Kitap ile ilgili Turkce'ye ceviren Abdulhadi Sıddık'ın yazdığı tanıtım yazısı:
İzhar’ul Hakk Kitabının İlmi Konumu Ve Ozellikleri:
KurÂn-ı Kerim, İslam dışındaki inanışların akıl ve rivayet yonunden sağlam temellere dayanmadığını bir cok ayetlerle ispatlamaktadır. Hatta bu inanışta olanlara meydan okumaktadır. “Deki: Doğruculardan iseniz Tevrat’ı getirip okuyunuz..”(Âl-u İmran-13)
“Deki: Doğruculardan iseniz kanıtlarınızı getiriniz..”(Bakara 111) v.b..
Dinler arası mukayese ve batıl inanışların eleştirisi İslam’ın ilk donemlerinde bir ilim dalı olarak ortaya cıktı. İslam bilginleri bu konuda bircok eserler yazdığı gibi Hıristiyanlık konusunda da buyuk ve yararlı calışmalar sergilediler. Bu eserlerden bir kısmı, İslam bilginlerine ait olmakla beraber; bir kısmı da Hıristiyanlıktan İslam’a girenlere aittir.
Biz burada bu eserleri tek tek yazmayacağız. Ancak bu eserlerin hepsi uslûp ve metot olarak birbirlerine benzemektedir. Kısacası bunlarda, Hıristiyanları eleştiri konusunda butunsellik, orijinal kaynaklara ulaşma ve ceşitlenme yonlerinde detaya inilmemiştir.
Ayrıca İncil ve Tevrat’ı tez ve doktora aşamasında inceleyen bir kısım calışmalar da bulunmakla beraber; bu konu yine de İzhÂru’l Hakkın,’ın yardım ellerine gereksinim duymaktadır. Cunku bir eserin değeri, o eseri oluşturan nedenler ve olayların etkileriyle paralellik kazanır.
Evet, İzhÂru’l Hakk, Hindistan gibi dini mozaik’in yaşandığı bir donemde, İngilizler gibi sinsi bir kavmin baskı ve yonlendirmeleri altında inim inim inleyen ve maddi sultasını kaybetmekle manevi sultasını arayışta problemler yaşayan bir toplumun, İslami yonden bir sentezinin gostergesidir.
Boyle bir donem, şu an bile butun değişik yonleriyle Musluman toplumu bir ahtapot gibi sarmıştır. Maddi otoritesi olmayan Muslumanları manevi boyutlarıyla avlamaya calışan bu sinsi oyunlara bir Hindistan Âliminin, en zor şartlarda verdiği yanıtlar ve Hıristiyan papazlarıyla yaptığı munazaralar hÂl gundemini koruduğu icin, “Kutsal Kitaba İlahi Cağrı ” adıyla cevirdiğimiz bu eser, bu meyanda en ilmi, en detaylı ve en insaflı bir yapıttır.
Yazar Rahmetullah el-Hindi, Eski ve Yeni antlaşmayla ilgili metinleri, yorumları ve ceşitli tercumeleri, onların, yollarından yurudukleri lider ve bilginlerini de kendi değerleri icerisindeki konumlarıyla olcerek insaflı bir eleştiri uslubuyla –hatta İsa’nın oğutleri doğrultusunda- sayısız kaynaklardan yararlanarak, bu kıymetli yapıtını oluşturdu.
İşte boylece bu kitapta olan ilmi yapı ve ozellikler, diğer kitaplarda bir butunsellik olarak bulunmamaktadır. Bu iddiamızın en guzel ispatı şudur: Bu kitap, yazıldığı gunden şu zamana dek bu konuda birinci kaynak olarak gosterildi. Ustelik Hıristiyan dunyasının korkulu ruyası haline geldi. Oyle ki onlar, bu kitabı yayın evlerinden para gucuyle satın alıp imha ettiler.
Hatta bu kitap yayınlandıktan sonra, o donemin The Times gazetesi şoyle bir acıklama yaptı:”Bu kitap Muslumanlarda bulundukca onlar Hıristiyanlaşmayacaklardır.”
Gunumuzde, yeniden misyonerlik ve oryantalizmi yaymaya calışan haclı zihniyeti, para ve kadın gucuyle Musluman gencleri dinden uzaklaştırdıkları yetmiyormuş gibi; onları Hıristiyanlaştırmanın yollarını da sınamaktadır.
Butun Muslumanların bu konuda uyanışları, ancak onları iyice tanımaya bağlıdır. Bu tanımanın yollarından birisi de, bu konun onemli bir temelini oluşturan İzhÂru’l Hakk’tır.
İKİ AY SUREN BİR TARTIŞMA
Rahmetullah el Hindi ile Pfander arasındaki munazara ve sonucları:
El-Hindi Pfanderle munazara yapmak icin ona dokuz tane mektup gonderdi. Bu mektupların yazışma tarihi, miladi 1854 yılının mart ayında başlayıp, nisan ayında sonuclandı.
Munazara beş konuda kararlaştırıldı. Bu konular, şoyleydi:1-Tevrat ile İncilin bozulduğu(tahrif).2-Tevrat ile İncilin hukumsuzluğu(nesih).3-Uc Tanrı inancı(Trinite)4-Kur’an’ın Allah sozu olduğu.5-Muhammedin Peygamberliğini ispat.
Munazara,miladi1854,Nisan(10–11) pazartesi ve salı gunlerinin sabahında gercekleştirilecekti. Munazara ilk iki konuda kararlaştırıldı.
French, Pfandere; Vezirhan da el-Hindiye yardımcı idiler. Sozu edilen munazara EkberÂbad’ta (Agra),Abdulmesih mahallesinde başlayacaktı.
Nitekim belirtilen tarih ve yerde munazara başladı. Bu munazaraya Musluman ve Hindu liderleriyle İngiliz hÂkimleri ve değişik kesimden yetkililer ve ceşitli dinlerin bilginleri katıldı. Esseyyid Abdullah el-EkberÂbadi ile Veziruddin b.Şerefuddin, hazır bulundukları munazara oturumlarını zabıtlara gecirdiler.
Gercekleştirilen bu munazaraya el-MunazarÂt’ul KubrÂ/en buyuk munazara denildi. Pfander ile French bu ilk oturumlarında tahrif ve nesih olaylarını kabullenmek zorunda kaldılar. Boylece diğer konulardaki munazaraya katılmaktan cekindiler. el-Hindi’nin zaferiyle gercekleşen munazara ingiliz hukumetine ağır geldi. Onlar el Hindi’nin mallarına el koydular. Bu munazaranın sonucunda, irtidat eden uc yuz bine yakın kişi, yeniden İslam’a girdi. Bu olaydan sonra el-Hindi, Mekke’ye hicret etmek zorunda kaldı.
İzhÂru’l Hakk Kitabı Nicin Yazıldı?
Hindistanda,Rahmetullah el-hindiyle yaptığı munazarada yenilgiye uğrayan Pfander, Londra’daki misyoner kuruluşun yeni bir direktifiyle İstanbul’a gorevli olarak gonderildi. Bu olay, miladi 1858 yıllarında gercekleşti ki; o tarihte Osmanlı ile İngiltere arasındaki siyasi ilgi iyi konumundaydı.
Pfander, Halife Abdulaziz’le diyaloga girer ve Hindistanda bir Musluman Âlimle yaptığı munazarada kendisinin başardığını anlatır. Hatta adı gecen papaz, Turkiye’deki Muslumanları Hıristiyanlaşmaya cağırır. Cunku onun anlattığına gore Hindistan’daki Muslumanlar, bu munazaradan sonra Hıristiyanlığa gectiler ve Camiler de Kiliseye cevrildi.
Pfander’in, Turkiye’nin değişik yerlerinde uydurduğu bu haber, halife Abdulaziz’i aşırı bicimde uzup, genclerin bu tur haberlere uyabilecekleri onu kaygılandırdı. Ancak Rahmetullah el-Hindi’nin Mekke’de kaldığı Halifeye bildirildi. Halife Mekke emiri eş-Şerif Abdullah b.Avn’a haber yollayıp, Pfander’le munazara yapmak uzere Rahmetullah el-Hindiyi gondermesini ona emreder.
Yazarımız Rahmetullah, Hilafetin merkezi İstanbul’a teşrif ettiklerinde; Pfander, haberi duyar duymaz İstanbul’u bırakıp kactı. Yazarımız, olayın ic yuzunu Âlimlerin ve yetkililerin huzurunda Halifeye acıkladıktan sonra gercek ortaya cıktı. Halife, onu bu sahada ustun ve başarılı gorunce; bu konu ile ilgi bir eser yazmasını ondan istedi.
SULTAN ABDULAZİZ'İN TALEBİ İLE KALEME ALINMIŞ
Rahmetullah, eserini miladi 1863 yılının aralık ayında yazmaya başlayıp miladi 1864 yılının haziranında onu tamamladı. O, kitabını bitirdikten sonra “İzhÂru’l Hakk” ismini ona uygun gordu. Burada şoyle bir soru ortaya cıkıyor; mademki Osmanlı Halifelerinden Abdulazizin arzu ve direktifleri doğrultusunda bu eser yazılmışsa; nicin Rahmetullah kitabın on sozunde bunu acıklamıyor, hatta o, bu eserini ustat Ahmed Zeyni Dahlanın oğutleri doğrultusunda yazdığını acıklıyor? Bu soruya yanıtımız şoyle olacaktır: Bu soruyu, o donemin yetkililerinden Tunuslu Hayreddin Paşa, Rahmetullah’a yonelttiğinde o, şoyle yanıt veriyor: “Bu dinle ilgili bir konu olup, bunun dunyalık bir makamla (Hilafet ve Sultanlık gibi) ilgilendirilmeden sadece Allah’ın rızasıyla gercekleştirilmesi gerekir.” Ustelik adı anılan Ahmed Zeyni Dahlan’ın da ona bu fikri ilk verenlerden olduğunu yine onun, Hayreddin Paşaya verdiği yanıtlardan oğreniyoruz.
İzhÂru’l Hakk Kitabının İceriği:
Sozunu ettiğimiz kitap bir giriş ve altı bolumden oluşmaktadır. Bu bolumler kendi aralarında unitelere (konulara) ayrılmaktadır.
Giriş, uyulması zorunlu prensipleri sekiz madde icerisinde sunmakla; onların onemli kaynaklarını ve dayandıkları metotları acıklayıp, bir yonuyle onların munazara ve tartışma metotlarıyla gerceğe ulaşmalarını oğutlemektedir.
Sozu edilen bolumler, Eski ve Yeni Antlaşma kitapları, Tahrif, Nesih, Uc Tanrı inancı, KurÂn-ı Kerim’in mucize oluşu, Hz. Muhammed’in peygamberliğini ispat ile ona yapılan iftira ve saldırıları yanıtlarıyla kapsamaktadır.
Bu anlatılan bolum ve uniteler onların temel kaynaklarından, kendi yorumcularının acıklamaları doğrultusunda en detaylı bicimde insaflı bir anlayışla incelenmiştir.
FARKLI DİLLERE CEVRİLDİ
İzhÂru’l Hakk Kitabının Cevirileri:
II.Abdulhamid, bu kitabın ilk Arapca baskısı cıktıktan sonra, onun ceşitli dillere cevrilip yayılmasını emretti.
Boylece sozunu ettiğimiz eser, Almanca, Fransızca ve İngilizce... Olmak uzere dokuz yabancı dile cevrildi.
Osmanlı maarif (eğitim) bakanlığında gorevli Nuzhet efendi, sozu edilen eserin birinci cildini; Omer Fehmi Ankaravi de ikinci cildini Osmanlıcaya aktardılar. Cumhuriyet doneminde, miladi 1972–1976 yıllarında bu Osmanlıca ceviri sadeleştirilerek yayımlandı. Ancak bu sadeleştirme, kitabın on sozunde de belirtildiği gibi bircok yanlış ve saptırmaları icermektedir.
Kısacası; anlamlarda ve ozel isimlerde oyle yanlışlar var ki; neredeyse Tevrat’a İncil, İncil’e Kur’an denilmiştir.
Hıristiyanlar, ceşitli dillere cevrilen bu değerli eseri diyalog taraftarı gorunmelerine rağmen, bir turlu iclerine sindiremediler ve onceki bolumlerde acıkladığımız gibi, onu hep imha etmenin planlarını kurdular.
NİCİN BU İSİMLE CEVRİLDİ?
İzhÂru’l Hakk Kitabını “Kutsal Kitaba İlahi Cağrı” Adıyla Cevirmenin
Gerekceleri:
İzhÂru’l Hakk, hakkın ve gerceğin ortaya cıkması ve ispatlanışı anlamındadır. Bu kitap, Pfanderle gercekleştirilen buyuk munazaranın meyvesi ve aynı zamanda onun Mizanu’l Hakk (Gerceğin Olcutu) adlı kitabının onemli bir eleştirisidir.
Hıristiyanlık, gunumuzde ceşitli maskelerle ortaya cıkmaktadır. Bu maskelerden en onemlisi; onların, kendi kitaplarını kutsallık pecelerine burumeleridir. Oyle ki, onların bilginleri, onderleri ve yol gostericileri, sozum ona Papa ve o konumda olanlar, kutsallardır. En kotu durum, Tahrif edilen bu kitaplarla batılın onderi sayılan bu buyuklerin hÂl kutsal sayılmaları ve bu kutsallığın sorgulanmamasıdır.
İşte boyle bir problemi cozmek ve Musluman toplumun zihnine bu kutsallığın bir duzenbazlık ve hilekÂrlık olduğunu yerleştirmek icin, onlara bir hatırlatma olması arzusuyla konunun ozuyle ilgisi olan bu başlığı secmiş olduk.
Boylece yalancı kutsallar ve yerinde olmayan kutsallıklar acığa cıktıkca; gercek kutsal kitap olan yuce KurÂn’ın ustunluğu bir kat daha anlaşılmış olacaktır. Oyle ki, ilahi cağrı, o muharref (bozulmuş) metni kutsallaştıran ehli kitabı hikmet ve oğutle gercek kutsal kitap olan KurÂn’a cağırmış olmaktadır.
“İzhÂru’l Hakk” Kitabı Konusunda Takriz Ve Ovguler:
Sozunu ettiğimiz kitabı yazıldığı gunden, şu zamanımıza dek takriz ve ovgulerle yuceltip durdular. Biz bu takriz ve ovguleri tek tek anlatmayacağız. Ancak bu takrizleri yazanların hepsi donemlerinde buyuk konumlara ulaşan bilgin ve yazarlardır. Bunları şoyle acıklayabiliriz:
Osmanlı maarif(eğitim) bakanlığında gorevli Raşid efendi, İstanbulda gorevli buyuk hadisci Ebu’l KÂsım b.Muhammed el-Mağribi.
Muhammed Reşid ed-Dımeşki.
Hıristiyanlıktan Muslumanlığa gecen şair Ahmed Faris b.Yusuf.
“el-Farik Beyne’l Mahluki ve’l HÂlik ” kitabının yazarı Abdur-Rahman Bey.
Asrımızda, İzhÂru’l Hakkı ovenlerden bir kısmı da şunlardır:
Ebu’l Hasan en-Nedvi ,”el-Muslimun fi’l Hind ” adlı kitabında (sayfa 42) Rahmetullah el-Hindi ve eseri “İzhÂru’l Hakk’ı ovmektedir”.
Said Havva, “er-Resul” kitabında(cilt2/233) bu eserin ozelliklerini anlatıp onu ovmektedir.
Reşid Rıda, “Menar” dergisinde Barnaba İncilinin tanıtımında adı gecen kitabı ovduğu gibi; Ebu Zehra da “ Muhadaratun fi’n- Nasraniyye ” adlı kitabında bu kitabın değerini acıklamaktadır.
Turk ve Arap Âlimleri İzhÂru’l Hakkı ve yazarını ovdukleri gibi; Hindistan ve Pakistan Âlimleri de bu kitaba gerekli değeri verdiler. Bu kitap bircok ortamda konuşuldu ve medrese ile fakultelerde ders kitabı olarak okutuldu.
Adı gecen kitabı, Hıristiyanlıktan İslam’a gecen bilginler de ovduler. Onu gerceğe ulaşmada kendilerine aracı yaptılar. Hatta bu kitaptan esinlenerek eski dinlerini eleştirdiler. Bu kişilerin isimlerini saymak tek tek konumuzun dışında olduğu icin, Muhammed Mecdi Mercan ve İbrahim Halil Ahmed adlarını alan iki şahsı ornek olarak verebiliriz. Bunlardan birincisi, “Muhammed Resulullah HÂkez beşşere’t bihi’l enacilu ” kitabını yazdı.
Diğeri de, “Allah Vahidun Em Salus” kitabını yazdı.
Oyleyse; butun bu anlatılanlardan sonra neden İzhÂru’l Hakk ve Rahmetullah el-Hindi konusunda ısrar ettiğimiz; “Kutsal Kitaba İlahi Cağrı”ya kulak verildikten sonra anlaşılmış olacaktır.
Hıristiyanlar, Nicin İzhÂru’l Hakktan Korkuyorlar?
Rahmetullah el Hindi, onların en sinsi ve en kurnaz papazları Pfanderi Allah’ın izniyle mağlup edince; onların,ilmi araştırma metotlarında savundukları tarafsızlık (objektiflik),kin,nefret ve kabalığa dondu:
Yuzlerindeki maskeleri yere duşup,gercek yeniden gun yuzune cıktı.Oyle ki, akla ve muhakemeye taban tabana zıt olan muharref (bozulmuş) kutsal metinleri,aklın ve ilahi vahyin yorumları karşısında tutunamaz oldu.
İslam ulkelerinde,”din vicdan işidir, akılla anlaşılmaz” turundeki oryantalist oyunların, Fransız ihtilalinden sonra Avrupa’dan, Muslumanlara ihrac edilen Hıristiyanca bir inanış olduğu bu kitabın ilmiliğiyle bir kez daha anlaşılmış oldu. HÂlbuki Muslumanlara gore akıl, dince sorumluluk kazanmanın en onemli şartıdır.
Oyleyse sağlam bir aklı olan her insan, tahrife uğramış dinlerle, İslÂm’ı karşılaştırdığında; vicdanı akıldan mahrum kalmamak şartıyla gerceğin perdesini aralayıp uyarıcının sesini işitebilir.
FARAN YAYINCILIK
__________________
İzhar’ul Hakk kitabı hakkında..( Hristiyanların korktuğu kitap )
Dini Bilgiler0 Mesaj
●31 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- İzhar’ul Hakk kitabı hakkında..( Hristiyanların korktuğu kitap )