Sami Ruhan tarafından yazıldı..
Aşağıdaki mesajlarımız, manevi yardımlaşmayı, medet beklemeyi mesela 'Ya Resulallah yardım et', 'Ya filan şeyh yetiş' demeyi, yani istimdatı, istigaseyi inkar edenlere karşı yazılmıştır. Oncesinde tabii ki konuyla ilgili bazı Hadis-i Şerifler ve bazı Ulema beyanları verilmişti. Fakat Hadis-i Şerifler ve Ulema beyanlarına burun bukulmuştur. Burada, peş peşe 4 kısa yazımız olacak inşallah.
Birincisi, inkarcıların "Peki, yardım istemenin, istimdat'ın (istigasenin) Kur'an'da delili var mı" sozune karşı bir yazıdır.
İkincisi ve ucuncusu ise bazı Hadis-i Şerifler ve bazı Ulema beyanları olarak verdiğimizi soylediğimiz yazılardır.
Son olarak, yazılar icinde gectiği icin, bizzat gorulebilmesi acısından Neml Suresi'nden 3 Ayet-i Kerimenin meal-i şerifini ve tefsirinden kısa bir nakil yapacağız inşallah. Tesir ve başarı Allah'tandır.
1.Hadis-i Şerifleri ve Ulema beyanlarını yazdık. Tınnn. İnkarcı arkadaşları ilgilendirmiyor ve de kesmiyor.
Suleyman As., kendi huzurundaki bir Veli kuldan, Belkıs'ın tahtını "bir anda" (goz acıp kapayıncaya kadar) getirmesi icin yardım istemiştir. Bu yardım isteği ve neticesi Kur'an-ı Kerimde vardır. (Neml Suresi, 38, 39, 40) Bir anda, cok uzaklardan koca bir tahtı getirebilmek SIRADAN insanların işi değildir. Hatta beşerin (insanlığın) da işi değildir. Butun beşer birleşsin. 7 milyar insan. Bugunku teknolojiyle yapsınlar bakalım?! Yapabiliyor musunuz? Bir tahtı (cismi) cok uzaklardan bir anda oradan yok edip buraya getirivermek galiba birilerine sıradan ve basit geliyor.Cok uzaklardan bir tahtı bir anda getiriveren o kul, bir Peygamber değildir. Bir melek değildir. Cin de değildir. Hoş olsa ne olur! Allah'tan başkasından olağanustu bir yardım istenmez diyen icin o kul Veli olmasa da kendi mantığına aykırı olacaktır. Farz edelim, tahtı getiren Melek olsun! Ne fark eder? Yine Allah'tan başkası olmuyor mu? Sebeblere yapışmak lazımsa; ha Peygamber, ha Veli, ha cin, ha melek. Fark etmez. Hepsi sebebtir. Fail-i Mutlak ise ancak ve ancak Allah Tealadır. Yani sebeblerin vasıtasıyla yardım eden ancak Allah'tır. Nasıl olursa olsun yardıma vasıta olanlar ancak bir vesiledir, sebebdir.
Aslında Hadis-i Şerifleri tınmayanlar kendilerine yazık ediyorlar. "İlla Kur'an'dan Ayet" demek has Muslumanın işi değildir. Peygamberimiz "bana Kitap ve MİSLİ verildi" buyurmuştur. Kur'an-ı Kerim'de Mevlamız, "Kitap ve HİKMET verdik" diye Peygamberimizi vasıflandırmıştır. O nedenle illa Ayet diye ayak diretenler aslında İslam'ın ne olduğunu anlamamış olanlardır: İslam, sadece Kur'an'dan ibaret değildir.
Bununla birlikte, Suleyman As.'ın orneği yanında, hazır olanlar ve olmayanlar arasında olağandışı (manevi) yardıma ilişkin Kur'an'dan 3 misal daha verelim:
a- Yusuf As. ile Zeliha sultan yalnız kaldıklarında, "Rabbının Burhan'ı" diye tavsif edilen hadise zuhur etti. Kur'an'dadır. Tefsir uleması bu burhana "gaipten ses" dediler, "melek" dediler. Muteber bir nakle gore burhan, duvardan Yakup As'ın gorunup Yusuf As'a seslenmesiydi. Halbuki o sıra Yusuf As. ile Yakup As. birbirlerinden cok uzaktalardı. Hatta ayrılığından Yakup As'ın gozlerine perde inmiş ama (kor) olmuştu. Yusuf As. dan ayrılmasına cok uzuluyor ve gozlerinden oluncaya kadar ağlıyor idi.
b- Yine Yusuf As., Mısır veziri iken, kardeşlerine gomleğini vermiş, "bunu babama goturup verin gozlerine surup koklasın" demiş idi. Ve babasının gozlerinin iyi olacağını soylemişti. Daha kardeşleri Mısır'dan ayrılmadan, memleketlerine yonelince, Yakup As. o kadar mesafe olmasına rağmen "Ben Yusuf'un kokusunu alıyorum" buyurdular. Bu da Kur'an'dadır. Ve nihayet, kardeşleri babalarının yanına donunce Yusuf As'ın gomleğiyle Yakup As. iyileştiler.
c- Musa As., Allah katından bir ilim oğrenmek icin Hızır As'a sipariş edilmiştir. Dikkat ediniz, Tur dağında Rabbısıyla konuşabilen Kelimullah ve Ulu'l Azm bir Peygamber, bir takım ilimler konusunda yardım alması icin, Allah Teala tarafından bir başka kula gonderilmiştir. Her şeye kadir olan Allah, Musa kuluna da bizzat ilim oğretmeye kadirdi. Amenna. Fakat, adetullah, her işi bir sebebe, her ilmi bir kapıya bağlamıştır.
Bu ve benzeri Ayetler manevi yardımlaşmanın caiz olduğunu; Allah'tan başkasından olağanustu (maddi irtibatsız, manevi) yardım istenmez, beklenmez, alınamaz diyenlerin hata ettiklerini gostermektedir.
Son soz: Halbuki, inkarcılar, başta verilecek olana da; maddi ve manevi yardımlaşma, yardım isteme, yardım gorme konularında bize ulaştırılan sahih Hadis ve Ashab arasındaki orneklerine de itibar etmeleri gerekirdi.
2.Manevi (Hazır Olmayan -Gozle Gorulemeyen- Bir Takım Kudsi Varlıklardan) Yardım İstemenin DelilleriUtbe ibni Gazvan Radıyallahu Anhdan rivayet edilen bir Hadis-i Şerifte, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz şoyle buyurmuştur:
"Sizin biriniz bir şey kaybederse yahut yanında arkadaşı bulunmadığı bir yerde yardım dilerse 'Ey Allah'ın kulları bana yardım edin! Ey Allah'ın kulları bana imdat edin!' desin. Cunku Allah'ın bizim gormediğimiz kulları vardır." (Taberani, el-Mu'cemu'l-Kebir, No: 290, 17/117, Heysemi, Mecme'u'z-Zevaid, No: 17103, 10/188)
İmam Taberani Rahimehullahın beyanına gore, bu Hadis-i Şerif denenmiş, boylece yardım gorulmuştur.
İbni Abbas Radıyallahu Anhumadan rivayet edilen bir Hadis-i Şerifte de Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz şoyle buyurmuşlardır:
"Şuphesiz ki Allah Teala'nın, hafaza meleklerinin dışında yeryuzunde melekleri vardır ki ağac yapraklarından duşenleri yazarlar. Sizin birinize col arazisinde bir aksaklık isabet ederse, 'Ey Allah'ın kulları! (Bana) yardım edin' diye seslensin." (İbni Hacerel-Askalani, Muhtasar-ı Zevaidi'l Bezzar, No: 2128, 2/420)
Abdullah ibni Mesud Radıyallahu Anhdan rivayet edilen diğer bir Hadis-i Şerifte, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz ifade etmişlerdir:
"Sizin birinizin sahrada hayvanı kacarsa, 'Ey Allah'ın kulları hapsedin! Ey Allah'ın kulları durdurun!' diye seslensin. Cunku Allah'ın yeryuzunde hazır bulunan kulları vardır, onu tutarlar." (Ebu Ya'la, Musned, No: 5269, 9/177, İbni Hacer, el- Metalibu'l Akliye, No: 3375, 3/239, Taberani, el-Mu'cemu'l-Kebir, No: 10518, 10/217, Deylemi, Musned-i Firdevs, No: 1311, 1/330)
İşte butun bu Hadis-i Şerifler, mukaddes ruhlara sahip olan varlıklarla tevessulun (onları vesile kılmanın) ve onlardan himmet (yardım) istemenin meşruiyyetinin acık delilleridir.
Devenin bulunması icin yardım edenler, Mevla'nın bulunması icin yardım etmezler mi?
Allame Muhammed ibni Allan Rahimehullah "Ezkar" şerhinde şoyle demiştir.
"Bu Hadis-i Şeriflerde gecen, "Allah'ın kulları"ndan maksat, ya melekler veya musluman cinler ya da "Ebdal" diye isimlendirilen "Rical-i Gayb" (seckin veliler) dir."
İmam Nevevi Radıyallahu Anh şoyle demiştir:
"İlimde buyuk hisse sahibi olan bazı şeyhlerimiz, iclerinden birinin katırı kactığında bu Hadis-i Şerifle amel ederek, Allah'ın kullarından yardım istediklerini ve o anda hayvanlarının bulunduğunu bize nakletmişlerdir.
Bir kere benim de aralarında bulunduğum bir cemaatte, hayvan kacmağa başladı, insanlar onu tutmaktan aciz kalınca ben bu isti'ane'yi (yardım isteme lafzını) soyledim. Benim bu sozumden başka gorunen hicbir sebep ortada yokken hayvan o anda durdu." (İbni Allan, el-Futuhatu'r-Rabbaniyye, 5/150-151)
İmam Nevevi gibi Şafi'i mezhebinde ictihad mertebesine ulaşmış buyuk bir alimin bu beyanı bu Hadis-i Şerifin sağlamlığına ve bununla amel etmenin cevazına (İslam'a uygun olduğuna) acıkca delalet etmektedir.
Ayrıca Sahabe-i Kiramın tatbikatı (uygulamaları) da bu yondedir. Cunku onlar, vefatından sonra da, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimize nida ederek yardım istemişlerdir. Nitekim şu rivayetler bunun en acık delillerindendir:
RESULULLAH (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) EFENDİMİZ İLE MUSLUMANLARIN TEVESSULU:
Hafız İbni Kesir'in naklettiğine gore, Yemame vak'asında muslumanların şiarı (nişanı) "Ey Muhammed!" sozleriydi. (İbni Kesir, el Bidaye ve'n-Nihaye: 6/324)
kaynak : Ahmed Mahmud Unlu, Rabıta Risalesi, sf. 160-161
Feyzu'l Kadir'in muellifi, İmam Subki'den naklen şoyle demiştir: "Allah Teala'ya yaklaşmak icin Peygamberleri vesile kılmayı = teşeffu' ve istianeyi (şefaat, medet dilemek ve manevi yardımı), selef ve haleften (Peygamber Efendimizin zamanından), İbnu Teymiyye'ye gelinceye kadar hicbir kimse inkar etmemiştir. İbnu Teymiyye ise hak yoldan ayrılıp, şefaat ve vasıtayı, meded beklemeyi inkar etmiştir."
Tevessul hususunda dilerseniz En-Nisa' 64 ve El-Maide 35. ayetleriyle alakalı İbnu kesir c. 2 sf. 306; Alusi cuz 6 sf. 35; Keşşaf c. 1 sf. 538; Tefsir-i Hatib c. 1 sf. 307 ve diğer tefsirlere bakınız; vesileden maksadın salih amel ve salih insan olduğunu gorursunuz. Bu hususta hicbir tefsir diğerine muhalefet etmemiştir. Ehli Sunnet dışındakiler mustesna…
İktibas: allame İsmail Cetin, Ehli Sunnetin Nazarı İtikadın Olcusudur, Dilara Yayınları.
Şafii ulemasından Allame Şihab er-Remli Rahimehullaha, "Bazı insanlar zorluklarla karşılaştıklarında: 'Ya Resulallah!', 'Ya Şeyh filan!' gibi nidalarla, Peygamberlerden, Velilerden, Alimler ve Salihlerden istiğasede bulunuyorlar (meded dileniyorlar), bu caiz midir? Bu zatların, vefatlarından sonra bir iğaseleri (yardımları) var mıdır?" diye sorulduğunda şoyle cevap vermiştir:
"Resullerin, nebilerin ve velilerin, vefatlarından sonra da yardımları vardır. Cunku Peygamberlerin mucizeleri ve velilerin kerametleri olumlerinden sonra kesilmez.
Zira bircok sağlam Hadis-i Şeriflerde varid olduğu uzere, Peygamberler kabirlerinde diridirler, namaz kılarlar, hacca giderler, dolayısıyla onların yardımları mucizelerinden sayılır.
Şehitler de diridirler, gunduz gozuyle aşikare kafirlerle harbettikleri acıkca gorulmuştur. Velilerin yardımı ise onların kerametleridir." (Fetave'r Remli, fi Hamişi'l Fetave'l Kubra, ibni Hacer el-Heytemi, 4/382, el-Fetave'l Hayriyye, fi Hamişi'l Ukudi'd-Durriyye fi Tenkihi'l Hamidiyye, 2/279-280, Tehanevi, Ahkamu'l Kur'an, 3/67, Nebhani, Şevahidu'l-Hak, Sf. 141)
***
Şeyh Abdulğani En-Nablusi Cemu'l Esrar fi Men'i Eşrar an-it-Ta'ni fis Sofiyet-il-Ahyar adlı eserinde, Şehab-ur-Remli'nin sozunu naklettikten sonra şoyle devam eder: “Şehab-ur-Remli, Ey İman edenler Allah'tan korkun ve vesileyi taleb edin…” mealindeki Ayete mebni (dayanarak), tevessul (vesile kılmanın) ve istiğasenin (manevi yardım istemenin) caiz olduğunu kastetmektedir. Nitekim Şehab-ur-Remli demiştir ki: Enbiya ve Evliyaya, olumlerinden sonda da sığınmak caizdir. Cunku Enbiyanın mu'cizeleri, Evliyanın kerametleri, olumleriyle kesilmez.
Şevahidu'l Hak adlı eserde, Şeyh Yusuf Nebhani bu hususta dort mezheb ulemasının sozlerini nakletmektedir.
3.“İmam Beyhaki’nin sahih bir isnatla Malik Ed-Dar’dan rivayet ettiğine gore ikinci Halife Omer Bin Hattab Hz.leri zamanında kıtlık ve aclık oldu. Sahabelerden biri (Bilal B. Haris el-Muzeni) Peygamber Efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellemin) kabr-i şerifine teberruk (bereketlenmek ve yardımını gormek) amacıyla giderek şoyle demiştir: “Ey Allah’ın Resulu! Allah’a dua et ki ummetine yağmur yağdırsın. Cunku helak olmuş durumdalar.” Sonra bu adam Peygamberimizi ruyasında gormuş ve Peygamberimiz ona şoyle demiştir: “Omer’e selam soyle ve Allah’ın onlara yağmur yağdıracağını haber ver.” Adam Omer’e gider ve olanları anlatır.” (Dikkat ediniz Helefa-i Raşidin olan o mubarekler, Bilal Hz.lerine "kabre nicin gidip seslenip yardım bekledin! Bu suctur, kusurdur ya da dinden edicidir" vs. gibi bir cıkışta bulunmamışlar, tersine Allah'ın Resulunden gelen başımız uzeredir deyip hıckırıklarla ağlamışlardır)
Bu hadisi İbni Hacer el-Askalani Fethu'l Bari adlı kitabında nakletmiştir, c. 2 sf. 495. Hadis numarası 1010. Kitabu'l Istisgai konu başlığındaki 3. Bolumde (Babu sualin ma fi el-imame el-istisgae iza kahatu)
İslam Tarihinde bu konuları ilk kez inkar eden İbnu Teymiyye'nin oğrencisi İbni Kesir de El-Bidaye ven-Nihaye adlı eserinde bunu nakletmiştir ve sahih değil dememiştir... (c. 7 s. 91)
4.İşte İbnu Kesir'in ilgili Ayetleri tefsirinden bir bolum:
Neml, 38 — (Suleyman As.) Dedi ki: Ey ileri gelenler, kendileri bana musluman olarak gelmeden once hanginiz onun tahtını bana getirebilir?
39 — Cinnlerden bir ifrit dedi ki: Sen, yerinden kalkmadan, onu sana getiririm, eminim ki buna gucum yeter.
40 — Nezdinde kitabdan bir bilgi bulunan (Veli) de dedi ki: Gozunu acıp kapamadan ben, onu sana getiririm. Suleyman, tahtı yanına yerleşivermiş gorunce dedi ki: Bu, Rabbımm lutfundandır. Şukur mu yoksa kufur mu edeceğim diye beni sınamak icindir. Kim şukrederse; ancak kendisi icin şukretmiş olur. Kim de kufrederse; muhakkak ki Rabbım; Gani'dir, Kerim'dir.
Yezid İbn Ruman'dan rivayetle Muhammed İbn İshak şoyle anlatıyor: Elciler Belkis'a Hz. Suleyman'ın cevabını getirdiklerinde, o: "Allah'a yemin olsun ki ben, onun bir kral olmadığını, bizim ona karşı gucumuzun yetmeyeceğini kesin olarak bildim. Onun satveti ve gucu karşısında bizim yapabileceğimiz hic bir şey yok" deyip Hz. Suleyman'a: "Kavmimin buyukleriyle birlikte emrini ve bizi cağırmış olduğun dinini gormek uzere gelmekteyim" diye haber gondermiş, sonra uzerinde oturmakta olduğu ve yakut, zeberced ve inciyle işlenmiş, altından olan hukumdarlık tahtının birbiri icinde, ic ice yedi evin ortasına konulmasını, kapılarının kilitlenmesini emretmiş. Sonra hukumdarlığına vekil olarak bıraktığı kişiye: “Yanında bulunan şeyleri ve hukumdarlık tahtımı iyi koru. Allah'ın kullarından hic birisi ona ulaşamasın ve ben gelinceye kadar onu hic kimse gormesin” demiş.
Sonra da her birerinin emri altında binlerce kişi bulunan Yemen krallarından on iki bin itibarlı kişi arasında Hz. Suleyman'a gitmek uzere yola cıkmış.
Hz. Suleyman her gun ve gecede onların yuruyuşlerine dair haber almak uzere bir cinni gondermeye başlamış. Belkis yaklaştığı zaman, Suleyman As., emri altındaki cinn ve insanları toplayıp: «Ey ileri gelenler, kendileri bana Musluman olarak gelmeden once hanginiz onun tahtını bana getirebilir?» diye sormuş.
Katade der ki: Belkis'ın gelmekte olduğu haberi Hz. Suleyman'a ulaştığında ki Belkis'ın bir tahtı olduğu ona anlatılmış ve taht onun cok hoşuna gitmişti. Bu taht altundan olup ayakları inci ve cevherden imiş, uzerinde saf ipekten bir ortu varmış. Bu tahtın uzerinde dokuz kilit bulunuyormuş. Hz. Suleyman onlar Musluman olduktan sonra bunu almayı kerih gormuş. Allah'ın peygamberi biliyormuş ki; onlar Musluman olduklarında, kanları ile beraber malları da haram olacaktır. Bunun uzerine «Ey ileri gelenler, kendileri bana Musluman olarak gelmezden once hanginiz onun tahtını bana getirebilir?» demiş. Ata el-Horasani, Suddi ve Zuheyr İbn Muhammed de «Onlar bana musluman olarak gelmezden once...» ayeti hakkında onların Musluman olmalarıyla mallarının haram olacağı acıklamasını getirmişlerdir.
Mucahid, «Cinnlerden bir ifrit dedi ki...» ayetindeki ifriti; guclu kuvvetli bir cinn ile tefsir eder. Şuayb el-Cubbai bu cinninin adının ….. (taramadan okunamadı) olduğunu soyler. Yezid İbn Ruman'dan rivayetle Muhammed ibn ishak ile Vehb ibn Munebbih de boyle soylemiştir. Ebu Salih onun, dağ gibi (iri) olduğunu soyler.
İbn Abbas, «Sen, yerinden kalkmadan onu sana getiririm.» ayetini: Sen, meclisinden kalkmazdan once, şeklinde acıklar. Mucahid ise: «Sen, oturduğun yerden kalkmazdan once» acıklamasını getirir. Suddi ve bir başkası ise şoyle diyor: Hz. Suleyman insanlar icin gunun başlangıcından guneşin zevaline kadar hukum, hasımlaşmalar ve yemek icin otururdu.
ibn Abbas, «Eminim ki buna gucum yeter.» ayetini şoyle acıklıyor: «Ben onu yuklenecek kadar guclu, ondaki cevherleri koruyacak emin birisiyim.»
Hz. Suleyman (a.s), “Ben bundan da acele olmasını istiyorum”, demişti. Buradan anlaşılıyor ki Allah'ın peygamberi Hz. Suleyman bu tahtın yanında hazır edilmesiyle Allah'ın kendisine bahşetmiş olduğu hukumdarlığın, kendisinden once kimseye verilmemiş, kendisinden sonra hic kimseye muyesser olmayacak, buyruğuna verilmiş ordunun buyukluğunu izhar etmek, Belkis ve kavmine karşı peygamberliğine bir delil edinmek istemişti. Zira onlar kendisinin yanına gelmezden once ulkesinden tahtını olduğu şekilde getirmek harikulade buyuk bir şeydir. Ayrıca Belkis bu tahtı kilitler, muhafızlarla emniyet altına almıştı.
Hz. Suleyman: Bundan daha da cabuk olmasını istiyorum, dediğinde «Nezdinde kitabdan bir ilim bulunan biri de dedi ki...» İbn Abbas bu kimsenin, Hz. Suleyman'ın katibi Asaf olduğunu soyler. Muhammed ibn İshak'ın Yezid İbn Ruman'dan rivayetine gore; bu, Asaf İbn Berhiya'dır. Sıddik birisi olup İsm-i A'zam'ı bilirmiş. Katade der ki: Mu'min bir insan olup, adı Asaf idi. Ebu Salih, Dahhak ve Katade de onun insanlardan olduğunu soylerken, Katade ayrıca onun İsrailoğullarından olduğu fazlalığını getirir. Mucahid, onun isminin Ustum olduğunu soyler. Kendisinden gelen rivayetlerden birinde Katade, onun adının, Beliha olduğunu soylemiştir. Zuheyr İbn Muhammed ise onun, Zunnur adında Enduluslu biri olduğunu soyluyor. Abdullah İbn Lehia, onun Hızır olduğunu sanmıştır. Ancak bu, gercekten garibdir (tuhaf bir haberdir, yani Hızır As. olamaz).
...
reddulmuhtar sitesinden alıntıdır
__________________