Selam sana dostum, bugun yine kalemimin ucundayım. Cok yoruldum dost cok!.. Kehribar guluşlerinin izleri dolaşıyor şehirde, ama ben yorgun bir govde taşıyorum. Duşlerimi parcalayan gidişine alışamadım bir turlu..

İnşirah makamında duaya acıyorum yorgun yureğimi, gozlerim ise geceden kalan yaşlarla ıslak...
Uşuyor yureğim yalnızlığın koyu demlerinde, yarım şiirlerin beni uyandırıyor gece yarıları, yureğim yorgun duşler buyutuyor, yarenim yok. Koyu karanlıkta yarensiz kaldım. Hayat butun iğrencliklerini kusuyor ustume, şair yanımın isyanı tutuyor da, mecalim yok haykırmaya...

Leyli bir gece duşuyor birlikte kurduğumuz duşlerimize, solgun cehreme kızıl bir keder vuruyor... Ben susuyorum gece buyuyor, ben susuyorum karanlık artıyor...

Ofkemi kusacak ebabiller! Mavinin tuvallere hapsedildiği, beni yalnız bıraktığın bu lanetli kentin ustune. Gecenin nabzı atıyor, huzun oluyor mevsimler. Sancılı bir hayatın ortasında kirli kelimelerle nasıl anlatılır sensizlik, soyle hangi mısra sen varken anlatır huznu ve hangi cumle kifayet eder yalnızlığın ic burkan sefil kekre tadını?

Kanadı kırık duşlerimle geceyi cekiyorum icime, icim col yalnızı bir bedeviye oykunuyor, gri kentin şarkıları yankılanıyor adım başı sensizlik dolaşan bu kenti..

En gizli sırlarımla yureği yaralı mısralar bırakıyorum koşebaşlarına, ama cocuklar rastlarsa bu mısralara diye tedirgin oluyorum, kahır tablolarına rastlarsa cocuklar huzun değer yureklerine biliyorsun.

Yağmur yağmalı şimdi usul usul, cekip gitmeliyim. Kimselerin bilmediği kayıp kentimize gitmeliyim, ne cok sessizlik vardı orda ne cok susuyordu konuşması gerekenler. Hıckırıklarla buyurdu gece yureğimizde, elimizde ıslak mendiller... Yine susku duştu payıma, yine yalın yurek acılar duştu...

Hayat kitaplardaki gibi gitmiyor dostum bilesin.

Mutlu olmaya calışmıştık zorlukların peşine duşerken... Seruvenimiz hep cığlıklarla doluydu korkuyu yenememenin kahrıyla... Ne olursa olsun ciceklerimiz hic solmayacağına yemin ediyorduk doğanın yabaniliğini gozardı ederken..
Bu kadar asabi bir kışı haketmiş miydik diye duşunurken hayal ettiğimiz kederin neden beklentilerimizin cok altında kaldığını duşunur olmaya başladık. Alelacele uzerimize yuklenen bulutları seyreder olduk tum caresizliğimizle. Cicekler yerini dikenli tellere bırakıyordu bizi tutsak etmeye gayret edercesine. Artık destanlaşmış hikayeleri duşunemiyorduk , sonu sevinc gozyaşlarıyla biten masalları dinleyemiyorduk.

Vakit tamam, kalamam hic birinizin hanesinde.Versenizde bir yudum su, vermesenizde aynı; yok icecek boşluğum. Daraldı artık gecem, gunduzum.Bitti gayri vakit, kaldı yalnızca kırk sekiz saat.Ağırlamaktan yuksunduğunuz konukseverliğinizle...Misafir ettiniz hanelerinizde, sağolun, varolun...Asırlık değildim elbet, misafirdim.Duşmeden, dilenmeden, sapıtmadan cok şukur vakit erdi. Gelişimde karlıydı, giderken de cok, cok temiz yağdı. Belki, hissedemediniz coğunuz, karbeyazımı. Anlamadınız hic , kadrimi, kıymetimi...Ama bazılarınız, cok inceydi, eşşizdi...ve ozeldi...Konuk saymazdım kendimi, oralarda.Bazen miyavlar sıcacık cokerdim halının ortasına , bazen kanatlanırdım, konardım dar bir sokağın cam kenarına...Sıkıldığımda kurtulurdum ordan; konardım bu kez ferah bir sokağın, biraz daha aydınlık camına.

Yaaa! İşte sayılı gunler! Gecer denir...Geciyor...Bendeniz ... sevdim hepinizi, vakit doldu ve yorgunum...

__________________