Putperestlik (Muşriklik), Puta Tapıcılık, Putperestliğin Anlamı, Cağımızda Putperestlik, Paganizm ve İslam
Kuran-ı Kerim’i mealden baştan sona okuyan bir kişi, peygamberlerin genellikle putperestlerle (muşriklerle: Allah’a ortak koşanlarla) mucadele ettiğine tanık olacaktır. Halkın yeni bir peygamberle hidayete geldikten sonra kısa bir zamanda tekrar putperestliğe yoneldiğini anlayacaktır.
Putperestliği insan icin bu derece cazip kılan unsur nedir? Daha doğrusu insanlar, Allah’ın (c.c.) ve peygamberlerin (a.s.) gosterdiği hak yolu kısa zamanda unutarak veya hice sayarak doğalarındaki hangi gucle veya durtu ile putperestliğe hemen donebiliyorlar? HÂlbuki Allah (c.c.) ve peygamberleri putperestlikten sakındırmak icin muhakkak ki insanları ahret gunu ve cehennemle korkutmuştur. Ayrıca insanları hak yola girdiklerinde cennetle mujdelemişlerdir. Ama yine de insanlar kısa zaman sonra tekrar putperestliğe yonelmişlerdir. Bu yuzden, yani insanları putperestlikten men icin, her bin yılda bir resul gelmiş (toplam 313 resul), bu resuller arsında da 124 bin (başka bir rivayette 224 bin) nebi gonderilmiştir.
Kuran-ı Kerim’deki surelerin buyuk ekseriyetinin konusu, putperestlerle mucadeledir. Gerci Medine’de inen surelerde bu mucadele alanına Yahudiler ve munafıklar da girer. Ama oran olarak putperestlerle mucadele daha buyuktur. Bu durum aynı zamanda bu ummetin gelecekte kimlerle daha cok mucadele icerisinde olacağına da işaret etmektedir. Hıristiyanlardaki sapkın inanışa Kuran-ı Kerim değinse de onlarla pek mucadele etmemekte, hatta bir ayette inananlara en yakın olarak Hıristiyanlar gosterilmektedir: ‘İnsanların muminlere duşmanlık bakımından en şiddetlisini, her halde Yahudilerle muşrikleri (putperestleri) bulacaksın. Muminlere sevgice en yakınlarını da herhalde ‘Biz Hıristiyanlarız.’ diyenleri bulacaksın. Cunku bunların icinde Âlim keşişler ve dunyadan yuz cevirmiş rahipler vardır. Bunlar kibirlenmezler.’
Tarih boyunca insanlığın putperestliğe olan yoğun eğilimini anlayabilmemiz icin kendimizi onların yerine koymak gerekir. Putperestliğin temelleri insanın nefsindedir. Nefis kendisine tapmayı, tapılmasını cok sever. Kendine tapma ve tapılma ile anlatmak istediğimiz şey, narsist eğilimlerdir: ‘Ovunme, yucelme, buyuk gorunme, herkesi etkisi altına alma, hakkında soz edilme isteği vs.’ Put, tıpkı bir ayna gibi işlev gorur. Aynaya bakan kişi, dikkatini kendinde yoğunlaştırır. Aynaya bakma narsizmin pratiğidir. Kendi guzelliğine bakan, onunla ilgilenen kişi icin başkaları bir hictir. Olse de umurunda olmaz. Putlar da bir ayna gibi insanların enerjilerini kendilerinde toplanmalarını sağlamışlardır. Bu nefsin cok hoşuna gitmiştir. Cunku nefis yaratılış itibari ile cimri ve bencildir. Egoisttir. O her şeyden once kendisini sever ve kendisine Âşıktır. Put, aynanın gelen ışığı tekrar kaynağına yansıtması gibi kişinin butun enerjisini tekrar kişiye yansıtmakta ve boylece cevreye dağılmasını onlemektedir. Bundan putperest buyuk bir doyum almaktadır.
Peygamberlerin getirdiği ‘LÂ-ilÂhe illallah (Allah’tan başka ilah yoktur.)’ davası ise, toplumsal eşitlik ve kardeşlik duygusu uzerine kuruludur. Kişi, zumre, ırk ustunluklerini kırmıştır. Allah’ın (c.c.) kendisinden başka ilah kabul etmemesi, her insanı birbiri ile kardeş yapmakta, kişiyi aynı hukuka ve eşit haklara uymaya zorunlu kılmaktadır. Cunku tek ilah, bir babanın evlatları arasında ayrım yapamaması gibi bir toplumsal sonuc ortaya cıkarmaktadır. Allah’ın (c.c.) dinine, yani peygamberimizin (s.a.s) getirdiği inanca once kolelerin, etnik kokeni itibari ile kucuk gorulen insanların, yoksulların hemen iman etmeleri de bu gercekliğe dayanır. Cunku onlar yaşadıkları toplumdan ilgili toplumsal kimlikleri nedeni ile zulum ve eziyet goruyorlardı. Toplumun inancında Allah bir olduğunda hukuku da insanları temel eşit haklara aynı oranda sahip kılmaktadır. Allah’ın dinine ve peygamberlerine karşı cıkanlar ise, putlar aracılığı ile gelen ayrımcılıktan yararlanan kesimdi. Bunları elden cıkarmak işlerine gelmezdi. Onlar mevcut zulum ve somuru duzeninin devam etmesi icin Allah’ın diniyle ve peygamberiyle bilerek savaşıyorlardı.
Putperest narsist (kendisini beğenen, kendisine Âşık) iken, bir Musluman toplumsaldır. Musluman guneş gibidir. Enerjisini, nimetleri insanlara yararlı olmak icin kullanır. Etrafa yayar.
Putperestlerin bir ozelliği de Allah’ın varlığını inkÂr etmemeleridir. “Yemin olsun ki o putperestlere (Mekkeli Muşriklere) kendilerinin kimin yarattığını sorsan mutlaka ‘Allah’ diyeceklerdir. Oyle ise nasıl oluyor da donuyorlar? (Ez-Zuhruf suresi, 87).”, “(Putperestlere hitaben) De ki: ‘Size gokten ve yerden kim rızık veriyor? Yahut kulaklara ve gozlere kim malik bulunuyor? Oluden diriyi, diriden oluyu kim cıkarıyor?’ Hemen, ‘Allah’ diyeceklerdir. Sen de ki: ‘O halde sakınmaz mısınız?’ (Yunus suresi,31)”. Putperestler Allah’ın varlığı, yokluğu konusunda peygamberimizle (s.a.s) tartışmıyorlardı. Onlar Allah’ın varlığına inandıkları gibi, Allah’ın rızık verici sıfatını da inkÂr etmiyorlardı. Ayrıca canlılara hayat verenin de onları oldurenin de Allah olduğuna inanıyorlardı. Mekkeli putperestler, Allah’ın (c.c.) peygamberler (a.s.) aracılığı ile bir din ve kitap yollaması nedeniyle rahatsız idiler ve dolayısıyla insanların eşit ve tek bir hukuka uymaları onların işlerine gelmemekteydi. Cunku onlar soyları sopları ile gurur duyan, kendileri dışında başkalarını kucuk goren şımarık bir kavimdi. Putları onlara bu narsist doyumu sağladığı icin onlardan kopamıyorlardı. Putlarına bağlılıklarını inatla surduruyorlardı. Bazıları peygamberimizin (s.a.s) yalan soylemediğini bildikleri halde yani bile bile kibirlerinden dolayı bu dini kabul etmek istemiyorlardı.
Şeytanların gucu sadece vesvesedir. Onlar bilincaltımıza aynı cumleleri tekrar yolu ile (yani vesveselerle) ceşitli telkinlerde bulunurlar. Seslerini duymayız ama bilincaltımız ilgili cumleleri sanki kendi duşuncelerimiz gibi algılar. Bu vesveselerde insanların putlara karşı olan zaaflarını cok iyi kullanırlar. Aslında onlar kimin ne gunahı işleyip işlemeyeceğini cok iyi bilirler. Bu acıdan yanlarında her insanın bir raporu bulunur. Nabza gore şerbet verirler. Nefis bir gunaha eğilim duyuyorsa onu sonuna kadar kullanırlar. Nefsin eğilim duymadığı gunahta vesvese hususunda ısrarcı olmazlar. Hep nefsin golgesinde hareket ederler. Onun icin insanlar vesveselerin pek farkına varmazlar. Kendi duşunceleri olduğunu sanırlar. İnsanın putlara karşı olan eğilimindeki narsist karakterini cok iyi bildiklerinden buna uygun propagandaları insanlara vesvese yolu ile surekli yinelerler. Şeytanlar putperestlere daima şu telkinde bulunmuştur: ‘Allah’a yakın ve seckin birisi olmak icin kendine bir put edin.’ Bu cumle her insanın nefsini okşayan bir anlama ve vizyona sahiptir. Tarih boyunca insanları birer put edinmesi icin harekete gecirmiştir.
Putperestler, putlarının kendilerini Allah’a yaklaştırdıklarına inanmaktaydılar. Allah evreni ve icerisindekileri yaratmıştır ama sadece putlar gercek anlamıyla Allah’la iletişime gecer gibi bir duşunce, şeytanların telkiniyle onlara kabul ettirilmişti. İnsanlar gunah işlerler. Putlar hic gunah işlemedikleri icin Allah (c.c.) onların dualarını kabul eder, diye duşunmekteydiler. Bu duşunce ile bir putperest her turlu sucu ve gunahı kolayca işlerken putuna karşı olan nazik tavrı ve gonul almaları ile bunun affedileceğini sanmaktaydı. Elbette putlar gunah işlemediği gibi iyilik de yapamazlar. Cunku cansızdırlar. Boylece insanların putlar sayesinde Allah’a (c.c.) yaklaşabileceğine inanmaktaydılar. Onun icin Mekke’deki putperestler kutsal olarak bildikleri KÂbe’nin icerisini şoyle bir niyetle putlarla doldurmuşlardır: ‘Biz onlara sadece bizi Allah’a daha cok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz (Zumer suresi, 3).’
Putların bazılarının isimleri gercekten de başlangıcta Allah’ın (c.c.) veli kullarına dayanıyordu. Hak din sağlamken insanlar o veli kulların isimleri ile Allah’a (c.c.) tevessulde bulunuyorlardı. Orneğin şoyle dua ediyorlardı: “Allah’ım senin indinde onemli bir kul olan şu zatın yuzu suyu hurmetine şu hacetimi, şu duamı kabul buyur.” Dikkat edilirse tevessulde dua, istek Allah’a (c.c.) yapılmaktadır. Veli kul duanın yapılmasında sadece bir vesile rolu oynamaktadır. Hak dinler batıl duruma donuştuklerinde kendilerine tevessulde bulunulan bu veli kulların isimleri putlara verildi. Artık Allah’a (c.c.) dua, istek yerine bu putlara dualar ve istekler yoneltildi. Veli kullarla Allah’a (c.c.) tevessulde bulunma gibi cok guzel bir dua bicimi, batıl duruma donuştu. Boylece putlar ilahlık makamına yukseltilmiş olundu. Putlarla Allah’a (c.c.) şirk koşuldu.
Bu durumda cağımızda bazı Muslumanlar, duada veli kullara tevessulde bulunma putperestliğe ve Allah’a (c.c.) şirk koşmaya zemin hazırlıyor, diyerek duaların kabulunde cok onemli bir rolu olan tevessule olumsuz bir tavır almaktadırlar. HÂlbuki ehl-i sunnet itikadında tevessulun ayet ve hadislerle dinde yeri sabittir. Bu konuda ehl-i sunnet Âlimleri arasında bir tartışma soz konusu değildir. Vahhabilik gibi 18. yuzyılda ortaya cıkan bir kısım itikadi cereyanların etkisi ile tevessule itiraz bugunlerde coğalmıştır. Oysa onların bu itirazlarındaki yanlışlık gayet acıktır. Bir insanın, bıcakla adam da olduruluyor, diyerek bıcağı gunluk yaşamında kullanmaması en carpıcı ornek olarak duşunulebilir. HÂlbuki yemeğin pek cok malzemesi bu sayede doğranır. Bıcaksız bir mutfak duşunulemez. Onu yaşamdan uzaklaştırmak ac kalmakla ozdeştir. Dua da ancak veli kulların yuzu suyu hurmetine Allah (c.c.) katına yukselir. Kabul gorur. Onların duaları olmasaydı kıyamet coktan kopardı.
Kuşkusuz Allah (c.c.) kuluna şah damarından daha yakındır. Kul dua ettiğinde Allah (c.c.) duasına icabet eder. Ama insan Allah’tan (c.c.) cok uzaktır. Her zaman her ceşit duanın kabul olunması icin gereken şartları uzerinde taşımıyor olabilir. Boyle durumlarda iken Allah’ın (c.c.) veli kulları ile Allah’a (c.c.) tevessulde bulunulması yerinde bir davranıştır. Veli olmuş de olabilir, diri de, tevessulde bu hic fark etmez. Zaten dinin de, hususiyle ehl-i sunnet itikadının da bunu onayladığını yukarıda belirtmiştik.
Yine de bazılarının kafalarında sonucta put da veli de ‘birer aracı’ konumuna geliyor, diye bir duşunce vesveseye zemin olabilir. Put Allah’la hicbir ilgisi olmayan, taştan veya başka nesnelerden yapılan cansız bir nesnedir. Velinin ismi ile uzaktan bir ilgisi olsa da bu unutulmuştur. Şayet unutulmasaydı, ilahi dinlerden hic birisinin izin vermediği putu yapılmazdı. Ama veli zat Allah’tan (c.c.) nur sahibidir. Yaşantısı ile Allah resulunden (s.a.s) buyuk izler taşır. Onu hatırlatır. Boyle bir insan canlı olmanın yanında gercekten de Allah indinde de ozel bir yere sahiptir. Hacetini putuna bildirip ondan medet uman kişi, yaşamında narsist karakterini muhafaza ederken hatta daha da pekiştirirken veliye tevessulde bulunan kişi ise, nefsini ezmekte ve dualarının kabul olması icin yaşamını İslami acıdan gozden gecirmekte, Allahın emir ve yasakları hususunda tovbe etme gibi buyuk nimetlere nail olmaktadır. Kısacası putlar insanları azdırırken veli zatlar insanları ıslah etmektedirler. Bu acıdan sapla samanı, arpa ile buğdayı birbiri ile karşılaştırmak, ancak cehaletle acıklanabilir. Putlar insanları her turlu kotuluğe ve zulme suruklerken veli zatlar insanları kendilerine benzetip hayra ve faziletlere sevk ederler.
HÂlbuki put edinen kişi, Allah’a (c.c.) değil kendine yakın olmaktadır. Putuna gosterdiği saygı ve tazim aslında nefsinedir. Cunku put kendisine aittir. Hele bu put eşi, cocukları ve akrabaları tarafından kabul gorduyse narsizmi daha da bir şişer. O putuna ceşitli faziletler ve yucelikler duzmeye başlar. Cunku başına gelen her hayrı ve iyiliği putundan bilir. Putunu kabilesini temsil eden bir konuma getirme her yiğidin gonlunden gecer. Kabile, bir savaşta yenilgiyle, bulaşıcı bir hastalıkla veya bir afatla… karşılaştığında once bu konuda putlarını suclarlar ve hemen yeni bir put edinirler. Eski putu atarlar veya parcalarlar. Bu yeni putun reklamı genellikle daha once kabile uyelerinin bazılarınca yapılmıştır. Kişinin putuyla yaptığı konuşmalar, kendisine pek anlamlı gorunur. Bu durum, oyuncağı ile konuşan bir cocuk gibi putpereste buyuk bir doyum sağlar. Cunku kendi kendine konuşma bir terapidir, insanın psikolojik sıkıntılarından boşalmasını sağlar. Onun icin kabile putu dışında her evde mutlaka bir put veya ceşitli putlar eksik olmazdı. Seyahatlerde yenilen şeylerden put yapılıp da acıkınca onların yenilmesi de sahabelerden intikal eden hadislerde gecmektedir.
İslam dininde kitabı olan dinlere (Hıristiyanlık, Yahudilik) saygı gosterilmiştir. Onların dinlerini rahatca yaşamaları temin edilmiştir. Ama Mekke fethedilince Allah (c.c.), putperestlerin ya İslam dinine girmelerini ya da onlarla savaşılmasını emretmiştir. Kısacası putperestlik hoşgoru ile karşılanmamıştır. Bunun en başlıca nedeni putperestliğin bir hukuka bağlı olmayışıdır. Bir putperest işlediği her sucu meşru gorebilir. Cunku bu suclarla putunu memnun etme duşuncesi her zaman rahatlıkla kurulabilir. Bu manevi bağlantı onu kendince temize cıkarmaya yetecektir. Bu durum da insanlıkla bağdaşmayacak ceşitli sorunlar ortaya cıkaracaktır. Bu sayede putperest kişinin vicdan rahatsızlığı duymasına bile gerek kalmayacaktır.
Putperest kendi hukukunu kendisi oluşturur. Bu hukuk, toplumsal değil bireyseldir. Son derece narsist bir karakter arz eder. Putuyla yaptığı narsist nitelikteki ozel sohbetler, onun hukukunu meydana getirir. Nefis butun kotulukleri barındırdığından putperestlik bunların gun yuzune cıkarılması icin zemin hazırlar. Putperest toplumlarda her turlu ahlaksızlık, kotuluk, zulum bu yuzden diğer toplumlara gore daha fazla olmuştur. Peygamberimiz (s.a.s) peygamberlikle gorevlendirilmeden once Mekke toplumu putperestlik yuzunden icler acısı bir tablo ciziyordu. Orada guclu olan insanlar, zayıflara her turlu zulmu reva goruyorlardı. Zulme uğrayan kişilerin başvuracağı bir mahkeme bile yoktu.
Allah (c.c.) peygamberlerine (a.s.) sadece tek ilah olduğunu bildirmemiş, herkesi indirdiği kitaptaki hukumlerde eşit tutmuştur. Bu sayede zengin fakir, koylu şehirli, farklı etnik kokenden gelen insanlar, herkes aynı hukuka tabi olmuşlardır.
Bugun putperestlik tarihe karışmıştır. İnsanlar acıkca bir puta tapmıyorlar. İlah olarak sadece Allah’a (c.c.) inanıyorlar. Peygamberimizin (s.a.s) hadis-i şeriflerinde belirttiği uzere şeytanlar, insanların putperestliğe donmesi konusunda artık umutlarını kaybetmişlerdir.
Nefis putperestlikle doyuma ulaştırdığı narsist eğilimlerini artık meşru yollara kanalize etmiştir. Yine de imtihan dunyasında Allah’a (c.c.) şirk koşma konusuna dikkat etmemiz gerekir. Zira bu ummet şirkle imtihan edilmeyecek olsaydı onca Kuran-ı Kerim ayeti putperestleri (muşrikleri) konu almazdı.
Cağımızda narsist eğilimlerin yoğunlaştığı ve kardeşliğin zedelendiği en buyuk olgu, ırkcılıktır. Ahalisi Musluman olan ulke halkları en cok bu konuda imtihan edilmektedir. Yuce Allah (c.c.) bu konuda şoyle buyurmaktadır: ‘Ey insanlar, doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Birbirinizle tanışmanız icin sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız O’ndan en cok korkanınızdır. Şuphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.’ (Hucurat suresi, 13)’ Allah bizleri, evlatlarımızı bu buyuk imtihandan ve fitneden korusun. Âmin.
Yine cağımızda narsist eğilimlerin yoğunlaştığı ve kardeşliğin zedelendiği diğer bir husus da paraya olan aşırı duşkunluktur. Eski cağların putperesti putlarına ilahi bir anlam yuklese de o da aslında bunlardan buyuk bir kuşku duyuyordu. Putların konuşmaktan bile aciz olduğunu biliyordu. Ama modern cağın insanı paranın gucunu gormekte ve bizzat yaşamaktadır. O yuzden her şeyin parayla donduğune inanmaktadır. Onun her kapıyı acacağını duşunmektedir. Bu nedenle para, ahalisi Musluman olan yerlerde buyuk bir imtihan konusu olmaktadır. Maalesef insanların coğu zekÂt vermemek icin ceşitli carelere başvurdukları gibi acıkca Kuran-ı Kerim’in bu emrini de uygulamamaktadırlar. Muslumanların sadaka ve zekÂtlarını toplayıp bunları ihtiyac sahiplerine veren yardım kurumları toplumumuzda buyuk bir boşluğu doldurmuşlardır. Yardım işlerinin kurumlar aracılığı ile yapılması hem yardım veren hem de alan icin buyuk kolaylıklar ve faziletler icerir. Cıkarılan kanunla bankaların arada komisyon almaması ise kucuk olcekteki yardımseverler lehine buyuk kolaylıklar sağlamıştır. Bu guzel adımların yaygınlaşması, Muslumanları zekÂtlarını ve sadakalarını vermeye teşvik edecektir.
Maalesef Muslumanların coğu faize bulaşmakta bir beis gormemekte, onu bir ticaret işi gibi duşunmektedirler. Kafalarınca meşrulaştırmaktadırlar. Oysa faiz insanın ebedi hayatını ağır bir ceza ile gecirmesine neden olabilecek buyuk gunahlardandır.
Borc vermeyi Allah (c.c.) kendi uzerine aldığı ve teşvik ettiği halde Muslumanlar bu konuda bir turlu kurumsallaşamamışlardır. Bu guzel hayır, ne yazık ki, tarih boyunca hep ferdi boyutta kalmıştır. Kar amaclı acılan İslami bankalar şimdiki halleri ile bunu karşılamaktan cok uzaktırlar. Allah (c.c.) boyle bir hayrı uzerine aldığına ve dolayısıyla rızasına işaret ettiğine gore bu vakıf yolu ile yapılmalıydı. Bu işte Allah rızası temel alınmalıydı. Sistem bir ibadet temelinde oluşturulmalıydı. Şu anda Muslumanlar arasındaki yardımlaşma ve dayanışma kopma noktasına gelmiştir. Para bir put gibi Muslumanları birbirinden ayırmıştır. HÂlbuki para bir nimettir. İnananları birleştiren ve kaynaştıran bir bağ olmalıdır. Allah (c.c.) bizleri para ile fitneye duşurmesin. Âmin.
‘Şuphesiz Allah, muminlerden canlarını ve mallarını kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır (Tevbe suresi, 111).’ Bu ayet Muslumanları butun varlıkları ile İslam dinine hizmet etmeye cağırmaktadır.
Allah putperestliği (muşrikliği) dosdoğru algılayıp ona duşmemeyi ihsan eylesin. Bizlerin Musluman olarak yaşamamızı ve Musluman olarak olmemizi nasip eylesin. Âmin.
Muhsin İyi
__________________
Putperestlik (Muşriklik), Puta Tapıcılık, Putperestliğin Anlamı, Cağımızda Putperest
Dini Bilgiler0 Mesaj
●14 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Putperestlik (Muşriklik), Puta Tapıcılık, Putperestliğin Anlamı, Cağımızda Putperest