Vehhabiliği kuran, Mehmed bin Abdulvehhabdır. İngiliz casuslarından, Hempher’in tuzağına duşerek, ingilizlerin (İslamiyet’i imha) etmek calışmalarına alet oldu.
Eline gecirdiği, ibni Teymiye’nin Ehl-i sunnete uymayan kitaplarını okumuş, (Şeyh-i necdi) diye meşhur olmuştu. Duşunceleri, ingiliz paraları ve ingiliz silahları karşılığında, koyluler ve Deriyye ahalisi ile reisleri Muhammed bin Suud tarafından desteklendi. Sapık din adamı ibni Teymiye’nin fikirleri ile Hempher’in yalanlarının karışımına Vehhabilik denir.
Mehmed’in babası Abdulvehhab, iyi bir musluman idi. Bu ve Medine’deki Âlimler, Abdulvehhab oğlunun sozlerinden, yeni bir yol tutacağını anlamış, herkese, bununla konuşmamasını nasihat etmişlerdi. Fakat, Abdulvehhab oğlu, 1738 senesinde Vehhabiliği ilan etti. İngilizlerin siyasi ve askeri yardımları ile, Arabistan’a yayıldı.
Vehhabilere inanan Deriyye hakimi Abdulaziz bin Muhammed bin Suud ilk olarak 1791 senesinde, Mekke emiri şerif Galib efendi ile harp etti. Daha once, vehhabiliği gizlice yaymışlardı. Sayısız muslumanları oldurup, kadınlarını, cocuklarını ve mallarını almışlar ve işkence etmişlerdi.
Abdulvehhab oğlu, Beni Temim kabilesindendir. 1699 senesinde Necd colundeki Hureymile kasabasında, Uyeyne koyunde doğmuş, 1791’de Deriyye’de olmuştu. Onceleri ticaret icin Basra, Bağdat, İran, Şam ve Hind taraflarına gitmiş, cok zeki ve bozguncu sozleri ile (Şeyh-i Necdi) adını almıştı. Dolaştığı yerlerde cok şeyler gormuş, şef olmak duşuncesine kapılmıştı. 1713 senesinde, Basra’da tanıştığı ingiliz casusu Hempher, Abdulvehhab oğlunun devrim yapmak arzusunda olduğunu anladı. Bununla uzun zaman arkadaşlık yaptı. İngiliz Somurgeler Bakanlığından aldığı hile ve yalanları buna telkin etti. Abdulvehhab oğlunun bu telkinlerden zevk aldığını gorunce, yeni bir din kurmasını teklif etti. Bu yeni dinin esaslarını ona bildirdi. Casus da, Abdulvehhab oğlu da aradıklarına kavuşmuş oldular.
Abdulvehhab oğlunun, ingiliz casusundan oğrendiğine gore, bir kabir başında dua ederken, meyyite karşı soyleyen, muşrik olurmuş. Allah’tan başka bir kimse veya bir şey icin, yaptı demek, mesela, Falanca ilactan fayda oldu veya Peygamber efendimizi veya bir Veliyi vasıta yaparak istediğim oldu diyen muslumanlar muşrik olurmuş. Abdulvehhab oğlunun, bu sozlerine vesika olarak ortaya attığı şeyler, hep yalan ve iftira ise de, cahil halk, doğruyu eğriden ayıramadıkları icin sozleri, işsizlerin, capulcuların, bilhassa Deriyye hakimi Muhammed bin Suud’un hoşuna gitti. Cahiller ve vurguncular, taş yurekliler, Abdulvehhab oğlunun sozlerine hemen yanaştılar. Doğru yolda olan halis muslumanlara kÂfir dediler.
Abdulvehhab oğlunun duşuncelerine gore, bir musluman, Peygamberimizden veya başka Peygamberlerden yahut Velilerden, Salihlerden birinin kabrinin yanında veya uzakta iken bundan (istigase) etse, yani sıkıntıdan, dertten kurtulması icin yardım istese, yahut o zatın ismini soyleyerek şefaat etmesini dilese, yahut kabrini ziyaret etmek icin gitmek istese, o musluman muşrik olurmuş. Allahu teÂlÂ, Zumer suresinin ucuncu Âyetinde, puta tapan kÂfirleri bildirmektedir. Peygamberleri ve Evliyayı vesile ederek dua eden muslumanlara muşrik diyebilmek icin, bu Âyet-i kerimeyi ileri suruyorlar. Muşrikler de putların yaratıcı olmadığına, her şeyi Allahu teÂlÂnın yarattığına inanıyorlardı diyorlar. Hatta Ankebut suresinin 61. ve Zuhruf suresinin 87. Âyet-i kerimesinde mealen, (Bunları kimin yarattığını, onlara sorarsan, elbette Allah yarattı derler) buyuruldu. Allahu teÂlÂnın da boyle buyurduğunu soyluyorlar. KÂfirler boyle inandıkları icin değil, Zumer suresinin 3.Âyetinde bildirilen, (Allah’tan başkalarını dost edinenler, onlar Allahu teÂlÂya şefaat ederek bizi yaklaştırırlar derler) meali şerifini soyledikleri icin kÂfir ve muşrik oluyorlar, diyorlar. Peygamberlerin, Evliyanın kabirlerinden şefaat, yardım isteyen muslumanlar da, boyle soyleyerek muşrik oluyorlarmış.
Abdulvehhab oğlunun, bu Âyet-i kerimeyi ileri surerek, muslumanları kÂfirlere, muşriklere benzetmesi, cok curuk, ahmakca ve gulunc bir şeydir. Cunku, kÂfirler, şefaat etmeleri icin putlara tapınıyorlar. Allahu teÂlÂyı bırakıp, dileklerini yalnız putlardan istiyorlar. Allahu teÂlÂnın Âlemlere rahmet olarak gonderdiği Muhammed aleyhisselama ve getirdiği İslam dinine inanmıyorlar. Biz Muslumanlar ise, Allah’a ve Resulune iman ediyor, getirdiği İslam dinine inanıyoruz. Zaten buna iman ettiğimiz icin musluman oluyoruz. İman edenler ile putlara tapan muşrikler hic mukayese edilebilir mi? Hic birbirine benzetilebilir mi? Ustelik bu muşrikler, Peygamber efendimize iman etmemekle kalmayıp, Ona ve iman eden muslumanlara her turlu eziyeti yapmış, sayısız harpler etmişlerdi. Biz, Peygamberlere, Evliyaya tapınmıyor, her şeyi yalnız Allah’tan bekliyoruz. Evliyanın vasıta, vesile olmasını istiyoruz. Âlemlere rahmet olarak gonderilen en sevgili kul, en buyuk Peygamber Muhammed aleyhisselam efendimizin şefaat etmesini istiyoruz.
Peygamberimiz, (Bir zaman gelecek, kÂfirler icin gelmiş olan Âyet-i kerimeleri, muslumanları kotulemek icin vesika olarak kullanacaklardır) buyurdu. Başka bir hadis-i şerifte, (En cok korktuğum şey, Âyet-i kerimeleri Allahu teÂlÂnın dilemediği yerlerde kullanacak kimselerin ortaya cıkmasıdır) buyurdu. Bu hadis-i şeriflerin ikisini de Abdullah bin Omer “radıyallahu anhuma” bildirdi. Bu iki hadis-i şerif, mezhepsizlerin, zındıkların tureyeceklerini ve kÂfirleri bildiren Âyet-i kerimelerin muslumanlar icin geldiğini soyleyeceklerini, Kur’an-ı kerime iftira edeceklerini bildirmektedir.
Muminler, Allahu teÂlÂnın sevdiğine inandıkları kimselerin mezarlarını ziyarete gidiyorlar. Allahu teÂlÂnın sevdiği kullarını vasıta, vesile ederek, Allah’a yalvarıyorlar. Peygamberimiz ve Eshab-ı kiram da boyle yaparlardı. Peygamberimiz, (Ya Rabbi, istediklerini vermiş olduğun kullarının hakkı icin, hurmeti icin senden istiyorum) duasını okurdu. Bu duayı Eshabına oğretir ve okumalarını emrederdi. Muminler de, boyle dua etmektedir.
Hz. Ali’nin validesi olan Fatıma binti Esed vefat edince, Resulullah kabre koydu ve (Ya Rabbi, bana annelik yapan Fatıma binti Esedi af eyle! Peygamberinin ve benden once gelmiş olan Peygamberlerinin hakkı icin, ona rahmetini bol eyle) diye dua eyledi. Gozlerinin acılması icin dua isteyen birisine, iki rekat namaz kılmasını, sonra (Ya Rabbi, kullarına merhamet ederek gondermiş olduğun Peygamberin Muhammed aleyhisselamın hurmeti icin, Onu vesile ederek, senden istiyorum. Sana yalvarıyorum. Ya Muhammed “aleyhisselam”! Seni vesile ederek, duamı kabul edip, dileğimi ihsan etmesi icin Rabbime yalvarıyorum. Ya Rabbi, duamın kabul olması icin, o yuce Peygamberi bana şefaatci eyle) duasını okumasını emir buyurdu.
Âdem aleyhisselam, yasak edilen ağactan yiyerek, (Seylan) yani Serendib adasına indirilince, (Ya Rabbi, oğlum Muhammed aleyhisselam hurmetine beni af et) duasını yaptı. Allahu teÂl da, (Ey Âdem, Muhammed aleyhisselamı vesile ederek, yerdekiler ve goktekiler icin şefaat isteseydin, şefaatini kabul ederdim) buyurdu.
Hz. Omer, Hz. Abbas’ı beraber goturup, onu vesile ederek, yağmur duası yapmış, duası kabul olmuştur.
Gozlerinin acılmasını isteyen birisine, okuması emrolunan duada, (Ya Muhammed! Seni...) demek, Evliyayı vesile ederken ismini soyleyerek yalvarmanın caiz olduğunu gostermektedir.
Eshab-ı kiramın ve Tabi’inin hayatını bildiren kitaplar, kabir ziyaretinin ve ismini soyleyerek şefaat istemenin ve meyyiti vesile kılmanın meşru ve caiz olduğunu gosteren vesikalarla doludur.
İbni Hacer-i Hiytemi’nin Minhac şerhi olan Tuhfe kitabına haşiyeleri ile meşhur Muhammed bin Suleyman şafi’i, Abdulvehhab oğlunun bozuk ve sapık bir yolda olduğunu, Âyet-i kerimelere ve hadis-i şeriflere yanlış manalar verdiğini, vesikalarla ispat etmiştir.
Kitabında şoyle demektedir:
(Ey Abdulvehhab oğlu! Muslumanlara dil uzatma, sana Allah rızası icin nasihat ediyorum. Allah’tan başka yaratıcı olduğunu soyleyen varsa, ona doğruyu bildir! Vesikalar gostererek onu doğru yola cevir! Muslumanlara kÂfir denilemez! Milyonlara kÂfir dememek icin, bir kişiye kÂfir demek daha doğru olur. Suruden ayrılan koyunun tehlikede olduğu muhakkaktır. Nisa suresinin (Doğru yol gosterildikten sonra, Peygambere uymayan, imanda ve amelde muminlerden ayrılan kimseyi, kufur ve irtidadda bırakır ve Cehenneme atarız) mealindeki 115. Âyet-i kerime, Ehl-i sunnet ve cemaatten ayrılmış olanların halini gostermektedir.)
Kabir ziyaretinin caiz ve faydalı olduğunu bildiren hadis-i şerifler, pek coktur. Eshab-ı kiram ve Tabi’in-i izam, Peygamberimizin mubarek turbesini ziyaret ederlerdi. Bu ziyaretin nasıl yapılacağını ve faydalarını bildirmek icin kitaplar yazılmıştır.
Vehhabilerin uc temel inancı
Abdulvehhab oğlunun Kitab-ut tevhid ve torununun buna yaptığı Feth-ul mecid adındaki şerhde, 250’den fazla bozuk inanışları vardır. Bunların temeli, uc meseledir.
Diyorlar ki:
1- Amel [ibadet], imanın parcasıdır, azalır coğalır. Bir farzı yapmayan, mesela farz olduğuna inandığı halde, tembellikle namaz kılmayan kÂfir olur. Bu oldurulur, malları vehhabilere taksim edilir.
2- Peygamberlerin ve Evliyanın ruhlarından şefaat isteyen, bunların mezarını ziyaret edip, bunları vesile ederek dua eden kÂfir olur. Kabirde olandan işitmeyenden dua istemek şirktir. Olu ve uzakta olan diri, işitmez ve cevap vermez. Bunların fayda ve zararları olmaz. Olmuş peygamberden de bir şey istemek şirktir.
3- Mezarlar uzerine turbe yapmak ve turbelerde namaz kılmak ve olulerin ruhlarına sadaka adamak, caiz değildir. Haremeyn halkı şimdiye kadar kubbelere, duvarlara tapındı. Sunniler ve Şiiler bunun icin muşriktir. Bunları oldurmek, mallarını yağma etmek helaldir, kestikleri leş olur.
Diğer yanlış inanclarından bazıları:
1- Bir Mezhebe uymayı kabul etmezler.
2- (Turbelerdeki Evliyaya tevessul etmek, şirktir. Peygamberlerin ve Evliyanın mezarlarına turbe yaptırmak, Allah’tan başka şeylere tapınmaktır. Her turbe puthanedir. Bunların coğu Lat ve Uzza putları gibidir. Muslumanların coğu muşrik oldu) derler.
3- Şefaate inanmazlar.
4- Keramete inanmazlar.
5- Tasavvufa inanmazlar. Bu konuda şoyle diyorlar:
(Tasavvufun başlangıcı, Hind yahudilerinin bir oyunudur. Eski yunanlılardan alınmıştır. Tasavvufcular, şirk ve kufur uzeredir. Bunların kitapları, Ebu Cehlin hatırlarına gelmeyen şirk ile doludur. Murid şeyhine tapınıyor. Evliyanın mezarlarını putlaştırıyorlar. Onlara tapınıyorlar. Mısırlıların en buyuk mabudları Ahmed Bedevidir. Muhyiddin-i Arabi, yeryuzunun en buyuk kÂfiridir.)
6- Allahu teÂl icin adak yapmak ve hayvan kesmek ve bunların etlerini fakirlere dağıtıp, sevaplarını Peygamberlere ve Evliyaya hediye etmek şirk diyorlar.
7- Resulullahı ovmeye, Ondan şefaat istemeye şirk, boyle yapan muslumanlara muşrik, yani puta tapan kÂfir damgasını basarlar. (Oluler kendilerine soylenileni duymazlar. Oluden dua, şefaat istemek, ona tapınmak olur. Mescid-i nebeviye namaz kılmak icin girenin, selam vermek icin, kabre gitmesi, Hucre-i saadeti ziyaret icin, uzak yerlerden gelmek yasaktır) derler.
Resulullahı metheden imam-ı Busayri’nin (Kaside-i burde)sinden ornek vererek: (Bu sozler Allah’tan başkasına guvenmek, mahluku buyultmektir. Şirktir) derler.
8- (Arş kadimdir), (Allah Arş'ın uzerinde oturur, kendisi ile beraber oturması icin Resulullaha da yer bırakır) derler.
9- Sebeplere yapışmaya, vesileye, tevessule şirk derler.
..................................
dnibilgiler.gov
__________________
Vehhabilik nedir?....
Dini Bilgiler0 Mesaj
●24 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Vehhabilik nedir?....