Eskişehir’deki konservatuvar eğitiminin ardından uzun yıllar ceşitli dizi ve tiyatro oyunlarında rol alan Levent Uzumcu’nun yıldızı "Avrupa Yakası" dizisiyle parladı. "O diziye secilmem tamamen bir şanstı" diyen genc oyuncu, "Benim kadar uzun boylu oyunculara genellikle jon tipleri yakıştırılırdı. Boyu uzunların komedi tarzında başarılı olabileceğini coğu insan kestiremez cunku" sozleriyle Avrupa standartlarında bir boya sahip olmanın dezavantajını dile getiriyor. Bu durum aynı zamanda iyi bir aşcı olan Uzumcu’yu mutfakta da sıkıntıya sokuyormuş. "Hemen her tur yemeği cok guzel yaparım. Gelin gorun ki, Turk mutfaklarındaki tezgahların boyunu tasarlarken benim boydakileri hic duşunmemişler" diyerek standart ustu bir boya sahip olmanın sıkıntısını yineliyor. Soz mutfaktan acılmışken, bir donem ekranlarda rol gereği "aşcı" olarak karşımıza cıktığını ve hanımlara her gun yeni bir yemek tarifi verdiğini hatırlatıyor.
KOVULANA KADAR AVRUPA YAKASI’NDAYIM
Gulse Birsel’in kaleme aldığı "Avrupa Yakası"ndaki Cem karakterini canlandıran Uzumcu, diziyi meslek hayatının donum noktası olarak goruyor. "Diğer dizilerden farklı bir projenin icindeyim. İnsanların bu diziyi ne kadar cok sevdiği ortada. Dizideki karakter, benden pek cok farklı ozelliklere sahip. Mesela Cem aynı zamanda iyi bir fotoğrafcı. Bense fotoğrafcılıktan hic anlamam" diyor. Haftanın altı gunu dizi setiyle "Can Tarlası" adlı tiyatro oyunu arasında koşturduğunu belirten Uzumcu, "Avrupa Yakası’nın cekimlerinde, herkesin izlediğinden daha fazla eğleniyoruz aslında. Onca yeteneğin arasında olmaktan son derece keyif alıyorum elbette" diyor. Bu arada kendisini şohrete kavuşturan dizideki rol arkadaşlarından bazıları değişirken "Ben diziden kovulana kadar ayrılmayı duşunmuyorum" diyecek kadar da yureklilik gosteriyor. Ve ekliyor: "Bu dizi bana cok şey kattı. Her şeyi bir kenara bırakın, yıllardır oyunculuk yapıp kazanamadığım parayı kazanıyorum. Oysa ben tiyatro aşığıyım. Keşke tiyatro da, ona gonul verenlere kaliteli bir hayat sağlayacak kadar iyi kazandırabilse..."
BENZİNCİLİK YAPTI
1972 doğumlu oyuncu, Avrupai bir fiziğe sahip olsa da tam bir Egeli... Her Egeli gibi efe ruhlu ve samimi. Bu arada eşine ilk rastladığı gune gidiyor sohbetimizin yonu. "Bir arkadaşımla birlikte rol aldığım oyunu izlemeye gelmişti. İlk kez o gun gormuştum ve ilk goruşte aşık olmuştum" diyerek bir itiraf daha yapıyor Uzumcu.
Askerliğini bitirdikten sonra Amerika’da yonetmenlik uzerine yuksek lisans yapan eşinin yanına giden oyuncu, Los Angeles Film Okulu’nda eğitim almış. "Bu arada para kazanabilmek icin benzin istasyonunda bile calıştım" diyor. Sohbetimiz sırasında 4 yaşındaki buyuk oğlu Ada tum ele avuca sığmazlığıyla soyleşiyi gercekleştirdiğimiz odaya giriyor. Ama ne girmek! Tum enerjisiyle... Haliyle duraksıyoruz. Bu arada Ada’nın muzırca gulen gozlerindeki ışıltıyı fark etmemek neredeyse imkansız. Biz babasıyla roportaj yapıyoruz ama belli ki evdeki yıldız kucuk Ada. "Gozleri aynı ben" diyor Levent Uzumcu ve hemen kalkıp cocukluk resimlerini getiriveriyor onumuze, haklı bir gururla ekliyor: "Aynıyız değil mi?"
CAPKINLIKLAR GERİDE KALDI
Evine ve eşine son derece bağlı bir erkek olarak gozlemlediğimiz Levent Uzumcu’ye "Şov dunyası ilgincliklerle dolu. Bu camiadan biri olarak gizli bir capkın olduğunuz duşunulebilir sizin de..." diyerek malum konuya dalmadan gecemiyoruz. Yakışıklı oyuncu kendinden gayet emin tavrıyla yanıt veriyor: "Eskide kaldı onlar. Onceleri capkındım evet. Ama Ebru’ya rastladıktan sonra duruldum."
Şohretin sihrine kapılıp kendisini dunyadan soyutlamış bir hali yok Levent Uzumcu’nun. "En cok uzulduklerim arasında taksiciler var. Ne kadar zor şartlarda para kazanıyorlar bir duşunsenize... Şoyle bir duşununce benim onlardan tek farkım, mesleğim. Populer bir iş yapıyor olmam, ustunluk anlamına gelmiyor. Şohretin cok ucucu bir şey olduğunun farkındayım. Birkac ay televizyonda hicbir işim yayınlanmasa, kimsenin beni hatırlayacağını bile sanmıyorum. O nedenle ayaklarım yere cok sağlam basıyor" diyerek alcakgonulluk gosteriyor.
Bu arada karşımızda, en sevimsiz soruda bile adeta celikten sinirlerle oturan Uzumcu’nun bu sakin halinde "cocuk ve aile terapisti" olan eşinin payını merak edip soruyoruz: "Eşiniz size de terapi uyguluyor mu?" Gulumseyerek yanıtlıyor: "Hayır. Ne Ebru, ne de ben işimizi eve taşıyoruz. Ben nasıl ki evde rol kesmiyorsam, Ebru da oyle" diyor ve hemen ardından bir itiraf daha patlatıyor: "Benim psikoterapistim başka! Duzenli olarak da gidiyorum. Bunu ayrıca herkese de tavsiye ediyorum. Keşke herkes gitse..."
Kucuk İbo’dan Avrupa Yakası’na
Tiyatro calışmaları ve ekran onu macerasının yanında yoğun olarak dublaj sanatcılığı yapan Levent Uzumcu’nun televizyon macerasına "Kucuk İbo" dizisiyle başladığını da anımsayanlar coğunlukta. "Pişman mısınız?" diye soruyoruz bu kez. Cevap yine net: "Asla! Yaptığım her işin arkasındayım. Belki bir daha o tarz bir dizide oynamam. Ama oynamışsam da arkasında dururum. Hayatımda mesleki anlamda pek cok şeyin başlangıcıdır o dizi." Peki, acaba o gunlerden bugune ne değişti? "Kastettiğiniz şey unlu olmaksa, benim acımdan değişen hicbir şey olmadı! Oğlumun minik arkadaşları hatırlatıyor unlu olduğumu. "Aaaa Cem Abiiii" diyorlar beni gorunce. Oyunculuk da diğer herhangi bir iş gibi bir meslek neticede. Kimden, ne ustunluğumuz olabilir ki?"
http://www.haberhaberciden.com/haber...le-babasi.html
__________________