Allahu teÂl Âyet-i kerîmede meÂlen buyurdu ki:

MunÂfıklar (hakka inanmadıkları hÂlde inanmış gorunenler) mu'minler ile karşılaştıklarında, biz de sizin gibi mu'minleriz derler. Kendilerini saptıran, insan şeytanları olan reisleri (veya dostları) ile yalnız kaldıklarında; "Biz sizin dîniniz uzereyiz. Biz ancak mu'minlerle istihz ediyoruz" derler. Allahu teÂl onların bu istihzÂlarının cezÂsını verir. (Bekara sûresi: 14-15)

(DunyÂda) insanlarla istihz eden birine, Âhirette Cennet'ten bir kapı acılır ve; "Buyur gel" denir. O kişi sıkıntılı ve telaşlı olarak gelir. Fakat kapı kapanır. Sonra başka bir kapı acılır. O kişi yine sıkıntılı ve uzgun bir hÂlde bu kapıya gelir, o da kapanır. Bu hÂl o kadar devÂm eder ki, artık o kişiye "gel" diye seslendikleri hÂlde gidemez duruma gelir. (Hadîs-i şerîf-İbn-i EbiddunyÂ)

İstihzÂ, insanın vekÂrını (ağır başlılığını) kaybettirir. Yuzunden hayÂyı (utanmayı) kaldırır, karşı tarafta kin ve nefret uyandırır. Dostluğun tadını kacırır. İnsanı Allahu teÂlÂdan uzaklaştırır. HÂtıraları oldurur. Kusurları coğaltır. Gunahları acığa cıkartır. (İmÂm-ı GazÂl&#238
__________________