Makyajın rengine uygun başortusu ya da başortusune uygun renk ve bicimde kıyafet; başortusu modası denilen yeni moda turedi. Her dışarıya cıkmadan utuden gecirilen, ayna karşısında yarım saat uğraşılarak takılan, kendisine verilen para ile Afrika'da bir kadının hayat boyu kendini tumuyle ortecek giysi alabileceği bir aksesuar.
Bu tavırlara bakarak "bu hanımlar kapanmak, Allah icin ortunmek istediklerinden, nĂ‚mahrem bakışlara dur demek icin başortusu takıyorlar" diyenler beri gelsin; Allah sorarsa bunlara olumlu şĂ‚hitlik yapabilecek kac kişi cıkar dersiniz? Cinsel cekiciliği/cĂ‚zibeyi kitabına/eşarba uydurup gozu acık safları kandırmak isteyen şeytan, insana sağdan yaklaşırken başortusu şeklinde flama kullanıyor olmasın? Yoksa bu yozlaşmış acınası başortululer, erkeklerin dikkatini bu şekilde daha cok cekmek icin başortusunu yem ve istismar aracı mı goruyorlar?
Hayır, bin kere hayır! Medine'de Kaynuka Oğullarından Yahûdilerin, yuzunu acmak istedikleri ve onu savunan muslumanın bu zulmu yapanı oldurup sonra şehid edilmesine sebep olan ve Rasûlullah'ın bu olay akabinde uğrunda savaş verdiği hanımın ortusu boyle değildi.
Maraş'ta savaş pahasına savunulan başortusu bu tip başortusu değildi.
Nur sûresi 31. Ă‚yette mu'min hanımlarının yakalarının ustune ortmeleri emredilen 'humurhımĂ‚r' bu başortusu değildir. AhzĂ‚b sûresi, 59. Ă‚yette mu'min hanımlara emredilen cilbĂ‚b; ustlerine giymeleri gereken dış elbise bu değildir, hayır!
Hz. Âişe annemizin, ensar kadınlarının ozelliği olarak anlattığı, başortusu emrinin hemen ertesi sabahı, sanki başları ustunde karga var gibi ortuler icinde sabah namazına gelen kadınların ortuleri değildir bu.
Yirminci asrın ortalarına kadar dunyanın hicbir yerinde ve Osmanlı'da namaz kılan mu'mine hanımların ortulerinin benzeri değildir bu ceyrek ortuler.
Doğuda, insanlar geniş/bol, uzun elbise giyerler, başlarını orterler iken; Batıda tam tersi dar, kısa giyerler ve başları acıktır. Gunumuz dunyasında Batı ile Doğu ozellikleri kaybolup dunya globalleşir/kureselleşirken, Batı Doğuyu her konuda kendine benzetir, kendi kulturunu dayatıp farklılıkları imhĂ‚ ettiği halde, yine de giysilerdeki bu farklılar kısmen korunmakta, ozellikle dinin bu farklılıkları korumada ozel konumu hĂ‚lĂ‚ direnci canlı tutmaktadır. Bir koyun, bir şehrin Musluman beldesi mi, Hıristiyan yerleşim yeri mi olduğu daha uzaktan gorunen minĂ‚resinden ya da can kulesinden belli olduğu gibi, elbise de bir kimsenin mu'min mi, kĂ‚fir mi olduğunu zĂ‚hiren yansıtma ozelliğini gosterebilir. ZĂ‚hirle bĂ‚tın, dış ile ic, kalıp ile kalp arasında, zannedildiğinden cok fazla ilişki vardır. Bu ilişki, eğer uyum icinde değilse; birinin tumuyle otekine baskın cıkıp aradaki uzlaşmazlığı kaldırıncaya kadar surer. Elbisenin sadece dinle, dinin emirlerine teslimiyetle değil; aynı zamanda dinin ozu olan takvĂ‚ ile de yakın irtibatı vardır. İnsan, takvĂ‚ adlı elbiseye burunmemiş ise, her tarafını cok kalın giysilerle tumuyle ortse bile bu giysi ona yeterli gelmeyecek, kendisini ve muhĂ‚taplarını haramlardan korumaya yetmeyecektir. Edeb, hayĂ‚, iffet gibi kelimelerle de ifĂ‚de edilen bu durum, Arapca'da hicab kelimesiyle ifĂ‚de edilir. Bu ozellik, giyinmenin arka planını ortaya koyduğu icin, "giysili cıplak" olmaya giden yolu tıkayacak, sozgelimi kadının cinsel tahrik unsuru olarak ayakkabı veya terliklerini kadınsı bir edĂ‚ ile tahrik edecek şekilde ses cıkararak kullanmasına, tahrik edici parfumler kullanmasına engel olacaktır. Haramlara dĂ‚vet edici şuh kahkahalar, kadınsı cilve, kırıtma ve aşırı rahat/ozgur tavırlar ile sadece dış giysinin kapatamadığı cirkinlikleri ancak takvĂ‚ giysisi kapatır.
TakvĂ‚ giysisi, edeb, iffet ve hayĂ‚ gunumuzun genclerine doğal ortamda, evde, cevrede cocukluğundan beri verilemediği icin ceyrek tesetturluler, yani "ortulu ama tesettursuz" kimseler ortalığı kaplamaya başladı. TakvĂ‚ giysisinin onemsenmemesine, biraz da diğer tamamlayıcı unsurlardan yalıtılmış şekilde, sadece "başortusu" vurgusunun sebep olduğu değerlendirilmelidir. İş, bırakın takvĂ‚ giysisini, fetvĂ‚ boyutunu bile hice sayan, sanki İslĂ‚m'ın tesettur ve hicap emriyle dalgasını gecen bir tuhaflığa, hatta maskaralığa bile donuşebilmektedir. İşin sadece fıkhî/şekilsel boyutunu ele alan, ama takvĂ‚ giysisinden soyunmuş bir bayan sozgelimi parmağını gostermenin cĂ‚iz olduğundan yola cıkarak yabancı bir erkeğe parmağıyla işaret ederek parmağına "haydi gel!" dedirtebilir, gozunu gostermenin cĂ‚izliğinden yola cıkarak goz kırpabilir. Bu tur problemlerin ne kadar yaygın olduğunu belki sokağı caddeyi, okulu, gezinti yerlerini tanımayan kişiler bilmeyebilir, ama iş gercekten cığırından cıkmış vaziyettedir. Sadece başortulu olan, diğer giysileri ve tavırlarıyla takvĂ‚ giysisine hatta duşman olan ya da şeklen tesetturlu olduğu halde İslĂ‚mî edebe, hayĂ‚ ve iffete yeterli derecede sahip olmadığı hemen belli olan kişinin kapalı kıyĂ‚feti de artık yadırganmamakta, her iki farklı, hatta birbirine duşman tavır normal gorulebilmektedir. Elbise de konuşur. Evet, kişi, dili aracılığıyla konuştuğu gibi, elbisesi aracılığıyla da konuşur. "Bana, benim dişiliğime bakma, ben Allah'tan korkan bir muslumanım. Toplumun ve/veya kendimin ihtiyacından dolayı bulunduğum sosyal hayatta şu anda ben bir dişi olarak değil, kişi olarak varım. Sahip olduğumu duşunduğum her şey gibi kendi vucudum da bana emĂ‚nettir, Allah'ın emĂ‚neti. Onu nasıl kullanmam, nasıl ortmem gerektiğini de Sahibi bilir. Yanlış kıyafetim ve hatalı davranışım yuzunden de başka erkekleri gunaha dĂ‚vet ederek mulkun sahibine ihĂ‚net edemem! KıyĂ‚fet tercihimle ilĂ‚n ediyorum ki, yabancı erkeklerin bana bakmasını istemiyorum" şeklinde kibarca mesaj vermesi gereken başortusu, bugun goz alıcı renk ve desenleri, diğer tamamlayıcı giysi ve tavırlarıyla cıyak cıyak bağırıyor: "Hey erkekler, ben buradayım, baksanıza! Sizin dikkatinizi ve ilginizi cekip kendime baktırmak icin ben ne paralar sarfettim, kac mağaza gezdim, ne uğraşlar verdim. Nasıl, yakışmış mı başortum, uyum sağlamış değil mi diğer giysilerimle. Karar veremedinse tekrar bak, bir daha bak! Ha, nasıl olmuşum, guzel miyim, bu giysilerimle daha guzelleşmiş miyim? Cevabını şimdilik gozlerinle ver e mi?"
Ortunmenin amacı başkasının bakışlarından korunmak ve ırzı meşrû olmayan cinsel isteklerden sakınmaktır. Erkeklerin gozlerini sakınması, kadınların iffetini korumak icindir. Bir şey maksadından soyutlanarak algılanırsa işte boyle sulandırılır, yozlaştırılır.
Tesettur, kadının kimliğini one cıkaran bir onurdur. Musluman hanımın, toplumda dişiliğiyle değil, kişiliğiyle yer edinmesini sağlayan, kadının somurulmesine ve eziyet edilmesine karşı koruyucu bir kalkandır. Kadının teniyle, derisiyle değil, insanî ozellikleriyle topluma katılmasıdır. Bir bilinctir, bir cihaddır, bir ibĂ‚dettir tesettur. İzzetine, iffetine, şeref ve namusuna duşkun musluman kızlarımızın bu erdemi bazı iki ayaklı şeytanların gozune batıyor. Hanımların dişiliğiyle değil; kişiliğiyle toplumda yer alma isteklerine karşı kırmızı başortusu gormuş boğa gibi saldıracak yer arıyorlar. Ozellikle İmamHatip'te, Universitede okuyan ve okumak isteyen musluman kızın dunya Ă‚hiret tercihi ve cihadı da başortusu bayrağında ve onunla butunleşen tesettur ve muslumanca kişilikte duğumleniyor. İslĂ‚mî ortunme iman alĂ‚metidir. Ruhumuz gibi vucudumuz uzerinde de Allah'ın hĂ‚kimiyetini kabul edişin belgesi olan bir ibĂ‚dettir. Ortunme, cağımızın zulum egemenliğine karşı kadınımızın cihadı, ortu de ozgurluk bayrağıdır. Materyalist modern insan; imajı, vitrini, kaportayı, yani madde cinsinden ve goz boyayacak şeylerin ozun yerine koydu. Bunun kadın acısından durumu da şu: Fark edilip beğenilmek isteyen bir kadın, teniyle, cekici kıyĂ‚fetiyle, dişiliğiyle bunu gercekleştirecek, toplumda bu ozelliklerle yer edinecektir. İnsanî erdemlerle, hizmet ve hayırlı calışmalarla kendini ispatlamak, ancak kulluk şuuruyla ve İslĂ‚m kimliğiyle sozkonusu olabilir. Kadın edilgenlikten, somuruden, metĂ‚laşmaktan, nesneleşmekten, kendi nefsine veya kendine nefsine kole olanlara kolelikten kurtulmak ve erkek egemen dunyada hak ettiği saygın yeri almak istiyorsa, bunun yolunun kesinlikle tesetturden, hicaptan, Allah korkusuna dayalı bir yaşayıştan, İslĂ‚mî bir aileden gectiğini unutmamalıdır. Kadının huzur ve mutluluğu sokaktan gecmemektedir. Sokakta bulunanlar veya bulunduğu sanılanlar yine bir sokakta kaybedilecek şeylerdir. O olmadan tesetturun de olmayacağı, ama sadece kendisiyle bitmeyen başlangıc olan baş tĂ‚cı başortusu, dişiliğin ortulmesi olarak goruleceği yerde, dişiliği one cıkarmanın carpık bir aracı haline d(on)uşmuşse, artık tesetturun bile bir parcası olmayan bu bez parcasını başına koyan ortulu cıplak, Allah'ın değil; hevĂ‚sının/hevesinin, ins ve cin şeytanlarının kulu olmuştur.
Sağduyu sahibi her insanın kabul edeceği gibi, İslĂ‚m'ın istediği gibi ortunmemek ve bunun sonucunda karşı tarafı tahrik etmek bir eziyettir. Bayanlara yonelik cinsel tĂ‚ciz elbette bir eziyettir, zulumdur; ama buna sebep olan cinsel tahrik de erkeklere yonelik bir eziyet ve zulumdur. İslĂ‚m'ın istediği gibi tesetture, hayĂ‚ ve edebe, takvĂ‚ giysisine ozen gostermeden toplum icine cıkan bayanlar, ozellikle nĂ‚muslu musluman erkeklere yonelik bir eziyet yapmakta, onların vebalini almakta, gunahlarına vesile olmaktadır. Gereği gibi tesettur ve edep icinde olmayan bayanlar, kendilerini ister istemez goren erkeklerin haklarını gasp etmektedirler; en doğal hakları olan namuslu olma, Allah'a kulluk yapma, haram işlemeden yaşama hakkını ciğnemektedirler. O yuzden tesetture ve hayĂ‚ya tam dikkat etmeyen bayan, kendisine gozuktuğu tum erkekleri taciz ederek kul hakkı sucu işlemektedir.
Ortu bir kalkan oluyor. Karşı tarafı tahrik edecek unsurları perdeliyor. Karşı tarafa karşı caydırıcı bir ozellik taşıyor. Ve ortulu bir kadın boylece cok yonlu bir eziyetten de kurtuluyor. TĂ‚ciz gibi eziyetlerden, cirkin bakış ve duşuncelerden, teklif ve sataşmalardan korunmak isteyen bir bayanın şoyle duşunmesi gerekir: "Başkasının bana cinsî tĂ‚cizde bulunmasını istemiyorsam, bana ait guzellikleri allayıp pullayarak teşhir etmemeliyim. Tahrik ederek başkalarının bana cinsî tĂ‚ciz yapmasına sebep olacak duygularını kabartmamalıyım."
Ortunmeden amac korumak ve korunmaktır. Goruntu ile harekete gecen soz dinlemez erkek duygularına karşı yine erkeği koruyoruz. Tabii dolaysıyla erkeğin tahrik olup saldırmasına karşı kadın kendini de koruyor. Ortu, erkeğe İlĂ‚hî sınırları hatırlatma ve onun gunaha girmesine engel olma fonksiyonunu yerine getirir. Erkeğin icindeki soz dinlemez duygular, ortu karşısında sessiz kalıp tahrik olmadan yuvalarına donerler. Ortu erkeği kotu duşunceden korurken, kadını da kotu duşuncenin fiile donuşmesinden korur.
Gunumuzde cilbĂ‚b, yani pardosu benzeri dış elbise onemsenmez hale geldiği gibi, "başortusu zulmu" farklı bir tepkiyi aşırılaştırdı; tesettur denince sadece başortusu akla gelmeye başladı. Bazı genc bayanlar da sadece başortusuyle yetinmeye başladı. Giderek artan bir ucûbe olarak boneli, başortulu, fakat makyajlı; başortulu, ama eteği dizlerine kadar yırtmaclı; başortulu fakat ustunde sadece tişortlu etekli kıyafetler boy gostermeye başladı. İslĂ‚m kadınının sadece tesetturu bile yeterli gormesi mumkun değilken, yani aynı zamanda takvĂ‚ elbisesi olan iffet, hayĂ‚, saygın kişilik ozelliklerini kuşanmak, tavır/yuruyuş/konuşma/gulme/aşırı serbest hareket vb. davranışlarda fitne unsuru olabilecek tum hususlardan sakınmak mecbûriyetinde olduğu halde, sadece giysi olarak tesettur konusu bile uygulamada buyuk capta dejenereye uğramaya başladı. Kala kala sadece bir başortusu kaldı; o da zora gelinince, sozgelimi universite uğruna, oğretmenlik vb. amaclar icin cıkarılabilecek; pazarlık ve tĂ‚viz konusu olabilecek; turbanla, şapkayla, perukla... değiştirilebilecek bir ucuzluğa duştu. "Artık televizyonlarda ve halka acık salonlarda tesettur defileleri yapılıyor' deyin, gerisini onlar anlar" diyecek Bekri Mustafa'lara kaldı iş. Biraz alaylı, biraz da gerceğin duşmanları tarafından muslumanların yuzune tokat gibi vurulması kabilinden, boyalı basın buna "ceyrek tesettur" adını taktı. "Tesettur ya vardır, ya yoktur; bunun yarımı, ceyreği, ekmek arası olur mu?" demeyin, uygulamaya bakarsanız oluyormuş...
Başortusu, bir aksesuar gibi değerlendiriliyor bazı kızlarımızın gozunde. Kadınsı cekiciliğini yabancılar karşısında en aza indirmesi gereken tesettur, bir moda gibi duşunuluyor. "Tesettur(!) defilesi" denilen ucûbeler, bir taraftan talebe/isteğe cevap verirken, daha cok da arzı korukluyor. Dışarıya cıkarken erkek bakışlarını uzerine cekmemeye gayret etmesi gereken musluman bayan, kocasının karşısında belki bu kadar suslenip kıyĂ‚fetine ozen gostermezken en az yarım saat ayna karşısında kendine ceki duzen vermeye cabalıyor, başortusunun rengine uygun olmayan pardosu ve ayakkabıyı giysiden saymıyor... Akşam olunca da evinde, Filistin'li kızların dramını, Irak'taki kadınlara yapılan zulmu gozunden yaşlar akıtarak seyrediyor.
Butun bunlar, cĂ‚hil bırakılmış ve okullar başta olmak uzere duzen ve onun tum kurumlarıyla, gayrı İslĂ‚mî cevre şartlarıyla yozlaştırılıp bilincsizleştirilen, cok kimliklileştirilen/kimliksizleştirilen, Batının ve bĂ‚tılın değersiz değerlerine ozendirilmeye calışılan toplum kurbanı şuursuz musluman kızlarımıza kızmamıza ve sucu sadece onlara yuklememize sebep olmamalı. Zaten onlar da erkeklerin aynası, elmanın diğer yarısı. Musluman erkeklerdeki dunyevîleşme, takvĂ‚yı hatta haramhelĂ‚l sınırlarını geri planlara atmayı dışarıdan hemen tespit etmek mumkun olmuyor; eğer kadındaki tesettur gibi dıştan hemen belli olan bir olcut olsaydı veya varsa, hemen bu diğer yarımda da benzer dejenerasyon aynı oranda sergilenecektir. Zaten bu bayanların da coğu, bu ceşit şuursuz muslumanların eşleri, kızları, kardeşleri değil mi? Bunlara kızmaktan, hatta acımaktan da ote, kadın ve erkek hepimize bu yozlaşmanın sebeplerini doğru teşhis edip careler uretmek icin gece gunduz calışmamız, fedĂ‚kĂ‚rlıklarda bulunmamız, guzel ornek olmamız, fesat ortamını salĂ‚h ortamına cevirmek ve insanları ıslah icin hilĂ‚fet gorevimizi yerine getirme gayretiyle ha bire koşturmamız gerekiyor.
Eğer başortululer, gercekten Allah rızĂ‚sı icin ve O'nun emri olduğundan dolayı başortusu ortuyorlarsa, Peygamber ihtarları; modadan, yabancı erkekler tarafından beğenilme arzusundan ve hevĂ‚ya uymaktan, şeytanı ve şeytanlaşanları da rĂ‚zı etme cabasından daha etkili olacaktır. O yuzden insanımıza, ozellikle başortulu tesettursuzlere şu hadisi şerifleri hatırlatalım:
"Cehennemliklerden kendilerini dunyada henuz gormediğim iki grup vardır: Biri, sığır kuyrukları gibi kırbaclarla (coplarla) insanları doven bir topluluk. Diğeri, giyinmiş oldukları halde cıplak gorunen (ortulu cıplak) ve oteki kadınları kendileri gibi giyinmeye zorlayan ve başları deve horgucune benzeyen kadınlardır. İşte bu kadınlar cennete giremedikleri gibi, şu kadar uzak mesĂ‚feden hissedilen kokusunu bile alamazlar." (Muslim, Cennet 52, 53, h. no: 2857, LibĂ‚s 125, hadis no: 2128)
"Ummetimin son zamanlarında acık ve cıplak kadınlar bulunacaktır. Başlarındaki saclarının kıvrımları develerin horgucu gibi olacaktır. Siz onları lĂ‚netleyin. Cunku onlar mel'un kadınlardır." Başka bir rivĂ‚yette aynı hadise şu ibĂ‚re de ilĂ‚ve edilmiştir: "Onlar cennete giremezler. Cennetin kokusunu alamazlar. Onlara cennet kokusu şu kadar şu kadar fersah mesafeden ulaşır." (TaberĂ‚nî, Mu'cemu's-Sağîr; Muslim)
"Rasûlullah (s.a.s.), hafif bir elbise giyip tamamen vucut hatlarını ortmeyen elbiseler giyen kadınlara "Onlar adı ortulu ama gercekten cıplaktırlar" buyurmuştur (Suyûtî, Tenvîru'l-HavĂ‚lif, c. 3, s.103).
"Kadın, ortulmesi gereken avrettir. Dışarı cıktığı zaman şeytan ona gozunu diker." (Tirmizî, RadĂ‚ 18)
Hz. Âişe'den rivĂ‚yete gore, bir gun Hz. Ebû Bekir'in kızı EsmĂ‚ ince bir elbise ile Allah Rasûlunun huzuruna girmişti. Rasûlullah (s.a.s.) ondan yuz cevirdi ve şoyle buyurdu: "Ey EsmĂ‚! Şuphesiz kadın ergenlik cağına ulaşınca, onun şu ve şu yerlerinden başkasının gorunmesi uygun değildir." Hz. Peygamber bunu soylerken yuzune ve avuclarına işaret etmişti." (Ebû Davûd, LibĂ‚s 31, 34, h. no: 4104)
Yuce Peygamberimiz, zevceleri Ummu Seleme ve Meymûne vĂ‚lidelerimizle oturuyorlarken ashĂ‚bı kirĂ‚mdan gorme ozurlu Abdullah ibn Ummi Mektûm cıkagelince Peygamberimiz eşlerine: "Bu zĂ‚ttan korunun, ona karşı ortunun" buyurdu. Ummu Seleme annemiz de: "YĂ‚ Rasûlallah! Bu zĂ‚t a'mĂ‚ değil midir? O bizi gormez, tanımaz ki (ondan sakınalım)!" deyiverdi. Bu soz uzerine Peygamberimiz mu' min kadınlara olcu olan şu cevabı verdiler: "Evet (o a'mĂ‚dır, gormuyor), ama siz de mi korsunuz? Siz de mi onu gormuyorsunuz? (Gozlerinizi koruyun ve tesetture uyun)." (Ebû DĂ‚vud, Libas 37, hadis no: 4112; İbn Kesir, Tefsîr, 3/283)
"Allah, peruk takana ve taktıran kadına lĂ‚net etsin!" (BuhĂ‚rî, LibĂ‚s 86, Tıbb 36; Muslim, LibĂ‚s 119, hadis no: 2124; NesĂ‚î, Ziynet 25)
Rasûlullah (s.a.s.) kadın gibi giyinen erkeğe, erkek gibi giyinen kadına lĂ‚net etti." (Ebû DĂ‚vud, LibĂ‚s 28; Ahmed bin Hanbel, II/325)
"Allah'ın en cok sevdiği yerler mescidlerdir. Allah'ın en fazla nefret ettiği yerler de carşı ve pazarlardır." (Muslim, MesĂ‚cid 288, hadis no: 671)
"Gozler de zinĂ‚ eder; onların zinĂ‚sı (bakılması haram olan kimselere şehvetle) bakmaktır." (BuhĂ‚rî, İsti'zĂ‚n 12; Muslim, Kader 20)
Cerîr (r.a.) şoyle dedi: Rasûlullah (s.a.s.)'a ansızın gormenin hukmunu sordum. "Hemen gozunu başka tarafa cevir!" buyurdu. (Muslim, ÂdĂ‚b 4; Ebû DĂ‚vud, NikĂ‚h 43; Tirmizî, Edeb 28)
"Erkek, erkeğin avret yerine, kadın da kadının avret yerine bakamaz..." (Muslim, Hayz 74; Tirmizî, Edeb 38; İbn MĂ‚ce, TahĂ‚ret 137)
"Hicbiriniz, yanında mahremi bulunmayan bir kadınla baş başa kalmasın." (BuhĂ‚rî, NikĂ‚h 11, CihĂ‚d 140; Muslim, Hacc 424; Tirmizî, RadĂ‚' 1; Fiten 7)
"Kim dunyada şohret icin elbise giyerse Allah ona kıyĂ‚met gununde zillet elbisesi giydirir. Sonra da onu cehennemin alevli ateşlerinde yakar." (Ebû DĂ‚vud, Libas 5, h. No: 4029, 4030). Şohret elbisesinden maksat, başkalarına cĂ‚zip gorunmek ve fors satmak icin giyilen elbisedir (ŞevkĂ‚nî, Neylu'l-EvtĂ‚r, c. 2, s. 94). İbnu'l-Esir ise şohret elbisesinden maksat insanların arasında goz alıcı elbiseler giyerek buyukluk taslamak, kibirli tavra burunmektir diye belirtir.
"Kim (dunyada, dikkatleri uzerine ceken) şohret elbisesi giyerse, Allah, alcaltacağı gun alcaltıncaya kadar, o kimseden yuz cevirir (rahmet nazarıyla bakmaz)." (Kutubi Sitte Tercume ve Şerhi, İ. Canan, c. 17, s. 465)
"Cennette bir kadının nasifı, dunyadan ve bir o kadar daha şeyden de hayırlıdır." Dedim ki: 'Ya Rasûlallah, nasif nedir?' "Başortusudur" buyurdular." (Ahmed bin Hanbel, II/483)
Ve bir Ă‚yeti kerime: "Ey Âdem oğulları! Size cirkin yerlerinizi ortecek giysi, suslenecek elbise indirdik. TakvĂ‚ elbisesi (takvĂ‚ ile kuşanıp donanmak) ise daha hayırlıdır. İşte bunlar, Allah'ın Ă‚yetlerindendir. Belki duşunup oğut alırlar (diye onları indirdi)." (7/A'rĂ‚f, 26). Daha hayırlı olan "takvĂ‚ elbisesi" nedir? TakvĂ‚ (din ortusu) ile kişi, kendini korumaya, dinî hayatına zarar verecek şeylerden sakınmaya calışır. O ortu ile korunur, o ortu ile temiz fıtratını savunur, o ortu ile edep dışı işlerden kendini muhĂ‚faza eder. O ortu onun icin zırh gibidir, sağlam bir kale gibidir, cevresinde onu tehlikelerden saklayan nobetciler gibidir. İşte takvĂ‚ elbisesi budur. İnsanın rûhunu giydiren ve doyuran elbise. İnsanın mĂ‚nevî dunyasını kollayan, yuzunu kızartacak butun yanlış hareketlerden koruyan bir mĂ‚nevî giysi, bir ortunuş ve davranış bicimi. Mu'minin onuruna, kişiliğine, inancı, ahlĂ‚kı ve namusuna zarar verecek davranışlardan onu koruyan bir giysidir takvĂ‚ elbisesi.
TakvĂ‚ elbisesi, sırf Allah rızĂ‚sı icin ve emredildiği gibi, şuurla sevgi dolu teslimiyetle ortunmektir. TakvĂ‚ elbisesi, takvĂ‚ hissi veya takvĂ‚ duygusu ile giyim, yani hayĂ‚ duygusu ve Allah'a karşı sorumluluk bilinci ile giyilen ve Allah'ın izniyle maddî mĂ‚nevî ayıptan, cirkinlikten, zarar ve tehlikeden koruyacak olan bu elbise daha guzeldir, sırf faydadır. TakvĂ‚ duygusu olmayanlar ne kadar kalın giyseler de cıplaklıktan kurtulamazlar. Asıl hayır takvĂ‚ elbisesidir ki, ortulmesi gereken yerlerin ortunmesini sağlar, kişiyi maddî ve mĂ‚nevî hayĂ‚sızlıklardan korur.
Vahye dayalı gercek ilimden uzaklaştırılmış, tefekkur nedir bilmez hale getirilmiş, Kur'an'ı okuyup anlamayı ve ona gore yaşamayı tek cıkar yol olarak duşunemeyen, imanı calınarak ibĂ‚det zevkinden mahrum bırakılmış, kısacası cağdaşlaştırılmış insanın şu veya bu oranda cinselliğinin ya da cinsî isteğinin istismĂ‚rına yonelik kapitalist tuzaklara kapılmaması imkĂ‚nsız gibi bir şeydir. Bunlara ahlĂ‚kî nasihatlerin pek bir fayda vereceği duşunulmemelidir. İman olmadan ahlĂ‚kın da olmayacağını, gercek ahlĂ‚kın Kur'an'ı yaşamak olduğunu bu cevre ve duzen kurbanlarına anlatmak, inandırmak, benimsetmekten başka cıkar yol gozukmuyor. Tevhidî anlamda gercek bir iman olmadan insanın ahlĂ‚klı, nĂ‚muslu ve şerefli olması da mumkun değildir. Cunku izzet; ancak Allah'ın, Rasûlunun ve mu'minlerindir (63/MunĂ‚fıkun, 8 ).
Hanımların dişiliğiyle değil; kişiliğiyle toplumda yer etmesi, erkekleri tahrik edecek veya onların dikkatlerini uzerine cekecek kıyafet, davranış ve tavırlarda bulunmaması gereklidir. Bazı musluman kadın ve kızların gayri muslim bayanlardan toplum icinde sadece başortusuyle ayrıldığı, onun dışında davranış ve hatta giysi yonuyle pek farklı olmadıkları gorulen bir vĂ‚kıadır. Şuh kahkahalar, yabancı bir erkekle samimi tavırlar, aşırı serbest hareketler, musluman bir hanıma yakışmayacak basitlikler icinde toplum icine cıktıkları giderek cokca gorulen bir şahsiyet problemidir. Bu davranışların hem kendilerini kuculttukleri, hem ortulu bayanlar hakkında yanlış ve kasıtlı yargıda bulunanlara koz verdikleri ve hem de dini yanlış tanıttıkları yonuyle fitneye sebep olan "ceyrek tesetturlu" bayanlar gittikce daha artmaktadır. Ama, bunu toplumdaki tum musluman bayanlara şĂ‚mil kılmak veya boyle davrananlar yuzunden diğerlerini de toplumdan tumuyle uzaklaştırmak doğru olmasa gerektir.
Tesettur, hanımlar icin Allah'ın emirlerine uygun olarak ortunme demektir, iman alĂ‚metidir, İslĂ‚m şiarıdır. Ruhumuz gibi, vucudumuz uzerinde de Allah'ın hĂ‚kimiyetini kabul edişin belgesi olan bir ibĂ‚dettir tesettur. Ortunme; cağımızın zulum egemenliğine karşı bayanların cihadı, başortusu de ozgurluk bayrağıdır. Başortusu ve onunla beraber İslĂ‚mî tesettur, hicap ve iffet/hayĂ‚, musluman bayanların şiarıdır. Başortusu, Allah'ın emri olması yanında, nice hikmetleri de olan, muslumanın vazgecemeyeceği bir semboldur. Bunu bilen İslĂ‚m duşmanları başortusune, al gormuş boğa gibi saldırmaktan vazgecmiyor, onu kamusal alanlardan uzaklaştırmak icin butun guclerini kullanıyorlar.
Başortusunun tek başına ele alınıp oyle anlatılması ve anlaşılması, onun yozlaştırılmasına sebep olabilmektedir. Başortusu dinin emirlerinden bir emirdir. Bircok dinî gorevin yerine getirilmesiyle başortusu İslĂ‚mî bir anlam kazanır. Dinin emirlerini yerine getirmeyen ya da diğer giysi ve davranışları başortusunun ruhuyla bağdaşmayan insanının başında ise o sadece bir bez parcasıdır.
Bir ev duşunun onun uzerinde bulunduğu arĂ‚zinin toprağı gevşekse, yağan yağmur, esen ruzgĂ‚r onun toprağını oradan alıp goturuyorsa; bu durum, ev icinde oturanlara guven vermeyecektir. İşte aynen bunun gibi, iman da sağlam bir zemindir. Ameller ise bu zemin uzerinde yukselen binadır; başortusu ise bu binanın catısı, tesettur/ortu ise onun dış cephesidir. Temeldeki curukluk binanın her yerine yansıyacaktır.
Sağlam bir iman olmadan, başta duran başortusu ne kadar sıkı bağlanırsa bağlansın, temsil ettiği değerler; nefis, şeytan veya onların dıştaki temsilcilerinden gelen en ufak bir ruzgĂ‚rda ucup gidecek veya başortulu ama cıplak denilecek tip oluşacaktır.
İcinde olması gereken iman esaslarını taşıyanlar icin başortusu, "başı gitmeden başından gitmeyecek" kadar değer ifĂ‚de ederken, icinde olması gereken imanî değerleri olmayan veya zayıf olanlar icin ise, o hizmet icin, universite icin tĂ‚viz verilebilecek bir teferruattır, olmasa da olur; ya da haram bakışları uzaklaştırmak yerine cekiciliği artıracak şekilde istismar edilebilecek bir oyuncak haline gelir.
Tesettur modası, başortunun aksesuar gorevi gibi kullanılması, uzerinde duşunulmesi gereken onemli bir konudur ve takvĂ‚ elbisesini burunmeyen bayan, tesetturu de bazen istismar edip kirletebilmekte, duşmanlardan daha zararlı olabilmektedir.
Sadece insan elbise giymez, giysi de insanı giyer, yonetir, yonlendirir. Dış, icin aynasıdır. Dışı İslĂ‚m'ın anladığı anlamda temiz olmayanın icinin de cok temiz olmasına imkĂ‚n yoktur. KıyĂ‚fetin insan rûhuna etki ettiği de bir vĂ‚kıadır. O yuzden kadın giysisi giyen erkek artık kadın gibi tavırlar takınır. Bunun tersi de gecerlidir. O yuzden Peygamberimiz, cok kucuk yaştaki cocukların bile karşı cinsin elbiselerini giyinmelerini yasaklar, hatta karşı cinsi cağrıştıracak renklerdeki giysileri de. İşte giysinin insan rûhuna bu etkisi, İslĂ‚m'ın uygun gormediği tarzda kıyĂ‚fetin imana da zarar vermesine sebep olabilecektir. Aynen gercek imanın tam tesetturu, takvĂ‚ giysisini zorunlu kıldığı gibi.
1820. Yuzyıl Turk tarihi, biraz da kıyĂ‚fetlerdeki acĂ‚yip ve hızlı değişimin tarihidir. Tanzimat denilen Batıya entegre olma, yonetimi ve halkı Batılılaştırma cabası, hayatın her alanında olduğu gibi, kıyĂ‚fetlerde de buyuk kırılmanın başlangıcı olmuştur. Bu kırılma, Cumhuriyetin ilk yıllarındaki devrimlerle kop(arıl)ma noktasına getirilmiştir. En onemli devrimlerin kıyĂ‚fetle ilgili olması, giysinin sadece bir goruntuden ibĂ‚ret olmayıp oradaki değişimin kişinin inanc dĂ‚hil, tum dunyasını değiştireceği gerceğinden yola cıkılarak yapılmıştır. Tanzimat'la birlikte halkın giysi ozgurluğu baskı altına alınmış, devlet zoruyla kişiler Batılı giysilere mecbur edilmiştir.
__________________
Ceyrek Tesetturlu Başortulu Cıplaklar
Dini Bilgiler0 Mesaj
●25 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaţam & Danýţman
- Eđitim Öđretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Ceyrek Tesetturlu Başortulu Cıplaklar