Kur'Ân-ı kerîmde meÂlen buyruldu ki:

Sonra Rabbiniz arş uzerine istiva etti. (A'rÂf sûresi: 54)

Selef-i sÂlihîn, muteşÃ‚bih Âyet-i kerîmelerin mÂnÂlarını Allahu teÂlÂya havÂle etmişlerdir. Nitekim birisi gelip, MÂlik bin Enes'e radıyallahu anh Allahu teÂlÂnın istivÂsı hakkında sorunca, başını eğdi bir muddet sonra onda ter goruldu ve: "İstiv ma'lûmdur, bilinir. Keyfiyyeti (nasıl olduğu) mechûldur, bilinmez. Ona îmÂn etmek gerekir. Ondan sormak bid'attir, dalÂlettir, sapıklıktır. Zannediyorum sen bid'at ehlisin" dedi ve emrederek o şahsı oradan surdurdu. Fakat sonra gelen Ehl-i sunnet Âlimleri, zamanlarındaki bid'at fırkalarının boyle Âyet-i kerîmeleri yanlış acıklamalarına cevab vermek zarûreti ortaya cıkınca boyle Âyet-i kerîmeleri te'vîl etme, acıklama ihtiyÂcını duydular. Dînin esaslarına uygun olarak acıkladılar. MeselÂ, lugat mÂnÂsı el demek olan yed kelimesini Allahu teÂlÂnın kudreti, yuz mÂnÂsına gelen vech lafzını (sozunu) Allahu teÂlÂnın zÂtı diye te'vîl ettikleri (acıkladıkları) gibi, istivÂyı da Allahu teÂlÂnın hÂkimiyeti gibi uygun bir mÂn ile te'vîl ettiler, acıkladılar. Cunku Allahu teÂlÂ, bir mekÂnda bulunmaktan, orada yerleşmekten munezzehdir, yucedir. (İbn-i Halîfe Alîv&#238
__________________