Kimdir Şeytan
Kotu ruhun, kotu birinin, kotuluğe teşvik edenin, kotuluğun temsilcisinin, karanlık ve delaletin onderinin, Allah'ın ve O'nu seven, O'na kullukta bulunan herkesin buyuk duşmanının muşahhaslaştırılmış şekli veya kotuluğun sembolu olmuş varlık.

Yuce Allah'ın Adem'e secde emrine karşı gelip isyan ettiği icin ilahi rahmetten kovulan ve insanların amansız duşmanı olan, cin taifesinin inkarcı kesiminden gizli bir varlıktır.

Yaratılışı ve Secde Emrinden Onceki Durumu
Evren'de Adem (a.s.)'den once yaratılmış melek ve cin adında iki varlık mevcuttu. Şeytan, cin denen varlık grubuna mensup idi. Hz.Adem'e secde emrine kadar hissiyatına dokunan bir teklif yapılmamış ve imtihan olunmamıştı. Onun bu ana kadar, Allah'ın emirlerine gore mi, yoksa oz nefsinin isteklerine goremi hareket ettiği bilinmiyordu. Emir hissiyatına ters duştu ve emri yerine getirmekten kacındı. Gerekcesi, kendisinin ateşten, Adem'in ise topraktan yaratılmış olmasıydı.

Boylece o, ateşin topraktan ustunluğu gibi iki madde arasında, aslında olmayan bir farklılık gormuştu. Her iki maddenin yaratıcısının da Allah olduğunu itiraf etmesine rağmen Adem'in yeryuzunde Allah'ın halifesi olması, Allah'tan bir ruh taşıması gibi asıl ustunluklerini bilmezden gelmişti. Adem'de toprak toprak, kendisinde ateşten başka bir mahiyet gormemiş; oluden diri, diriden olu yaratan ve butun meziyetleri bahşeden Allah'ı maddeye mahkum sanmıştı.

Bu anlayış, Şeytan'a Allah huzurundan kovulma, rahmetinden umit kesme ve kıyamete kadar O'nun lanetini haketme dışında hicbirşey kazandırmadı. Cunku o dar goruşluydu, maddenin otesini gorememişti. Maddeyi tek ve gercek olcu sanmakla şeytanca bir yanılgıya duşmuştu.

Şeytanın bu itirazı, buyukluk taslamaya ve neticede kendisini inkara goturen bir isyana donuştu. cunku o, neticede sahibini alcaltacak olan bir buyukluk anlayışına sahipti. Nihayet Allah'tan şu hitap geldi:
"İn oradan! Orada buyuklenmek sana duşmez, defol!... Sen alcağın birisin! Defol oradan. Sen artık kovulmuş birisin. Doğrusu hesap gunune kadar lanet sanadır." (Araf 13, Hicr 34-35, Sad 77-78)

Boylece Hz.Adem'e karşı buyukluk taslaması ve secde emrine isyanı neticesinde ilahi rahmetten ebediyen kovuluşu "İblis" adını almasına sebep oldu. Tamamen yalnız kalan şeytan bu defa intikam peşine duştu. Hedef insandı. Cunku insan yuzunden ilahi rahmetten uzaklaştırılmıştı. Amacına ulaşabilmek icin de Allah'tan kıyamete kadar muhlet istedi.

Muhlet Verilişi

Şeytan, "- İnsanların tekrar dirilecekleri gune kadar bana muhlet ver" (Araf 14) diye Allah'a yalvardı. İnsanların tekrar dirileceği gunden maksat ise sur'a ikinci ufuruluş zamanıdır. Bu şekilde yalvarmakla, tekrar dirilmeden sonra artık olumun olmayacağını biliyor ve boylece olumden kurtulacağını sanıyordu. Onun bu olumsuzluk isteği, "...belirli bir zamana kadar.... Sen muhlet verilenlerdensin" (Hicr 38, Araf 15) şeklinde cevaplandırıldı. Belirli bir zamandan maksat ise, sur'a birinci ufleniş zamanıdır. Bununla o, zillet ve hakaret dolu bir hayatı olume tercih etti. Onun icin esa duşuş de bu oldu.

Buradan da anlaşılacağı gibi, şeytan aslında Allah'ı ve oldukten sonra dirilmeyi inkar etmediği gibi Adem'in nesli ve zurriyeti olacağını, dunyada bir muddet yaşayıp sonra oleceklerini ve bir gun gelip tekrar diriltileceklerinide biliyordu. O'nun kufru inkar şeklinde olmayıp, emri yerine getirmeyi kabul etmeme ve itiraz şeklindedir.

Gorevi
Şeytan, hatasını anlayıp tevbe ederek sucunu affettirme yoluna gitmedi Bilakis daha da azgınlaştı. Kendisine, kıyamete kadar meşgul olabileceği bir hedef secti. Bu insandı. Gonlunmdeki intikam duygularını curetkar bir eda ile Yuce Allah'a şoyle acıkladı:
"-Beni "Rabbim! Beni saptırdığın icin, mutlaka ben de yeryuzunde onlara gunahları susleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım!" (Hicr 39)

O bilinen vakte kadar muhlet musadesini alan İblis Ya Rabbi! dedi, beni azdırmana karşılık yemin ederim ki veya azgınlığıma hukmetmen sebebi ile; yani Allah katından kovulmuş, iyilik ve rahmetten uzaklaştırılmış bir melûn, boyle bir muhlet musaadesini elde edince şımarır da onu azgınlığa bir teşvik vasıtası olarak kabul eder. Boyle şımartman hakkı icin veya camurdan yaratılanı kucumseyip secdeetmediğimden dolayı benim azgın Âsi olduğuma hukmetmenden dolayı mutlaka ben, yeryuzunde onlara
susleme yapacağım. Yani maddelerini bahane ederek o kuru camuru, o kokar balcığı, onlar icin susleyip insanlığın esas yukselmesine vesile olan ruhtan daha hoş, daha suslenmiş, daha kıymetli gostereceğim. Ve mutlaka hepsini azdıracağım.

Gorulduğu gibi, Yuce Allah isyanından dolayı şeytanı hemen huzurundan kovmamış, once ona konuşma fırsatı vermiş, hatasını anlayıp tevbeetme imkanı tanımış fakat o, inat ve kufrunde ısrar edince, bulunduğu makamdan indirmiş ve tasarladığı planlarını şoylece sınırlayıvermiştir:
"Ancak iclerinden ihlaslı kulların mustesnÂdır... İşte bana ulaşan dosdoğru yol budur. Sana uyan azgınlardan başka, kullarımın uzerinde hicbir nufuzun yoktur. Şuphesiz ki onların hepsine vaad edilen yer cehennemdir." ( Hicr 40-43)

Bu ayetlerdende anlaşılacağı gibi şeytana, Allah'ın halis kulları uzerinde etki olabilecek hic bir guc verilmemiştir. Binanyaleyh duşuncesinde, yaşayışında ve huyunda şeytana karşı olan insan, "Allah'ın kulu" sıfatını koruyacaktır. Şeytana ait bir vasfı taşıyan kimsede ise, şeytandan bir haslet var demektir.

Havva'nın Yaratılışından Sonra Hz.Adem Adn Cenneti'nde ikamet eiyordu. Kendi cinsinden ve nefsinden eşi de yaratıldı. Eşinin adı Havva idi. Bu arada şetan oc almayı planlıyordu. Bunun uzerine Adem ve eşini Allah şoyle uyardı:
"Ey Âdem, sen ve eşin cennette oturun, ikiniz de ondan dilediğiniz yerde bol bol yeyin, fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz." (Bakara 35)
Aslında Adem'e ve eşine yaklaşılmaması tavsiye edilen ağac bir imtihan sahasıydı. Onun meyvasından yemek ise , yasak bir fiilin işlenmesi, sorumluluk sahsına cıkılması ve Allah'ın koyduğu bir yasağın ciğnenmesi demekti.

Adem ve eşi, melek olma veya Cennet'te ebedi kalma ihtimallerini duyunca, şeytanın kendilerine duşman olduğunu unuttular.
"Derken onların, kendilerinden gizli kalan cirkin yerlerini kendilerine gostermek icin onlara fısıldadı: "Rabbiniz, başka bir sebepten dolayı değil, sırf ikiniz de birer melek ya da ebedî kalıcılardan olursunuz diye sizi şu ağactan men etti." dedi. Ve onlara: "Elbette ben size oğut verenlerdenim." diye de yemin etti." (Araf 20-21)
"Ağaca yaklaşmayın" emrine sabırsızlık edip ondan yediler. Ağactan meyve tadınca ayıp yerleri kendilerine acılıverdi.
"Boylece onları aldatarak aşağı sarkıttı Ağacı tadınca, cirkin yerleri kendilerine gorundu ve cennet yapraklarını ust uste yamayıp uzerlerini ortmeğe başladılar." (Araf 22)

Allah Adem'e gorevini hatırlatarak:
"... Ben sizi o ağactan men etmedim mi ve şeytan size apacık duşmandır, demedim mi?" (Araf 22)

Fakat hatalarını cok cabuk anladılar, derhal tevbe ettiler.

" Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik, eğer bizi bağışlamaz ve bize rahmetinle muamele etmezsen muhakkak ziyana uğrayacaklardan oluruz!" (Araf 23)

Allah'da tevbelerini kabul etti. Fakat cennet de daha fazla kalmalarına musaade etmedi ve şu emri verdi:
"Birbirinize duşman olarak inin, sizin yeryuzunde bir sureye kadar kalıp gecinmeniz gerekmektedir. Orada yaşayacaksınız, orada oleceksiniz ve yine oradan cıkarılacaksınız!" (Araf 24-25)

Şeytana Karşı Uyarı
Şeytanla Adem ve Havva arasında gecen bu hadiseden sonra Allah, şeytana karşı tedbirli olmaları icin, insanları da uyardı ve şoyle buyurdu:
"Ey Âdemoğulları. Şeytan, ana babanızı, cirkin yerlerini onlara gostermek icin elbiselerini soyarak cennetten cıkardığı gibi, sizi de bir belaya duşurmesin! Cunku o ve kabilesi, sizin onları goremeyeceğiniz yerden sizi gorurler. Biz, şeytanları, inanmayanların dostu yaptık." (Araf 27)

İblis de cinden olduğundan, o şeytan ve onun hemcinsleri nesil ve insan askerleri gozunden gizlenebilen cin guruhundandırlar. Ve hafiye ve casus gibi insanı gormediği tarafından vurur avlarlar. Tefsirciler demişlerdir ki, bundan insanın şeytanı hic gormeyeceği sanılmamalıdır. Gorulmeyecek yonden gorebilmek hic bir şekilde gorulememeyi gerektirmez. Gercekte bir insan bile diğer insanı goremiyeceği yonden gorebilir, şeytan da insanı boyle gormediği tarafından aldatır ve hatta bazan gorunur de şeytan olduğunu sezdirmez, şeytan olduğunu gizlemiyerek gorunduğu de olur. "Şeytan sizi belaya uğratmasın." yasaklaması da gosterir ki, bir insan icin şeytanın fitnesinden geri durmak ve cekinmek mumkundur.

Demek ki şeytan, gozle gorunmediği halde bile onun şeytanlık ve aldatma noktaları bilinebilir. Ve bilinemediği halde bile takva
giysisi, iman ve korku hissi onun fitnesine en kuvvetli bir engel teşkil eder. İnsan dışıyla ve iciyle maddî ve manevî bakımdan silahlanmış olur. Takva elbisesi, ile icinden dışından giyinmiş bulunursa, şeytan ona gormediği tarafından, gorduğu halde bile etki edip aldatamaz. Şu halde şeytandan takva elbisesi ile sakının. Muhakkak ki biz şeytanları iman etmeyen imansızların dostları kılmışızdır. İmansızlıkla şeytanlık arasında bir cekicilik vardır. Korusuz bahceye haşerelerin uşuştuğu gibi

"Muhakkak biz kÂfirlere şeytanları gonderdik, onları gunaha sevkediyorlar." (Meryem, 83) Âyeti delaletince imansız kalblere de
şeytanlar musallat olur. İmansızlar şeytanlığı sever, şeytana mahsus hasletlere, hareketlere meftun olurlar. Hayırsız, hayırsızla duşer kalkar, eşkiyanın reisi, en buyuk haydut olur. Bunun gibiimansızların butun eğilimleri şeytanlıkta olduğundan onlerine şeytanlar duşer, başlarına şeytanlar gecer ve artık onları diledikleri yere sevkeder, soydurur, soyarlar.

"Ey insanlar! Butun yeryuzundeki nimetlerimden helal olmak, temiz olmak şartıyla yiyin. Fakat şeytanın adımlarına uymayın. Cunku o size belli bir duşmandır. O size hep cirkin ve murdar işleri emreder, Allah'a karşı bilmediğiniz şeyler soylemenizi ister." (Bakara - 168-169)

"Onlar, Allah'ı bırakırlar da, yalnız dişilere taparlar. Boylece ancak inatcı şeytana tapmış olurlar. Allah o şeytana lanet etti. Ve o da: "Elbette senin kullarından belirli bir pay alacağım, onları mutlaka saptıracağım, onları boş kuruntulara sokacağım, ve onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar, onlara emredeceğim de Allah'ın yaratışını değiştirecekler" dedi.Kim Allah'ı bırakıp da şeytanı dost edinirse, şuphesiz o, apacık bir ziyana uğramış olur. Şeytan onlara vaad eder ve onları boş umutlarla oyalar. Oysa şeytanın onlara vaadi, aldatmadan başka bir şey değildir. Bunların varacakları yer cehennemdir. Ondan kurtulmak icin care bulamazlar." (Bakara 117-121)

Bu ayetler aynı zamanda insanın, şeytanın fitnesinden sakınmasının mumkun olduğunu da gosterir.

Her İnsana Bir Şeytanın Verilişi
Yuce Allah insanı, yol gosteren bir melekle desteklediği gibi, onun yanına, kendisine vesvese veren, kotuluğu suslu gosteren, munkere teşvik eden ve fitneye cağıran bir de şeytan vermiştir. Bu konuda peygamberlerle diğer insanlar arasında hic bir ayırım yapılmamıştır.

Peygamberimiz buyuruyor:
"Her insanın yanında bir şeytan vardır. Fakat Rabbim ona karşı bana yardım etti de, o da bana teslim oldu."
Kitab-ı Mukaddes'te belirtildiğine gore şeytan Eyyub Peygambere'e da kotulukte bulunmuş, İsa (a.s.)A da musallat olmuştur.

İnsanı Şeytana Tutsak Eden Nefsi Hastalıklar
Zayıflık, umitsizlik, emelsizlik, şımarıklık, aşırı sevinc, kendini beğenmişlik, yersiz ovunme, zulum, azgınlık, inkar, nankorluk, acelecilik, başıboşluk, serserilik, cimrilik, acgozluk, hırs, munakaşa, gosteriş, şuphe, kararsızlık, cehalet, gaflet, duşmanlıkta katılık, aldatma, yalan, iddia, sabırsızlık, şikayet ve yakınma, infak etmeme, isyankarlık, inatcılık, tahakkum, haddi aşma, mala duşkunluk ve dunyaya dort elle sarılma
__________________