Birşeyin kendisi.
1. Boşlukta yer kaplayan ve ağırlığı olan yÂni tartılabilen her şey, madde, cisim.
Duny ayn ve araz (ozellikler) dan meydana gelmiştir. Mesel kalem, silgi birer ayndır. Bunların rengi, kokusu ise, arazdır. (Seyyid Şerîf CurcÂnî, TeftezÂn&#238
2. Alış-verişte, belli, meydanda, mevcut ve hÂzır olan veya hÂzır olmayıp da bulunduğu yeri, cinsi, miktÂrı belli edilen mal.
Alış-verişte soz kesilirken, ayn olan malın kendisini vermek lÂzımdır. Benzeri hatt daha iyisi olması icin muşteri (alıcı) zorlanamaz. Fakat muşteri rızÂsı ile alırsa mukÂyada satışı, yÂni belli bir malı, başka belli bir mal, ile değiştirmek olur. (İbn-i Âbidîn)
Altın ve gumuşten başka mallar, soz kesilirken tÂyin etmekle (belirlemekle) ayn olurlar. Deyn olan (tÂyin edilmeyen) mal altın ve gumuş, sozleşmede ayrılmadan once kabz olunmakla (eline almak ve cebine koymakla) ayn olurlar. (İbn-i Âbidîn)
3. İnsanın zekÂt icin ayırdığı ve yanında hazır bulunan malı.
Ayn olan malın zekÂtını ayn olarak vermek lÂzımdır. Ayn olan malın kırkta biri ayrılıp verilir. (İbn-i Âbidîn)
Deyn olan (başkasında bulunan) malın zekÂtı, ayn olarak verilir. YÂni, başkasında bulunan malının zekÂtını, hazır olan malından vermek lÂzımdır. HÂzır malı yoksa başkasındaki malından zekÂt miktÂrını isteyip, teslim alıp, sonra bu fakire verilir. (İbn-i Âbidîn)
Ayn olan malın zekÂtını deyn olarak vermek cÂiz değildir. YÂni hÂzır olan malın zekÂtı olarak fakirdeki alacağını bu fakire bağışlamak cÂiz değildir. (İbn-i Âbidîn)

__________________