RİSALE-İ GAVSİYE
Belirsiz ve muğlak şeyleri keşfeden Allah’a hamdolsun. Yaratılmışların hayırlısı Hazreti Muhammed’e (A.S.) salÂt u selÂm olsun!
Allah’dan başkasına gonul bağlamayıp urken, Allah ile gonul alışkanlığı icinde unsiyet kuran GAVS-I Â’ZAM diyor ki:
“CenÂb-ı Hak (c.c) Bana (ilham yoluyla) şoyle buyurdu:
— Ey Gavs-ı Â’zam!
— Buyur Allahım buyur, emrine ÂmÂdeyim!
— İnsanlık Âlemiyle melekût Âlemi arasındaki her hal ve sınır, ŞERİAT’ın kendisidir. Melekût Âlemiyle, Allah’a varmanın ucuncu basamağı olan CEBERÛT Âlemi arasındaki her hal ve sınır, TARİKAT’ın kendisidir. CEBERÛT Âlemiyle LÂHUT (ilÂhi Âlem) arasındaki her hal ve sınır ise, HAKİKAT’ın kendisidir.”
Ve sonra Allah (c.c.) şoyle buyurdu:
— “Ey Gavs-ı Â’zam! Ben, insanda zÂhir (belirgin) olduğum kadar hic bir şeyde zÂhir olmadım.”
Bu beyandan sonra bu kez Ben, Rabbime sordum:
— Sizin icin, size mahsus bir yer var mıdır?
— Ey Gavs-ı Â’zam! Yerleri (mekÂnları) yaratıp oluşturan Benim. Bu bakımdan Benim icin hic bir mekÂn olamaz, buyurdu.
— Ya Rab! Sizin yemeniz ve icmeniz olur mu?
— Ey Gavs-ı Â’zam! Fakirin yemesi ve icmesi Benim yemem ve icmemdir.
Ve sonra şoyle sordum:
— Ya Rab! Melekleri neden ve hangi şeyden yarattın?
— Ey Gavs-ı Â’zam! Melekleri insanın nûrundan yarattım; insanları da kendi nûrumdan vucuda getirdim.
Buyurdu ve şoyle devam etti:
— Ey Gavs-ı Â’zam! Ben ne guzel istekliyim, insan da ne guzel istenilendir! Binici olarak ne guzeldir İNSAN ve ne guzeldir O’na binit olan varlıklar!
Rabbim sonra devamla buyurdu ki:
— Ey Gavs-ı Â’zam! İNSAN Benim sırrımdır; Ben de O’nun sırrıyım. Eğer insan Benim katımdaki mevkiini bilmiş olsaydı, her nefes alıp verişinde “BUGUN MULK KİME AİTTİR?” Âyetini okurdu.
Ve sonra Rabbim buyurdu ki:
— Ey Gavs-ı Â’zam! İnsan ne yerse, ne icerse, ne kadar ayağa kalkarsa ve ne kadar oturursa; ne kadar konuşur ve ne kadar susarsa; ne kadar bir iş işler, ne kadar bir şeye yonelir ve ne kadar bir şeyden uzaklaşıp ayrılırsa, mutlaka Ben O’nda bulunuyor ve O’nu harekete geciriyorum. Cunku Kudretim her varlığı kapsayıp icine almıştır!
Rabbim sonra buyurdu:
— Ey Gavs-ı Â’zam! İnsanın cismi, nefsi, kalbi, ruhu, kulağı, gozu, ayağı, dili var ya; işte onların hepsinde Ben varım. Hepsi de Benim tecellimle zÂhir olur; Ben onların başkası değilim.
Ey Gavs-ı Â’zam! Fakirlik ateşiyle yananı, yoksulluk kırgınlığıyla kırgın bulunanı gorduğun zaman ona derhal yaklaş; cunku Benimle onlar arasında hic bir perde yoktur.
Rabbim yine buyurdu:
— Ey Gavs-ı Â’zam! Bir şey yediğin, bir şey icitiğin, bir uykuya yattığın ve her halin uyanık bir kalb ve goren bir goz ile olsun!
Ey Gavs-ı Â’zam! BÂtında (gizlide) Bana olan yolculuktan mahrum bulunan kimse, zÂhiri (acık ve secik) yolculukla imtihan edilir de, bu yolculuğunda Ben’den ancak uzaklaşmayı artırır.
Ve sonra devamla Rabbim buyurdu ki:
— Ey Gavs-ı Â’zam! İttihad (birleşme) oyle bir haldir ki, kelime ile anlatılamaz ve ona bir tabir de verilemez. Bu hal gonulde yer bulup mevcut olmadıkca ittihada inanan kimse kufre duşer. Kim de Hakk’a vuslat peyda ettikten yani Bana gonul yoluyla kavuştuktan sonra gaflet icinde ibadet ederse, o, Allah’a eş-ortak koşmuş olur.
Rabbim yine buyurdu:
— Ey Gavs-ı Â’zam! Kim ezelî (oncesi olmayan) saÂdetle mutlu olursa, ona mujde!… Cunku o, ebediyen rezîl ve rusvÂy olmayacaktır. Kim de ezelî şekÂvetle (mutsuzluk ve bedbahtlıkla) mutsuz olursa, ona da yazıklar olsun! O artık, bir daha makbul bir insan olmayacaktır!
Ve yine Rabbim buyurdu ki:
— Ey Gavs-ı Â’zam! Fakirlik ve yoksulluğu insana binek yaptım; bu bineğe kim binecek olursa, colleri ve vadileri aşmadan once yuce makama ulaşır.
Sonra yine buyurdu:
— Ey Gavs-ı Â’zam! Eğer insan olumden sonra meydana gelen şeyleri bilmiş olsaydı, dunyada yaşamayı hic de temenni ve arzu etmez ve Benim huzurumda her Ân ve dakika “YA RAB! CANIMI AL.” diye yalvarırdı.
Ey Gavs-ı Â’zam! Halkın kıyamet gunu Benim katımdaki huccetleri, sadece “ONLAR SAĞIRDIRLAR, DİLSİZDİRLER, KORDURLER.” Âyetinin hukmu olacak ve sonra da hasret ve ağlamak…
Kabirdeki durumları da boyledir.
Rabbim devamla buyurdu ki:
— Ey Gavs-ı Â’zam! Muhabbet (gonulden gelen sevgi) daima iki taraflıdır; sevgi, sevenle sevilen arasındadır. Seven, sevgiyi aşıp fen bulunca sevgilisine kavuşur.
Rabbim yine buyurdu:
— Ey Gavs-ı Â’zam! Ruhları, kendilerine “BEN SİZİN RABBİNİZ DEĞİL MİYİM?” Âyeti hitabımdan sonra verdim. Ruhların kendi kalıplarında kıyamete kadar beklemekte olduklarını goruyorum.
GAVS-I Â’ZAM DİYOR Kİ:
— (MÂna Âleminde) Rabbimi gordum; Bana buyurdu ki: “Ey Gavs-ı Â’zam! Kim ilimden sonra Ben’den ru’yeti (Beni gormekliği) isterse, hakikat o, ru’yet ilmiyle mahcûbdur, yani ru’yet ilmi ara yerde perdedir. Kim de ru’yetin ilimden başkası olduğunu zannederse, hakikat o, RU’YETULLAH ile aldanmıştır.”
Sonra Rabbim buyurdu ki:
— Ey Gavs-ı Â’zam! Beni goren kimsenin, artık her hÂl ve kÂrda sormaya ihtiyacı kalmaz. Beni gormeyen kimseye ise, sormak fayda vermez. Boylesi soz yonunden perde arkasında kalmıştır. Yani soz, onunla ru’yetullah arasında perde olmuştur.
Ey Gavs-ı Â’zam! Benim katımda fakir, hic bir şeyi olmayan kimse demek değildir. Bilakis her hususta emir verme yeteneği olan kimsedir. O, bir şeye “Ol” deyince, o da oluverir.
Sonra yine Rabbim buyurdu ki:
— Cennetlerde Benim zuhurumdan sonra artık ne ulfet, ne de nimetin değeri kalır. Cehennemde de Benim onlara hitabımdan sonra ne yabancılık kalır; ne de ateşte yanmak!
— Ey Gavs-ı Â’zam! Ben her comert ve ÂlicenÂb kişiden daha comert ve ihsan sahibiyim ve Ben her merhamet edenden daha merhamet ediciyim.
Rabbim devamla buyurdu:
— Ey Gavs-ı Â’zam! Benim katımda uyu, ama halkın uyuduğu gibi değil; ancak o takdirde Beni gorebilirsin.
Bunun uzerine Rabbime dedim ki:
— “Ya Rabbi! Senin katında nasıl uyuyayım?”
Rabbim buyurdu ki:
— Bedeni lezzetlerden kesip dondurmakla; nefsi şehvetlerden uzaklaştırmakla; kalbi hatıralardan paklamakla; ruhun zaman mefhumundan ilgisini kesmekle ve zÂtını, ZÂt-ı İlÂhiyemde fen (yok) etmekle uyuyabilirsin.
Rabbim yine buyurdu:
— Ey Gavs-ı Â’zam! Kendi arkadaş ve yÂranlarına de ki: Sizden kim Beni arzuluyorsa fakirliği secip beğensin; sonra da fakirliğin fakirliğini… İşte bu fakirlik tamamlanınca artık onun otesinde ancak Ben varım.
— Ey Gavs-ı Â’zam! Yarattıklarıma karşı merhametli ve şefkatli olusan, o zaman mujde sana!… Yine mujde sana, eğer yarattıklarıma karşı bağışlayıcı olursan!
Sonra Rabbim buyurdu:
— Ey Gavs-ı Â’zam! Arkadaş ve dostlarına de ki: Fakirlerin davetini ganimet bilsinler. Cunku fakirler Benim yanımda, Ben de onların yanındayım.
— Ey Gavs-ı Â’zam! Ben her şeyin varılacak tek sığınağıyım ve Ben herşeyin nazargÂhıyım; donuş Bana olacaktır.
Ey Gavs-ı Â’zam! Sen cennete de, ondaki mevcut nimetlere de bakma! O zaman Benim tecellimi vasıtasız olarak gorebilirsin. Bunun gibi cehenneme ve ondaki şeylere de bakma; o zaman Benim tecellimi vasıtasız olarak yine gorebilirsin.
Sonra Rabbim devamla buyurdu ki:
— Ey Gavs-ı Â’zam! Cennet ehli, cennet ile; cehennem ehli de cehennem ile meşguldur. Ey Gavs-ı Â’zam! Cennet ehlinden bir kısmı oradaki mevcut nimetlerden Bana sığınırlar. Nitekim cehennem ehli de cehennemin şiddetinden Bana sığınırlar.
Ve Rabbim buyurdu:
— Ey Gavs-ı Â’zam! Benim, Nebî ve Resullerden başka oyle kullarım var ki, onların ahvaline dunya ve ahiret ehlinden hic bir kimse muttali olamaz; hatta ne cennet, ne de cehennem ehlinden bir kimse, ne cennet bekcisi Rıdvan, ne de cehennem bekcisi MÂlik onların ahvalini bilebilirler. Ben onları ne cennet, ne de cehennem ehli kıldım. Ne sevap ehli, ne de azab ehli eyledim; ne hûri icin, ne de gılman icin onlara bu imkanı verdim. Tanımasalar bile onlara gonulden inanan kimselere mujdeler olsun!
Rabbim devamla buyurdu ki:
— Ey Gavs-ı Â’zam! İşte sen onlardan birisin. Onların şu dunyada alametleri şudur: Bedenleri az yemek ve az icmekten eriyip gitmiştir. Nefisleri şehvetlerden geri kalmış, yanmıştır. Gonulleri hatıralardan paklanıp utulenmiştir. Ruhları zaman mefhumundan arınıp manevi duzeye kavuşmuştur. Onlar, evet Onlar Bek YÂrÂnı’dır, ebedileşen Allah dostlarıdır.
Lik nuru (Allah’a kavuşma nuru) ile kavrulmuşlardır
Ey Gavs-ı Â’zam! Cok sıcak bir gunde susamış bir kimse sana gelir ve sen de soğuk suya sahib olur, aynı zamanda suya ihtiyacın da olmazsa, eğer o susamışı sudan men’edecek olursan, şuphesiz ki o zaman sen cimrilerin en cimrisisin. Ve artık Ben, kendimi merhamet edenlerin en cok merhamet edeni olarak tescil etmemle beraber, oylesine susamışları kendi merhametimden nasıl men’ederim?…
Rabbim yine buyurdu ki:
— Ey Gavs-ı Â’zam! Gunah işleyenlerden hic biri Ben’den uzaklaşmadı ve ibadet ehlinden de hic bir kimse Bana yaklaşmadı. (Cunku yakınlık ve uzaklık nisbîdir. Allah’ın ilmi, kudreti ve rahmeti her şeyi icine alıp kuşatmıştır.)
Ey Gavs-ı Â’zam! Eğer bir kimse Bana yaklaşacak olsaydı, herhalde o, gunahkarlardan biri olurdu. Cunku onlar Âciz, yeteneksiz ve pişmanlık duyan kimselerdir.
Ey Gavs-ı Â’zam! Aczini, yeteneksizliğini bilmek, nurların ve feyizlerin kaynağıdır. Kendini beğenmişlik ise, karanlıkların menbaıdır.
Ve Rabbim buyurdu:
— Ey Gavs-ı Â’zam! Gunahkarlar, gunahları sebebiyle mahcûbdurlar. (Gunah, onlarla ilÂhi tecelli arasında bir perde olur.)
İbadet ehli ise, ibadetleriyle mahcûbdurlar. Bunların otesinde Benim bir milletim daha var ki, onların ne gunah uzuntuleri, ne de taat u ibadet kederleri olur.
Sonra Rabbim buyurdu:
— Ey Gavs-ı Â’zam! Gunahkarları fazilet ve iyiliğimle; kendini beğenenleri de adalet ve azabımla mujdele!
— Ey Gavs-ı Â’zam! İbadet ve taat ehli, Benim Naim sıfatımı zikretmekte; gunah ehli de Benim Rahîm sıfatımı anmaktadır.
Ey Gavs-ı Â’zam! Ben, gunahtan gectiği zaman gunahkar kimseye yakınım; taat ve ibadetini bıraktığı zaman itaatkar kimseye ise uzağım.
Ve Rabbim buyurdu:
— Ey Gavs-ı Â’zam! Halk tabakasını yarattım, Benim guzelliğimin nuruna guc getiremediler. Bu nedenle kendimle onlar arasına zulmet perdesi gerdim.
HavÂssı (seckin kişileri) yarattım, onlar da Bana komşu olmaya guc yetiremediler. Bu nedenle ilahi nurlarımı kendimle onlar arasına perde yaptım.
— Ey Gavs-ı Â’zam! Arkadaş ve yÂranına de ki: Onlardan kim Bana kavuşmak istiyorsa, Benden başka herşeyden sıyrılıp cıksın!
— Ey Gavs-ı Â’zam! Dunyanın iniş ve yokuşlarından, geciş ve derbentlerinden cık ki, Âhirete ulaşasın! Âhiretin de gecit ve derbentlerinden cık ki Bana kavuşasın!
Sonra yine Rabbim buyurdu:
— Ey Gavs-ı Â’zam! Cisimlerden ve nefslerden cıkıp uzaklaş, sonra da kalblerden ve ruhlardan sıyrılıp cık ve sonra hukum ve kaydından da cık ki, Bana kavuşasın!
Ve Ben, Rabbime sordum:
— Ey Rabbim! Hangi namaz sana daha cok yakındır?
Rabbim buyurdu:
— Şu namaz ki, icinde Benden başkası bulunmaz ve namaz kılan da, kıldığı o namazdan gÂib bulunur.
Yine sordum:
— Hangi oruc Senin yanında daha ustundur?
— Şu oruc ki, onda Benden başkası yoktur ve o oruclu da ondan gÂib bulunur…
— Hangi ağlayış Senin katında daha makbuldur?
— Gulenlerin ağlaması.
— Hangi gulmek Senin katında daha ustundur?
— Ağlayanların gulmesi.
— Hangi tovbe Senin yanında daha faziletlidir?
— Gunahdan korunmuşların tovbesi.
— Hangi korunma Senin katında daha iyidir?
— Tovbe edenlerin korunması.
Ve sonra Rabbim buyurdu:
— Ey Gavs-ı Â’zam! İlim sahibine Benim yanımda hicbir yol yoktur; ancak imandan uzak bir ilmin yalnız başına sahibini Allah’a kavuşturamayacağını kabul ettikten sonra yol bulabilir. Cunku imandan uzak bir şekilde o ilmi alıp o vaziyette kalırsa şeytanlaşır.
Yuce Rabbimi mÂna Âleminde gordum ve kendisine sordum:
— Ey Rabbim! dedim, aşkın mÂnası nedir?
— Aşk, aşıkla maşuk arasında bir hicaptır.
Rabbim devamla buyurdu:
— Ey Gavs-ı Â’zam! Tovbe etmek istediğin zaman, gunah uzuntusunu ic Âleminden; korku ve tehlikeleri gonulden cıkarman gerekir. Bu takdirde Bana ulaşırsın! Aksi halde alay edenlerden, işi alaya alanlardan olursun.
Ey Gavs-ı Â’zam! Benim harîm-i ismetime girmek istediğin zaman, artık ne mulk ve melekûte ve ne de ceberûta iltifat etme. Cunku mulk Âlimin şeytanıdır; melekût Ârifin şeytanıdır; ceberût vÂkıfın şeytanıdır. Bunlardan birine razı olan kimse, Benim katımda koğulmuşlardan sayılır.
Ey Gavs-ı Â’zam! MucÂhede, muşÃ‚hededen bir denizdir. Bu denizin balıkları orada bekleyenlerdir. O halde muşÃ‚hede denizine girmek isteyen kimsenin, mucÂhedeyi secip beğenmesi gerekir. Cunku mucÂhede, muşÃ‚hedenin ayıdır.
Sonra Rabbim bana buyurdu ki:
— Ey Gavs-ı Â’zam! İstekliler icin mucÂhede lazımdır; Bana olan luzumları gibi.
— Ey Gavs-ı Â’zam! Kullarımdan Bana en sevgili olan, anası - babası ve evlÂdı bulunduğu halde kalbi Benimle meşgul bulunan kimsedir. O kadar ki, babası olecek olursa onun icin hic bir uzuntu taşımaz. Evladı olecek olursa, evlad uzuntusu diye bir hali gorulmez. İşte kulum bu mertebeye yukselince, artık o Benim yanımda babasız ve evladsızdır.
Ve Rabbim buyurdu:
— Ey Gavs-ı Â’zam! Benim sevgim sebebiyle baba yokluğunun tadını hissetmeyen kimse, VahdÂniyet ve FerdÂniyet lezzetini bulamaz.
— Ey Gavs-ı Â’zam! Bir yerde Bana bakmak istediğin zaman, icinde Benden başkası bulunmayan bir gonul sec!
Dedim ki:
— Ya Rab! İlmin ilmi nedir?
— İlmin ilmi, ilimden yana bilgisizliktir, diye buyurdu ve sonra devam etti:
— Ey Gavs-ı Â’zam! Gonlu mucÂhedeye meyleden kula mujde olsun!… Gonlu şehvetlere meyleden kula da yazıklar olsun!
Gavs-ı Â’zam diyor ki:
— Rabbimden Mi’rac hakkında sordum. Rabbim buyurdu ki:
— Mi’rac, Benden başka her şeyden sıyrılıp yukselmektir. Boyle bir mi’racın kemÂli yukselme ve huzurda sağa - sola iltifat etmemektedir.
Ve sonra Rabbim şoyle devam etti:
— Ey Gavs-ı Â’zam! Benim katımda Mİ’RAC’ı olmayan kimsenin namazı namaz sayılmaz. Namazdan mahrum olan kimse, Benim yanımda mi’racdan da mahrumdur.
Ve burada Azîz ve Celîl olan Allah’ın sebepleri kolaylaştırmasıyla GAVSİYYE, ki buna Mİ’RACİYYE de denir, tamamlandı.
Abdulkadir Geylani
__________________
Rİsale-İ Gavsİye
Dini Bilgiler0 Mesaj
●16 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Rİsale-İ Gavsİye