Huzuru kalb: Meşgul olduğunu, okuduğunu duşunmek, dunya işlerinden kalbi ayırmak, tamamen meşgul olduğu işe, okuduğu Kur'ana kalbini bağlamaktır. Gonul başka duşuncelerden ayrılır, yaptığı işten gaflet etmez ve yalnız onu duşunurse, o zaman huzuru kalb hasıl olur.

Tefehhum: Okuduğunu duşunup anlamaktır. Cok kere kalb, soz ile hazır olur, fakat manasını duşunmez. Buyuk zatların namaz esnasında anladığı oyle latif manalar olur ki, başka zaman hatırlarına bile gelmez, işte boyle kılınan namaz, her ceşit kotulukten alıkoyar. [Namaz kılarken okuduğunu anlamak lazım değildir. Ancak manasını biliyorsa, anlamaya calışmalı. Yahut manasını bildiği sure ve Âyetleri okumak daha uygun olur.]

Tazim: Bir Âmir, mahiyetindekine bir şey emreder, o da, kalbi huzur icinde emredileni anlayıp yapsa da saygı duymayabilir. Onun icin saygı tefehhumden sonra gelir. Yani Allahu teÂlÂnın emrini saygı duyarak yapmak gerekir.

Heybet: Bu da tazimden sonra meydana gelen bir korkudur. Bu korku, yılandan, cıyandan korkmaktan farklıdır. Bu Allahu teÂlÂnın sevgisini kaybetmekten meydana gelen bir korkudur.

Reca: Sevap beklemek demektir. Allahu teÂlÂnın nimetlerini, rahmetinin bolluğunu, namaz kılanlara Cenneti soz verdiğini ve verdiği sozde durduğunu bilmektir. İnsan padişaha saygı gosterip korksa da bir mukafat beklemez. Halbuki Allah’ın azabından korktuğu halde, kıldığı namazdan sevap umar.

Haya: Kusurunu bilip, Allah’tan utanarak, namazı kusursuz kılmaya calışmak gerekir. Namazda Allahu teÂlÂya karşı saygılı olabilmek icin, Onun azamet ve celalini bilmesi, kendisini de, hakir, zelil ve Allahu teÂlÂnın emrine boyun eğen adi bir kul olduğunu duşunmesi gerekir. Onun azametini bilmeyen veya inanmayan kimse Ona gerekli saygıyı gosteremez. Allah’a imanı daha parlak, daha kuvvetli olanın huşuu da kuvvetli olur. Hz. Âişe validemiz, (Resulullah bizimle konuşur, gulerdi. Ama namaz vakti gelince adeta bizi tanımazdı) buyurmuştur.

Namaz kılarken eğer kalbin namazda değilse, boş durmuyor; mutlaka dunyalık bir şey duşunuyordur. İnsan sevdiği şeyi cok duşunur. Bunun icin Allah'tan başkasını seven kimse, namazda sevdiklerini duşunur, Allah’ı hatırlaması zor olur, namazda bile gaflet icinde olur.

Allahu teÂl ne kadar iyi bilinirse, haşyet ve heybeti de o nispette artar. Hak teÂlÂ, Musa aleyhisselama, (Ya Musa! Beni andığın zaman vucudun titresin, huşu ve itminan icinde bulun. Dilin beni anarken kalbin başka yerde olmasın, aciz bir kulun efendisinin huzurunda durduğu gibi dur) diye vahy etmiştir.

Demek ki namaz kılarken gafletten uzak durmaya calışmalıdır. Buyuk zatlardan bazıları o derece huzur icinde namaz kılardı ki, safta dururken sağ ve solundakilerin kim olduğunu bilmezdi. [Hz.Ali’nin ayağına ok batınca, namazda cıkartılması hadisesi meşhurdur.]

Eshab-ı kiram, (İnsanlar kıyamette dunyadaki namazlarında gosterdikleri huzur, sukun ve namazdan aldıkları lezzet olcusunde haşrolurlar) buyururlardı. (İhya)
__________________