Esirler arasında bir kadın... Belli ki yorgun, umitsiz...

Kolay mı? Savaştan cıkmışlar. Vatanlarını, mallarını mulklerini, ozgurluklerini kaybetmişler. Yazık ki kabilesi alemlere rahmet Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz ile savaşmış.

Harp sona ermiş; kadının kabilesi mağlup olmuş. Kalanlar esir alınmış.

Sahabe-i Kiram r.a., ele gecirmiş oldukları esirleri savaştan sonra bir yerde toplamışlar. Rasul-i Ekrem s.a.v. de orada, esirlere bakıyor...


Kalabalığın arasında kadın telaşlı, oteye beriye bakıp bir şey arıyor. Biraz sonra bir cocuk gozune ilişiyor. Birden cevikleşip cocuğa koşuyor, kucaklayıp şefkatle bağrına basıyor. Bir tarafa cekilip emzirmeye başlıyor. Belli ki kargaşada cocuğunu kaybetmiş. Bulduğunda dunyalar onun oluyor; esirliğin uzuntu ve sıkıntılarına aldırmadan...

Kimin merhameti?

Varlığı alemlere yuce bir merhamet ve şefkatin eseri olan Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz bu manzarayı seyreden sahabilerine soruyor:

- Ne dersiniz, bu kadın yavrusunu ateşe atar mı?

Sahabe-i Kiram r.a.:

- Hayır, atmaz! diyorlar.


Bunun uzerine Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz şoyle buyuruyor:

- “Şuphe yok ki Allah TealÂ’nın kullarına merhameti, şu kadının cocuğuna olan merhametinden daha fazladır.” (Buharî, Edeb 18)

Bu esir kadının akıbeti hakkında başka bilgiye ulaşamadık. Ama rahmet Peygamberi s.a.v. Efendimiz’in, en merhametli yolu izlemiş olduğundan da zerre kadar şuphemiz yoktur.

Olayın cereyan şekli ve Efendimiz s.a.v.’in ifadesi, Yuce MevlÂ’nın kullarına olan merhametinin enginliğini, hic cıkmayacak şekilde hafızalara nakşediyor.

Ya şiddetli azap?

Omer Nasuhi Bilmen Hocaefendi, bir sohbetinde yukarıdaki hadisi naklettikten sonra cok hikmetli bir noktaya dikkatlerimizi cekiyor:

“Şu hususa da dikkat edilmelidir: Cocuklar masum hallerinden dolayı annelerinin merhametini kazanırlar. Bir kul da hayatını temiz bir şekilde surdurmeye devam etmelidir ki ilÂhi merhamete layık olsun. Yoksa Cenab-ı Hak, ‘erhamu’r-rahimîn: merhametliler merhametlisi’ olmakla beraber ‘şedîdu-l‘ikÂb: azabı oldukca şiddetli’dir aynı zamanda... Nitekim Kur’an-ı Kerim’de:

‘Biliniz ki Allah, azabı oldukca şiddetli olan ve cok bağışlayıp cok merhamet edendir.’ (Maide, 98) buyrulmuştur.” (Omer Nasuhi Bilmen, Kur’an-ı Kerîm’den Dersler ve Oğutler, s.56, İstanbul 1947)

Merhametin sahibi, insanı da en guzel şekilde yaratmış ve insanın bu guzelliği bozmamasını istiyor. Yaratılışından sapmamasını, cirkinleşmemesini istiyor.

Oyleyse kula duşen guzel yaratılışını muhafaza etmek. Ki boylece uzerinden merhamet eksik olmasın...



MEHMET IŞIK
__________________