İnsanda rûhÂniyet ve nefsÂniyet, bir terÂzinin iki kefesine benzer. Biri hafiflediğinde diğeri ağırlık kazanır. Dolayısıyla gonuller, fÂnî hazlardan uzaklaşmadıkca bÂkî lezzetlere kavuşulamaz. Tıpkı cocukların sutten kesilmedikce yuksek gıdÂlara ve hayÂtî lezzetlere eremedikleri gibi.
***
Bir zaman veya mekÂnda dînî hayatın zayıfladığı, insanların yanlış mecrÂlara kaydığı muşÃ‚hede olunursa, orada tebliğ faÂliyeti îmandan sonra ilk ve en ehemmiyetli bir vazîfe olarak tezÂhur eder. Hakkı ve hayrı tebliğ etme husûsunda bir başarı elde edilmedikce bircok meşrû işin bile meşrûiyeti kaybolur.
***
Allah yolunda yapılan samimî hizmetlerde buyuk bir sır vardır: Allah TeÂlÂ, dînine hizmet eden ve kullarının sıkıntılarıyla meşgul olan kimselerin şahsî sıkıntılarına kefil olur. Butun meşguliyeti, şahsî menfaatinden ve kendi derdinden ibÂret olan bencil ve egoist kimseleri ise, şahsî dertleriyle baş başa bırakır…
***
Âhiretin unutulduğu, dunyanın nefsÂnî ihtiraslarla kirlendiği, israfın arttığı ve tuketim cılgınlığının had safhada olduğu gunumuzde, AllÂhʼın lûtfettiği nîmet ve imkÂnların mesʼûliyetini ve uhrevî hesÂbını ciddiyetle duşunmek gerekir. Garip, fakir ve muhtacların, servetler icinde ilÂhî tÂyinle belirlenmiş bir haklarının olduğu, hatırdan cıkarılmamalıdır. O hakkın, gonullu infaklarla odenmediği takdirde, turlu musîbet ve felÂketlerle de elden cıkabileceğini unutmamak îcÂb eder.
Âyet-i kerîmede;
“Onların mallarında, (ihtiyÂcını arz edebilen) sÂile ve (hÂlini arz edemeyen) mahruma bir hak vardır.” (ez-ZÂriyÂt, 19) buyrulmaktadır. Yani, zekÂt hakları itibariyle fakirler, bir bakıma zenginlerin sermÂyelerine kırkta bir ortak durumundadırlar.
***
Gozun gorme, kulağın da işitme tÂkati belli bir mesÂfeye kadardır. O mesÂfeden uzak olanı gormek ve işitmek imkÂnsızdır. Bunun gibi kaz ve kaderin de lÂyıkıyla idrÂki, beşerî tÂkatin uzerindedir. Cunku bizler, hÂdiseleri sebep ve bahÂnelerle bilip cozmeye calışırız. Onun ardındaki hikmeti ekseriyetle idrÂk edemeyiz.
Bugun muslumanların bir kısmı, ağır zulum ve haksızlıklara karşı cetin bir mucÂdele icerisinde bulunuyorlar. Aslında bu hÂl, bir doğum sancısıdır. Bir uyanışın, şuurlanmanın gostergesidir. Donup dolaşıp -inşÃ‚allah- hayra medÂr olacaktır.
MevlÂn Hazretleri buyurur ki:
“Eğer anneler doğum sancısı cekmeselerdi, cocuklar dunyaya gelmeye yol bulamazlardı…”
***
SahÂbe neslinin ideali, Allah Rasûlu’nun ahlÂkıyla ahlÂklanmak idi. Bu yuzden o toplum, zuhd ve riyÂzet hÂlinde yaşadı. Aşırı tuketim, oburluk, luks, gosteriş gibi israflar, sahÂbe neslinin tanımadığı bir hayat tarzı oldu. Onların zenginleri ağniyÂ-i şÃ‚kirîn, yani şukur ve infak ehli servet sahipleri; fakirleri de fukarÂ-i sÂbirîn, yani sabır, rız ve kanaat ehli yoksullar idi.
CenÂb-ı Hak:
“…(Kendi ellerinizle) kendinizi tehlikeye atmayın!..” (el-Bakara, 195) buyuruyor. Yani “AllÂhʼın rızÂsını tahsil etme imkÂnları onunuzde dururken, fÂnî dunyanın cÂzibesine, seraplarına, susune, gosterişine, rahatına aldanıp da gaflete duşmeyin! Yoksa Âhiretiniz tehlikeye girer!” îkÂzında bulunuyor.
***
Hayat nimetinin kıymetini gercek mÂnÂda idrÂk edebilmek icin kabristanları ziyaret et!
Sağlığının ne buyuk bir nîmet olduğunu anlayabilmek icin, haftanın belli gunlerinde hastahaneleri derin bir tefekkurle dolaş!
Bir anlık ofkenin getirdiği fecî neticeler dolayısıyla zindanlara duşenlerin hÂlinden ibret al!
Gencliğinin değerini idrÂk icin, artık iyice yaşlanmış ve bu sebeple tÂkatten duşmuş muhtac kimselerin misafir edildiği bakım evlerini ziyaret et!
Yani şu kısa hayatı, Âhiret ufkundan seyrederek yaşa. Gununu bu duşunceyle dolu dolu gecir. Cemaatle kıldığın bir namaz sonrası diğer vakit namazını hasretle bekle. Gonul yap, gonul kazan, lÂkin asl gonul kırma!
***
Hadîs-i şerîfte buyrulur:
“Bir mu’minin, din kardeşini uc gunden fazla terk edip kus durması helÂl değildir. Uc gun gecmişse, onunla karşılaşıp selÂm versin. Eğer selÂmını alırsa, her ikisi de sevapta ortak olurlar. Yok eğer selÂmını almazsa, almayan, gunÂha girmiş olur. SelÂm veren ise kus durmaktan cıkmış olur.” (Ebû DÂvûd, Edeb, 47/4912)
***
Bir gun Peygamber -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
“–Sizin icin en cok korktuğum şey, kucuk şirktir” buyurmuştu.
Yanındakiler:
“–Kucuk şirk nedir ey AllÂh’ın Rasûlu?” diye sordular.
Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- şu cevabı verdi:
“–RiyÂ, yani gosteriştir. KıyÂmet gunu insanlar amellerinin karşılığını alırken Allah TeÂl riy ehline:
“–Dunyadayken kendilerine murÂîlik yaptığınız (amellerinizi gostermek istediğiniz) kimselere gidin! Bakın bakalım onların yanında herhangi bir karşılık bulabilecek misiniz?» buyurur.” (Ahmed, V, 428, 429)
Zira tevhid inancının ortaklığa tahammulu yoktur. Bu bakımdan, riy ile amellere fÂnîleri de ortak etmek, en ağır bir suctur.
***
Âyet-i kerîmede şoyle buyrulur:
“İnsan hicbir soz soylemez ki, yanında onu gozetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın.” (KÂf, 18)
Yani insan, yokluğunda tercume-i hÂli yazılan biri değil, en yakından takip edilerek yaptıkları ve soyledikleri kaydedilerek hayat hikÂyesi tesbit edilen ve ona gore de sorgulanacak olan bir varlıktır.
***
Asr-ı SaÂdet toplumuna baktığımızda, muslumanların herhangi bir psikolojik buhrÂnına rastlamıyoruz. Hicbir hadîs-i şerîfte veya rivÂyette, bir muslumanın psikolojik bir rahatsızlıkla ilgili bir soru sorduğuna şÃ‚hit olmuyoruz.
Demek ki AllÂhʼa îman ve huşû icinde îf edilen ibadet hayatı; verdiği gonul huzuruyla muʼminler icin aynı zamanda bir rûhî tedÂvi ve şif oluyor. Muʼminler, îmÂnın şuur ve idrÂkine erdikce, en yuce kudrete sığınıp Oʼnun huzûrunda secde etmenin hakîkatinde derinleştikce rûhen de huzur buluyorlar…
***
Bir ağacın meyveleri nÂhoş bir hÂlde ise, biliriz ki bu ağacın kokunde bir hastalık vardır ve ona bakım yapmak gerekir. İşte kalp de boyledir. Eğer kalp, hev ve heveslerin zebûnu olmuşsa, mÂnevî bir terbiyeden gecmesi zarurîdir. Aksi hÂlde, insanın yaptığı ameller de makbul olmaz. Zira CenÂb-ı Hak buyurur:
“Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar namazlarından (huzûr-i ilÂhîde olduklarından) gÂfildirler.” (el-MÂûn, 4-5)
***
Ebediyet yolculuğumuzun en cetin gecitleri olan; son nefes, kabir, kıyÂmet, mîzan ve Sırat’ta Rabbimizʼin imdadımıza yetişmesini istiyorsak, bugun ilÂhî emir ve nehiylere titizlikle riÂyet ederek CenÂb-ı Hakk’ın yardımına lÂyık hÂle gelmeye gayret gostermeliyiz. Bilhassa rahatlık zamanlarında Rabbimizi daha cok hatırlayıp kulluk edebi icinde vazifelerimizi guzelce îf etmeliyiz ki; zorluk ve meşakkatlerle karşılaştığımızda, Rabbimiz de bizi hatırlayıp ilÂhî nusret ve inÂyetinden mahrûm etmesin…
YÂ Rabbî! Bizi sectiğin, sevdiğin, kendilerine maddî-mÂnevî ihsanlarda bulunduğun nimet ehlinin yolundan ayırma! Bizi sadece Sen’i bilen, Sana el acan, Sen’den yardım bekleyen hakikî mu’min kullarından eyle!..
Âmîn!..
Genc Dergisi
Yıl: 2016 Ay: Nisan Sayı: 115
__________________
Gonul DergÂhından Hikmetler 10
Dini Bilgiler0 Mesaj
●22 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaþam & Danýþman
- Eðitim Öðretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Gonul DergÂhından Hikmetler 10