Namazdaki Faziletler

135- Ve dahi bir Âdem namazda euzu besmele okudukta Allah'u Azimuşşan o kula bedeninde olan kılların sayısınca sevap verir. Ve Fatiha'yı Şerife okudukta Allah'u Teala Hazretleri ol kula kabul olmuş hac sevabı verir ve rukua vardıkta Allah'u Azimuşşan ol kula nice bin altın sadaka etmiş sevabı ve rukuda sunnet uzere uc kere tesbih ettikte ol kula Allah'u Azimuşşan hazretleri gokten inen yuz dort kitabı okumuş kadar sevab verir, semiallahu limen hamideh dedikte ol kulu Allahu Azimuşşan rahmet deryasına gark eder ve secdeye vardıkta Allah'u Azimuşşan ol kula insanlar ve cinler adedince sevab verir, secdede sunnet uzere uc kere tesbih ettikte ol kula Allah'u Azimuşşan'ın fazileti coktur. Amma bir kacını beyan etmişler.


136- Evvelki: Fazileti arş ve kursi ağırlığı kadar sevab verse gerektir.
İkinci fazileti: Ol kula Allah'u Azimuşşan mağfiret etse gerektir.
Ucuncu fazileti: Ol kul oldukte Mikail (Aleyhisselam) gunde bir kere ziyaret etse gerektir, ta kıyamete kadar.
Dorduncu fazileti: Kıyamet gununde Mikail (Aleyhisselam) ol kulu mubarek kanadı uzerine alıp şefaat edip cenneti alaya goturse gerektir. Ve kade-i ahıraya oturdukta Allah'u Azimuşşan ol kula fukarayı sabirin sevabı verir, fukarayı sabirin (sabırlı fakirler) sevabı eğniyai şakirinden (şukreden zenginlerden) beş yuz yıl evvel cennete girse gerektir. Eğniyai şakir anı gorup ne olaydı biz dunyada iken fukarayı sabirinden olaydık deyu temenni etseler gerektir, iki yanına selam verdikte ol kula Allah'u Azimuşşan 'cennetin sekiz kapısı acıldı, ya mumin! her hangisinden girer isen gir' deyu hitab etse gerektir.
137- Sekiz cennetin sekiz kapısı vardır. Sekiz de miftahı (anahtarı) vardır.
Evveli: Beş vakit namaz kılan muminlerin imanıdır.
İkinci: Besmele-i şerifedir. Altısı dahi fatihayı şerifenin icinde dÂhildir. Sekiz cennetin;
Evvelkisi: DÂrı Celal.
İkinci: DÂrı Karar.
Ucuncu: DÂrı Selam.
Dorduncu: Cennet-ul Huld.
Beşinci: Cennet-ul Me'va.
Altıncı: Cennet-ul And.
Yedinci: Cennet-ul Firdevs.
Sekizinci: Cennet-un Neim'dir.
DÂrı Celal, beyaz nurdandır. DÂrı Karar, kırmızı yakuttandır. DÂrı Selam, yeşil zeberceddendir. Cennet-ul Huld, mercandandır. Cennet-ul Me'va, gumuştendir. Cennet-ul And, altındandır. Cennet-ul Firdevs, hem altından hem gumuştendir. Cennet-un Neim, kırmızı yakuttandır.
138- Cennete giren muminler ebedi orada kalırlar hic cıkmazlar, orada olan huriler hayızdan ve nifastan ve yaramaz hulktan (kotu ahlaktan) berilerdir. Ve ne turlu taam ve şarap isterler ise hazır onlerine gelir. Pişirmek ve kotarmak/getirmek olmaz. Başları uzerinde kuşlar ucar. Muminler koşklerinde oturur iken bunları gorur 'eğer sen dunyada iken bana boyle yakın gelsen ben seni kebab ederdim' diye kalbine geldiği anda nurdan tabak icinde henuz pişmiş onune gelip tutup durur, anı yemeye başlar. Kemiklerini bir yere yığar. Kalbine gelirki şimdi bu yine kuş olsa idi diye kalbine geldiği anda evvelki gibi kuş olup ucup gider.
139- Ve dahi cennetin toprağı miskten, binasının bir kerpici gumuşten ve bir kerpici altındandır. Cennet ehlinin her birine yuz er kuvveti verilir. Ehli cennetin en ednasına/makam olarak duşuğune yetmiş huri ve ikide dunya hatunu verilse gerektir. Ve her birine cima ettikte lezzeti yetmiş yıl baki kalsa gerektir. Daima bÂkire bulunsalar gerektir.
140- Ve dahi cennette dort ırmak akar, başı/fışkırdığı gozesi birdir, ayağı/akan ırmakları ise başka başkadır. Her birinin lezzeti birbirine uymaz. Onun birisi sÂfi su ve birisi halis sut ve birisi cennet şarabı ve birisi safi baldır.
* Dahi cennette yuksek koşkler vardır. Eğilir mumin ona biner nereye isterse goturur. Bunun dunyada misli devedir.
* Dahi cennette tuğba ağacı vardır. Koku yukarıda budakları aşağıda. Anın dunyada misli ay ve guneş.
* Dahi cennet ehli yer icer, tebevvul ve teğavvut etmezler. (kucuk ve buyuk abdest bozma ihtiyacı yok). Allah'u Teala cennette mumin kullarına hitab edip 'kullarım, benden dahi ne isterseniz vereyim, zevk-u sefada olun' diye.
141- Kullar dahi:
'Yarabbi! Bizi cehennemden azad eyledin ve cennetine idhal edip, bu kadar huri ve gılman ve vildan verdin, akla gelmedik ve gozler gormedik ve kulaklar işitmedik bu kadar nimet verdin. Dahi bir şey isteyemeğe hay ederiz' dedikte Rabbul Âlemin yine hitab edip 'kullarım sizin benden bunlardan başka isteyeceğiniz var' dedikte, kullar dahi:
'Ya Rabbi bizler dahi istemeğe yuzumuz yoktur ve hem ne isteyeceğimizi bilmeyiz' dedikte:
142- Rabbul Âlemin buyursa gerek:
'Kullarım size dunyada bir mesele iktiza edince ne yapardınız'; Anlar dahi 'ulemaya varırdık. Ol meseleyi oğrenip muşkilimiz hal olurdu' dedikte, Hak Teala Hazretleri 'imdi oyle ise sizler ulemaya danışınız, haber alınız, ne haber verirler ise size vereyim' deyu buyurdukta ulema: ya sizler cemalullahı unuttunuzmu? Dunyada iken derdiniz ki: bizim cennette mekÂndan munezzeh olduğu halde cemÂlini bize gosterse gerek diye arzu ederdiniz, onu isteyin' deyup anlar dahi ru'yeti cemalullahı istediklerinde Allah'u Azimuşşan mekandan munezzeh olduğu halde cemal-i ba kemalini gosterse gerek. Hak Tealanın cemali pÂkini gordukte nice bin yıl hayran kalsalar gerektir.
143- Ve dahi cennette kişi koşkunde otururken etrafında pencereler onlerinde meyveler vardır kullaranı gorur. Ve uzanayım ol dalı cekeyim meyveyi koparıp yiyeyim diye hatırına geldikte oturduğu yerden kalkmağa ve dalı koparmağa hacet kalmaz. Hemen oturduğu yerde dal onune gelir, meyveyi koparır ağzına kor, ciğneyip dahi lezzeti boğazına gitmeden, kopardığı yerden bir dahi biter, ağzına koyduğundan olgun ve leziz. Boylece Rabb-ul İzze (yenisini) bitirse gerektir.

alikarahoca sitesinden alıntıdır.

__________________