CenÂb-ı Hak, “Duşunmez misiniz, idrak etmez misiniz, ey akıl sahipleri!..” diye akıllarımıza, vicdanlarımıza hitap ediyor. Hikmetleriyle kalbimizi ve aklımızı irşad ediyor. KÂinattaki zerreden kureye her şey bize hÂl lisanıyla konuşuyor. Yeter ki kalbimiz bu kÂinatın sessiz hikmet lisanını anlayabilsin!

CenÂb-ı Hak buyuruyor:

“O, geceyi, gunduzu, guneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi. Yıldızlar da Allah’ın emri ile hareket ederler. Şuphesiz ki bunlarda aklını kullananlar icin pek cok deliller vardır.” (Nahl, 12)

Rasûlullah (sav) buyurdular: “Tefekkur gibi ibÂdet yoktur.” (Ali el-Muttakî, Kenzu’l-UmmÂl, XVI, 121)

Akıl; insana bahşedilmiş bir malzemedir, bu malzemeyi guzel ve doğru kullanmak insanlığın gereğidir. Cunku insani aklıyla insan olur. Oyle ki aklı olmayan kimse, diğer varlıklar gibi hicbir şekilde mukellef değildir.

İşte akıl boylesine kıymetli bir nimet. Rivayete gore CenÂb-ı Hak, Hz. Âdem’i yarattığında ona şu uc nimeti takdim eder:

1. Akıl
2. Îman
3. HayÂ

Sonra da bunlardan birini secmesini ister. Hz. Âdem, CebrÂil’in de yonlendirmesiyle aklı secer. Cunku aklı olmayan da ne îman olur, ne hayÂ. Cunku îman da hay da ancak akıl mevcut olursa var olur.

Ancak akıl, kaygan bir sabun gibidir. Onu iradeli, dengeli ve doğru bir şekilde kullanmak, en zor meseledir.

Fakat ne gariptir ki hissiyatına mağlûp olan herkes, kendi aklını başkalarından daha iyi kullanabildiğini zanneder.

AKLINI EN GUZEL ŞEKİLDE KULLAN

Oysa akıl ve idrak sahipleri, ancak peygamberlerin getirdiği vahiydeki hikmet ve sır ile yaşayabilenlerdir. Yani aklı gonul toprağında hizmetci kılıp kalb-i selîme ererek guzel bir kul olabilenlerdir. Kısaca ifade edecek olursak Hz. Peygamber (sav)’in izinden gidenler, aklını en guzel şekilde kullanıyor demektir. Tefekkur sahibi saf bir kimse eğer hidayete ermişse, yeryuzunun en akıllı insanlarından demektir. Ancak hidayeti bulamamış olan deh derecesinde nice zeki kimseler ise, yeryuzunun en ahmaklarından demektir.

Bunun icindir ki akıl sahiplerine Kur’Ân-ı Kerim’de sık sık şoyle seslenilir:

“Duşunmez misiniz?” (Hûd, 30; Mu’minun, 85) “Akıl erdirmez misiniz, aklınızı calıştırmaz mısınız?” (Hûd, 51, Mu’minun, 80)

Bu sualleri idrak etmek icin insan once kendisine şunları sormalı:

Nicin dunyaya geldin? Nicin yaşıyorsun? Kimin mulkundesin?

Rızkını veren kim? Sana toprakta neden bu kadar ceşitli rızıklar hazırlanıyor? Hepsini saymaya tÂkat yetmez. Mesel koyunları duşun! Onlar niye senin icin dunyaya geliyorlar? Biliyorsun ki koyunun hemen her şeyi senin icin. Neden?

Sonra; Tavuğun yumurta yapması da senin icin… Arının bal yapması da senin icin… Acaba niye? Neden? Nicin?..

Bunları derin derin tefekkur edebilirsek, hidayet ve Hakk’a vuslat yolu olan cennet yolunda koşmaya başlarız.





Kaynak: Osman Nûri Topbaş, İhlÂs ve TakvÂ, Yuzakı Yayınları

__________________