Burc ve Yıldız Falının Hukmu

Bugun yaygın olan fal ceşitlerinden biri de, modern cahiliyyenin itibar ettiği yıldız falıdır. Gokteki burclardan yola cıkılarak yapılan bu falcılığın aslı, SÂbiîlere dayanır. SÂbiîler, gok yuzunu on iki burca taksim etmişler ve eflÂkten/goklerden yalnız tapındıkları ve heykellerini diktikleri "sebaî" gezegenlerin durumlarına gore, yeryuzunde meydana gelecek olayları bildireceği iddiasıyla yıldızlarla ilgili birtakım hukumleri yazmışlardı. Onların bu inancları, gunumuze kadar gelmiş bulunmaktadır.
Dinimizin kesinlikle yasakladığı falcılık, bir ceşit gaybdan haber vermektir. Halbuki, Kur'an; gaybı, Allah'tan başka hicbir kimsenin bilemeyeceğini, peygamberlerle melekler dahi kendilerine vahyedilmedikce gaybdan haber veremeyeceklerini acıkca bildirmektedir.

"De ki: 'Goklerde ve yerde olan gaybı, Allah'tan başka bilen yoktur." (27/Neml, 65) "De ki: Size 'Allah'ın hazineleri elimdedir demiyorum, gaybı da bilmiyorum." (6/En'Âm, 50) "Eğer gaybı bilseydim, daha fazla hayır yapardım." (7/A'rÂf, 188)
ayetleri buna yeterli delildir.

Kendilerine "arrÂf", "kÂhin" veya "medyum" denilen falcıları ve bu falcılara gidip fal actıran, onlara inanan veya destekleyenleri Peygamberimiz, ağır bir dille kınamış, hatta kufurle nitelemiştir.

"Kim bir arrÂfa gidip de ona bir şey sorarsa, kırk gecelik namazı kabul olmaz." (Muslim, SelÂm 125) "Kim bir kÂhine gider, dediklerini doğrularsa; şuphesiz ki Muhammed'e indirilmiş olanı inkÂr etmiş olur."

(Tirmizî, TahÂret 102; İbn MÂce, TahÂret 122; Ebû DÂvud, Tıb, hadis no: 3904; Ahmed bin Hanbel, II/ 408)

Burc falı, "insanları, doğdukları burclara gore gruplayarak geleceğini okumaya, kaderine dair konuşmaya" denir. Modern cahiliyyenin yaşandığı gunumuzde kendini aydın sanan birtakım gazete ve televizyon programcıları, her gun yıldız falı hurafesiyle insanların kaderi hakkında birtakım yorumlar yapmaktadırlar ki bunlar hicbir bilimsel dayanağa sahip değildir. Ayrıca bu asılsız yorumlar, okuyucuların ruhsal dengelerine olumsuz yonde etki yapmaktadır. Bu bir atma, sacma ve aldatmadan ibarettir.
İslam Âlimleri, SÂbiîler gibi, tesiri yalnız yıldızlardan, burclardan bilerek onlardan birtakım hukumler cıkarmaya kalkışmanın kufur ve şirk olduğunda ittifak etmişlerdir.
Bunun yanında insanın, girişeceği onemli bir iş icin, uzman kişilerle istişare yaptıktan sonra istihÂre yapması meşrûdur, sunnettir. Bunun, İslam'da yasak edilen falcılık ve kehanetle hicbir ilgisi yoktur.

“Onların coğu, şirk koşmadan Allah'a inanmazlar.” (10/Yûnus, 106)

Ne dersiniz, put sadece cahiliyye Araplarına mı aitti? "Gok Tanrı" inancı, cok eski donemlerde mi kalmıştır, bizim bulunduğumuz yerlerden cok uzakta mıdır bu bÂtıl ve ilkel şirk? Yoksa, "ne yapalım, bu anlayış ve deyimler atalarımızdan bize mirastır, devam ediyor, etsin!" mi denilecek?

"Onlara (muşriklere): 'Allah'ın indirdiğine uyun' denildiği zaman onlar, 'hayır, biz atalarımızı uzerinde bulduğumuz yola uyarız' dediler.Ya ataları bir şey anlamamış, doğruyu da bulamamış idiyseler?" (2/Bakara, 170).

Artık guneşe, aya, yıldızlara, feleğe kimsenin tapmadığı goruşune ve bu goruşun hepimize yuklediği sorumluğa ne dersiniz? Her tarafı kufur ve şirk yangını sarmışsa, tv. ile evlerimize kadar tutuşturulmaya calışılıyorsa, hepimize duşen gorevler nedir?
Haydi gorev başına!

Muneccimlik ve Falcılık

Muneccimlik, gelecekte meydana gelecek, ozel ve genel olaylara, yıldızlara bakarak haber vermektir. Hz. Peygmaber’in bu konuyla ilgili şoyle bir ikazı vardır:

“Bazı insanlar, Allah’ın nimetiyle geceyi geciriyor, sabah olunca da, ‘bize şu yıldız sebebiyle yağmur yağdırıldı’ diyor. Boyle demeleri sebebiyle onların coğu kÂfir olmuştur.” (BuhÂri, Megazi 35; Musned, Ahmed b. Hanbel, II/525) Yine bir başka hadis rivayeti de benzer bir ikazdır: “Kim yıldızlarla haber vermeye calışırsa, sihir ile haber vermiş olur.” (Ebû DÂvud)

Bu hadisler, yıldızların uzaklığını, yerlerini, yorungelerini gozlem ve araclarla inceleyen astronomi ilmi hakkında değildir. Bu ilim, ilkeleri, kuralları ve aracları olan bir ilimdir. Kur’an zaten, baştan sona insanları gozleme, duşunmeye, araştırmaya ve evrenin sırlarını keşfetmeye davet etmektedir. Ancak, ilimleri, gaybı biliyormuş gibi yorumlamak, insanı şirke goturur. Cunku gaybı bilen sadece Allah’tır.

Gelecekte olacak şeyler hakkında bilgi sahibi olmak icin başvurulan ceşitli yolların en belirginlerinden biri faldır. Daha cok baht, uğur ve talihi, genel olarak da gelecekte olacak şeyleri anlamak icin birtakım garip yollara başvurarak bunlardan anlam cıkarma ve kişilik okuma işine fal; bu işi yapmaya da falcılık denir. Gelecek zamanda vuku bulacak olayları haber vererek gayb sırlarını bildiğini iddia edene de falcı, medyum denir.

Cahiliyye Arapları, bir yolculuğa, bir savaşa, bir ticarete, evlenmeye, yahut herhangi onemli bir işe teşebbus edecekleri zaman uc zar (veya ok) cekerler, yahut kuş ucururlardı. Bu zar veya okların birinde, "Rabbim emretti" , yahut "yap" diye emir; diğerinde "Rabbim nehyetti" veya "yapma" diye nehy kelimeleri yazılı olurdu; biri de boş bulunurdu. Birisi torbaya elini sokar, zarlardan birini ceker, emir cıkarsa yaparlar, nehy cıkarsa yapmazlar, boş cıkarsa bir daha cekerlerdi. Kur'an, bunu şiddetle yasaklamıştır.

"Ey iman edenler! İcki, kumar, putlar ve fal okları şeytan işi birer pisliktir; bunlardan kacının ki, kurtuluşa eresiniz." (5/MÂide, 90)


Gunumuz ve Modern Muneccimlik

Muneccimlik, sanıldığı gibi tarihe karışmış değil; sadece modernleşmiştir o kadar. (Muneccim: Yıldızların hareketlerinden ahkÂm cıkaran kimseye verilen addı. Şimdi bu işle uğraşanlara astrolog veya medyum deniliyor. Astrolog: Yıldız falına bakan kimse demektir. Horoskop denilen yıldızların, burcların bulundukları yerin haritasını cıkarıp, falına bakacakları kimsenin doğum tarihleriyle kıyaslayarak geleceği -gayb- hakkında hukum cıkartırlar. İlm-i nucum denilen bu bilime (!) şimdi astroloji denilmektedir.) Eski Yıldızname'lerin yerini gunluk burclar, astrolojik hurafeler almış; muneccimin adı da astrolog veya medyum olmuştur artık.

(Yıldızname: Yıldızların hareketleri ile insanların kaderi arasında var olduğu iddia edilen ilişkileri konu edinen kitap, astroloji kitabı, horoskop vb. haritalar, fallar)

Gunumuz ve Yıldız: Acıkca kÂfir olanların yanında, nice muslumanım diyen insan, hÂl yıldızların, burcların insan kaderinde etkili olduklarına inanmaktadır. İki kişi, birbirleriyle iyi anlaşıp gecinemiyorsa suc onların değildir; sebep yıldızlardır: Yıldızları barışmıyordur da onun icin. Birisi, un mu kazanmıştır, talihi acılıp meşhur mu olmuştur; oyleyse onun yıldızı parlamıştır. Herkesce sevildiği icin onun yıldızı dişidir de o yuzdendir bu sempatiklik. Yok, itibardan duşer, ununu yitirerek eski şohreti kalmazsa, sebep; onun yıldızı sonmuştur. Artık o yıldızı duşuk biridir. Biri olunce, onun yaşayında etkili olan yıldızı, onu terkederek başka diyara goctuğu icin o olmuştur. O zaman bir yıldız kaydı denilir. Muneccimin, kÂhinin; geleceği (her şeyi değilse bile, cok şeyi) bileceğine hÂl inanılır ki, gelecekle ilgili değerlendirmelerde bulunanlara sen muneccim misin, nereden biliyorsun, diye sorulur; 'adam sanki kÂhin' denilir.

Yine, bu sapık duşunceye gore yıldızlar konuşur, vahyeder; onların rasulleri / elcileri ise astrologlar, medyumlar ve cincilerdir. Yıldızların konuşma dilini anlayan bu sivri akıllılar, bu mesajları "yıldızınız diyor ki..." , "burcunuzun durumuna gore başınıza şu, şu gelecek" diye insanlara para karşılığı tebliğ edilir ki, bu mesaja gore bilinclensinler ve ona gore davransınlar.

Haberden, fikirden daha cok magazine yer veren, yani hangi sanatcı(!)nın karnı ağrıdığından, hangisinin ayakkabısın ne renk olduğundan bahsedip dort bir yanından resimleyen gazeteler, bir bahane bulup / uydurup cektikleri resim icin yazacakları yazılarda bu iffetsizleri topluma ornek olarak lanse etmeye calışırlar. Tabii televizyonların nice programında da gostere gostere ve haramları cilalayarak bu meşhur edilen sanatcılar konu edilirken onlar yere sığdırılamaz, goklere cıkarılır. Onlara yeryuzunde benzeyen eş varlıklar bulunamaz. "Yıldız"dır onlar, "star"dır, "sanat guneşi"dir. Bu sıfatlar, gok cisimlerine tapan topluluklardan miras kalan isimlendirmelerdir.

Gunumuz ve Felek: "Felek": Gok, gokyuzu, sema, her gezegene mahsus gok tabakası, yorunge gibi anlamlara gelir. Coğulu "eflÂk"tır. Felekiyat: Gok bilgisi, astronomi ilmi demektir. Felekî: Felekle alakalı, yani astronomi ile ilgili anlamına gelir. Felekiyun: Astronomi/gok bilimi ile uğraşanlar demektir. Kur'an'da felek kelimesi, iki yerde gecer. Bu iki ayette felek; kure, yorunge anlamında kullanılır.

"Ne guneşin aya erişmesi kendine yaraşır, ne de gece, gunduzun onune gecebilir. Hepsi bir felekte (yorungede) yuzmektedir." (36/YÂsin, 40) "O, geceyi, gunduzu, guneşi, ayı yaratandır. Her biri bir felekte / yorungede yuzmektedir." (21/EnbiyÂ, 33)

Şimdiki bilim acısından gecersiz olan ve bizim acımızdan da bÂtıl goruşe, Batlamyus teorisine gore, butun felekleri saran en buyuk ve en yuksek feleğe, Atlas feleği denir. Atlas feleği donerken diğer sekiz feleği de kendi istikametinde donmeye zorlar. Bu donuş buyuk bir ozellik taşır. İnsanların talihleri, refah ve mutlulukları uzerinde değişken ve aksi durumlar ortaya koyar. İşte felekler uzerine şikÂyetin arka planında bu anlayış vardır. Eski zamanlardaki bÂtıl inanışa gore, guneş feleğin ve goğun sultanıdır. Diğer gezegenler de onun cevresinde birer vazife ve hizmet gorurler. Buna gore ay vezir, Utarid kÂtip, Merih başkumandan, Muşteri kadı, Zuhal bekci, Zuhre de calgıcıdır. İlk yedi felekteki gezegen yıldızların insanlar uzerinde hayırlı ve hayırsız tesirleri olur. Bu tesirler, o yıldızın etkisinde doğan kişiler uzerinde değişik haller ortaya koyar. Mesela Merih ile Zuhal uğursuz, Guneş ile Muşteri uğurlu yıldızlardır. Diğerleri ise bazen uğurlu, bazen uğursuz olurlar. Bu bÂtıl inanca gore bu yıldızların yeryuzune hakim oldukları aylar, gunler ve saatler vardır. Uğurlu saatler ve uğursuz saatler, boylece insanlar ve onların uzerinde etkili olurlar. İnsanlar da bu saatlerde başlarına gelenler icin şikÂyet eder veya memnuniyet bildirirler.

Yıldızların insanın kaderine hakim oldukları inancı, feleğin kader manasını kazanmasına yol acmıştır. Araplar, bu anlamda feleğe dehr, İranlılar carh derler. Bu felek teorisinin, gok cisimleri ve gok hadiselerinin insanın kaderine hakim olduğu anlayışı ile birlikte eski bÂtıl dinlerde de buyuk bir yer ayrıldığını goruyoruz. İslam kaynaklarının haber verdiği Sabiîler (Yıldıza tapanlar) bunlardır. Yıldızların kimi uğurlu, kimi uğursuzdur. Yıldızların her biri belli gunlere ve saatlere hakimdir. İlm-i nucum veya yıldız falı ile uğraşanlar, insanın doğduğu gundeki yıldızların veya burcların durumuna bakarak insanın sağlığını, ahlakını, başarı derecesini, kısaca kader ve talihini keşfetmeye calışırlar.

Edebiyatta felek, daha cok şikÂyet yerine kullanılır. Edebiyatın feleğe karşı tutumu olumsuzdur. Cunku felek, kıyıcı, zalim ve hilekÂrdır. Sozune guven olmaz. Kimse onun elinden aman bulmamıştır. Aşığı sevgilisinden ayıran, insanı mihnete gark eden, tam amacına ulaşacağı sırada talihini ters ceviren felektir.

İlkel bÂtıl dinlerden, bÂtıl inanışlardan, mitolojiden ve efsanelerden kaynaklanarak halk muhayyilesinde oluşan felek-kader munasebeti, feleğin halk arasında kambur felek, ***** felek
gibi tabirlerle anılmasına, feleğin cemberinden gecmiş gibi deyimlerin oluşmasına sebep olmuştur. RuzgÂr gulu'ne eskiden cark-ı felek denirdi. Şimdi bu ad, daha cok kumar oynamak icin dondurulen yuvarlak masaya denmektedir.

Duymuşsunuzdur, nice insan, şartlar uygun gidersa, bir terslik cıkmazsa anlamında felek yÂr olursa der. Guzel, keyifli (daha cok da haram eğlencelerle) bir gece veya gun gecirirse felekten kÂm aldığını soyler; veya anlayışına gore felekten bir gece (gun) calmıştır. Haksızlığa, zulme, felakete uğradıysa, feleğin sillesini yemiştir. Talihsizlikten yakınıyorsa, bunu feleğe kusmekle ifadelendirir. Kendi tecrubeleri ile hayatın iyi ve kotu yonlerini bilen ve her işin altından kalkanlara feleğin cemberinden gecmiş denir. Bahtsız kimselere felek duşkunu dendiği olur. Donek, sozunde durmayan anlamında felek meşrep denilir. Şaşkınlıktan veya korkudan ne yapacağını bilemez hale gelen insan da feleğini şaşıran kimsedir. Ters donduğu icin, bu kadar kutsal gucu olduğu halde ***** felektir; gok kubbesinin yuvarlaklığından dolayı da kambur felektir. İstediğine istediğini yapar bu felek: Ah bu kambur felek; kimine karpuz yedirir, kimine kelek! Kimine ceket giydirir, kimine yelek!

Kavramlar
__________________