı ornek gosterilebilir.
Fakat insanı yarattığını ve ona elciler gonderdiğini soyleyen ALLAH'ın yontemi bizden farklıdır. O bizim gibi sıkılmaz, bıkmaz sorgulamadan. Aksine kendisi "ikra" diyerek insanın doymak bilmeyen bu arzusunu ateşlemeye calışmıştır. Peki neden boyle yapmıştır ???
En al inkarcısını da getirip sorsanız size ; "bu dunyada %100 tatmin olmanın imkansız" olduğunu soyleyecektir. Bu gercekten de boyle, istediğiniz kadar zengin, mutlu ve huzurlu olun ; bunların elbet bir gun biteceğini bilmek [şu ana kadar olmeyen kimse yok, siz istisna olacaksanız amenna

Peki ALLAH'ı gormeden inanmayan zihniyette ki varlık, nasıl olur da ALLAH'ın vadettiği ahireti gormediği halde o ahiret icin yanıp tutuşarak yaşar, o ahirete arzu duyar ?
İşte bu da ALLAH'ın insana sağladığı bir kolaylık ve sorumlu tuttuğu bir sınavdır. ALLAH bu olayla insana "İstediğin kadar cabalasan da hic bir zaman tamamen tatmin olamayacaksın cunku arzunun giderileceği yer burası değil, ahiret" demek istemiştir.
Oyle CERN'de atom carpıştırmanıza gerek yok, siz de bakın etrafınıza ; her şeyin bir sonu olmasına rağmen insanın fıtrat olarak bu yapıya ters olduğunu goreceksiniz. "Bu evrimin bir sonucu" diyenler ise yanılıyorlar cunku ; natural-materyal evrim size varlıktan başka bir şey sunamaz. Yani insan evrimleşince varlıktan başka bir şeye ihtiyac duyamaz, Darwinizme gore doğanın cocuğu olan insanın tum ihtiyacları doğa tarafından karşılanmaktadır fakat ben kendi adıma konuşacak olursam asla materyalizmle tatmin olmayacağımı, varlığımın bir de manevi boyutu olduğunu biliyorum. Bu yuzden natural ateizm ve Darwinizm bana mantıksız geliyor, sizi bilmem. Goruşunuze saygım var

Vel hasıl kelam ; Size kısaca şahsi imanım icin yeterli olduğunu duşunduğum unsurları acıkladım. Bu yazıda saydığım unsurlardan oturu monoteizm (İslam) ; deizmden, ateizmden cok daha rasyonel ve realist geliyor bana. Bu yazı size iman verebilecek bir yazı değil, bu yazıyı "dur bakalım imana gelecek miyim ?" ya da "hakikatin anahtarı" gozuyle okursanız boşa okumuş olursunuz

Bugun her benlik kazandığıyla cezalandırılır. Zulum yok bugun! Allah, hesabı cabucak gorur. (Mumin/17)
Bugun, sizi ilk defa yarattığımız zamanki gibi yapayalnız huzurumuza geldiniz, size verdiğimiz herşeyi arkanızda bıraktınız. Allah'ın size gore ortağı olduklarını iddia ederek yardımlarına, şefaatlarına guvendiğiniz ortakları yanınızda gormuyoruz. Aranızdaki butun bağlar artık kesilmiş, guvendiklerinizin hepsi kaybolup gitmiştir. (Enam/94)
İş bitirilince şeytan onlara şoyle dedi: "Allah size hak bir vaatle vaatte bulundu, ben ise vaat ettim ama vaadimden caydım. Benim sizin uzerinizde bir sultam yoktu. Sizi davet ettim, siz de bana uydunuz. Hepsi bu. Şimdi beni kınamayı bırakın da oz benliklerinizi kınayın. Ne ben sizi kurtarabilirim ne de siz beni kurtarabilirsiniz. Aslında ben sizin, daha onceden beni şirk aracı yapmanıza karşı cıkmıştım. Zalimler icin acıklı bir azap ongorulmuştur." (İbrahim/22)
__________________