Dervişlerin, nefislerini terbiye ederek tasavvuf yolunda ilerliyebilmek icin kırk gun tenh bir yerde riyÂzet (nefsin istemediği şeyler) ve ibÂdetle meşgul olmaları.

Hak teÂlÂ, hepimizi her an kendinin esiri olmak şerefine kavuştursun. Hakîkî kurtuluş O'na esîr olmak, tutulmaktır. Ondan başka bir şey duşunmemek, hÂtıra bir şey getirmemek, buyuklerimizin yolunda, pek kolay hÂsıl olmaktadır. Hatta bu yolun buyukler inden bir kacı kırk gun cile cekmiş, kırk gun sonra, hÂtırlarına duny duşunceleri gelmez olmuştur. (İmÂm-ı RabbÂn&#238 BehÂiyye, ne guzel goturucudur! Yolcuları gizlice yerine goturur. Sozlerin tadı sÂliklerin kalbinden Halvette cile cekmek fikrini supurur
(Molla CÂmi)

AhrÂriyye buyukleri, zamanlarında bulunmayan, halvet yÂni yalnız başına kalmak, kırk gun bir yere kapanıp cile cıkarmak yerine, insanlar arasında, kalbini Allah ile bulundurmak seÂdetine kavuşmuşlardır. (İmÂm-ı RabbÂn&#238

CÂhil sûfiler, zikre, fikre sarılıp, farzları ve sunnetleri yapmakta gevşek davranıyorlar. Kırk gun cile cekmeyi ve riyÂzetler yapmayı beğeniyor, Cum'a namazına ve cemÂate gitmiyorlar. Halbuki bir farz namazı cemÂat ile kılmak onların binlerle, kırk gunluk cilelerinden daha faydalıdır. (İmÂm-ı RabbÂn&#238

__________________