Birbirinin hakkına, hukukuna, hayat tarzına, kişiliğine, onuruna karşı saygılı olmak, onlara yardımcı olmak; elle, dille ve olumsuz davranışlarla başkalarına zarar vermemek, başkalarının iyiliği icin de gayret gostermek husn-û muÂmele yani insanlara karşı guzel davranmak demektir. Bizlere ornek olarak gonderilen Hz. Peygamberimiz, sadece insanlara değil, canlılara ve doğaya karşı da en guzel davranış modelleri sunmuştur.
Hz. Peygamber, Âlemlere rahmet olarak gonderilmiştir.1 İnananların sıkıntıya uğraması ona cok ağır gelirdi. O, şefkat ve merhamet dolu bir peygamber2 olduğundan dolayı cevresindekilere dÂima iyi davranmaya ozen gostermiştir.
“İnsanlarla iyi gecinmeyen ve kendisiyle gecinilmeyen kişiden hayır yoktur.” buyuran sevgili Peygamberimizin, cevresindekilerle cok guzel ilişkiler kurduğunu goruyoruz. Bunlardan bazılarını hatırlatmak istiyoruz.
Hz. Peygamber, ayırım yapmaksızın cevresindekilerle yakından ilgilenir, yokluğunu farkettiği kişileri arayıp sorardı. Hastaları ve komşularını ziyaret eder, onların problemlerini cozumler, ihtiyac sahiplerinin ihtiyacını gidermeye gayret ederdi. Cenazelere katılır ve ailelerine taziyede bulunurdu. Nitekim Mescidi supurup temizliği ile ilgilenen kişiyi goremeyince ne olduğunu sorar. Oldu demeleri uzerine kabrinin başına giderek onun cenaze namazını kılmıştır.
Hz. Muhammed (s.a.v), akraba ziyaretine onem veren, tanıdığına ve tanımadığına selam veren3, buyuk bir tevazu icerisinde musÂfaha eden, izinsiz hicbir kapıyı acmayan, guler yuzlu olan ve hicbir kimseyle cekişmeyen, bağırıp cağırmayan ve cimrilikten, cok konuşmaktan hoşlanmayan, boş şeylerle meşgul olmayan, daima calışmayı teşvik eden bir Peygamber’dir.
O, insanların hatalarını yuzlerine vurmaz, isim vermeden, genele konuşarak hataları duzelttirirdi.4 Cocuklara ve kadınlara daha hassas davranırdı. Zaman zaman onlarla şakalaşırdı.5 İnsanların kusurlarının araştırılmasını, dedikodu yapılmasını hoş gormezdi. Borcların odenmesi konusunda titiz davranırdı. Toplumda cıkacak fitneye her zaman engel olurdu.6
Hz. Muhammed (s.a.v) sadece mu’minlere karşı değil kendisine inanmayanlara karşı da hassas davranırdı. O, kendisine eziyet edenlere, kendisini oldurmeye kastedenlere bile beddua etmemiştir. Resûlullah, Taif donuşu, Taif halkının ona yaptıkları hakaretler karşısında Cebrail gelerek, “Dilediğini emretmen icin Allah beni gonderdi. İstersen şu iki dağı kapayıvereyim” demiş, ancak bu teklifi kabul etmemiş, bu toplumun Allah’a ibadet edecek bir toplum olması icin dua etmiştir.7 Uhud Savaşı’nda dişlerinden biri kırılan ve yuzu yaralanan Resûlullah’a ashabı; muşrikler icin beddua etmelerini istemiş, ancak Resûlullah: “Ben lanetleyici olarak değil, davetci ve rahmet olarak gonderildim” buyurmuştur.8
“Merhamet etmeyene merhamet edilmez”9 prensibini yerleştiren Resûlullah, “kucuğe şefkat ve buyuğe hurmet etme”yi dini bir prensip olarak ortaya koymuş, buna uymayanın dinden uzak kalacağını bildirmiştir.10
Kadın-erkek ilişkilerine buyuk onem veren Peygamberimiz iyi bir aile reisiydi. “Hanımlara iyiliği tavsiye ediniz”, “Sizin en hayırlınız ailesine karşı en hayırlı olanınızdır. Ben aileme karşı hayırlı olanınızım.” buyurmuştur.
Sevgili Peygamberimiz, erkeklerin kadınlara karşı guleryuzlu olmalarını isterdi. İnsanlar arasında guleryuzlu olup da evine eşinin yanına gittiğinde asık suratlı bir zorba olmayı asla tavsiye etmemektedir. O, ailesine ev işlerinde yardım eder, eşleriyle şakalaşır hatta yarış bile yapardı. Kadınların yanından gecerken onlara selam veren Resûlullah, haftanın bir gununu kadınların eğitimine ayırmıştır.
Kadınlardan şikayet eden birisine: “Her kadının sevilecek bir tarafı vardır” diyerek onlarla ilişkilerin sağlamlaştırılmasını ve onlara karşı anlayışla davranılmasını istemiştir. Hanımlarını asla dovmeyen Resûlullah, Veda Hutbesi’nde: “Kadınların haklarını gozetmeyi ve bu hususta Allah’tan korkmayı tavsiye ederim. Siz onları Allah’ın emaneti olarak aldınız, onların namuslarını ve iffetlerini koruyunuz.” buyurmuştur.11
Peygamberimiz cocukları sever, oper,okşar, selam verir, onların hal ve hatırlarını sorardı. Hastalandıklarında ziyaret eder, hatta kucağına aldığı cocuğun ustunu kirletmesine dahi kızmazdı. Butun cocukları severdi ve “Kucuklerimize şefkat gostermeyen bizden değildir” buyururlardı.
Akr b.HÂbis, Peygamberimizin Hz. Hasan’ı optuğunu gorunce
- Benim on tane cocuğum olduğu halde, hicbirini opmedim dedi. Bunun uzerine peygamberimiz;
- “Merhamet etmeyene merhamet olunmaz” buyurdu.
Hz. Peygamber, cocuklarla şakalaşır ve onlarla eğlenirdi. Bir defasında Mahmud b. Rabi’ adındaki cocuğa bir kovadan su alarak uzerine puskurtmuştur. Yine Resûlullah da’vete giderken torunu Huseyin’i goturmek istemiş, cocuk Resûlullah’ı gorunce kacıp sallanarak koşunca, Resûlullah da cocuk gibi sallanıp arkasından koşmuştur.
Cocukların yanına gittiğinde onlara selam veren Resûlullah, onları kendisine doğru koşturarak musabaka yaptırır ve hediyeler verirdi. Bir defasında amcası Abbas’ın cocuklarından Abdullah b. Ubeydullah’ı koşturarak “Kim once gelirse ona şu var” demiştir.”12
O, insanlardan ote, hayvanlara ve tabiata karşı da iyi davranmış ve ummetinin de iyi davranmasını istemiştir. Mesel hayvanları ac susuz bırakmamayı, onlara guclerinin ustunde yuk yuklememeyi tavsiye etmiştir. Ağacı ve yeşili sevmiş, onların korunmasını talep etmiş; cevrenin ve ozellikle suların kirletilmemesini istemiştir.
Cevresindekilere bu şekilde guzel davranan bir peygamberin takipcileri olarak bizlerin de, etrafımızdakilere sevgi, saygı ve şefkat dolu olarak davranması gerekmektedir.
Dipnotlar: 1) Enbiya, 107. 2) Tevbe, 128. 3) Buhari, İman, 20. 4) Ebu Davud, Edeb, 6. 5) İbn Hanbel, VI/264; İbn MÂce, Mukaddime, 11. 6) RûdÂnî, Cemu’l-FevÂid, 9764 vd. 7) Buhari, Bedu’l-Halk, 7. 8) Muslim, Birr, 87. 9) Muslim, FedÂil, 65. 10) Ebu Davud, Edeb, 58. 11) Ebu Davud, MenÂsik,56; Muslim, Rıda’, 61; İbn Hanbel, VI/264. 12) Tirmizi, Birr, 15; GazÂlî, İhyÂ, II, s. 184; İbn MÂce, Mukaddime, 11; İbn Hacer, el-İsÂbe, III/311.

__________________