NOT:'yazı uzun okuyamam','kopyala yapıştır','yine mi bu konu' diye duşunenlerin yazımızı okumamakla birlikte yersiz yorumlarda bulunmamalarını onemle rica ediyoruz.'sunnet' konusunda kafasında soru işareti bulunanlar bu yazıyla şuphelerinden arınacaktır biiznillah.


BismillÂhirrahmÂnirrahîm

Evvelemirde burada "Sunnet" tabiriyle neyi kasdettiğimizi ortaya koyalım: Bizim burada "Sunnet" tabiriyle kasdettiğimiz, Hz. Peygamber (s.a.v)'in, Din'in tebliği ve hayata aktarılması bağlamındaki soz ve fiilleridir.

Konunun sağlıklı bir zeminde ele alınabilmesi icin oncelikle Sunnet'in bağlayıcı olup olmadığının, doğrudan Kur'an'a dayanarak ortaya konması gerekmektedir. Ancak mesele bununla bitmemektedir. İkinci aşamada yapılması gereken, Sunnet'i bize nakleden unsurların tesbiti ve guvenilir olup olmadıklarının tayinidir. Ucuncu aşamada ise "Sunnet'i bağlayıcı bir din kaynağı olarak gormezsek bunun pratik sonucları neler olur?" sorusunun cevabı gelmektedir.

I- Sunnet'in Bağlayıcılığı

Burada soru şudur: Sunnet, Hz. Peygamber (s.a.v) doneminden başlayarak kıyamete kadar butun tarihleri ve butun coğrafyaları kuşatacak şekilde bağlayıcı mıdır?

Biz, Ehl-i Sunnet Ve'l-Cemaat olarak bu soruya tereddutsuz "evet" diyoruz. Bir noktaya dikkat cekelim: Kur'an da aynı şekilde Hz. Peygamber (s.a.v) doneminden başlayarak kıyamete kadar butun tarihleri ve butun coğrafyaları kuşatacak şekilde bağlayıcıdır. Yani yukarıdaki cumlede yer alan "Sunnet" kelimesini cıkarıp, yerine "Kur'an" kelimesini koymamız halinde değişen birşey olmayacaktır. Buradan şu sonuca varıyoruz: Ustunluk, fazilet, lafızlarının değişmezliği, namazda kıraat edilmesi gibi hususiyetlerde Kur'an'ın Sunnet'e gore tartışmasız bir otoritesi var ise de, bağlayıcılık bakımından Sunnet de tıpkı Kur'an gibidir; bu noktada aralarında herhangi bir fark yoktur.

Sunnet'in bağlayıcılığı konusundaki Kur'an ayetlerini şoyle sınıflandırabiliriz:

A- Resul'e İtaati emreden ayetler

1. "De ki: "Allah'a ve Resulu'ne itaat edin." Eğer yuz cevirirlerse şuphesiz Allah kÂfirleri sevmez."[1]

Burada Allah Teala, kendisiyle birlikte Resulu'ne de itaat edilmesini emir buyurmakta ve bundan yuz cevirenlerin kÂfir olduğunu beyan etmektedir. Buradan elde ettiğimiz sonuc, tıpkı Allah Teala'ya itaate yanaşmayan kimseler gibi, Resulullah'a (s.a.v) itaate yanaşmayan kimselerin de kÂfir olacaklarıdır.

2. "Ey iman edenler! Allah'a itaat edin; Resul'e ve sizden olan emir sahiplerine de itaat edin. Herhangi bir konuda ihtilafa duşerseniz, eğer Allah'a ve ahiret gunune iman ediyorsanız onu Allah'a ve Peygamber'e arz edin. Bu hem hayırlı, hem de sonuc itibariyle daha guzeldir."[2]

Bu ayetteki "itaat" vurgusu, "itaat edin" ifadesine Allah Teala ve Hz. Peygamber (s.a.v) hakkında tekrarlı bir şekilde yer verilmesinde kendisini gostermektedir. Ayetteki vurgu sadece bundan ibaret değildir. Burada mu'minler icin şiddetli bir uyarı da yer almaktadır: Ayet, eğer Allah'a ve ahiret gunune inanıyorsanız, aranızda cıkan ihtilaflı işlerin cozumunu Allah Teala'ya ve O'nun Resulu'ne goturun" demektedir. Demek ki, boyle yapmayanların iman iddiası havada kalmaya mahkûmdur.

3. "Kim Resul'e itaat ederse, Allah'a itaat etmiş olur. Kim de yuz cevirirse (aldırma), cunku seni onlar uzerine muhafız gondermedik."[3]

Bu ayetin, Hz. Peygamber (s.a.v)'e itaat bağlamındaki diğer ayetlerden onemli bir farkı vardır. Burada Resul'e itaat edenin, bu hareketiyle Allah Teala'ya itaat etmiş olacağı belirtilmektedir. Hatta bir adım daha ileriye giderek şunu rahatlıkla soyleyebiliriz: Allah Teala'ya itaatin yolu, O'nun Resulu'ne itaatten gecmektedir ve Resul'e itaat olmadan Allah'a itaat olmaz.

Nitekim Resul'e itaat olmadan da Allah Teala'ya itaat edilebileceğini "işareten" dahi anlatan bir tek Kur'an ayeti bulmak mumkun değildir. Bu gercek dolayısıyladır ki, kimi ayetlerde Allah'a itaat zikredilmeksizin, sadece Resul'e itaat olgusunun emredildiği gorulmektedir. Ornek olarak,

4. "Namazı kılın, zekÂtı verin ve Resul'e itaat edin. Umulur ki merhamet olunursunuz."[4] ayetini zikredebiliriz.

Hatta bu ayette şoyle bir incelikten de bahsedilebilir: Burada "namaz" ve "zekÂt" gibi iki farzın yerine getirilmesi emredildikten sonra "Resul'e itaat" emri verilmektedir. Bu durum, Resul'e itaatin de tıpkı namaz ve zekÂt gibi bir farz olduğunu gosterir.

Ve nihayet bu ayet ile ilahî rahmete nailiyet, namaz ve oruc yanında Resul'e itaate de bağlanmış olmaktadır...

5. "Eğer mu'min kimselerseniz, Allah'a ve Resulu'ne itaat edin."[5]

Ganimet taksimi konusunda Hz. Peygamber (s.a.v)'e soru soran mu'minler hakkında nazil olduğu, metninin bizzat kendi ifadesinden anlaşılan bu ayet, imanı, Allah'a ve Resulu'ne itaate bağlamasıyla dikkatimizi cekmekte ve hitap edilen kimselerin mu'minler olduğu acık bir şekilde gorulmektedir.

6. "Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Resul'e itaat edin ve amellerinizi iptal etmeyin."[6]

Buraya kadar ornek olarak zikrettiğimiz ayetlerde –ve diğer benzerlerinde– "Hz. Peygamber (s.a.v)'e itaat" hususu, gerek mu'minlere, gerekse inanmayanlara yonelik kesin bir Kur'anî emir olarak karşımıza cıkmaktadır.

B- Resul'e tabi olmayı emreden ayetler

Sunnet'in bağlayıcılığı konusunda bir diğer kategori olarak "Resul'e ittiba"yı ihtiva ve emreden ayetlerin mevcudiyeti dikkatimizi cekmektedir. Bir-iki ornek zikredelim:

1. Yuce Allah şoyle buyurur: "De ki: "Eğer Allah'ı seviyorsanız, bana ittiba edin ki, Allah da sizi sevsin ve gunahlarınızı bağışlasın."[7]

Bu ayet, Allah Teala'nın sevgisine ve bağışlamasına nail olmanın tek yolunun Resul'e ittiba olduğunu, hicbir tevile, yoruma ve zorlamaya mahal vermeksizin alabildiğine acık bir şekilde ortaya koymaktadır.

2. "O kimseler ki, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları Resul'e, o Ummî Peygamber'e tabi olurlar; O onlara ma'rufu emreder ve onları munkerden sakındırır ve onlara temiz olan şeyleri helal kılar, pis olan şeyleri haram kılar; sırtlarından ağırlıkları indirir, uzerlerindeki zincirleri, bağları sokup atar. O'na inanan, O'na ta'zimde ve yardımda bulunan, O'na yardım eden ve O'nunla beraber indirilmiş olan nura tabi olanlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir."[8]

Her ne kadar bu ayette Ehl-i Kitab'ın bahse konu edildiğini goruyor isek de, ayet, aynı zamanda Efendimiz (s.a.v)'in konumunu ve fonksiyonunu anlatması bakımından konumuz noktasında onemlidir.

Zira burada O'nun, ma'rufu emrettiği, munkerden sakındırdığı, temiz olan şeyleri helal ve pis olan şeyleri haram kıldığı bildirilmektedir. Bu yetkinin genel olduğu ise izahtan varestedir.

C- Resul'e muhalefeti yasaklayan ayetler

1."Her kim, kendisine doğru yol belli olduktan sonra Peygamber'e muhalefet eder ve mu'minlerin yolundan başkasına uyup giderse, onu takip ettiği o yola sevkederiz ve onu cehenneme daldırırız."[9]

Bu ayette Yuce Allah, Hz. Peygamber (s.a.v)'e muhalefet ederek mu'minlerin yolundan ayrılıp, başka bir yola girenlerin sonunun cehennem ateşi olduğunu haber vermekle, adeta şoyle buyurmuş olmaktadır: Ey insanlar! Gidilecek yolun doğrusu eğrisi belli olduktan sonra artık Peygamber'e muhalefet etmeyin. Yani dosdoğru yol, Peygamber'e muhalefet etmemektir ve mu'minler de boyle yapmaktadırlar. Eğer bu yoldan saparsanız, sonunuz cehennemdir.

2. "Onun (Peygamber'in) emrine muhalefet edenler, kendilerine bir fitnenin ulaşmasından veya elim bir azabın carpmasından sakınsınlar."[10]

Hz. Peygamber (s.a.v)'in emrine muhalefet eden kimselerin, ya bir fitneye veya cetin bir azaba muhatap olacakları bu ayette net bir şekilde ifade buyurulmaktadır. Buradaki "fitne"yi mufessirler, kişinin, kalbine gelecek kufur, nifak veya bid'at sebebiyle fitneye duşmesi tarzında acıklamışlardır. Burada gecen "azap" ise dunyada başa gelecek ceşitli bela ve musibetler olarak acıklanmıştır.

3. "Allah ve Resulu bir işte hukum verdikleri zaman mu'min bir erkekle mu'min bir kadının, işlerini kendi isteklerine gore belirleme hakları yoktur. Kim Allah'a ve Resulu'ne isyan ederse, apacık bir sapıklık ile sapmış olur."[11]

Bu ayette doğrudan mu'minlere yonelik bir ikaz goruyoruz. Buyuruyor ki Rabbimiz: Allah ve Resulullah bir konuda hukum verdikleri zaman, mu'minlerin artık o konuda başka bir hukmu ve goruşu secme hakları yoktur. Ben mu'minim diyen insanların bu noktada tam bir teslimiyet gostermeleri gerekir.
4. "Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında cıkan cekişmeli işlerde seni hakem tayin etmedikce, sonra da vereceğin hukumden dolayı nefislerinde bir sıkıntı duymadan tam bir teslimiyetle teslim olmadıkca iman etmiş olmazlar."[12]
__________________