Sorular:
1- Yapılan hesaplamalara gore, Turkiye son 20 yılda ruşvet ve yolsuzluktan dolayı 300 Milyar dolar, terorden ise 100 milyar dolar kayba uğradı. Turkiye'nin dış borcunun 120 milyar olduğu hesaba katılacak olursa, size gore bu kadar buyuk bir ruşvet ve yolsuzluğun en temel sebebi nedir?
2- Ezici coğunluğu "Ruşveti ve yolsuzluğu" kati haram sayan bir İslam dinine mensup muslumanların oluşturduğu bir ulkede, yolsuzluk ve ruşvetin onune gecilememesi konusunda problem nereden kaynaklanıyor. Siz bu konunun cozumunu bir ahlak ve inanc sorunu olarak goruyor musunuz? Ruşvet ve yolsuzluğun asgariye indirilebilmesi icin cozum sizce nedir? Sağlam bir inanc ve ahlaktan başka bir cozum olabilir mi? Olamaz ise bu ahlak ve manevi temel nasıl sağlanabilir?
Saygı değer Hocam, sorulara kapsamlı cevap vermek gerekebilir. Ancak bu cok vaktinizi alabilir. Biz sizden 1 sayfayı aşmayacak şekilde, ruşvet konusuna pek coklarının kanunlardaki iyileştirmelerle cozum bulunacağını savunan goruşlere karşın, din, inanc, vicdan, ahlak, ahiret inancı gibi boyutlarına, tabii ekonomik yonlerine de eğer isterseniz, acıklayıcı ve kuşatıcı olacak şekilde bir goruş almak istiyoruz. Hayırlı gunler ve calışmalar diliyorum.
Cevap:
Dinimizin ruşveti haram kıldığını, ruşvet veren ve alanın Allah tarafından lanetlendiğinin Hz. Peygamber tarafından haber verildiğini biliyoruz. Buna rağmen asırlardan beri nicin İslam ulkelerinde ve muslumanlar arasında da bu kotu uygulama, az cok bulunmuş ve gorulmuştur Bu sorunun cevabını birkac madde icinde ozetlemek mumkundur:
1. Din ile ahlak arasındaki ilişki eğitim, ahlak, felsefe dallarında tartışılmış, karşıt ve uc goruşler bir yana bırakılırsa dinin ve inancın iyi ahlakı teşvik ettiği, kotuluklerin azalması ve engellenmesi yonunde onemli bir işleve sahip bulunduğu kabul edilmiştir. Dinsiz insanların mutlaka ahlaksız olacaklarını soylemek doğru olmamakla beraber, dindarların ahlaklı davranmak bakımından daha fazla teşvike, motivasyona sahip bulundukları da bir vakadır.
2. İnanan insanın hayatında dinin yeri, davranışlarında dinin etkisi otomatik değildir; yani inanmak yapmaya (uygulamaya, amele) eşit değildir, inanmanın arkasından -kendiliğinden- uygulama gelmez. Hem din hem din dışı uygulamalarda inanılan, doğru bulunan bircok şeyin, boyle olduğuna inanan kimseler tarafından uygulanmadığı gorulmektedir. Bu yuzdendir ki, İslam alimleri, "amel imanın bir parcası değildir, amelde kusur bulunsa da insanların iman etmiş olmalar mumkundur ve boyle bir iman -iman olarak- gecerlidir" demişlerdir. Dinin insanları dunya ve ahirette mutlu kılacak talimatını (oğretilerini, emir ve yasalarını, irşadını) mumin ile ozdeşleştirecek, inancı hayat tarz haline getirecek mekanizmanın ad "eğitim"dir. Eğitim, oğretimi, bilgilendirmeyi ihtiva etmekle beraber onu aşar, bilinenin hayata gecmesi eğitime bağlıdır. İslam'ın guzelliklerinin şu veya bu olcude muslumanların hayatında gorulememesinin sebebi eğitim eksikliğidir.
3. Gunumuzde okullarda az cok din bilgisi verilmekle beraber din ve ahlak eğitimi verilmemektedir. Turkiye'deki carpık, radikal, modası gecmiş laiklik anlayışı, okullarda din ve ahlak eğitimine engel olmaktadır.
4. Toplum ve devlet yoksulu doyurmak, giydirmek, barındırmak, tedavi ettirmek hasılı temel ihtiyaclarını karşılamak mecburiyetindedir. Sosyal devlet kavramı bu amaca yoneliktir. Ama Turkiye'de cok olcusuz ve dengesiz bir gelir dağılımı vardır, nufusun buyuk bir kısmı aclık veya yoksulluk sınırları icinde yaşamaktadırlar. Yoksulluk sınırının bir milyar aylığa dayandığı bir ulkede, 300 milyon aylık geliri olanlar ac, bir milyardan az geliri olanlar yoksuldur. Ote yandan din, vicdan ve ahlak tanımayan kapitalizm insanları ayartmakta ve tuketim cılgını haline getirmektedir. Cok sağlam bir eğitime dayanmasa da ahlaklı olan ve mesela ruşvet almayı dine ve ahlaka aykırı bilen, boyle inanan bircok insan, bu cılgınlığa, bu baskıya bir yere kadar dayanabilmekte, oradan sonra ihtiyac bildiği şeyi başka yoldan gideremediği icin ruşvet alma yoluna gitmektedir.
5. Hukukun tam işlemediği, haksızlık ve yolsuzlukların buyuk capta ve yaygınlıkta cari olduğu bir toplulukta durust (ruşvete karşı) olan insanlar da bazen onu -almamakla beraber- vermek mecburiyetinde kalmaktadırlar. Şoyle ki, fıkıh kitaplarında hakkını (hakkı olmayanı değil, haksız olduğunda değil) başka yoldan alamayan, kurtaramayan muslumanın ruşvet vererek almasına cevaz vermişler; "verene -zaruret yuzunden- caiz, alana ise haramdır" demişlerdir. Bu da ruşvetin daha geniş kesimlerce alınıp verilmesinde bir amil olmaktadır.
Sonuc:
Yukarıdaki maddelerde sıralanan gerekceler doğru ise, ruşvet belasını onlemenin yolu ve caresi de biliniyor demektir. Bu careyi "din ve ahlak eğitimine ağırlık vermek, temel ihtiyacların meşru yollardan karşılanmasını sağlamak, yolsuzluk ve haksızlıkları engellemek, etkili bir denetim mekanizması kurmak" şeklinde ozetlemek mumkundur.
Profesor. Hayrettin KARAMAN'la soyleşi
__________________
Her Cağın Hastalığı RUŞVET
Dini Bilgiler0 Mesaj
●15 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Her Cağın Hastalığı RUŞVET