Kur'Ân-ı kerîmde meÂlen buyruldu ki:
Sadakalar (zekÂtlar) Allahu teÂlÂdan bir farz olarak, fakirlere (nafakasından fazla fakat nisÂb miktarından az malı olana) , miskînlere (bir gunluk nafakasından fazla bir şeyi olmayan muslumana) , zekÂt memurlarına, muellefe-i kulûba (kalbleri İslÂm'a ısındırılmak istenenlere) efendisinden kendisini satın alıp, borcunu odeyince ÂzÂd, serbest olacak kolelere, borclulara, cihÂd ve hac yolunda olup muhtac kalanlara, kendi memleketinde zengin ise de bulunduğu yerde yanında mal kalmamış olan ve cok alacağı varsa da alamayıp, muhtac kalanlara verilir. (Tevbe sûresi: 60) (Hazret-i Ebû Bekr devrinde muellefe-i kulûba zekÂt verilmesine luzum kalmadı. Bu sebeple zekÂt diğer yedi sınıftaki muslumanlara verilmektedir.)
Ey îmÂn edenler! Belirli bir vÂde ile birbirinize borclandığınız zaman, onu yazın (sened yapın) ... (Bekara sûresi: 282)
Kendisi veya coluk cocuğu muhtÂc iken veya borcu var iken verilen sadaka kabûl olmaz. Borc odemek; sadaka vermekten, kole ÂzÂd etmekten ve hediye vermekten daha muhimdir... (Hadîs-i şerîf-Sahîh-i BuhÂrî

En iyiniz, borcunu iyi odeyeninizdir. (Hadîs-i şerîf-Keşf-ul-Hafa)
Acele etmek şeytandandır. Beş şey bundan mustesnÂdır: Kızını evlendirmek, borcunu odemek, cenÂze hizmetlerini cabuk yapmak, misÂfiri doyurmak, gunÂh yapınca hemen tovbe etmek. (Hadîs-i Şerîf-Tirmizî

Bir kimse, malı olduğu hÂlde, borcunu odemeği bir saat geciktirirse, zÂlim ve Âsî olur. Borc odememek oyle bir gunÂhtır ki, uykuda bile durmadan yazılır. (Seyyid AlizÂde)
__________________