Mirac gibi insanlık tarihinin en buyuk mucizelerinden biriyle şereflenen Hz. Muhammed Mustafa (sav) Miracı ve yaşadıklarını şoyle anlatmıştı:
20 Ağustos 2006 14:15
Yazı boyutunu buyutmek icin
“Bir gece halam UmmuhÂnî’nin evinde (bir rivayete gore Kabe’de) iken Cebrail (a.s.) geldi.
‘Ey muhterem nebi! Rabbin huzuruna varmak icin kalk, melekler seni bekliyor.’ dedi. Goğsumu gobeğime kadar yardı. Kalbimi cıkarıp, iman dolu bir altın tasta yıkadı. Tekrar yerine koydu. Bundan sonra katırdan kucuk ve merkepten buyuk, beyaz renkte “Burak” isminde bir hayvana bindirildim. Bu hayvan, her adımını, gozun gorebildiği son noktaya atıyordu. Bir anda Mescid-i Aksa’ya geldik. Cebrail, Burak’ı, butun peygamberlerin hayvanlarını bağladıkları bir halkaya bağladı. Mescidde diğer peygamberlerin ruhları temessul etti. Bize selÂm verdiler. Ben de selÂmlarına karşılık verdim. Cebrail bana, ‘One gec ve nebilere iki rekÂt namaz kıldır.’ dedi. Ben de imam olup namazı kıldırdım. Cebrail bana biri sut, biri şarap dolu iki kap getirdi. Ben sutu icince, ‘Yaratılışına uygun olanı sectin.’ dedi.”
Ebu Said-i Hudrî’nin rivayetine gore, Peygamber Efendimiz şoyle devam ettiler:
“Bundan sonra bir Mirac (merdiven) getirildi ki, ben ondan guzel bir şey gormedim. Cebrail, beni bu merdivenden Hafaza kapısına kadar cıkardı. Burada Cebrail, semanın acılmasını istedi ve orada şoyle bir konuşma gecti. İcerden soruldu:
- Sen kimsin?
- Ben Cebrail’im.
- Yanındaki kim?
- Muhammed (s.a.s.)
- Ya! O, Resul olarak gonderildi mi?
- Evet.
Hemen kapıyı actılar ve beni selÂmladılar. Bir de ne goreyim! Semayı muhafaza eden İsmail isminde muekkel buyuk bir melek, yanında yetmiş bin melek ve o meleklerden her birinin yanında da yuz bin melek var. Bunlardan ayrılınca; bunyesi, yaratılışından beri hic değişmemiş bir adamın yanına geldim. ‘Ya Cebrail, bu kimdir?’ diye sorduğumda, ‘Baban Adem’dir.’ diye cevap verdi. O, bana selÂm verdi ve, ‘Hoş geldin ey salih nebi, ey salih evlat!’ diye karşıladı.
Sonra, ikinci semaya cıktık. Orada Yusuf (a.s.) ile buluştuk. Yanında, ummetinden kendisine tÂbi olanlar da vardı. Yuzu ayın ondordu gibi aydındı. Onunla da selÂmlaştık.” Peygamber Efendimiz, ucuncu semada Yahya ve İsa (a.s.) ile; dorduncu semada İdris (a.s.) ile, beşinci semada Harun (a.s.) ile ve altıncı semada ise Hz. Musa (a.s.) ile goruşur.
Resulu Ekrem, anlatmaya devam ediyor:
“Daha sonra yedinci semaya gectik. Orada İbrahim (a.s.) ile buluştum. Sırtını Beytu’l-Ma’mûr’a dayamış; beni selÂmladı. ‘Hoş geldin ey salih nebi!.. Hoş geldin ey salih evlÂt.’ dedi. Burada bana denildi ki, ‘İşte senin ve ummetinin mekÂnı.’ Sonra Beytu’l-Ma’mur’a girdim, icinde namaz kıldım. Bu beyti her gun yetmiş bin melek tavaf eder ve bir daha kıyamete kadar tavaf icin bunlara sıra gelmez.”
Peygamberimiz, yedinci semada gorduklerini anlatmaya devam ediyor:
“Burayı gezerken bir ağac gordum ki, bir yaprağı bu ummeti burur. Ağacın kokunden bir memba akıyor ve ikiye ayrılıyordu. Cebrail’e bunu sorduğumda dedi ki: ‘Şu Rahmet Nehri, şu da Allah (c.c.)’ın sana verdiği Kevser Havuzu’dur.’ Rahmet Nehri’nde yıkandım. Gecmiş ve gelecek gunahlarım affedildi. Sonra, Kevser yolunu tutarak cennete girdim. Orada gozun gormediği, kulağın işitmediği, beşerin hayal ve hatırına gelemeyecek şeyler gordum.
Bundan sonra Sidretu’l-Munteha’ya kadar cıktık. Sidre’den yukselince Cebrail durakladı ve, ‘Ya Muhammed, yemin ederim ki, ben buradan bir karış ileriye gecersem yanarım. Benim buradan ileriye gecmeye takatim yoktur.’ dedi.”
İnsanlığın İftihar Tablosu, lÂhut Âleminin bu en yuksek yerinde “Refref” denilen bir vasıtayla Allah’ın dilediği yere gelir. Bir rivayette, Peygamberimiz şoyle buyururlar:
“Sidre’den sonra oyle bir yere yukseldim ki, kaza ve kaderi yazan kalemlerin cıkardıkları sesleri duydum. Arş’ın altına geldiğimde, Arş’ın ustune baktım; ne zaman var, ne mekÂn, ne de cihet. Rabbimin şu lÂhutî sesini işittim; “Yaklaş ey Muhammed! Ben de KÂbe Kavseyn miktarı yaklaştım. Rabbimin ilhamı ile şunları okudum: “Ettahiyyatu lillahi, vessalavatu, vettayyibatu’ (En guzel tahiyye Allah’a mahsustur. Bedenî ve malî ibadetler de O’na lÂyık ve mahsustur.) Bunun uzerine Allah (c.c.) şu mukabelede bulundu: “Es-selÂmu aleyke eyyuhen-nebiyyu ve rahmetullali ve berekÂtuhu.’ (Ey nebî, selÂm sana olsun. Allah’ın rahmeti ve bereketi de sana olsun.) Ben tekrar; ‘EsselÂmu aleyn ve ala ibadillahissalihine. Eşheduenl ilahe illallah ve eşhedu enne muhammeden abduhu ve ressuluhu.’ (SelÂm bizim ve Allah’ın salih kullarının uzerine olsun. Ben şehadet ederim ki, Allah birdir. Ondan başka ilÂh yoktur. Yine şehadet ederim ki, Muhammed, Allah’ın kulu ve elcisidir.) dedim.”
Resûlullah Efendimiz, Rabbinden bircok vahiyler alarak, aynı yollardan geri doner. Hz. Musa’nın yanına gelince; Hz. Musa, “Allah sana neler emretti?” diye sorar. Peygamberimiz de, elli vakit namazla emrolunduğunu soyler. Hz. Musa, “Ya Resulallah, elli vakit namaz, coktur. Bu, senin ummetine ağır gelir, yapamazlar. Rabbine iltica et de hafifletsin.” der. Bunun uzerine, Peygamberimiz tekrar geri donup, namazın hafiflemesini diler. Once on vakit kaldırır. Peygamberimiz, Hz. Musa’nın yanına gelip durumu bildirince; Hz. Musa, bunun da cok olacağını soyler. Bu minval uzere Peygamberimiz birkac kere geri donerek Rabbine iltica eder ve boylece; namaz beş vakte kadar indirilir. En sonunda Peygamber Efendimiz Mekke’den ayrıldığı noktaya getirilir.
__________________
peygamberimizin dilinden mirac gecesi
Dini Bilgiler0 Mesaj
●20 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- peygamberimizin dilinden mirac gecesi