Mubarek Erol | Şubat 2013 | Semerkand

Bu haklar oncelikle kulu yani ferdi ilgilendirir. Ancak dunyevî-uhrevî butun işlerimiz bir rehber/lider/amir tarafından idare edildiği icin hic kimse kendi canının istediği tarzda hareket edemez. Bu acıdan mumin kimse Allah rızası icin tabi ve teslim olan kişidir. Cenab-ı Mevl muberr kitabımız Kur’an-ı Kerim’de şoyle buyuruyor:
“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygamber’e ve sizden emir sahiplerine de itaat edin.” (NisÂ, 59)
Fahr-i KÂinat Efendimiz s.a.v. de şoyle buyurmuştur:
“Muslumanın sevdiği ve sevmediği konularda -Allah’a isyanla emrolunmadığı surece- idarecisini dinleyip itaat etmesi gerekir. Masiyetle (gunahla, haram işle) emrolunduğu zaman dinlemesi ve itaat etmesi gerekmez.” (Buharî; Muslim)
Yoneticiye itaat de Allah rızası icin olmalıdır. Boyle bir itaat sayesinde muslumanlar birlik olur, dirlik ve duzen icinde yaşarlar, bir kişinin ya da kucuk bir grubun ustesinden gelemeyeceği işleri halletme imkan ve zeminine kavuşurlar.
Biz itaatin de sevk idarenin de en guzelini Fahr-i KÂinat Efendimiz s.a.v. devr-i saadetinde goruruz. Baş idareci olarak Allah Rasulu s.a.v.’in yanı sıra, O’nun gorevlendirdiği amirlere, komutanlara herkes itaat etmiştir. Efendimiz s.a.v. buyuruyor:
“Başınıza uzum (gibi simsiyah) kafalı Habeşli bir kole dahi gecirilse dinleyiniz ve itaat ediniz.” (Buharî

Mucell dinimizde itaat, asla bireysel akıl ve iradenin iptal ve ihmali manasına gelmez. İtaat, başta Allah oyle emrettiği icin, sonra da dunya ve ahiret işlerini nizam ve intizama koymak, kişiselliğin dunyasından geniş ufuklara yelken acabilmek icindir. Cenab-ı Mevl buyuruyor:
“Siz Allah’a yardım ederseniz, o da (duşmanınıza) karşı size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar.” (Hacc, 30)
Mufessirlerimiz ayet-i kerimedeki “Allah’a yardım” ifadesini “Allah’ın dinine ve Peygamberi’ne yardım” olarak tefsir etmişlerdir. Bu yardım da Allah icin gayret etmekle, işleri idare edenlere itaat ederek yardımcı olmakla gercekleşir.
Fahr-i KÂinat Efendimiz s.a.v. vefat ettiği zaman istişareler neticesinde halife secilen Hz. Ebu Bekir r.a. minbere cıkıp Allah TealÂ’ya hamd u sena ve Efendimiz s.a.v.’e salÂt u selamdan sonra şu hutbeyi irad etmiştir:
“Ey insanlar! Sizin en hayırlınız olmadığım halde uzerinize idareci kılındım. (Bu gorevi yerine getirirken) iyi hareket edersem bana yardım edin. Kotu işler yaparsam beni doğrultun.
Bir millet Allah yolunda cihadı terk ettiği zaman Allah onları zillete sevk eder. Bir toplulukta aşırı kavmiyetcilik hissi bulunursa, Allah onlara umumi bir bela verir.
Ben Allah’a ve Rasulu’ne itaat ettiğim surece siz de bana itaat edin. Ben Allah’a ve Rasulu’ne isyan edersem, sizin bana itaat etme yukumluluğunuz yoktur.”
Hz. Ebu Bekir r.a. vefat ettikten sonra halife olarak secilen Hz. Omer r.a. da ilk hutbesinde şoyle seslenmişti:
“Ey insanlar! Sizin uzerinize idareci kılındım. Eğer işlerinizi idarede sizin icin hayırlı şeyler yapma, işlerinizi kuvvetle icra etme ve uhdeme duşen onemli sorumlulukları kudretle yerine getirme hususunda icimde bir umit olmasaydı bu gorevi kabul etmezdim.
Sizin başınıza idareci olmam, inşallah benim gidişatımda bir değişikliğe yol acmayacaktır. Azamet ancak aziz ve celil olan Allah’a mahsustur. Kulların ise azametten herhangi bir payı yoktur. Bu itibarla sizden herhangi birisi asla, ‘Omer idareye gelince değişti’ demeyecektir.
Hakkı once kendi nefsimde tecrube eder, sonra ileri gecer ve size durumumu acıklarım. İhtiyac sahibi olan, haksızlığa uğrayan yahut gidişatımız konusunda bizi kınayan kimse olursa bu durumu bana bildirsin. Zira ben de sizden biriyim.”
Hz. Omer r.a.’ın vefat etmeden hemen once tayin ettiği şura heyeti tarafından halife secilen Hz. Osman r.a. minbere cıktı. Hay timsali halife, bu ilk hutbesinde biraz tutuk bir şekilde Allah TealÂ’ya hamd ve Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz’e salÂt u selamdan sonra şoyle dedi:
“Ey insanlar! (Ata, deveye ve benzeri şeylere ilk defa binen kimse icin) ilk biniş zordur. Bugunden sonra da gunler var. Eğer yaşarsam, daha sonra size gerektiği gibi bir hutbe irad edeceğim. Biz hatip değiliz; fakat Allah bize (etkili bir şekilde hutbe irad etmeyi de) oğretecektir.”
Bir sure sonra tekrar minbere cıktı ve Allah TealÂ’ya hamd, Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz’e salÂt u selamdan sonra şunları soyledi:
“Sizler yolculuk halindesiniz. Omur sona ermek uzere. Bu sebeple son demlerinizde yapabildiğinizin en hayırlısını yapmaya bakın. Şuphesiz ki ecel gelmiştir (yakındır). Ya sabah veya akşam vakti aniden cokuverir.
Dikkat edin! Dunyanın mayasında aldatıcılık vardır. Oyleyse dunya hayatı sakın sizi aldatmasın. Gaflet sizi Allah Teal hakkında aldanışa sevk etmesin. Sizden once gocup gidenlerden ibret alın.”
Hz. Ali r.a. da ilk hutbelerinden birinde insanlara şoyle seslenmiştir:
“Ey Allah’ın kulları, Allah’tan korkun! İyilik ve hayır icin ciddi bir şekilde calışın. Emel ve arzuları yarıda kesen, lezzet ve zevkleri acılaştıran olum gelmeden once hazırlığınızı yapın. Bilin ki bu dunyanın nimetleri daimi değil. Onun bela ve musibetlerinden hic kimse emin olamaz. Dunya, gercek ile insan arasına giren bir aldanma perdesi, zayıf ve hayal meyal fark edilen bir karartı ve yıkılmak uzere olan bir duvar gibidir. O kendi peşinde koşan insanları helake surukler.
Ey Allah’ın kulları! Gecmişte yaşananlardan ibret alın. Uyarıları dikkate alıp oğutlerden yararlanmaya bakın. İkaz ve korkutmalar sizi yanlış yapmaktan alıkoysun. Nasihatler size fayda versin.”
Dunya ve ahiret işlerimizde bize ornek ve onder olan Ashab-ı Kiram efendilerimiz Allah rızası icin kendilerine amir olan kimselere itaat etmişlerdir. Fitne ve masiyet durumu dışında da asla yardımdan geri kalmamışlardır. Bizlere de duşen işlerimizde Allah rızasını gozetmemiz ve Allah icin sorumlularımıza yardım etmemizdir.
Rabbimizin tevfik ve inayetiyle…
__________________