Hastanın hazerde ve seferde farzları sedirde, sandalyede, ayaklarını sarkıtarak oturup, îm ile kılmaları cÂiz değildir. Hasta, yerde veya uzunluğu kıble istikÂmetinde olan sedirin ustunde kıbleye karşı oturarak kılar. (M. Sıddîk bin Saîd)

Allahu teÂlÂ, her zamanda ve her yerde hÂzır ve nÂzırdır derler. Halbuki Allahu teÂl zamanlı ve mekanlı değildir. O halde bu soz gorunuşu uzere kalmaz, mecaz olur. YÂni zamansız ve mekansız, hicbir yerde olmayarak hÂzırdır ve nÂzırdır, demektir. Boyle olmazsa, Allahu teÂlÂyı zamanlı ve mekanlı bilmek olur. Allahu teÂl ezelî ve ebedî (oncesi ve sonu olmayarak) hÂzır ve nÂzırdır. Mesel hazırdır. Bu hazır olmadan once gÂib, yok değildir. Bundan sonra da hayatsızlık yÂni olum olmayacaktır. Allahu teÂlÂdan başkasının, mesel meleklerin, peygamberlerin aleyhimusselÂm ve evliyÂnın ve sÂlih mu'minlerin ruhlarının hÂzır ve nÂzır olmaları, Hızır aleyhisselÂmın sıkıntıda olanların yardımına koşması ise zamanlı ve mekanlıdır. Ezelî ve ebedî olarak değildir. Devamlı da değildir. HÂzır olmalarından once yok idiler. Bir zaman sonra da oradan tekrar yok olurlar. Bu bakımdan Allahu teÂlÂnın hÂzır olması ile ruhların hÂzır olması arasında cok fark vardır. (Seyyid Abdulhakîm ArvÂs&#238
__________________