DuhÂn sûresi Mekke-i mukerremede nÂzil olmuştur (inmiştir). Elli dokuz Âyet-i kerîmedir. Adını onuncu Âyet-i kerîmede gecen ve duman mÂnÂsına olan duhÂn kelimesinden almıştır. Bir rivÂyete gore duhÂn kıyÂmetin buyuk alÂmetlerinden birisidir. Sûrede, Kur'Ân-ı kerîmin mubÂrek bir gecede (Kadir gecesi veya BerÂt gecesinde) nÂzil olduğu, inanmıyanların nasıl bir azÂb gorecekleri, Mûs aleyhisselÂm ile Fir'avn'ın ve kavminin kısaları anlatılarak, inanmıyanlar îkÂz edilmekte ve yine inanmıyanların, kıyÂmeti inkÂr etmelerinin ve cÂhilce iddiÂlarının cirkinliği anlatılmaktadır. (İbn-i AbbÂs, Ebû HayyÂn Endulusî, Taberî

DuhÂn sûresinde meÂlen buyruldu ki:
Muhakkak biz (Kur'Ân-ı kerîmi) mu'minler uzerine bereketi cok olan, cok kimsenin af ve mağfiret olunduğu, bağışlandığı bir gecede (Kadir gecesinde veya BerÂt gecesinde) indirdik. Biz (O'nunla kÂfirleri) azÂb ile korkuturuz. (Âyet: 3)
O gun (kıyÂmet gunu) dost dostunu (akrab akrabÂyı) azÂbdan kurtaramaz. Ancak Allahu teÂlÂnın merhÂmeti ve izni ile bir mu'min bir mu'mine şefÂat edip, azÂbdan kurtarabilir. Allahu teÂl Azîzdir. AzÂb edilmesini emrettiğine kimse yardım edemez. Rahîmdir, merhamet olunmasını emrettiğinden de merhametine kimse mÂni olamaz. (Âyet: 41-42)
__________________