Tartışanlar; ruh, nefis ve akıl.
Nefis ruha sordu: “Sen kimsin?”
Ruh cevap verdi: “Ruhum” diye.
Nefis yine sordu:
“Neden ben ruhum demiyorsun? Kendini tanıtırken neden sadece ‘ruhum’ diyorsun?”
Ruh cevap verdi: “Ben demek, benim lisanımda yok, onu sen telaffuz edersin.”
Nefis bu cevaba guldu ve alaycı bir tavırla sordu: “Senin bir kimliğin, bir kişiliğin yok mu?”
Ruh cevap verdi: “Bu amacla yaratılmadım.
Bir şey olma hedefim yok, safîyim.”
Nefis yine sordu: “Seni taşıyanlar, seni bircok isimle anıyor; siyah ruh, beyaz ruh, şu makamdaki ruh, bu makamdaki ruh, buna ne diyeceksin?”
Ruh cevap verdi: “Bu isimler, seninle olan mucadelem neticesinde konulan isimlerdir.”
Akıl, bu tartışmayı oğrenmek, kavramak icin tarafsız bir soru ile tartışmaya katıldı.
Ruha sordu: “Allah Allah, bu nasıl olur? Bir kısa misalin var mı daha iyi anlamam/algılamam icin. Biliyorsunuz ki, uzun misaller de gucum azalır.”
Ruh, akıla cevap verdi: “Nefsi taşıyan irade, ondan yana tercih kullanırsa, ruhun ismi siyah ve tonlarıyla anılır. Yok biz ruhtan yana tercih kullanırsa, nefsin isimleri beyaz ve tonları ile anılır.”
Akıl, bu cevap karşısında, bir an kendi kendi ile muzakere yaptı ve şoyle dedi: “Hımm, burada siyah renkle anılan ruh, paslı ruh, kirli ruh, kotu ruh vs. gibi ceşitli makamlara oturtulan, anılan, isimlendirilen ruh. Beyaz renkle anılan ruh ise iyi ruh, guzel ruh, Rabbani ruh vs. gibi. Fakat bu renkler, nefisten yana tercih gosteren irade tarafından ruha siyah olarak yansıtılıyor. Yine aynı irade tercihini ruhtan yana koyduğunda, nefise renk beyaz olarak yansıyor. EmmÂreden cıkan levvÂme nefis, mulhime nefis, mutmain nefis ve diğerleri, yani beyaz rengin tonları. Demek ki, birine siyah olan, diğerine beyaz oluyor. Tercih nefisten yana olunca ruha siyah ve tonları, tercih ruhtan yana olunca, nefise beyaz ve tonları.”
Nefis, biraz kızgın bir tavırla yine ruha sataştı ve sordu: “Ne yani, hic ortak yanımız yok mu? Hic mi benim gibi ahvalin yok?”
Ruh cevap verdi: “Ruhlar aclık duyar ama istemez. Sense hep istersin. Biz ise verirlerse doyarız. Sense verdikce acıkırsın.” Bunun uzerine nefis kızgınlıkla: “Gecen gun, musikî dinlerken, benim kahve istememe bir şey demedin ama. İrade sana musikî dinletti, bana da aynı anda kahve icirdi, huzurluydun inkÂr mı ediyorsun?” dedi.
Ruh cevap verdi: “Hayır, bazan ara bolgede sulh yapmamızda bir sakınca yok ki.”
Akıl sordu: “Arada buluştuğunuz bolgenin adı var mı?”
Ruh cevap verdi: “O bolgenin adı ‘huzur’.”
Akıl sordu: “Peki bu bolgede kalsanız olmaz mı?”
Ruh cevap verdi: “Bu nefsin bitmez tukenmez istekleri yuzunden bu bolgede fazla kalamayız.”
Akıl bunun uzerine ruha şoyle dedi: “Nefsin durumu belli. Aslında suc ‘iradede’ değil mi?”
Bunun uzerine ruh, akıla; “Onu da sen duşun!” dedi.
Nefis sucu yine ruha yukledi: “Benim istememe hep sen muhalifsin. Allah’tan irade sana pek kulak asmıyor da onum kesilmiyor.”
Ruh sordu: “Mesel ne istedin de ben istemedim.”
Nefis cevap verdi: “Gecen gun sen Kur’an dinlerken ben yine kahve istedim. Senin diretmen, bundan haz duymaman yuzunden irade bana kahve icirmedi.”
Bunun uzerine ruh, nefise şoyle dedi: “Beni kendine benzetmeye calışıyorsun. İrade de coğu zaman senden yana tercih kullanıp, beni ezerken hic aldırış etmiyorsun. Basit bir kahveyi bahane ediyorsun. Uzlaşacağımız şeyler var, uzlaşamayacağımız şeyler var.”
Akıl ruha sordu: “Bu uzlaşmayı irade sağlayamaz mı? Sizi huzurda buluşturamaz mı?”
Ruh bir kez daha akıla şoyle dedi: “Onu sen duşun.”
Nefis yine yuklendi ruha: “Hep biz seni sorguluyoruz. Sen de bizi sorgulasana?”
Bunun uzerine ruh şoyle dedi: “O da senin ahlÂkından. Rabbimiz, sana ‘Kimsin?’ diye sordu. Sende herkese aynı soruyu ‘sorgulayarak’ sorarsın. Sen kimsin, bilim kim, ilim kim, şu kim, bu kim? Tıpkı bana ilk başta, ‘Sen kimsin?’ diye sorduğun gibi.”
Akıl kendi kendine şoyle dedi:
“Demek ki nefis, meraktan, tanımak amaclı soru sormuyor. Ben merkezli, ‘Sen de kim oluyorsun?’ gibilerinden ‘Sen kimsin?’ diyor…”
Nefis kızarak, ruha sordu: “Sana uyduğum da olmadı mı? Mutmainne, RÂziye, Mardiye diye beyaz isimler almadım mı?”
Ruh cevap verdi: “Benim yaratılışımın sırrına varman, seni mest etmedi mi? Rabbimizin rızasına, ‘gel denen’ yere gelmen, seni yuce kılmadı mı Rabbimizin indinde?”
Akıl soze girdi: “Evet, şimdi daha iyi anladım. Nefsin bir amacı var, ruhunsa yok! Nefsin amacı ruha ulaşmak. Bu yuzden safileşen, mucadele eden nefis taşıyanı Rabb indinde değerli kılıyor. Ruhsa zaten ozde safi.”
Ruh akla konuştu: “Evet, nefsin hedefi ruha ulaşmak, onun gibi olmak. Ruhun emeli, nefsin kendisine varması. Ruh, beklemekten başka bir şey yapamaz ancak duyduğu hazlarla, nefsin duyduğu hazları karıştırıp, nefsin hazlarını, nefse anlamsız kılar.”
Akıl soylendi:
“Hımm, ruh Kuran dinler haz alır, guzel sozler dinler haz alır. Aldığı bu hazların nefsin hazlarından ustun gelmesi icin cabalar. Ruh Âşık olur. Aşkın ustunluğu ile mest olur, bundan haz alır. Nefis ise sureten murad almaktan, şehvetten haz alır, tat alır. Ruh kendi hazzının, nefsin hazzından ustun olduğunu akıla haykırır. Tabii bu işe irade karar kılar.”
Akıl nefse sordu: “Sen neden yaratıldın? Hangi unsurdan?”
Nefis cevap verdi: “Topraktan. ‘BEN ADEM’İ TOPRAKTAN YARATTIM’ Âl-i İmrÂn/59 ayeti gereği.”
Nefis akla sordu: “Sen neden yaratıldın?”
Akıl cevap verdi: “Sudan. ‘HER ŞEYİ SUDAN YARATTIM’ EnbiyÂ/30, ayeti gereği.”
Akıl ruha sordu: “Sen hangi unsurdan yaratıldın, havadan değil mi?”
Ruh cevap verdi: “AhlÂkın gereği fikir yuruttun. Havadan değil, havadan can yaratılmıştır. ‘O HAKLA CAN BOĞAZA GELİP DAYANDIĞINDA… VÂkıa/83 ayeti gereği.”
Akıl bunun uzerine şoyle dedi: “Can alınırken, bu surenin 84. ayetinde, ‘BAKAR DURURSUNUZ’ der. 85. ayetinde ‘BİZ İSE ONA SİZDEN DAHA YAKINIZDIR. FAKAT SİZ BİZİ GOREMEZSİNİZ.’ der. Demek ki, bir set var ki, hakikat gorulmuyor. Cunku yoktan var edilen hayat, o anda yok seddine giriyor. Yani yokluk, seddin gormeye engel olanın ta kendisi…”
Akıl, yine ruha sordu: “O zaman ateşten yaratıldın?”
Ruh yine cevap verdi: “Hayır, yine havadan sudan fikir yuruttun… Ateşten; gonul-kalp yaratılmıştır.”
Akıl bilgiclikle atıldı:
“Ateşten İblis yaratıldı. Gonlun İblis ile ne alÂkası var ki?”
Ruh cevap verdi: “Yaradan, gonulde ateşlerin en ustunu, aşk ateşini yarattı ki, ne İblisin ateşi, ne cehennem ateşi onu gecer. Aşk ateşi, İblisin ateşini de yakıp kul eder.”
Akıl soylendi: “Hımm doğru ya, aşk ateşi her şeyi yakar, İblisi de.”
Akıl, ruha sordu: “Be mubarek sen neden, hangi unsurdan yaratıldın?”
Ruh bu soruya şoyle cevap verdi: “Beni dort unsurda arama, onlarda cisimler gorulur. Yaradan: ‘RUHUMDAN UFLEDİM’ SÂd/72 buyuruyor. Bu ayetin ilkesi ile ruh, Yaradan’ın sırrındandır. Bu sır; dort unsura mÂn anlam verir.”
Akıl duraksadı ve soylendi: “Hımm doğru. Gorulen her şey de bir ruh olmasa ne anlamı olur?” Ve birden akıl heyecanla haykırdı: “Allahu ekber, Allahu ekber! Demek ki ruh yaratılmadı. Var olandan, yaratılana verildi. Aman ya Rabbi! Buyuk ruh Cebrail de mi var olan sırdandı? Var olan sır, uflenen ruhtan mıydı?”
Ruh cevap verdi: “Anılan her şey yaratılmıştır. Anılan ruh da yaratılmıştır. Var olan, yaratılmayan uflenen haric.”
Akıl soylendi: “‘YARADAN İNSANI CEŞİTLİ MERHALELERLE YARATMIŞTIR.’ Nûh/14. ‘ALLAH, YEDİ KAT GOĞU, YERYUZUNDE DE MİSLİNİ YARATMIŞTIR. GUCUNUN HER ŞEYE YETTİĞİNİ VE BİLGİSİNİN HER ŞEYİ KUŞATTIĞINI BİLMENİZ İCİN BUNLARIN ARASINDAKİ OLAYLAR DURMADAN MEYDANA GELİP DEVAM EDİYOR.’ TalÂk/12.
Yedi kat nefis katları tum yaratılmışlık Âleminde zuhur etmiş. Yani uflenen sır ruh, diğer ruhu da meydana getirmiş. Diğer ruh yaratılmış, yani ruhun ruhu. Oyleyse nefis ruhlaşmakla mukellef, ruhun iddiası yok. Ruhlaşma nefsin iddiası. Nefis ruha ulaşacak (ruhlaşacak), bu ruh alınacak Yaradan tarafından nefsin ruha ulaştığı an suzulen, safîleşen hÂl ruhla butunleşecek.
Yaradan bu ruhu; ‘O’NA DONDURULECEKSİNİZ’ Yunus/56 ayeti gereği uflediği sırrı geri alacak. Geri aldığı sırda ruhun ruhuyla butunleşen nefis yani ruhlaşan nefis de lutuf olarak yer alacak ki, buna ‘BekÂ’ denir. ‘EN KOTU İŞLER ORTULUP, MUKÂFAT VERİLECEK’ Zumer/35. Bu ayet gereği nefsin kotulukleri, mucadele sonunda tasfiye edilecek.”
Akıl ruha sordu: “Sana yakın unsurlar nedir?”
Ruh cevap verdi: “Gonul.”
Akıl bu sefer nefise sordu: “Ya sana yakın unsurlar nedir?”
Nefis cevap verdi: “Sen…” Akıl oğrendiklerini muzakere yaptı:
“Nefis topraktan yaratıldı. Toprakta her şey vardır; su, hava, ateş. ‘OLU TOPRAK ONLAR İCİN DELİLDİR.’ YÂsîn/33 ayeti gereği. Toprak, nefis gibi her şeyi ister. Ayetin devamının gereği, ‘ONDA İCİNDEN PINARLAR FIŞKIRAN, HURMA BAHCELERİ, UZUM BAĞLARI MEYDANA GETİRDİK.’ YÂsîn/34. ‘MAHSULUNDEN VE KENDİ ELLERİYLE YAPTIKLARINDAN YESİNLER DİYE HALA ŞUKRETMEYECEKLER Mİ?’ YÂsîn/35. Tıpkı başka bir ayette, ‘KENDİ NEFİSLERİNİZ, (ELLERİNİZLE YAPTIKLARINIZ YUZUNDEN MUSİBET GELİR.)’ dendiği gibi.
Akıl sudan yaratıldı, sudan canlılar da yaratıldı. Akıl canlıyı, hayatı, mÂnÂyı idrak eden varlıktı. Havadan can yaratıldı. Oyle ya, susuz insan birkac gun yaşar ancak hava olmadan insan ancak birkac saniye yaşar… Gonul ateşten yaratıldı ki, her şeyi yaksın, sadece hakikat kalsın. Nefis toprak gibi hep olur, dirilir. Ayet’in dediği gibi; ‘OLUMU TADAR.’ EnbiyÂ/35. Bu mÂnÂdaki olum, fiziki faaliyetlerin sona ermesi gibidir. Ayet’te; ‘NEFİS OLUMU TADACAK.’ Âli İmrÂn/185 denir. Yine ayette; ‘HER NEFİS OLUMU TADACAKTIR. SONRA BİZE DONDURU- LECEKSİNİZ.’ Ankebût/57 denilir.
Bu olumler, nefis icin devamlı tadış, daha sonra mutlak son tadıştır ki, ruh bu mÂnÂda olmez. Yaratılan ruh bir kez olur. Oysa Allah’ın uflediği sır olan hic olmez. Cunku o Hayy’dandır! BekÂ, Yaradan’ın ruhundan uflediği yere donuştur. Olum halinde insanın tum unsurları; nefis, gonul, akıl ruhta toplanır, ruh alınır. Dolayısı ile hepsi alınmış olur. Yani ruh bir kaptır, hepsi kabın icine konur, kap alınır, icindekiler elenir, layık olan verilir.”
Akıl tekrar ruha sordu: “Peki, ‘RUHTAN PEK AZ BİLGİ VERİLDİ.’ İsrÂ/85 buyruluyor. Sen ise epey bilgi verdin?”
Ruh: “Sen bunlara nasip edilmiş tefekkuru nasiple ulaşabilirsin ki, bu saha ruhsatlıdır. Fakat ey akılsız akıl, sen bunlara cok bilgi mi diyorsun?”
Oktan Keleş
__________________
Tefekkur Dersleri: Ruh, Nefis, Akıl (Bir Tartışma)
Dini Bilgiler0 Mesaj
●30 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Tefekkur Dersleri: Ruh, Nefis, Akıl (Bir Tartışma)