ZÂviye
1. Eskiden buyuk kervanların gectiği ıssız yollarda veya koy ve kasabalarda; dînî ilimlerin, İslÂm ahlÂkının ve fen ilimlerinin oğretilmesi, yolcuların barınması maksadıyla kurulan yer; kucuk tekke. (Bkz. HÂnekÂh, Tekke)
Turkiye Selcuklu Devleti'nden sonra kurulan Osmanlı Devleti zamÂnında Anadolu'nun ceşitli yerlerinde zÂviyeler kuruldu. Osman Bey, sık sık hocası Şeyh EdebÂlî'nin zÂviyesine gider, sohbetlerini dinlerdi. (ÂşıkpaşazÂde)
ZÂviyeye devÂm eden genc, orta yaşlı, ihtiyar her zumreden insan, gerekli dînî ilimleri okuyarak ve yaşayarak oğrenir, guzel ahlÂk sÂhibi ve herkes tarafından sevilen, topluma faydalı bir kişi olarak cemiyete katılırdı. (İslÂm TÂrihi Ansiklopedisi)
... ZÂviyeye bir yolcu geldiği zaman, eşy ve hayvanları yerleştirildikten sonra hamama sokuluyor, guzelce yıkanıyor,sonra bir odaya alınıp, yiyecek ve icecek ikrÂm ediliyordu. Akşam namazından sonra zÂviyede Kur'Ân-ı kerîm okunuyor ve gece teheccud namazına kalkılıyordu... (İbn-i Battûta)
2. Tasavvufta bulunan kimselerin, ibÂdet icin cekildiği tenh yer.
__________________