Allahu teÂl Kur'Ân-ı kerîmde meÂlen buyuruyor ki:
Allahu teÂlÂnın ihsÂn ettiği malın zekÂtını vermeyenler, iyi ettiklerini, zengin kalacaklarını sanıyorlar. HÂlbuki, kendilerine kotuluk yapmış oluyorlar. O malları, Cehennem'de azÂb Âleti olacak, yılan şeklinde boyunlarına sarılıp, baştan ayağa kadar, onları sokacaktır. (Âl-i İmrÂn sûresi: 108)
Malı, parayı biriktirip, zekÂtını, musluman fakirlerine vermeyenlere cok acı azÂbı mujdele! ZekÂtı verilmeyen mallar, paralar, Cehennem ateşinde kızdırılıp, sÂhiplerinin alınlarına, boğurlerine, sırtlarına muhur basar gibi bastırılacaktır. (Tovbe sûresi: 134, 135)
Akıllı olan ve buluğ cağına giren ve hur olan musluman erkek ve kadının, zengin olup şartları bulununca, zekat vermeleri farzdır. (Halebî

ZekÂtın farzı birdir. Bu da niyet etmektir. Niyet kalb ile olur. Malın zekÂtını ayırırken veya musluman fakire verirken (Allah rızÂsı icin, zekat vereceğim) diye niyet etmek, kalbden gecirmektir. (TahtÂvî

Dort ceşit malın zekatı vardır. Bu mallar altın ve gumuş, ticÂret eşyÂsı, hayvanlar ve toprak mahsulleridir. (İbn-i Âbidîn)
Zekat şu yedi sınıfa verilir: Fakir, miskîn (bir gunluk nafakasından fazla bir şeyi olmayan musluman), Âmil (zekÂt toplayan memur), mukÂtep (efendisinden kendisini satın alıp, borcunu odeyince ÂzÂd olacak kole), munkatı' (hac ve cihÂd yolunda olup mu htac kalanlar), medyûn (borcu olan ve odeyemeyen musluman), ibn-us-sebîl (kendi memleketinde zengin ise de, bulunduğu yerde yanında mal kalmamış olan ve cok alacağı varsa da alamayıp muhtac kalan). (İbn-i HumÂm)
Malı zarardan korumanın ilÂcı, zekÂt vermektir. (İmÂm-ı RabbÂnî

ZekÂt niyeti ile az bir miktar vermek, dağlar kadar altını sadaka vermekten kat kat daha sevÂbdır. (Ahmed FÂrûkî Serhendî

__________________