Hayatımız İsraf Ediliyor
''Bedeli ne olur?" diye
duşunulmeden tuketilen omurler…
Umursamadan israf edilen hayatlar…
Varlığının kime ait olduğunu ve ona ne kadar muhtac olduğunu unutan bilmeyen, bilmek istemeyen kor, sağır yaşayan, ruhunun derinliklerine inemeyen insanlar…
"İnananlar icin hÂl vakit gelmedi mi ki, kalpleri Allah'ın zikrine ve inen hakka saygı duysun ve bundan once kendilerine verilmiş, sonra uzerlerinden uzun zaman gecmekle kalpleri katılaşmış, coğu da yoldan cıkmış kimseler gibi olmasınlar?" (Hadid Suresi, 16)
HÂl gerceklerden haberdar olma zamanı gelmedi mi? İman nurunun bu taşlaşmış ve katılaşmış kalplerimize inmesi icin neyi ve kimi bekliyoruz?
Bu bekleyiş icerisinde olan nice insanlar geldi ve gecti bu dunyadan ve her biri arkalarında derin izler bırakarak… Bunlardan kimi Rabbine yaklaşırken kimi de uzaklaştı Rabbinden… Aynen tarihte olduğu gibi:
İbrahim Aleyhisselam'ı yakarak kurtuluşa ereceğini zanneden Nemrut mu? Tum masum erkek cocukları yakarak tek hakim kendi olacağı duşuncesindeki Firavun mu? Sevgili Resulumuze karşı duran Ebu Cehil mi? Ebu Leheb mi? Varlık icinde gosteriş ve şatafatla boğulan kazandıkca doymayan Karun mu? Ve bunun gibi yuce Rabbimizi tanımayan, tanımayı reddeden yuzlercesi mi olmak istemekteyiz? Yoksa "Hasbunallahu ve nimel vekil" (O ne guzel vekildir) diyerek Rabbine sığınan, kor ateşler icinde odun parcaları gullere donuşen, muşriklere meydan okuyan Hz. İbrahim mi? Yuce Rabbisinin, annesinden once onu koruyarak Firavun'a hem yakın hem duşman eden, ona meydan okuyan Hz. Musa mı? Tum zulum ve işkencelere rağmen "Allah'ım! ne olur onları helak etme, o bir avuc insanın zurriyetinden, sana donecek hidayete erecekler vardır", diyerek onların gazabını değil de hidayetini dileyen Resul mu? En sade şekliyle yaşayan, tekin ciftini aramayan, iyinin daha iyisi demeyen, mukemmele koşmayan sahabe mi olacaksın? Hani nerede nefsinin eline duşmeden tum iftiralara aldırmayan zindanlarda omru gecen Yusuflar, Mumine bir vakarla, kafire heybetle bakan Hamzalar iman etmese de kotu olmayan merhamet sahibi Ebu Talipler…
Kadrini bilmediğimiz hayatımız
İnsan bu dunyanın gizeminde boğulup kalırken bu dunyaya geliş gayesini unutarak yuce Rabbimizin kendisine sunduğu omru; sağlığını aldığı her nefesi, bedenini, ruhunu boşu boşuna anlamsızca tuketiyor ve bu noktada Rabbimize borclu olduğumuzu unutuveriyor. Peki pervasızca, umursamadan harcadığımız bu omrun hesabını nasıl vereceğiz? Hastalanınca ne kadar umitsiz olur ve iyileşmek icin neler yaparız değil mi: İyileşmek icin butun varımızı yoğumuzu hic gozumuzu kırpmadan veririz. Bu hayatın bizim elimizde olmadığını bir yaratıcının olduğunu ve o yaratıcının isterse hemen hayatımıza son vereceğini, onceki halimize gore daha iyi algılarız anlarız. İlle de hasta olmak mı gerekiyor varlığımızı borclu olduğumuz Yuce Rabbimizi tanımak icin? Ya da bir bel ve musibetle mi karşılaşmamız gerekiyor?
Olmek icin yaşadığımız halde...
Cevreme bakıyorum da insanlar o kadar rahat ki… Zihinlerinde sadece yaşama tutkusu var coğunun. Olumu hatırlamadan, hic duşunmeden, bu dunyanın zevkine, sefÂsına ve hevÂsına kendilerini kaptırmış gidiyorlar. Yarın ne olacaklarından bîhaber olarak…
Sanki son bulmayacak bu omur! O kadar unutmuşlar ki; oysa bizi yaratan Yuce Rabbimizin başka, bambaşka Âlemleri de var. Olumun sonunda Âhiret; amellerin sonunda cennet ya da cehennem, onun da otesinde ebediyet… Evet, ebediyet diyorum değerli okuyucularım; cunku bircok insanımız hÂl bunun farkında değil. Yaşamın sadece bu dunya ile sınırlı olduğuna inanıyorlar. Bu nedenle de doyasıya yaşamak istiyorlar bu hayatı, kendilerince… Gununu gun ederek, tadına vararak bunun dışında başka hicbir şey duşunmeyerek yaşamaya calışıyorlar.
"İnsan, kendisini bir damla sudan yarattığımızı gormedi mi de, şimdi apacık bir hasım kesildi? Yaratılışını unutarak bize bir de mesel fırlattı: "Kim diriltecekmiş o curumuş kemikleri?" dedi. De ki: "Onları ilk defa yaratan diriltecek ve o her yaratmayı bilir." (Yasin Suresi, 77-79)
Yasin Suresinde gecen bu ayetler, insanlarımızın icinde bulundukları cıkmazları ve nasıl da nankorleştiğini anlatıyor bizlere onlardan olmayalım diye; lakin insan yine aynı insan işte. Kulakları sağır, gozleri kor ve kalpleri daha bir katılaşmış…
Yoksa uyanamadık mı hala o derin gaflet uykusundan? Kac Peygamber geldi, gecti. Sonuncusu Hatem'ul Enbiya, Âlemlere rahmet, gonullere sultan, Rabbisine sevgili, Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve Kur'an'ı AzumuşşÃ‚n en buyuk delilimizdi. Ne cabuk unuttuk akan şehit kanlarını, sahabeyi, Sevgili Peygamberimizin bile yara aldığı savaşları… İşte hayat boyle feda edilirdi inanc uğruna, sevgili uğruna… Unutmamalıyız ki boşa gecen her anın boşa harcanan her bedenin hesabını vereceğiz. Bu hayat ne kadar tatlıysa bedeli de o kadar ağır olacak.
Dunya Mu’min’in zindanı,kÂfirin cennetidir
"Dunya Mumin'in zindanı, kÂfirin cennetidir" diyen Peygamberimiz, dunyaya bir sivrisineğin kanadı kadar değer vermezken; bizler Âdeta saplanıp kalmışız dunyanın varına yoğuna…
Mal mulk, kazanc, yatırım, gelecek derken ve tum bunları sozde kendimiz, ailemiz ve cocuklarımız icin yaparken unutuveriyoruz her şeyin uc gunluk dunya icin olduğunu.
Acaba diyorum, yaşadığımız dunyamı bizi bu hale getirdi? Her gecen gun artan sorunlar, ihtiyaclar ve beklentilerimizin cevap bulamayışı karşısında bunalan, kendi erdemlerini kaybeden insan ve toplumun huzurunu kacıran sorunların artması ozellikle bu noktada hedefin cocuklarımız ve genclerimiz olması apacık ortada. Ki buna hep cocuklarımızdan ve genclerimizden başlıyorlar.
Cocuklarımızı nasıl da kandırıyorlar:
"Bu dunyaya bir daha mı geleceğiz", "yaşamana bak", "keyfine bak", "tat al"… diyorlar. Demiyorlar ki: "Evet bu dunyaya bir daha mı geleceğiz, hayır başka şansımız yok, oyleyse bize verilen bu fırsatı iyi değerlendirip guzel bir şekilde hem de en iyi şekilde harcamalıyız." Cocuk ailede başlar eğitime, anne babasını ornek alır sonra en yakın olanları, komşuyu, arkadaşı…
Ne olur daha ozenli olalım, cocuklarımıza ulaşmasın bir gunluk yaşayan, ne icin yaşadığını bilmeden sorumsuzca, basit ve ucuz yaşayan insanlar. Evde cocuğunu televizyon bağımlısı yapan anne, onunla ilgilenmeyerek sevgiyi, şefkati dışarıda aratan anne ve babalar cocuklarının yaşamlarından da sorumlu olduklarını unutmasınlar. "Ağac yaş iken eğilir" atasozu gereğince, onun dışarıdan aldıklarına dikkat ederek neler oğreniyor, nasıl oğreniyor, cocuğuma faydası ne, asıl oğrenmesi gerekenler ne?… Acaba bunların yani asıl oğrenmesi gerekenlerin kacta kacını oğreniyor? Benim oğrettiklerimi diyelim ki insan olmayı, ilk başta insan olarak kul olmayı ve kulun nasıl olması gerektiğini, erdemi terbiyeyi, saygıyı, sevgiyi, şefkati, merhameti, iyiliği faziletli olan tum erdemleri unutuyor mu? Yoksa unutturuluyor mu dikkat etmeliyiz, ki coğunlukla unutturuluyor. Vurdumduymaz, Âsi, sevgisiz, saygısız, acımasız, ahlak kurallarına uymayan amacsız insanlar, cocuklarımıza bu kotulukleri aşılayarak toplumu derinden sarsan yaralar acıyorlar ve işte insan hayatını boyle tuzaklarla kirletiyorlar, yok ediyor, israf ediyorlar.
Genclerimizin coğu uyuşturucu, alkol, sigara bağımlısı, kumar tutkunu olmuşlar. Kumar deyince aklınıza sadece masa başında oynanan kumar oyunları gelmesin, bugun sanal alemde ve binlerce turevleri ile ortaya cıkan şans oyunları ile sadece gencleri değil aileleri de kokunden koparıyorlar. İsimlerini tek tek telaffuz etmek istemiyorum gencleri ağına alan yerler gunden gune o kadar coğalıyor. Butun bunların nedeni ne biliyor musunuz? Ne aileler ne de toplum cocuklarımıza ve genclerimize sahip cıkmıyor.
Sahip cıkmak doğurmak buyutmek imkanlar sağlamak değil; sahip cıkmak korumakla olur. Oysa ne yasaklar var bu ulkede ne de varolan yasaklara uyan veya bu yasakları uygulayan var. Uygulayana da karışıyorlar, onu da yok etmeye calışıyorlar. Bize bu guzelim hayatı kendileri sundu ya, kendileri katletmek istiyorlar. Ne olacak bunun sonu? İsraf olan hayatların, yok olan hayatların bedelini kim odeyecek, kim verecek hesabını?
İnsan dunyalaşınca...
Onlar oyle biliyor ki işlerini, senin benim cocuğumu nasıl kandıracaklarını, hangi planları nasıl bozacaklarını, aileleri nasıl parcalayarak darmadağın edeceklerini, gencleri nasıl zehirleyeceklerini, kadını kocasına nasıl nankor edeceklerini, kocayı da ihanet sahibi yapmayı, kulu Rabbine Âsileştirmeyi, caldırtmayı, oldurtmeyi, toplumun huzurunu kacırmayı onlar cok iyi biliyorlar.
Tuzağa duşmek o kadar kolay ki, ne ana, ne yar ve ne de dost, hicbiri eskisi gibi değil. Değişen dunyayla onlar da değiştirildi, aslından uzaklaştırıldı. Hicbir şey aslını koruyamıyor artık. Cunku insan dunyalaştı, maddeleşti ozunu caldılar, yok ediyor kirletiyorlar. Ne olur guzîde kalmış nesillerimize sahip cıkalım onlara da bulaşmasın hain eller, zehirli tuzaklar.
Alıntı.
__________________
Dunyalaşan İnsan ve İsraf Olan Hayatımız..
Dini Bilgiler0 Mesaj
●18 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Dunyalaşan İnsan ve İsraf Olan Hayatımız..