“Heva’sını kendisine tanrı edinen kimseyi gordun mu?
Sen ona koruyucu olabilir misin?”(Furkan 43)
Kardeşim İbrahim! Selam uzerine olsun.
Seni ne kadar da ozledim. Belki hic goruşemedik seninle ama bize baltan emanet kaldı. Tıpkı kardeşin Musa’nın asası gibi baltan, yalanın boynunu nasıl da deviriyordu. Gel gor ki mescitlerdeyiz şimdi. En son oturduğumuzda seni de anıyoruz. Fakat merak ettiğim şu ki: Neydi o putun adı? Cunku biz bircoğunu kırdık kafamızda, fakat hepsi musaviydi bizim icin. Soyle bize İbrahim bizim icin “balta boynuna asılası” nedir? Hala son oturuştayız. Seni anıyor, fakat seni anlamıyoruz.
Sen de yıldızlara, aya, ve guneşe baktın, biz de. Neden bakışlarımız bu kadar bon ve anlamsız. Yoksa bu, gerceği biliyor olduğumuzu sanmamızdan mı? Sen her sabah uyandığında belki guneşi yeniden keşfediyordun. Halbuki bizim icin guneş yanar doner bir kure. Sen gittikten sonra “bilme”nin yerini ezberlemek aldı. Biz cocuklarımıza “guneşi kim yarattı, onu kim doğudan doğurup batıdan batırıyor?” diye sormadık. Biz cocuklarımıza “her şeyi ALLAH yarattı” dedik. Onlar da hemen inandı. Halbuki nereden bileceklerdi ki “her şeyi gercekten de ALLAH yaratmış”. Biliyorum ki “bilmek” ve “kunhune varmak” ayrı şeylerdir. Acaba senin bulduğun bize miras kaldığı icin mi bu kadar kayıtsız kalıyoruz bildiklerimize. Ah kaybetmek ne kadar da guzeldir. Bulduğunda değerini bilirsin. İbrahim! Gercekten de insan kaybetmedikce anlamıyor. Biz elimizde zannettiğimiz gerceğin hayaliyle avunduk. Sen gerceği bulduğunda, yuzune dokundun, burnunu elledin. Soluğunu hissettin ensende. Bu yuzdendir ki biz her dokunuşumuzda boşluğa el attık. En sonunda dokunma isteğimiz gitti de serabıyla avunduk gerceklerin. İşte bu seni bir kelebek yaptı. Ateş yakar, su boğar diyenler yanıldılar. Ateş yakacağı kimseyi, su boğacağı kimseyi bilir. “Ateş de su da haddini bilir.”
Biz “İman ettik” demeyi tercih ederken. Sen “Hayır! Kalbim mutmain olsun istiyorum” demeyi tercih ettin. Biz aldandık, sen mutmain oldun. Biz kul olduk, sen dost oldun. Biz kitap karıştırdık, kitap yuklendik, sen kevn’e bakıp misyon yuklendin. Bizim yukumuz, senin ise sorumluluğun vardı. Biz bilgi edinmeden yargı edinirken, senin yargılarını bilgeliğin şekillendiriyordu. Biz kellemizi birilerinin cebine koyarken, birileri icin cantada keklikken, sen tek başına bir ummettin. Sen her işinde ALLAH’ı vekil tutarken, biz “ALLAH vekil” dedik gectik. Bizim ofkemiz merhametimize galebe calarken, sen merhameti ve yumuşak huyluluğu sectin. Sen ateşe atılmayı goze alırken, biz zalimlerden bize bir zarar dokunur diye icten ice yandık.
Sana bakınca kardeşim, bizim hepsini kıramadığımızı anlıyorum. Kacımız nefsini ateşe atar, kacımız feda eder oz cocuğunu, şimdi oğlunun İsmail olmasını bekleyen kacımız babasını Azer ilan ederken kendisi İbrahim’di.
İşte şimdi kardeşim, cıkıyorum mescitten, boynumda senden emanet bir balta… İlk kırmam gerekeni hala kıramıyorum galiba.
__________________
HZ. İbrahim Olmak
Dini Bilgiler0 Mesaj
●24 Görüntüleme