İnsan Rabb’ine karşı daima edepli olmalıdır
İnsan, kendi iradesiyle ancak kendi iradesinin hÂsılası kadar bir iş yapabilir. İnsanın iradesi, kendi elinin ulaştığı dairenin cemberi kadardır.
HÂlbuki onun mazhar olduğu imkÂn ve kabiliyetler butun kÂinattaki imkÂnların hÂsıl edemeyeceği kadar buyuktur. Buradan anlaşılmaktadır ki, insan kudret ve iradesiyle elde ettiği şeyin binlerce derece ustunde cok şeye maliktir ve bunların hicbirisi insanın kudretinden doğmamaktadır. İnsanın neye malik olup olmadığının munakaşası yapılabilir.
Mesela o, kendi gormesini, tat almasını, duymasını kendisi temin edebilir mi? Bunları baştan Allah cebri lutfî olarak vermiş ve insana sormamıştır. Bunda insan iradesinin hicbir dahli yoktur. Bu, oyle buyuk bir rahmettir ki Allah, bunları bize istemediğimiz zaman lutfetmiş, sonra bize irade vermiş ve biz, Allah’tan bunların devam ve temadisini istiyoruz.
Bunlarda kucuk bir arıza meydana gelse cok defa insan bunların ustesinden gelememekte ve bu arızaları giderememektedir. Eğer insanoğlu, bu turlu arızaları izaleye kadir olsaydı, hasta ve pek cok musibetlere maruz kalan insanların ceşitli hastalıklardan olmesi tasavvur edilemezdi.

HÂlbuki pek cok hekim butun teknik imkÂnlarla hastanelere duşmuş milyonlarca hastanın başında ellerinden gelen gayreti sergilemelerine rağmen, olup giden bir insan karşısında bir şey yapamamaktadırlar.

İnsan neye maliktir ki!
İnsan, neye maliktir ki? Lokmayı ağzına koyduktan sonra her şey onun iradesi dışında cereyan etmektedir. Hatta insan bu işte iradesini ortaya koysa karıştırır. Mesela yemek yerken yemek yeme sevk ve insiyakının dışında bir şeyler yapmaya kalkışırsa dilini ısırır. Az cok insanın ağzında iradesi vardır ve bazen dil ısırma gibi hic hoş olmayan durumlar ortaya cıkabilir. Evet, her şey adeta insanın iradesi dışında olmaktadır. Kendi benliği icinde, kendi iradesinin dışında halledilen bu meseleler bir yere yığılsa, kure-i arz capında bir buyukluğe ulaşır.
Ayrıca insanın kudret ve iradesi vardır diyerek ondan biraz kudret ve iradeyi suzuversek bu kure-i arz buyukluğundeki lutuflar karşısında mikroskobik bir şey olur. Oyleyse insan, haddini bilmeli, Rabb’ine karşı daima edepli olmalıdır.
Allah dilemezse insan hicbir şeye sahip olamaz ve hicbir şey yapamaz. İnsanın olacağı şey sadece iradesi kadardır. Ancak o, bu kucuk ve sınırlı iradesiyle terazinin kefesine bir kaşık su koyar. Allah lutfuyla bu bir kaşık suyu umman yapar ve karşılığında ona bir umman ihsan eder. Bu, sadece Allah’ın bir lutfudur. HÂlbuki insan, coğu zaman bunu değerlendirirken “Ben bir kaşık koydum da ondan umman hÂsıl oldu.” diyerek yanılır.
İnsan kendi ihtiyarı ve iradesi dÂhilinde olan işlerinde dahi işin yuzde birine sahip değildir. Boyle zayıf ve aciz olan bir varlık nasıl olur da kendisinden hÂsıl olan butun işlere sahip cıkıp kendine mal edebilir?
Bu yanlış duşunceyi izale etmek icin Allah’ın verdiği azaları yerinde ve gerektiği gibi kullanamayan insanlara bakılabilir. Bu durum, insana kendi hududunu cizmesi adına cok şey telkin ve ilham eder.

Butun fiilleri yaratan Allah’tır. Biz sadece şart-ı adi olarak işe mubaşeret ederiz. Cunku Allah lutuflarını bu şart-ı adiye bağlamıştır. Bu, kapının acılması icin tokmağına dokunmak gibi bir şarttır.

Evet, insan sa’y ve gayret eder, Cenab-ı Hak da mal, mulk ve her turlu dunyalık imkÂnı lutfeder. İnsan ilmin arkasından koşar, Allah da ona ilim ihsan eder. Ancak bu her zaman boyle olmayabilir; bazen cok akıllı kimseler, ticarette koşarlar da zengin olamazlar. Zira Allah her zaman verme mecburiyetinde de değildir.

Kulunun iradesi kadar verirse bu adaletinin gereğidir; iradesinin ustunde vermesi ise lutfundandır. Kimse de buna itiraz edemez.
Cunku bizler, kulları olarak onceden Allah’a bir şey vermedik ki O, karşılığını verme mecburiyetinde olsun. Yaptığımız kulluk ise şimdiye kadar mazhar olduğumuz nimetlerin bir neticesidir. Bundan sonra bizlere ihsan edilecek nimetlerin bir mukaddimesi değil.
Bu sebeple insan elindeki hicbir şeye kendisinin malik olmadığını bilmeli ve bundan sonra geleceklerin de tamamen Allah’ ın lutfu olduğunun idrakinde olmalıdır.

OZETLE
1- İnsan, kendi iradesiyle ancak kendi iradesinin hÂsılası kadar bir iş yapabilir. İnsanın iradesi, kendi elinin ulaştığı dairenin cemberi kadardır.
2- Allah'ın sayısız lutfuna mazhar olan insan, iradesiyle elde ettiklerinin cok ustunde şeye maliktir ve bunların hicbirisi insanın kudretinden doğmamaktadır.
3- Allah dilemezse insan hicbir şeye sahip olamaz ve hicbir şey yapamaz. Oyleyse insan, haddini bilmeli, Rabb’ine karşı daima edepli olmalıdır
__________________