Bu sene 52. yıldonumunu kutlayan Doctor Who, 1963 yılından gunumuze kadar sadece 1996 ve 2005 yılları arasında mola verilerek cekilmiş ve Guiness Rekorlar Kitabına “en uzun suren bilim kurgu televizyon dizisi” olarak gecmiş kult bir yapımdır. Toplamda 26 sezondan ve yaklaşık 800 bolumden oluşan dizi, BBC kanalının en başından beri yapımcılığını ustlendiği ve İngiliz kulturunde oldukca onemli bir ikon haline gelmiş nadir yapımlardan birisidir.
Rekorlar kitabında kendisine yer bulacak kadar uzun soluklu olan bu dizide, Doctor Who rolunde şimdiye kadar 12 ayrı oyuncu rol almıştır.

Kronolojik sıralama:


William Hartnell
Patrick Troughton
Jon Pertwee
Tom Baker
Peter Davison
Colin Baker
Sylvester McCoy
Paul McGann
Christopher Eccleston
David Tennant
Matt Smith
John Hurt
…ve son Doctor Peter Capaldi



Bu kadar fazla oyuncu tarafından canlandırılan Doctor Who karakterindeki değişim ise şoyle acıklanır:

– Kendi zamanı sona eren Doctor Who infilak ederek saf enerjiye donuşur ve yeni bir bedenle maceralarına kaldığı yerden devam eder.

Hikaye gereği 12. Doctor Who’nun dongunun sonu olması gerekiyordu ancak 13. Doctor Who (Peter Capaldi) ile dizinin hayranlarına maceranın devam edeceği mujdesi verildi.

“Doctor” adıyla bilinen ve turunun son orneği olan bir “Zaman Lordu”nun, uzayda ve zamanda sınır tanımaksızın dolaşıp; maceradan maceraya koşuşunu konu alan dizinin bir başka ozelliği ise oldukca duşuk bir butceyle cekilmiş olmasıdır. Gunumuzde yayınlanan bolumlerinde bile muhteşem gorsel efektler veya makyaj sanatının incelikleriyle elde edilmiş gorsel bir şolene rastlamak pek soz konusu değildir. Buna rağmen işlediği konular, hikayeyi aktarış tarzı ve yarattığı pek cok karakter ile kitlesini her zaman tatmin etmiş bir yapıt olarak kendisine hayran bırakmayı başarabilmiştir.

Doctor Who Kimdir?


Doctor Who, aslen bir uzaylıdır. Yuzlerce yıldır uzayda ve zamanda yolculuk ederek; ceşitli galaksilerdeki envai ceşit mahlukata yardım ve bilgelik goturen barışcıl bir karakterdir. Zira 6. sezonda soylediği “Uzay ve zamanda dolaşarak gecirdiğim 900 sene boyunca onemsiz tek bir canlıya bile rastlamadım.” sozu, karşısında duran şey saf kotulukten ibaret olsa bile her turlu yaşam formuna ne derece onem verdiğini vurgulamaktadır.

Doctor ve Tornavidası



Ne var ki; bir zamanlar Gallifrey isimli bir gezegende yaşayan Doctor Who, uzayın ve zamanın gorduğu en buyuk savaşta savaşmış bir askerdir. Doctor Who’nun ezeli duşmanı olan robot ırkı DALEK’lerin, Gallifrey’i kuşatması sonucunda savaş oyle bir cıkmaza suruklenmiştir ki; en sonunda kahraman doktorumuz asırlar boyu vicdan azabını yaşayacağı bir karar vererek; yaşadığı gezegeni onu kuşatan duşmanlarla birlikte yok etmek zorunda kalmıştır. Aslında olaylar bundan biraz daha farklı gelişmiştir ancak burada tabiri caiz ise “spoiler” vererek tadınızı kacırmamak adına ozgecmişi bununla sınırlı tutmakta fayda goruyorum.

Yersiz yurtsuz kalan doktorumuz yaşadığı vicdan azabını da yanına alıp; gemisi TARDIS’e biner ve bir daha hic bir canılının yok olmasına sebep olmamak dusturuyla kimi zaman evrendeki diğer canlıların yardımına koşar, kimi zaman keşifler yapar, kimi zaman ise tarihin korkunc bir şekilde değişerek şekillenmesine engel olur.

Oğrenmeye olan iştahı ve hafif cocuksu sevimliliği sayesinde her turlu zor durumdan hic kimseye zarar vermeden cıkmayı başaran doktorun tek sahip olduğu silahı, “tornavida” adını verdiği ve her turlu objeyi molekullerine kadar tarayarak bilgi veren tamamen zararsız bir alettir.

TARDIS Nedir?

TARDIS, 1929 yılında Mackenzie Trench tarafından tasarlanan ve uzun yıllar hem İngiliz polisinin iletişimini, hem de halkın acil durumlarda polise hızlıca ulaşmasını sağlamak amacıyla hizmete sunulan ve uzerinde POLICE BOX yazılı telefon kulubeleri ile aynı gorunume sahip bir uzay gemisidir.



Dışından tek kişinin zor sığacağı bir telefon kulubesine benzeyen bu uzay gemisi, 5-6 kişilik buyuk bir kontrol panelinin bulunduğu oldukca geniş bir guverteye, dinlenme odalarına, kutuphaneye ve hepimizin bir uzay gemisinden doğal olarak bekleyeceği pek cok standart donanıma sahiptir. TARDIS oylesine buyuk ve karmaşıktır ki; yanınızda Doctor Who olmadan dolaşmaya kalkarsanız icinde kaybolursunuz.

Doctor Who’nun, gemisine ilk defa binecek kişilere “İci dışından cok daha buyuktur” diyerek uyarıda bulunmasından olsa gerek; TARDIS kelimesi “ici dışından daha buyuk olan mekan” anlamıyla İngiliz literaturunde kendisine yer bulmayı başarmıştır.

TARDIS’in, icinde bulunan her turlu canılının birbirinin konuştuğu dili anlamasını sağlayan bir ortam sunuyor olması, kendisi de bir uzay gemisi olmasına karşın başka uzay gemilerinin icine gayet rahat park edebiliyor olması ve uzayın herhangi bir noktasındayken kapısını acıp dışarıya bakabilme opsiyonu sunmasının yanısıra; kendine ait bir bilinci ve hisleri olması da hayranlığımızı percinleyen nitelikleri arasında bulunmaktadır.

“Soylemezsem olmaz: Superman’in de ust baş değiştirmek icin telefon kulubelerini tercih ettiğini duşununce; guzide ulkemizden super kahraman cıkmayışını, “sadece belden yukarısını orten” telefon kulubelerimizle ilişkilendirmeyi kendime hak goruyorum!”

Doctor Who’nun Yol Arkadaşları

Dizinin bir başka ozelliği ise, tıpkı James Bond serisinde de olduğu gibi, Doctor Who’ya her zaman bir kadının (nadiren erkekler de kendisine bazı maceralarında katılmıştır) yoldaşlık etmesidir. Ne var ki; James Bond’un aksine bizim doktorumuz son derece metanetli ve helal sut emmiş bir karakter olduğu icin, bu kızlar kendisinin dunya ahiret bacısıdır. Hatta coğu zaman onları cocuğu gibi gorur ve oyle hitap eder desek yeridir. Zira kendisi en iyi ihtimalle 1000+ yaşındadır. Ama hic belli etmez.

Doktorun yol arkadaşları sizin benim gibi sıradan dunyalılardır. Zaman zaman “Bu insanların işi gucu yok mu da, doktorun peşinde oradan oraya dolaşıp duruyorlar? Bunların faturasını kim oduyor? SGK primlerini kim yatırıyor?” diyerek kıskanc bir serzeniş ile dolup taşsam da; zamanda yolculuk etme luksune sahip olan doktorun yol arkadaşlarını aldığı yere ve zamana geri bırakıp tek bir salise bile kaybettirmeme imkanına sahip olması icime su serpiyor.

Şimdiye kadar 13 farklı doktor ile tanışmış olmamıza rağmen; bunlardan sadece 12 tanesi asıl hikayeyi devam ettirmiştir. John Hurt’un canlandırdığı doktor karakteri bizim tanıdığımız doktora tamamen zıt bir karakterdir ve bizim doktorun surekli kactığı karanlık gecmişini temsil eder. Zira bu doktor, daha once bahsettiğim buyuk savaşta Gallifrey’in kaderine karar vermek zorunda kalan ilk doktordur.

Geriye kalan 11 farklı doktorun ortalama 4-5 adet farklı yol arkadaşı olduğu duşunulunce, bu yazıda hepsine tek tek değinmek pek de mumkun gorunmuyor.



Yine de; doktorun son yol arkadaşı olan Clara Oswin Oswald’a değinmeden bu başlığı sonlandırmak haksızlık olur. Zira doktorumuz, Clara’dan onceki yol arkadaşı olan Amy Pond ile yaşadığı maceralardan birinde DALEK’ler tarafından tutsak duşurulmuşken şans eseri Clara ile karşılaşır. O bolumde Clara, kendi hayatından vazgecme pahasına hem doktorun, hem de yanındakilerin hayatını kurtarır.

Bu ozverili tutumu ve sevimli tavırlarıyla gonlumuzde taht kuran Clara Oswald’ın, “Run you clever boy” diyerek hayatını kurtardığı doktor ile daha sonradan başka bir zamanda ve mekanda tekrardan yollarının kesişmesi ve “Run you clever boy” tiradının gizemli bir şekilde tekrardan hayatımıza girmesi ise, dizinin pek cok hayaranında ceşitli duygusal patlamalara sebep olmuştur.

“Doctor Who”nun Anlamı Nedir?

Bu soruyu iki farklı cevabı birleştirerek yanıtlamak mumkun.

– “The Doctor” isminin anlamı konusunda acılan bir online tartışma grubunda duşuncelerini paylaşan Steven Moffat (dizinin 2005’ten bu yana cekilen yeni bolumlerinin yapımcısı) “Doktor kelimesini, Gallifrey diline ozel bir anlam taşımaksızın veya cok derin felsefi bir anlamı olmaksızın bile, ‘şifacı’ ve ‘bilge’ anlamlarına gelmesinden oturu Doctor Who’yu tanımlaması icin makul buluyorum. Başka bir deyişle ‘Doktor’ kelimesini biz ona vermedik. O bize verdi. Bunun aptalca bir teori olduğunu biliyor olsam da bu teoriyle gurur duyuyorum.” diyerek ismin anlamıyla ilgili sorulan soruları cevaplamıştır.

– Who (Kim?) sorusu ise dizinin son bolumlerinden birinde acıklığa kavuşmuştur. Yine “spoiler” vermeden acıklamak isterim ki; Doctor’un gercek ismi evrendeki cok gizli bir sırrın guvenliğini sağlamaktadır. Bu sırrın gizli kalabilmesi de “Doctor Who? (Doktor Kim?)” sorusunun asla cevaplanamamasına bağlıdır. DALEK’ler ise doktoru ele gecirerek bu cevabı oğrenmenin peşindedirler.

Peki ya DALEK’ler?

DALEK ırkı tamamı robotlardan oluşan ve galaksi uzerinde DALEK olmayan tum varlıkları yok etmeyi amaclayan bir ırktır. Bu tasvir ile tipik bir Nazizm tanımı yaptığımın farkındayım ama hikayede verilmek istenen mesajın da biraz bu olduğundan şupheleniyorum acıkcası. Zira Doctor Who’nun DALEK’leri alt etme yontemleri her zaman bilgelik ve hassasiyetten gecmektedir.

“Avrupa toplumlarında Adolf Hitler ve Nazi Almanyası’nın ne denli buyuk bir travma yarattığı duşunulurse; edebiyat ve sanat alanında verilen eserlerde (ozellikle de toplumsal catışmaları konu alan betimlemelerde) kotuluğu simgeleyen toplumları tasvir ederken Nazizim’e kucuk gondermeler yapılmasını hayli benimsediğimi itiraf ediyorum.”



Lakin mesele DALEK’ler olduğu zaman, benim nacizane analizlerimi acımasızca mahcup eden bir analiz var. O da, kurgu-bilim dunyasında bir başka mihenk taşı olan Star Wars filminin sevimli robotu R2-D2. Hem DALEK’ler hem de R2-D2 ile tanışıklığı olanlar bilirler ki; bu iki robotun tasarımı birbirini hayli andırmaktadır. İnternette bu konu hakkında pek cok tartışma, cizim ve animasyon bulabilirsiniz.

Fakat R2-D2’ye ait wikipedi sayfasında rivayet olunur ki; George Lucas, R2-D2’nin kişiliği konusunda Akira Kurosawa’nın 1958 tarihli The Hidden Fortress filminde bulunan General Makabe karakterinin yardımcıları olarak hizmet eden Tahei ve Matashichi isimli iki mizahi tiplemeden ilham almıştır. Robotun tasarımında ise; Douglas Trumbull’ın 1972 tarihli Silent Running filmindeki 3 kucuk robottan esinlenmiştir. Ama o robotlar cok koşeli ve kutu gorunumunde olduğu icin, R2-D2’nin daha oval hatları olmasını uygun bulmuşlardır.

Ne var ki; R2-D2’nin tasarımları George Lucas tarafından değil; Lucas’ın Star Wars ekibine dahil ettiği illustrator Ralph McQuarrie tarafından yapılmıştır. McQuarrie, 2012 senesinde hayatını kaybettiği ve hayattayken de “DALEK / R2-D2 benzerliği” konusunda acıklama yapmadığı icin bu soru cevapsız kalmıştır.

Yine de ilk Star Wars filmi olan A New Hope’un 1977 yılında vizyona girdiği goz onunde bulundurulursa; pek cok şeyden esinlenmek icin yeterli vakitleri olduğunu duşunmek yanlış olmaz.

Doctor’un Etkisi

BBC’nin resmi sitesinde yapılan acıklamaya gore; 50. yılını kutlayan dizinin Noel Ozel Bolumunu 10.2 milyon kişi izlemiştir.



1985 yılında Commodore 64 kullanıcıları icin piyasaya surulmuş bir adet platform oyunu da bulunan Doctor Who, kimi zaman ev tekstili ve aksesuar alanında urunler yaratan insanlara ilham vermiş; kimi zaman ise İngiltere’nin en cok ilgi goren televizyon programlarında kendisine ozel bolumler hazırlanmasına vesile olmuş ve bu yonleriyle de İngiliz ve Amerikan populer kulturunde hayli onemli bir yer edinmiştir.

2012 senesinde, İngiltere’nin kara mizah anlayışı ve hiciv yeteneğini her fırsatta kullanmaktan kacınmayan “Never Mind The Buzzcocks” isimli unlu yarışma programı da, bir bolumunu Doctor Who temasına ayırmış ve o bolumun sunuculuğunu onuncu Doctor Who karakterini canlandırdıktan sonra tahtını Matt Smith’e devreden “emekli doktor” David Tennant’a yaptırmıştır.

Ayrıca Doctor Who efsanesinin yan oğeleri veya tamamlayıcı hikayeleri olan Torchwood ve The Sarah Jane’s Adventures (doktorun en uzun sureli yol arkadaşı Sarah Jane’in maceralarını konu alır) adında iki ayrı dizi daha bulunmaktadır. Hatta yeni doktorumuz Peter Capaldi’nin, Torchwood’da da rol aldığı dikkatli izleyicilerin gozunden kacmamıştır.

Peter Capaldi, kısa bir sure once vizyona giren ve başrolunde Brad Pitt’in rol aldığı zombi filmi World War Z’de de “W.H.O. Doctor” rolunde oynamıştır. W.H.O.’nun acılımının World Health Organization (Dunya Sağlık Organizasyonu) olmasına rağmen bu tesaduf, Doctor Who hayranları arasında hararetli tartışmalara vesile olmuştur.

Doctor Who hakkında bundan fazlasını soylemek işin heyecanını kacıracaktır diye tahmin ediyorum ve yazımı doktorun en sevdiğim sozuyle bitiriyorum;

ALLONS-Y (Haydi gidelim)

Kaynak

__________________