
Duşunme yeteneği insana kısa dunya hayatında verilen en buyuk nimetlerden biridir. Cunku insan, ancak derin duşunerek Allah'ın sonsuz gucunun, kainattaki kusursuz sanatının farkına varır. Duşunen bir insan dunya uzerindeki her ayrıntının pek cok hikmetle yaratıldığını, olumun yakın olduğunu ve dunya hayatında yerine getirmesi gereken bazı sorumlulukları olduğunu kavrar. Kuran'da pek cok ayette ancak duşunen insanların oğut alabileceği, Allah'ın varlığının delillerini ancak onların gorebileceği bildirilmiştir. Nitekim Kuran'ın indiriliş amacı "(Bu Kur'an,) Ayetlerini, iyiden iyiye duşunsunler ve temiz akıl sahipleri oğut alsınlar diye sana indirdiğimiz mubarek bir kitaptır." (Sad Suresi, 29) ayetinde haber verildiği gibi, insanların iyice duşunmeleridir.
Ancak insanların buyuk bir bolumu duşunmeyi bir zorluk olarak gorur. Hatta bu insanlar, duşunmenin hayatlarına ve kurulu duzenlerine zarar vereceğine inanırlar. Bu anlayışa gore "zararların en onemlisi" insana dunya hayatlarındaki sorumluluklarını hatırlatmak, icinde bulundukları gaflet halinden onları cıkarmaktır. Cunku duşunmemek insanı zihnin tamamen boşaltıldığı bir ceşit uykunun icine surukler. Bu uyku adeta bir buyu gibi kişiye tum sorumluluklarını, kendisinin nicin var olduğunu, hayattaki amacını, bir gun oleceği gerceğini unutturur. Bu uykunun başka bir turu ise dunya hayatının gunluk ve rutin işlerine kendini kaptırmaktır. Belki bu insanlar gun icinde pek cok şey duşunuyor, karar veriyor ya da cozumler uretiyor gibi gozukebilirler; ama gercekte duşundukleri şeyler gunluk koşuşturmacanın ayrıntılarından başka birşey değildir. Bu duşuncelerin hicbiri insanın yaratılış amacı, dunya hayatının gelip gecici olduğu ve her canlının bir gun gelip toprak olacağı ile ilgili değildir. Ezberlenmiş, oğretilmiş, kalıplaşmış, alışılmış hareketler, konuşmalar ve tavırlar insanların tum hayatını o kadar kaplar ki, kendileri icin hayati oneme sahip gercekler uzerinde duşunmeye gerek dahi duymazlar.
Ancak bu buyuk bir hatadır, cunku dunya uzerindeki herşey bir amac uzerine var edilmiştir. Allah kainattaki her ayrıntıyı insanların uzerinde duşunmeleri icin yaratmıştır. Nitekim Allah Kuran'da, "olumu ve hayatı kimin daha guzel davranışta bulunacağını denemek icin" (Mulk Suresi, 2) yarattığını bildirmiştir. İnsan kısa dunya hayatı boyunca tum yapıp ettikleriyle denenmektedir. Kendisini yaratan ve olumunden sonra tekrar diriltip, hesaba cekecek olan Allah'a karşı buyuk bir sorumluluğu vardır. Kuran'ı okumak, dinlemek, ayetler uzerinde duşunmek ve anlayıp uygulamak da iman eden bir kişinin en başta gelen sorumluluklarından biridir. Allah bu gerceğe, "Onlar, yine de o sozu (Kur'an'ı) gereği gibi duşunmediler mi, yoksa onlara, gecmişteki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi?" (Muminun Suresi, 68) ayetiyle dikkat cekmiştir.
Duşunen kişi, kainattaki bu kadar ince nizamın ve kusursuz tasarım orneklerinin tesadufen meydana gelemeyeceğine, var olan herşeyin bir Yaratıcı'sı olduğuna kanaat getirecektir. Cevresindeki yaratılış mucizelerini derin derin duşundukce Allah'ın varlığının delillerini, O'nun yarattığı detaylardaki hikmetleri gorerek Allah'a teslim olacak ve sadece O'nun rızasını kazanmak icin yaşayacaktır. Bu gerceğin farkında olan şeytan insanların gaflet icinde bir hayat surmelerini, Allah'ın ayetlerinden uzak durmalarını, bunun icin de duşunmemelerini ister. Allah şeytanın bu hedefini şu şekilde bildirir:
Dedi ki: "... onlar(ı insanları saptırmak) icin mutlaka senin dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım. Sonra muhakkak onlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım..." (A'raf Suresi, 16-17)
Şeytan bu nihai hedefine ulaşmak icin insanları gaflet haline duşurecek cok ozel ortamlar hazırlar. Bunun icin insanların zayıf yonlerini kullanarak ince planlar yapar, senaryolar oluşturur ve bunları insan nefsinin en cok hoşlanacağı, en cok zevk alacağı hale getirmeye calışır. Dinden uzak insanlar da boyle ortamlarda, iman eden kişilerin aksine Allah'ı unutarak, ahireti hic duşunmeyerek gaflet icinde bir ruh haline girerler.
Gaflete kapılıp gerceklerden kacan insan, olum meleklerini hic beklemediği bir anda karşısında gorduğu zaman ise artık herşey icin cok gectir. Cunku kişi dunya hayatını boş amellerin peşinde, cirkin tavırlarla gecirmiş ve Kuran ayetlerini duşunmekten şiddetle kacmıştır. Duşunmemek icin turlu yontemler denemiş, şeytanın oyunlarına kanmıştır. Oysa olumu, hayatın geciciliğini, Allah'a karşı sorumluluklarını duşunen bir kimsenin boyle gafil bir hali kabullenmesi mumkun değildir. Allah'ın her an canını alabileceğini bilen, olumun ne kadar yakın olduğunun farkında olan, ağzından cıkan her sozden, aklından gecen her duşunceden ve yaptığı her hareketten hesaba cekileceğinin şuurunda olan bir kişi, nasıl bir ortamda olursa olsun bu gercekleri unutmaz, aklından cıkarmaz ve gaflete kapılmaz.
Unutulmamalıdır ki, bir mekanda Kuran ahlakına uygun şekilde eğlenmek yerine taşkınlık yapan bir kişiye de, o taşkınlıkları teşvik edenlere de olum aynı yakınlıktadır. Belki o kişi dışarı cıkar cıkmaz olum melekleriyle karşılaşacak, hic beklemediği bir anda kendini hesap verirken bulacaktır.
İşte olum insana bu kadar yakınken, kişinin gaflet icinde hayatına devam etmesi, freni kopmuş bir kamyonun hızla ustune geldiğini gorduğu ve carpıp onu parcalayacağını bildiği halde imkanı varken onunden cekilmemesine benzemektedir. Kişi isterse omru boyunca yuzlerce, binlerce kez taşkınlıklar sergilemiş, hatta butun hayatını boyle gecirmiş olsun, olum melekleri canını alırken tum yaşadıklarını geride bırakacaktır. İnsan eğer bu zamanlarını Allah'ın varlığından gafil bir halde gecirdiyse, o gun, cahiliye toplumlarında "dunyayı doya doya yaşamak" şeklinde ifade edilen bu hayatın, kendine kayıptan başka birşey getirmediğinin farkına varacaktır. Allah'ı ve hesap gununu unuttuğu icin yaptığı her turlu taşkınlığın pişmanlığını yaşayacaktır. Allah Kuran'da inkarcıların icinde bulundukları gaflet haliyle, kendilerine gelen hatırlatmalara verdikleri tepkileri şoyle bildirmiştir:
"İnsanları sorgulama (zamanı) yaklaştı, kendileri ise gaflet icinde yuz ceviriyorlar. Rablerinden kendilerine yeni bir hatırlatma gelmeyiversin, bunu mutlaka oyun konusu yaparak dinliyorlar. Onların kalpleri tutkuyla oyalanmadadır..." (Enbiya Suresi,1-3)
(makale harun yahya)
__________________