Hayata DÂir Denemeler - Ye'is icindeki umut

- Kubra neredesin kızım ?
- Buradayım anne...
- Şu bi alt mahalledeki bakkaldan bir ekmek al gel kızım

Kubra daha ondordundeydi yanlış hatırlamıyorsam. Biraz hayatın utangaclığı ile dolu bir mizacı vardı. Ondandır bu suskunluğu ama siz aldanmayın suskunluğuna icinde ne fırtınalar kopar bilemezsiniz. Tıpkı her birimizin icinde zaman zaman koptuğu gibi. Kimi zaman hayretler edilecek anlarımızda icimizdeki sesin mırıldanmasını bile duyamayız ama kimi zamanlarda da cok basit gibi gorunen mevzularda icimizdeki bir yankı kesilmeden yeni bir yankının oluştuğuna tanıklık ederiz.

Kubra actı evlerinin tahta kapısını. Bakmayın tahta dediğime sağ alt koşesi curumeye başlamış evin bazı pencerelerinde olduğu gibi hafiften soğuğu iceri alıyor. Hele ki menteşelerin gıcırtısı bize tiksindirici gelebilir ama onun icin artık hayatın bir melodisi olmuştu. Hava soğuk ama terlik giydi cunku dunki yağmurda su alan ayakkabılarının ici daha kurumamıştı. Ustune annesinin diktiği yeleğini giymişti biraz inceydi ama annesinin şefkati ile diktiği o yelek oyle bir ısıtıyordu ki sokağın diğer uclarından kabanları ile gecenlerin titremelerinden eser yoktu ...

Bizim bu sokaklar biraz renk yoksunu. Yeşile, maviye, şu hep bahsettikleri krem rengi boyanmış evler yok buralarda. Aslında bir zamanlar vardı belkide ama badanamı diyolardı bi kac senede bir yaptıkları şu boya işine onu yapamadıklarından evler hep griye calmıştı. Taş yollar ise hafif su birikintileri ile kendi tablosunu cizmişti. Şu adına televizyon dedikleri bi alet var hani. Orada tertemiz yollar ve rengarenk evler hatta cıvıl cıvıl insanlar goruyorum. Bunlar hangi dunyalar cok merak ediyorum.

Aslında ben evleri, yolları gectim biliyomusunuz ? O cıvıl cıvıl insanlarda olan şeyin zerresi buralara neden uğramamış. Komşumuz Gulnur abla halıyı sirkelerken suratı cok asıktı, Mehmet abi işe giderken yine sigara yakmıştı, şu her sabah balkonunun koşesine oturan yaşlı bi kadın vardı ben ona Hanife nine derim ama arkadaşlarım nedense cadı hanife diyorlar ona bu kadın niye boyle ki ? Nereye baksam bir umutsuzluk kokuyor. Ne eksik ki bu insanlarda ?

Aldım ekmeği. Ah annem ah yine bir dilim yiceksin kalkıcaksın dimi kahvaltıdan. Biliyorum bu ekmek anca bana ve iki kardeşime yetiyor. Gecenlerde anneme boyle bir umutsuzluk diyarında nasıl mutlu olabildiğini sormuştum. Bana ne dedi biliyormusunuz ? Bizi Allah'ın yarattığını ve O'nun kitabındaki guzel bir hediyeden bahsetti. Ne olursa olsun O'na inanan sıkıntılarında da mutluluklarında da O'ndan vazgecmeyenlerin bi yere girmesine izin vericekmiş. Ya neydi oranın ismi bak yine unuttum. Ama istediğin herşey olucakmış orda ve hep sevdiklerimizin yanında olucakmışız. Eee ne guzel işte dedim bende. Ama hala anlayamadım bu insanlar neden bu kadar mutsuz ve asık suratlı...

Geri gelirken Hanife ninenin bi tabloya bakıp kendi kendine konuştuğunu gordum. Unutmazsam anneme sorucam mutlaka. Bu ninenin hikayesi ne acaba ? Ayy nineye bakarken gormedim suyu yine ayağım ıslandı. O değilde annem elde yıkıyor bunları ona canım sıkılıyor. Neyse geldim sonunda eve, sofranın bezini seren annemi gorunce hatırladım bak " cennet " ti orasının ismi sabredenler girecekmiş.

- Anne bende cennete gireceğim dimi ?
- Tabiki kızım nerden cıktı şimdi ?
- Hiiic aklıma geldi sadece ...

Tiamath

__________________