Evrenin her noktası Allah’ın yaratma sanatının benzersiz tecellileriyle doludur. Gozumuzu cevirdiğimiz her yer Allah’ın sonsuz gucunu ve buyukluğunu yansıtmaktadır. Yeryuzundeki tum hassas yapı ve dengeler ve Dunya’yı kuşatan sayısız fiziksel ve kozmik kanun; Samanyolu Galaksisi, Guneş Sistemi, Guneş'in yaydığı ışık, evrenin genişleme hızı, suyun akışkanlık değeri, Dunya'nın Samanyolu Galaksisi'ndeki konumu, Ay'ın Dunya'ya olan uzaklığı, atmosferdeki gazların oranı ve bunlar gibi sayısız fiziksel değer ve tum bunların yanında denizler, okyanuslar, dağlar, kelebekler, sincaplar, geyikler, kaplanlar, kediler ve saymakla bitiremeyeceğiz diğer tum varlıklar ustun ve yuce olan Rabbimiz Allah’ın varlığını apacık bir şekilde gozler onune sermektedir.

İnsan, kainattaki hangi duzeni ya da etrafındaki hangi canlıyı incelerse incelesin, bu yapıda ya da canlıda olağanustu bir aklın delillerini gorur. Kucucuk bir boceğin ya da denizin karanlıklarındaki bir balığın vucudunda dahi muhteşem bir yaratılışa dair sayısız detay bulunmaktadır.

Evrenin her noktasına hakim olan bu buyuk akıl, elbette ki her şeye hakim olan ustun bir Yaratıcımız'ın, yani Allah'ın varlığının ispatıdır. Allah, tum canlıları olağanustu ozelliklerle yaratmış ve boylelikle insanoğluna Kendi varlığının ve gucunun apacık delillerini gostermiştir. Bu gerceği gorebilmek icin, mutlaka biyokimya laboratuvarlarının ya da jeolojik kazıların sonuclarına da ihtiyac yoktur. Nitekim Allah’ın varlığı kucuk bir cocuğun dahi rahatlıkla anlayabileceği kadar apacıktır. Gokyuzunun, dağların, yıldızların, bitkilerin, tohumların, hayvanların ve etrafındaki sayısız varlığın yaratılışı uzerinde kısa bir sure duşunen insan Allah'ın yaratma sanatını muşahade edecek, boylece kendisini ve tum evreni yoktan yaratan Rabbimiz'i tanıyıp O’na yonelecektir.
Allah’ın varlığı her yeri kuşatmıştır

İnsanlardan bazıları kendilerini, maddeyi, cevrelerinde gordukleri dunyayı mutlak varlık zannederler. Allah'ı ise (Allah'ı tenzih ederiz) bu mutlak maddeyi saran bir hayal gibi duşunurler. Veya, Allah'ı gozleri ile goremedikleri icin, "herhalde Allah bizim goremeyeceğimiz bir yerde, uzayın veya goklerin uzak bir yerinde bulunuyor" derler. (Allah'ı tenzih ederiz) Bunların hepsi buyuk bir yanılgıdır.

Cunku Allah, sadece goklerde değil her yerdedir. Allah, tek mutlak varlık olarak, tum kainatı, tum insanları, yerleri, gokleri, her yeri sarıp kuşatmıştır ve Allah tum evrende tecelli etmektedir. Hadislerde rivayet edildiğine gore, Peygamberimiz (sav), Allah'ın gokte olduğunu soyleyen bir şahsa doğru soylediğini bildirmiştir. Ancak bu rivayet, Allah'ın heryerde olduğu gerceğiyle hicbir şekilde celişmemektedir. Zira, dunyanın sizin bulunduğunuz noktasındaki bir kişi ellerini goğe kaldırarak Allah'a dua etse ve Allah'ın gokte olduğunu duşunse, Guney Kutbu'nda bir başka insan da aynı şekilde Allah'a yonelse, Kuzey Kutbu'nda bir insan ellerini goğe kaldırsa, Japonya'daki bir insan, Amerika'daki bir insan, Ekvator'daki bir insan da aynı şekilde ellerini goğe kaldırarak Allah'a yonelse, bu durumda herhangi bir sabit yonden soz etmek mumkun değildir. Aynı şekilde evrenin ve uzayın farklı noktalarındaki cinler, melekler, şeytanlar da goğe doğru dua etse herhangi bir sabit gokten veya yonden soz etmek mumkun olmayacak, tum evreni kaplayan bir durum olacaktır.
Şunu da unutmamak gerekir ki, Allah zamandan ve mekandan munezzehtir. Allah'ın Zatı başkadır. Allah'ın tecellileri ise her yerdedir. Bir kişi bir odaya girse burada Allah yok derse, Allah'ı inkar etmiş olur. Allah'ın tecellileri o oda da dahil her yerdedir. Siz her nereye donerseniz, Allah'ın tecellisi oradadır. Allah'ın her yeri sarıp kuşattığı, bize şah damarımızdan yakın olduğu, her nereye donersek Allah'ın yuzunu goreceğimiz bircok Kuran ayeti ile bildirilmiştir. Orneğin Allah, Bakara Suresi'nin 255. ayetinde "... O'nun kursusu, butun gokleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır...." diye bildirmektedir. Hud Suresinin 92. ayetinde ise, "... Şuphesiz benim Rabbim, yapmakta olduklarınızı sarıp-kuşatandır." denilerek, Allah'ın insanları da yaptıklarını da kuşattığı bildirilmektedir.

Kuran'da da bildirilen gercek acıktır: Allah sadece goklerde değildir. Allah, her yeri sarıp kuşatandır. Bu bilgi bize Kuran aracılığı ile verilmektedir. Maddenin ardındaki sır ile ilgili gerceğin anlatılması ise, bu ayetlerin insanlar tarafından daha iyi anlaşılmasına ve kavranmasına vesile olacaktır. Maddenin mutlak varlık olmadığını anlayan insanlar Allah'ın her an her yerde olduğunu, her an kendilerini gorduğunu ve işittiğini, her şeye şahit olduğunu ve kendilerine şah damarlarından daha yakın olduğunu, her dua edenin duasını işittiğini butun acıklığı ile anlayacaklardır.
Herşeyi Allah yaratır, kişinin bunu unutmaması icin surekli zihin kontrolu yapması gerekir.
Bilim Allah’ın varlığını ispatlıyor

Evreni ve icindeki tum varlıkları incelemenin ve Allah'ın yaratma sanatını keşfederek insanlığa acıklamanın yolu "bilim"dir. Dolayısıyla din, bilimi Allah'ın yaratışındaki detaylara ulaşmada bir yol olarak benimser ve bu nedenle bilimi teşvik eder.

Din, bilimsel araştırmaları teşvik ettiği gibi, dinin bildirdiği gerceklere gore yonlendirilen bilimsel araştırmalar da cok hızlı ve kesin sonuclar getirir. Cunku din, evrenin ve canlılığın nasıl var oldukları sorusuna en doğru ve en kesin cevabı veren tek kaynaktır. Dolayısıyla doğru bir noktadan başlanarak yapılan araştırmalar, evrenin ve canlılığın var oluşuna ait sırları en kısa surede, en az emek ve enerji harcayarak acığa cıkaracaktır. 20. yuzyılın en buyuk bilim adamlarından biri olarak kabul edilen Albert Einstein'ın da soylediği gibi "dinsiz bilim topaldır", yani dinin yol gostermediği bilim ilerleme gosteremez, kesin sonuclara ulaşması cok zaman alır ve hatta coğu zaman sonuc alınması mumkun olmaz. Bilim ancak Allah'ın sonsuz kudretini, evrendeki yaratılış delillerini araştırma amacını benimser ve bu amac doğrultusunda calışırsa doğru sonuclara ulaşabilir. Rotası doğru cizilirse, yani doğru yonlendirilirse bilimin gercek amacına en kısa surede ulaşması sağlanabilir.

Allah insanları, gokyuzu, yağmur, bitkiler, hayvanlar, doğum, coğrafi ozellikler gibi konularda araştırma ve inceleme yapmaya cağırmaktadır. Allah'ın insanları, uzerinde duşunmeye cağırdığı konulardan bazıları ayetlerde şoyle bildirilmektedir:

Uzerlerindeki goğe bakmıyorlar mı? Biz, onu nasıl bina ettik ve onu nasıl susledik? Onun hicbir catlağı yok. Yeri de (nasıl) doşeyip-yaydık? Onda sarsılmaz dağlar bıraktık ve onda 'goz alıcı ve ic acıcı' her ciftten (nice bitkiler) bitirdik. (Bunlar,) 'İcten Allah'a yonelen' her kul icin 'hikmetle bakan bir ic goz' ve bir zikirdir. Ve gokten mubarek (bereket ve rahmet yuklu) su indirdik; boylece onunla bahceler ve bicilecek taneler bitirdik. Ve birbiri ustune dizilmiş tomurcuk yuklu yuksek hurma ağacları da. (Kaf Suresi, 6-10)

O, biri diğeriyle 'tam bir uyum' (mutabakat) icinde yedi gok yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hicbir 'celişki ve uygunsuzluk' (tefavut) goremezsin. İşte gozu(nu) cevirip-gezdir; herhangi bir catlaklık (bozukluk ve carpıklık) goruyor musun? (Mulk Suresi, 3)

İnsan bir baksın, hangi şeyden yaratıldı? (Tarık Suresi, 5)

Bakmıyorlar mı o deveye; nasıl yaratıldı? Goğe, nasıl yukseltildi? Dağlara; nasıl oturtulup-kuruldu? Yere; nasıl yayılıp-doşendi? (Gaşiye Suresi, 17-20)

Bilimsel araştırmalar sonucunda elde edilen bilgiler insanlara yaratılışın sırlarını, Allah'ın sonsuz ilmini, aklını ve gucunu tanıtmaktadır. Ve tarih boyunca insanlığa buyuk hizmetler veren bilim adamlarının onemli bir bolumunun Allah'a inanan dindar kimseler olmasının nedeni de budur; bilimin Allah'ın kudretini takdir edebilmenin bir yolu olması...

__________________