DEFİNE
Ac tavuk ruyasında, kendini darı ambarında gorurmuş misali bizim Yoksul’a da ruyasında:
-Ey omru yoksulluklar icinde gecmiş olan!. Kalk, komşun olan kÂğıtcıda; şu şekilde, şu renkte bir kağıt var, onu bul ve kimsenin olmadığı yere giderek orada oku. Sakın başkalarına gosterme. Bir define kağıdıdır o. İş yayılır, ortalara duşerse bile gamlanma. Senden başka kimsecikler bir arpa tanesi bile alamaz ondan. Elde etmen uzarsa sakın umitsizliğe duşme. Her an: "Allah’tan umit kesmeyin" ayetini hatırla.
Mujdeci bunları soyledikten sonra, elini adamın goğsune koydu:
-Haydi, yuru, zahmet cek!. dedi.
Yoksul kendine gelince sevindi, ici icine sığmıyordu. Hemencecik kalktı, giyindi, dışarı fırladı. Doğru kÂğıtcının yolunu tuttu. Dukkandan girdi, aradığının farkına varılmasın diye bir muddet başka kağıtları karıştırdı, bulacağını umit ettiği tarafa yoneldi...
-Aman Allah’ım!... İşte o. Tum alametler var uzerinde... şekli, rengi... hepsi tas tamam uyuyor tarife... Diye bağırmamak icin zor tuttu kendini. Fark ettirmeden sokuşturarak bir tarafına, gizledi kağıdı ve:
-Hayırlı pazarlar olsun usta... Diyerek ayrıldı dukkandan, kimselerin bulunmadığı bir tarafa yoneldi, icinden de:
-Bu değerli kağıt onca başka kağıdın arasına nasıl girdi?.. Meşk kağıtlarının arasında, hazine tarifi. Allah Allah!... Nasıl olur da her şeyin koruyucusu Allah, birilerinin bir şeyler aşırmasına musaade eder? Butun ovalar altınla, gumuşle dolu olsa, Allah istemedikce ondan bir arpa tanesi dahi alamazsın.. Yuzlerce kitap okusan; Allah takdir etmediyse aklında hicbir şey kalmaz, Amma..... Allah’a kulluk edersen; bir kitap bile okumadan ağzından oyle inciler dokulur ki sen de şaşırır kalırsın da; "bunlar benden mi cıktı?" Diye ,kendinden gecersin. Şimdi iyiden iyiye inanıyorum ki; gorduğum ruyadaki kişi erenlerden.. Yoksa eliyle koymuş gibi bilebilir miydi yerini?.
Etrafına bakındı, kimselerin olmadığına kanaat getirince, sakladığı yerden cıkardı kağıdı, başladı incelemeye, okumaya:
-"Bil ki; şehrin dışında mezar olan filanca kubbe var ya... Hani arkası şehre, kapısı Ferkad yıldızına (Kuzey kutbuna yakın olan iki parlak yıldız)karşı... Turbeye arkanı don, yuzunu kıbleye cevir, sonra yayla bir ok at. Kutlu kişi, yaydan oku attın mı, okun duştuğu yeri kaz."
Yoksul bir yay buldu, oku koydu, butun gucu ile cekerek gerdi yayı ve boşluğu bıraktı oku. Duştuğu yeri kazmaya başladı sevinerek. Kazdı kazdı. Nafile, bir şeycikler yok. Kolunda kuvvet, kazma-kurekte ağız kalmadı. Gizli defineden bir
eser yok. Boylece her gun ok atmaya, duştuğu yeri kazmaya başladı. Yok, bir turlu bulamıyor, lakin umidini de hic kaybetmiyor, devam ediyor kazmaya. Daima orayı burayı kazdığından şehirde de dedi kodu yayılmaya başlamış, fırsatcılar durumu padişaha haber vermişti. "Filan Yoksul bir define kağıdı bulmuş, her tarafı kazıp duruyor" diye. Zaptiyeler soylenen yerde buldular, karga tulumba alıp getirdiler Padişahın huzuruna:
-Bre densiz; benim memleketimde, benden gizli hazine ararmışsın, doğru mudur? Diye gurledi Padişah.
Yoksul; yoksul ama, akılsız değil ya.. Durumun vahametini fark etti, yalan soylerse merhametsiz Padişahın derisini bile yuzdureceğini anladı, saklamadan ruyasından başlayarak tum olan bitenleri bir bir anlattı, defineyi tarif eden kağıdı da koydu Padişahın onune.
-Hadsiz hesapsız zahmetlere girdim, defineden bir habbe bile meydana cıkmadı, yorgunluğum, aclığım, uykusuzluğum da yanıma kaldı. Ey kaleler fethetmiş Padişahım, belki senin bahtın yaver olur da bulursun defineyi... dedi.
Padişah da altı ay, belki daha fazla ok attı, kazdırdı durdu. Nerede katı bir yay duysa hemen getirtip onunla deniyor. Lakin nafile. Eziyetten, dertten, sıkıntıdan başka bir şey elde edemedi. Define adeta "Anka"ya benziyordu. İsmi var, cismi yok. Her taraf kazılmış, kuyularla dolmuştu etraf. Gunun birinde Padişah Yoksul’u cağırttı, define kağıdını onune atıp:
-Bu işi olanın yapacağı bir şey değil. Senin işin yok. Bu iş sana daha layık! Bulursan ne Âla, helalı hoş olsun, bulamazsan kazar durursun ..dedi.
Kağıdı alan Yoksul; duşmanların, hasetcilerin fitnelerinden emin oldu, hemen kazmayı kureği omuzlayıp sevdalandığı şeye adamakıllı sarıldı.. Bulduğu her sert yayı alarak denemeler yaptı, kazdı durdu. Gorenler, padişahın izin verdiğini bildiklerinden ses cıkarmazlar ama haset etmekten de geri durmazlar.
Gunler gunleri, gunler ayları kovaladı. Yoksul’un bir yerleri kazması gunluk hayatlarında en alıştıkları, tabii bir parca oluverdi. Kanıksandı. Yoksul ac, acık, cıplak, perişan bir halde macerasının, aşkının, sevdasının peşinden ayrılmadı aylar boyu. Vefasızlık etmedi sevdasına, usanmadı da. Ama sonuc da yok.
Serap misali; tam kavuştum derken, yine boş hayal, havayı doven eller.
Nihayet gozler yorgun, beden yorgun, umutların kırıntıları da tukenmekte iken: "Neden yardım istemiyorum?. O isteyin vereyim, dua edin kabul edeyim demiyor mu?. "Diye duşundu, actı gonlunu, gonlunun ellerini:
-Ey sırları bilen!. Bu define icin omrumu ziyan ettim!. Hırs şeytanı acele ettirdi bana, tedbir alamadım, akıllı davranamadım!. Duğumu; bağlayana muracaat ederek cozeyim demedim!. Ya Rabbi!.. Bu işten tovbe ettim. Kapıyı sen kapadın, yine sen ac!. Duada da hunerim yokmuş, yine başımı hırkaya cekiyor, sana yalvarıyorum: Huner nerede, ben neredeyim?. Doğru bir gonul nerede?. Bunların hepsi de senin aksin, hepsi de sensin....
Duaları geceler boyu, gunlerce surdu. Allah’tan ilham geldi, cozuldu muşkulleri.
-Yaya bir ok koy at, dendi. Yayın zıhını adamakıllı cek mi dendi?. Yaya bir ok koy at dedi, ta kulağına kadar cek demedi. Sen, ukalalığından yayı cekmeye, okculuk hunerini gostermeye calıştın. Şah damarından daha yakındır O sana.
Halbuki sen ok gibi duşuncelerini uzaklara atmadasın. Av yakında sen uzağa duşmuşsun. Kim daha uzağa ok atarsa, daha uzaktadır. Sen okculuğunu perde yaptın kendine, halbuki isteğin koynunda idi...
Mesnevi-Cilt:6-Sayfa:152-.......-188
__________________
Mevlana Dan Bİr Kissa
Dini Bilgiler0 Mesaj
●19 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Mevlana Dan Bİr Kissa