CenĂ‚b-ı Hakk, insan idrĂ‚kini ancak zıdlıklar yoluyla hakikate ulaşabilecek bir vasıfta yaratmıştır. Bundan dolayıdır ki, Ă‚lemimizde zıddı olmayan şeyin insan idrĂ‚kine sığması imkĂ‚nsızdır. Gercekten hayrı şer ile, guzeli cirkin ile, doğruyu eğri ile ve nûru zulmet ile kavrayabiliriz. ÎmĂ‚nın ulviyyetini kufrun sufliyyeti ile anlayabiliriz. Bu değerler hep zıdlarıyla kĂ‚imdir.
Butun insanların îmĂ‚n ve kufur mĂ‚cerĂ‚sı AllĂ‚h TeĂ‚lĂ‚'nın "HĂ‚dî"1 ve bunun zıddı olan "Mûdill"2 sıfatları arasında seyreder. Yeryuzunun, nûr ve zulmet cereyanlarına mĂ‚ruz kalması hayĂ‚t hĂ‚diselerinin birbirine zıt olan "nûr ve zulmet" keyfiyetleri altında mutĂ‚laa olunmasına sebep teşkîl eder.
Kur'Ă‚n-ı Kerîm, insanları "nûr ve zulmet" ihtilacları karşısında irşĂ‚d etmekte ve zulmetten sakındırarak onları nûra sevk etmektedir. AllĂ‚h'ın sıfatlarının tekvînî tecellîsi ile fiilî kĂ‚inat vucûda geldiği gibi kelĂ‚mî bir tecellî zemîninde de Kur'Ă‚n-ı Kerîm ortaya cıkmıştır. Buna gore kĂ‚inat, mûcizevî Kur'Ă‚n-ı Kerîm'in bir nevî mufassal tefsiri demektir. Yani Kur'Ă‚n-ı Kerim, kelimeli bir cihĂ‚n; kĂ‚inat ise kelimesiz bir Kur'an'dır. KĂ‚inat, turlu tekvînî Ă‚yetlerle donatılmış kudret ve esrar yazılı bir kitap gibi ibret nazarlarına sunulmuştur. İnsan ise bu iki tecellînin ozu, zubdesi ve tohumu mesĂ‚besindedir. Nitekim CenĂ‚b-ı Hakk kulun kendi katındaki mevkîini şu hadîs-i kudsîde ne guzel ifade eder:
"Ey kulum! Seni kendim icin yarattım. Butun eşyĂ‚yı da yine senin icin halkettim. Benim, senin uzerinde olan hakkım, senin icin yaratılanların seni -gaflete duşurerek- benden alıkoymamasıdır. Cunku sen benim icin yaratıldın."
Bu sebepledir ki, mutasavvıflar insandan "zubde-i Ă‚lem", "Ă‚lem-i sağîr" diye bahsetmişlerdir. Bu durum insanın hayra da şerre de, nura da zulmete de meyli ve iktidĂ‚rı olduğunu ifĂ‚de eder. Yine bu keyfiyyet Ademoğlunun ruhlar Ă‚leminden "ete kemiğe burundurulerek" bu dunyaya gonderilmesinin hikmetini ortaya koyar.
İnsanoğlunun dunya hayatındaki mes'ûliyeti, nefsindeki zulmete karşı bir lutf-i ilĂ‚hî olarak sahip bulunduğu "nûru" gĂ‚lip getirmesidir. Bu sebepledir ki, Kur'Ă‚n-ı Kerîm, insanın ic ve dış dunyĂ‚sında ve icinde yaşadığı toplumda nûru zulmete gĂ‚lip getirmek istikĂ‚metinde emir ve nehiylerle doludur. Âyet-i kerîmede buyurulur:
"Ey habîbim! Sana karşı gelenler hic yeryuzunde gezmediler mi? ZîrĂ‚ gezselerdi elbette duşunebilecek kalpleri, işitebilecek kulakları olurdu. Ama gercek şu ki, gozler kor olmaz; lĂ‚kin goğusler icindeki kalpler kor olur." (Hac, 46)
KelĂ‚mî kĂ‚inĂ‚t olan Kur'Ă‚n-ı Kerîm'de gĂ‚fil kalplere şoyle hitĂ‚b edilir:
"Kur'Ă‚n'ı inceden inceye bir duşunmezler mi? Yoksa kalpleri uzerinde kilitler mi var?" (Muhammed, 24)
KĂ‚inĂ‚t ve Kur'Ă‚n sĂ‚hifelerini okuyabilenler; idrĂ‚k, kalp tasfiyesi, nefis tezkiyesi nisbetinde feyizlenerek AllĂ‚hu TeĂ‚lĂ‚'nın zĂ‚hirde ve ic Ă‚lemdeki tecellîleri ile nûrĂ‚nîleşirler.
Maalesef, zaman zaman gĂ‚fil beşeriyyet; Peygamberlerle başlatılan nûrĂ‚nî devri turlu cehĂ‚let, menfaat ve karanlık felsefelerle karartarak, ilĂ‚hî hakîkatlerden mahrum kalmıştır. Makam, mevkî ve servet gibi gel-gec fĂ‚nî imkĂ‚nları putlaştırarak AllĂ‚h'ın nûrundan uzak kalma netîcesinde zihinleri evhĂ‚m ve hayĂ‚lĂ‚t yığınları hĂ‚line donuşmuştur.
Âyette de: "AllĂ‚h goklerin ve yerin nûrudur." (Nûr, 35) buyurulmaktadır. Bu Ă‚yetin muktezĂ‚sınca AllĂ‚h tanımazlığın en buyuk korluk olduğu anlaşılmaktadır.
İslĂ‚m dîni; akılda, duyguda, bedende, sanat ve ticĂ‚rette, Ă‚mirlik veyĂ‚ memûrlukta, varlık veyĂ‚ darlıkta velhĂ‚sıl, butun ferdî ve ictimĂ‚î munĂ‚sebetlerde nûr ve zulmet hakîkatini ciddî bir basîretle tĂ‚kib etmemiz ve nûrlu yaşayıp nûrlu olmemizi emir buyurmaktadır.
Kur'Ă‚n golgesinde birbirine zıd olan; ilim ile cehil, hak ile bĂ‚tıl, hayır ile şer, sıhhat ile maraz, selĂ‚met ile musîbet, adĂ‚let ile zulum ve nihĂ‚yet îmĂ‚n ile kufrun zıtlıklarında birinciler nûr, ikinciler zulmettir. İctimĂ‚î hayatta hurriyete mukĂ‚bil esĂ‚ret, guzel ahlĂ‚ka mukĂ‚bil sufliyyet, calışmaya mukĂ‚bil tembellik, nikĂ‚ha mukĂ‚bil zinĂ‚, merhamet ve şefkate mukĂ‚bil, duygusuzluk ve cimrilik, afvediciliğe mukĂ‚bil kin ve emsallerinin birincileri nûr, mukĂ‚billeri ise zulmettir. TeblîğĂ‚tları ile nur ve zulmeti tĂ‚yin ve teşhîs eden ve onlara karşı beşerî tavrın ne olması gerektiğini bildiren peygamberler ve vĂ‚risleri olan sulehĂ‚ ve ulemĂ‚ nûr, bunlara aykırılık ve direnmeler de zulmettir.
Peygamber silsilelerinin, nubuvvet ve kudsî neş'elerle cihĂ‚nı aydınlatmaları, bilhassa "Varlık Nûrû Hazreti Muhammed Mustafa -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimizin cismĂ‚niyet-i Muhammediyye ile dunyaya teşrifleri, O'nun zuhûruyla ilĂ‚hî rahmetin bu Ă‚lemi kuşatması, insanlığa ebedi bir meş'ale olan Kur'Ă‚n-ı Kerîm'in nezd-i ilĂ‚hî'den kĂ‚lb-i pĂ‚k-i Muhammedî vasıtası ile beşer idrĂ‚kine intikĂ‚li, butun zaman, mekĂ‚n ve insanlığa lutfedilmiş muazzam bir nûrdur. Tarih sĂ‚hifeleri şahittir ki, hakkın ve hukukun yok olduğu, kufrun hayatı cirkinleştirip iğrenc hale getirdiği, insanlığın yuzkarası olan cĂ‚hiliyye devirleri korkunc bir zulmettir."
Âyet-i kerîmede:
"AllĂ‚h'a, Rasûlune ve indirdiğimiz o nûra (Kur'Ă‚n'a) îmĂ‚n ediniz. AllĂ‚h yaptıklarınızdan haberdardır." (TeğĂ‚bun, 8) buyurulmaktadır.
Kur'Ă‚n nûrundan uzak yaşayanlar hayatın zulmet yolcularıdır. Bilhassa tahsîl cağındaki cocuklarımızın Kur'Ă‚n-ı Kerîm ve dînî bilgilere, îmĂ‚n ve ahlĂ‚k terbiyesine şiddetle ihtiyacları vardır. Dînî terbiyeyi yalnız Ă‚ilelerin verebileceği kanaati doğru değildir. Nasıl fennî tahsîl Ă‚ileden değil mektepten alınıyorsa dînî tahsîlin de ehlinden alınması zarûrîdir. Bununla beraber kendi cocuklarımız icin dînî gayrette bulunurken civĂ‚rımızdaki gencleri ihmĂ‚l etmek de İslĂ‚m'ın emrettiği diğergĂ‚mlığa uygun duşmez.
Her şey gibi insan da terbiye ile olgunlaşır, cevherini bulur. İnsanın mĂ‚nevî yapısına kudret eli ile bırakılmış, kudsî istikbal tohumları vardır ki; o tohumlar acılmak, baharın renklerini ve guzelliklerini ortaya dokmek icin îmĂ‚n ve Kur'Ă‚nî feyizleri beklerler. Bir toprak ne kadar verimli olursa olsun, ona hayat veren bereketli yağmurlardır. İnsanın da verimli olması onun mĂ‚nevî terbiyesindeki feyz ve berekete bağlıdır. Hazret-i Peygamber -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-:
"Yedi yaşında yavrularınızı namaza alıştırın" diye emir buyurarak, dînî terbiyenin pek erken cağlardaki luzûmuna işĂ‚ret etmiştir. Cunku kucuk yaştaki cocuklara yapılan samîmi telkînĂ‚t, onların zihinlerinde mermere hakkedilen yazı gibi kalıcı olur. Îman ve sevgi de lĂ‚yıkı vechile kalbe girerse hayatı boyunca devĂ‚m eder.
Hakk dostlarından Ebu Bekr Varrak Hazretleri oğlunu Kur'Ă‚n-ı Kerîm oğrenmesi icin mektebe gonderirdi. Oğlu birgun dersten dehşet icinde ve benzi sararmış bir halde geldi. Bu hali goren Ebu Bekr Varrak Hazretleri;
"-Hayırdır evlĂ‚dım, bu ne hĂ‚l!" diyerek sebebini sordu. Oğlu da;
"-Babacığım, bugun mektepte Kur'Ă‚n-ı Kerîm'den "Eğer inkĂ‚r ettiğiniz takdirde cocukları ak saclı ihtiyĂ‚rlara dondurecek (kıyĂ‚met) gununden nasıl korunabileceksiniz?" Ă‚yetini okuduk. Bunu duşundukce dehşet ve urperti icinde kalıyorum." dedi.
Bir muddet sonra da Ebu Bekr Varrak Hazretleri'nin oğlu vefat etti.
Ebu Bekr Varrak Hazretleri sık sık oğlunun kabrini ziyĂ‚ret eder ve kendi kendine;
"-Ben bunca zamandır Kur'Ă‚n-ı Kerîm okurum. Hukûk-ı İlĂ‚hiyye'den bu cocuk kadar duygulanamadım. Bana ne yazık!" der ve uzulurdu.
İşte Kur'Ă‚n-ı Kerîm, kucucuk mĂ‚sûm yurekleri dahi titreten boyle esrĂ‚r ve ibretler ummĂ‚nıdır.
AllĂ‚h -celle celĂ‚luhû-'n kelĂ‚mını tilĂ‚vet, hic şuphesiz ki ibĂ‚detler icerisinde en faziletli olanlardandır. Namazda kıyĂ‚m ve rukûnlar mĂ‚zeret dolayısıyla tam olarak ifĂ‚ edilemese de yine namaz cĂ‚izdir. LĂ‚kin kıraatsiz namaz mumkun değildir. Bununla beraber onu en guzel şekilde tilĂ‚vet eylemek zarûreti vardır. Nitekim CenĂ‚b-ı Hakk;
"Kur'Ă‚n'ı tĂ‚ne tĂ‚ne tilĂ‚vet et!" (el-Muzemmil,4) buyurmaktadır.
Âyet-i kerimede buyurulur;
"Kur'Ă‚n okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki, size merhamet edilsin!" (el-A'raf, 204)
Cunku susmak iyi dinlemeye, iyi dinlemek basîrete, basîret ise feyzin artmasına ve rahmet-i ilĂ‚hiyeye nĂ‚il olmaya sebep olur. Hazreti Peygamber -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-, İbn-i Mes'ûd'a Kur'Ă‚n-ı Kerîm okumasını ister, kendileri de nemli gozlerle ve buyuk bir mĂ‚nevî hazla dinlerdi.
Bir anne-babanın yavrusunun okuduğu AllĂ‚h kelĂ‚mını dinleyip duygulanması ne buyuk seĂ‚dettir. Bir tohumun kaderinde saklı olan cınar ağacı gibi, emek verdiğimiz yavrularımız belki Rabbimizin sĂ‚lih ve sĂ‚dık kullarından olacaktır. Boyle anne ve babalara ne mutlu!...
Her ferd, ana-babasına hurmet -hatta belli bir olcude muhabbet de- duyar. LĂ‚kin evlĂ‚da karşı olan muhabbet, ana-babaya karşı olan muhabbete gĂ‚lebe hĂ‚lindedir. CenĂ‚b-ı Hakk muhabbete muhĂ‚tap olan "evlĂ‚d" ve "mal"ı Hakk yolunda istikĂ‚metlendirilmez ise "fitne"; evlĂ‚d sĂ‚lih ve mal da Hakk yolunda infĂ‚k hĂ‚linde ise "zînet" olarak tavsif buyurmuştur. Peygamber -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz de bu şekilde evlĂ‚dını terbiye eden ana ve babalara şu mujdeyi vermiştir:
"Kur'Ă‚n-ı Kerîm okuyanın anne ve babasının başına yarın kıyĂ‚met gunu nûrdan taclar koyarlar. Nûrdan elbiseler giydirirler ve onları cennet buraklarına bindirirler. Melekler etraflarında dolaşır ve onları cennet tarafına gonderir-ler. Şoyle nidĂ‚ edilir: "Bunlar, dunyada cocuklarına Kur'Ă‚n-ı Kerîm okumayı oğreten ve oğrenmelerine gayret eden anne ve babalardır."
EvlĂ‚da karşı fıtratta mevcûd olan muhabbet temĂ‚yulu sebebiyledir ki, hemen herkes evlĂ‚d sĂ‚hibi olmayı arzu eder. Halbûki evlĂ‚da guzel bir istikĂ‚met vermekteki mes'ûliyet hakkıyla duşunulebilse, urperip titremeyecek bir insan tasavvur olunamaz. Aksine, evlĂ‚da guzel bir istikĂ‚met vermekteki muvaffakıyet, insanın yaratılış sebebi olan "Rabbini tanıyıp ibĂ‚detlerle O'nu tekrîm etmek" gayesine mĂ‚tuf olduğundan insan icin paha bicilmez bir kazanc kaynağıdır. Coluk cocuğu gecindirmek ve onların mĂ‚nevî terbiyeleri husûsunda katlanılan ağır meşakkatler, ana-babanın gunahlarına keffĂ‚ret teşkîl edecek bir derecede hasenĂ‚t sebebidir. Sadaka vermekten de efdaldir. Yetiştirilen o sĂ‚lih ve sĂ‚dık cocuklar Ă‚hırette ebeveyn ile cehennem arasında perde olacaktır.
Cocuklar, servetimizin en yuksek kıymetleri, Rabbimizin en buyuk lutfu, ihsĂ‚n ve inĂ‚yetidir.
Nesillerini muhafaza duygusu icinde cırpınan bitkiler ve hayvanlar karşısında, kĂ‚inĂ‚tın en yuksek varlığı olan insanların nesillerini mĂ‚nevî duygu ve Kur'Ă‚n nûrundan bîgĂ‚ne yetiştirmeleri cok acıdır. Ana ve babanın vazifeleri, onları luzûmundan fazla yedirmek icirmek gibi ten gıdaları ile ifrata varacak şekilde gıdalandırmak değil; rûhî gıdalarla rûhî neş'elerle istikbĂ‚le hazırlamaktır.
Bir cocuğun gonlune, AllĂ‚h TeĂ‚lĂ‚'nın ve Peygamber-i Zîşan efendimizin muhabbeti iyice zerk edilmezse, o cocuk Ă‚det yerini bulsun diye isteksiz, sonuk bir halde dînî vazîfelerini yapar. Hatta devamlı yapması lĂ‚zım gelen namazını bile ara sıra kılar. İbĂ‚detin zevk ve lezzetini tatmaktan mahrûm kalır.
Onları, Kur'Ă‚n ve sunnet dunyası icinde yetiştirmemiz sevgi ve merhamet muktezĂ‚sı; ihmĂ‚li ise zulmettir. Onlara gelin veya damat ararken de dunyevî kıymetlerden ziyĂ‚de îmĂ‚n ve guzel ahlĂ‚k nurlarını gozetmeliyiz. Zîra dinî ve ahlĂ‚kî duygularla beslenmeyen Ă‚ile yuvalarının sonu; ya ayrılık yada mezara kadar devĂ‚m eden ızdırab dolu bir hayat olur.
Cocuklarımızı havaîlikten, haşarılıktan, luzumsuz gezi ve israflardan, eve gec gelmelerden ahlĂ‚k bozucu medya te'sîrlerinden korumalı, ruhlarını AllĂ‚h -celle celĂ‚luhû-, Kur'Ă‚n, evliyĂ‚ullĂ‚h, sĂ‚lihler ve sĂ‚dıkların sevgisiyle doldurmalıyız ki, kalbleri zulmetten korunsun, nûrĂ‚nî şebnemlerle ihyĂ‚ olsun.
MĂ‚sûm gonuller, AllĂ‚h -celle celĂ‚luhû- ve Rasûlullah -sallallĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimizin muhabbet ve rûhaniyeti ile dolduğu zaman ibĂ‚detler de şevk ve hûşû haliyle kemĂ‚le doğru mesĂ‚fe alır. Kalblerindeki imĂ‚nları kuvvetlendiği icin gonul dunyaları zenginleşir. Kur'Ă‚n-ı Kerim'i bambaşka bir lezzet ile tilĂ‚vet ederler. Emir ve yasaklarına karşı dikkatli olurlar. Kur'Ă‚n ve RasûlullĂ‚h ahlĂ‚kı ile ahlĂ‚klanırlar.
İlmin kotuye kullanılmaması icin din ve ahlĂ‚k himĂ‚yesi şarttır. Toplumdaki anarşiyi onleyebilmek ancak îmĂ‚n ve Kur'Ă‚n terbiyesiyle mumkundur. Dinsiz ve ahlĂ‚ksız bilgilerin ictimĂ‚î bunyede actığı yaralar gozler onundedir. Birtakım kişilerin bilgilerini din ve ahlĂ‚k temellerine saldırı vĂ‚sıtası olarak kullandıkları veyĂ‚ nefsî arzularına meyl ederek istismĂ‚rda bulundukları gunluk muşĂ‚hedeler arasındadır. Dînî terbiyenin ihmĂ‚li, maddecilik yĂ‚ni dunyĂ‚ menfaatine rĂ‚m olma belĂ‚sını getirir ki, bu da dinsizliğin Ă‚millerinden ve temel taşlarındandır. Maddecilik, bir felsefe değil, fikrî zavallılıktır. Hikmet değil, illettir.
Dinsizliğin en muhim sebeplerinden biri de bĂ‚zı gĂ‚fil ve munkirlerin beşerî zekĂ‚ ve bilgilerinin selĂ‚hiyet hudûdunu kavramaktan mahrum olmalarıdır. Bunlar idrĂ‚kte Ă‚ciz kaldıkları bilgileri inkĂ‚ra kalkışan zavallılardır.
Haddini, cehĂ‚letini bilmeyen bu tip munkirler icin Kur'Ă‚n-ı Kerîm'de şoyle buyurulur:
"İnsan gormez mi ki biz onu nutfeden yarattık. Bir de bakıyorsun ki, apacık duşman kesilmiş." (YĂ‚sin, 77)
Bu munkirler, kendilerini îkĂ‚z ve aydınlatmak isteyenlere de kalp Ă‚lemleri olu olduğu icin, "İlim asrındayız, bunlar eskilerin masallarıdır." gibi sozler soylemeye ahmakca cur'et ederler. Bu tipler hakkında Ă‚yet-i kerîmede:
"Onlara peygamberleri acık deliller ve mûcizelerle geldiklerinde; kendi ilimleriyle calım sattılar. Dînî hakîkatlerle olan istihzĂ‚ları, boburlenmeleri onları azab cemberine almıştır." (Mu'min, 83) buyurulur.
Dinden mahrûm olan kişi; aczini kuvvet, sefĂ‚letini saĂ‚det bilen mucessem bir gĂ‚fildir.
Yavrularımıza verebileceğimiz en muhim mîrĂ‚sımız, onların Ă‚hiret Ă‚lemini kurtarmaya yonelik gayretlerimizdir.
Hem cocuklarımıza dinî terbiye vermek, hem de talebesizlikten kapanma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan Kur'Ă‚n Kursları ve İmĂ‚m Hatip Okullarını yaşatmak ve toplumun ahlĂ‚ksızlık, cehĂ‚let, teror ve anarşiye karşı huzur ve selĂ‚metini temin etmek icin gayretlerimizi artırmamız hepimizin uzerindeki bir vecîbedir.
Âyet-i kerîmede CenĂ‚b-ı Hak:
"Biz Kur'Ă‚n'dan oyle bir şey indiriyoruz ki o, mu'minler icin şifĂ‚ ve rahmettir, zĂ‚limlerin ise sadece ziyĂ‚nını artırır." (İsrĂ‚, 82)
Bir başka Ă‚yet-i kerîmede de:
"...Oysa goklerin ve yerin hazineleri AllĂ‚h'ındır. Fakat munafıklar bunu anlamazlar." (MunĂ‚fikûn, 7) buyurmaktadır.
Yukarıdaki Ă‚yet-i kerîme mûcibince evlĂ‚dlarımızı istikbĂ‚l endîşesi ve birtakım dunyevî arzular sebebiyle Kur'Ă‚n Kursları ve İmam-Hatip okullarından uzak tutmak ve onları bu mĂ‚nevî sofradan mahrûm bırakmak acı bir zaaftır. ZîrĂ‚, istikbĂ‚li lutfedecek olan, ancak kĂ‚inĂ‚tın HĂ‚lık'ıdır.
Tarih şĂ‚hiddir ki, Peygamber, evliyĂ‚, sĂ‚dık ve sĂ‚lihlerin izinden giden milletler ihyĂ‚ ve Ă‚bĂ‚d olmuşlar; zıddına gidenler ise insanlık haysiyetini kaybederek berbĂ‚d olmuşlardır.
Nitekim hadîs-i ?erîfde de:
"Muhakkak ki AllĂ‚h -celle celĂ‚luhû-, şu Kur'Ă‚nla bazı kavimleri yukseltir. Bazılarını da alcaltır." (Muslim, İbn-i MĂ‚ce) buyurulmaktadır.
DunyĂ‚, başta "RahmĂ‚n ve Rahîm" sıfatlarının olmak uzere butun ilĂ‚hî esmĂ‚nın tecellîsine acık bir sofradır. Bu tatlı dunya sofrasına Hakk'ın lutfu ile oturduğumuzu, bir gun kalkıp gideceğimizi unutmamalıyız. Bu sofranın Ă‚dĂ‚bına riĂ‚yet etmeyi de bir zarûret bilmeliyiz.
Bu ibretli sofradan, sĂ‚lihler de, fasıklar da istifĂ‚de edecektir. Âhıret ise şaşmaz bir vaad ve hakîkattir. Orada, kudreti nĂ‚-mutenĂ‚hî olan HĂ‚lık TeĂ‚lĂ‚ hukmedecektir.
HayĂ‚tın, îkĂ‚z edici ibretli hĂ‚diseleri en hakîkî muallimdir. İlĂ‚hî hesĂ‚ba cekilmeden evvel kendimizi hesĂ‚ba cekmek sûretiyle, evlĂ‚d u iyĂ‚limizin yetiştirilmesindeki mesûliyetimizi ve bu vazîfedeki ihmĂ‚lin vebĂ‚lini iyi mîzĂ‚n etmek mecbûriyetindeyiz.
AllĂ‚h'ın huzûrundaki hesĂ‚b ve teftîş gunu, kacınılmaz bir mecbûriyettir. O gunun şiddeti Ă‚yet-i kerîmede:
"Sert, belĂ‚lı bir gun" (İnsan 10) şeklinde tavsîf edilmiştir.
Diğer bir Ă‚yet-i kerîmede de:
"O gun insan diyecektir." (KıyĂ‚met, 10) buyurulur.
Sozlerin en guzeli AllĂ‚h'ın kelĂ‚mıdır. HidĂ‚yet yolunun en guzeli Hazret-i Peygamber -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-'in nurlu, uğurlu ve mubĂ‚rek yoludur.
En guzel mîrĂ‚s, bu mukaddes emĂ‚netin mĂ‚sum yureklere tevzî edilmesidir. Bir îkĂ‚z-ı ilĂ‚hî olarak Ă‚yet-i kerîmede şoyle buyurulur:
"Ey insanlar! Kendinizi ve Ă‚ilenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun!" (Tahrîm, 6)
Rabbimiz, ittikĂ‚ ve ihsĂ‚n ile kalplerimizi techîz eylesin! Temiz vicdĂ‚nlar ve nûrĂ‚nî kalpler ile Ă‚hiret yolcusu olmayı ihsĂ‚n buyursun! Ebedî seĂ‚detin dunyĂ‚daki başlangıcı olan Kur'Ă‚nî ve Muhammedî bahar iklîminin vecdi icinde yaşamayı cumlemize nasîb eylesin! Cumlemizi îmĂ‚n kardeşliği, Kur'Ă‚nî feyiz ve Muhammedî ahlĂ‚k ile tezyîn eylesin!
__________________
Nur ve Zulmet
Dini Bilgiler0 Mesaj
●25 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eđitim Forumlarý
- Ýslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Nur ve Zulmet