Susan dil, durgun bir denize hem benzer hem benzemez.

Benzer cunku durgun denizin dibi kaynamasına rağmen dingin gorunur.

Benzemez cunku hicbir gonul durgun bir gol gibi fırtınaya duşmeksizin durulamaz.
...

O halde susku, perdeleri aralar.

Varlığın hakikatiyle aramızda cokluktan kinaye yetmiş bin zulmani ve nurani perde vardır.

Bunlar biz sustukca ve ruhumuza doğru bukuldukce aralanır. Suslukluğumuz arttıkca varlığımızın zahiri yonleri azalır, ağırlıklarımızdan kurtulur, ruhun mertebe-yi hayatına doğru gireriz.

Orada varoluşun kalbi atmaktadır.
Varoluş aslında sukuttadır ve o sukutun kalbinde sadece Allah vardır.
Sadece Allah vardır ve Onunla birlikte bir şey yoktur.

Bu her zaman ve mekanda boyledir, bu zaman ve mekanustulukte de boyledir ve boyle kalacaktır.

Bir zaman başka sesleri cok duyarız.
Sonre kendi sesimiz gurleşir ve sadece onu duyarız.
Bir zaman sonra ise Heidegger'in dediği gibi varlığın sesini duymaya başlarız.

Biz susmadan varlığın sesini duyamayız.
Sessizlik ne bir intihardır ne boşluk.

Eğer boşluksa bile o boşluk Allah'ı bulabilmek icin gerekli hatta zorunlu olan boşluktur.
Ki ona da boşluk denmez.

Orada varlığın bittiği asıl Varlık'ın başladığı yer vardır.
Orası bir yer değildir belki de.
Orası kokunun rengin sesin olmadığı bir şeydir.
Orası sessizliktir...


__________________