Şah-ı Nakşibend Hazretleri anlatır:
- Veliler, emin şahsiyetlerdir. Her kim, velilere en ufak bir lutuf veya minnette bulunursa, onlar bunu gorurler ve ortaya cıkarırlar. Şefkat makamında hicbir şeyi kucumsememek gerek. Cunku bazen cok kucuk bir şey bile veliler nazarında dağ gibi goze carpar.

Allah dostlarını sevme nimetine ulaşmak, kişinin kendi nefsini aşmasıyla mumkundur. Kamil murşitler, usta avcılara benzerler. Usta avcıların, hunerle hazırlamış oldukları tuzaklara giren vahşi hayvanlar, nasıl ulfet makamında şefkatle eğitiliyorlarsa; murşid-i kamiller de, hikmet ehli olarak en guzel eğitim ve usulleriyle, muritlerini Allah'a ulaştırmak icin peygamber efendimizin huzuruna hazır hÂle getirirler.
İşte murşitlerin, muritlerine gostermiş oldukları bu davranışlar, muritlerden her birinin sahip olduğu kabiliyetlere uygunluk arz eder. Eğer murit, henuz yeni başlamış biri olursa, murşitler onların ağırlıklarını yuklenir. Allah Teala'nın Hz.Davud'a (a.s) buyurmuş olduğu, 'Ey Davud!.. Beni isteyen birini gorursen ona hizmet et.'Kuşeyrî, risale, II, 463 sozune uygun olarak, muritlerine hizmet ederler. Uzun bir zamana ihtiyac duyan bu hizmetler, neticede sufiler icin, bu yolda yuruyebilme kabiliyeti oluşturur.
Bu yolda yurumek anlamına gelen seyr-i sulûk, Allah dostlarına duyulan muhabbetin meydana gelmesine bağlıdır. Muritlerin, arzuladıkları neticenin meydana gelmesi icin, bu yolda yuruyen (sÂlik) dervişin, butun amelleri bu sıfata uygun olmalıdır. Eğer muritlerin, murşitlere karşı itikatları değişirse, sÂlikler bu yolda hicbir şey elde edemezler.

Şah-ı Nakşibend Hazretleri şoyle buyurur:
- Zikir telkininin fayda oluşturabilmesi icin, kamil bir murşit tarafından oğretilmesi gerekir. Cunku bir ok bile kendisini himaye etmesi icin ok sadağına ihtiyac duyar. Ben zikir telkinini, Buyuk Şeyh Hace Baba Semmasî Hazretlerinin halifesinden almıştım. Hace Semmasî Hazretleri, 'Bizim yolumuzda zikir, gizli ve acık olmak uzere iki turludur' buyurmuşlardı. Ben ise daha etkili ve daha ustun olması sebebiyle, gizli zikri tercih ettim. Zikirde adedi vukûf, ledunnî ilmin ilk mertebesidir.

Âlim bir zatın naklettiğine gore Şah-ı Nakşibend Hazretleri şoyle anlatır:
- Hace Abdulhalik Gucdevanî Hazretleri, murşidi Yusuf Hemedanî Hazretlerine henuz murit olmadığı gunlerdeydi. Bir gun Hace Abdulhalik GucdevÂnî Hazretleri, hocası İmam Sadreddin Hazretleri ile tefsir dersindeydi.
'Kendi kendine, yalvararak ve urpererek, gizli bir sesle sabah akşam rabbini zikret. Gafillerden olma!'A'raf, 205 ayet-i kerimesini tefsir ederken, Hace Abdulhalik Gucdevanî Hazretleri hocasından, ayette gecen gizlice zikrin nasıl yapılacağını acıklamasını istedi. Hocasına şunu sordu:
- Allah TeÂla'nın bu ayette zikretmiş olduğu gizlice zikir, seslerin yukseltilmesi yahut azaların harekete gecirilmesiyle yapılan zikir ise; diğer insanların bundan haberi olması gerekir. Ama burada kalp ile gizlice yapılan zikir anlatılmak isteniyorsa şeytan; insanların damarlarında kanın aktığı gibi hareket etmektedir. Dolayısıyla bu zikirden haberi olur. Şu hÂlde, buradaki gizli zikrin anlamı ne?
Bu soruya hocası İmam Sadreddin, şu cevabı verdi:
- Bu tasavvuf ilminin bir konusudur. Tasavvufta buna, 'ledunnî ilim' denir. Bunu sana ancak, Allah dostu kamil bir murşit kolaylıkla oğretebilir. Bunu oğrenmek icin, bir murşidin terbiyesine girmelisin. Boylelikle 'marifet ilmini' de oğrenirsin.

Zikirden maksat, zikreden kimsenin tevhid anlayışının ozune ulaşmasıdır.
__________________