SLM ARKADAŞLAR BU BİLGİ (CİHATNETTEN ALINMIŞTIR) ONİKİ İMAMLARIN Hz. Resulullah (s.a.a)'tan ve Ehl-i beyt'ler ilgili super bir kaynak kesinlikle okumanızı tavsiye ederim...



ONİKİ İMAM



Şimdiye kadar olan bahsimizde hem akli hem de nakli delillerin yeryuzunun ilahi onderden boş kalamayacağını iktiza ettiğini ve Kur'an-ı Kerim ayetleriyle, Hz. Resulullah (s.a.a)'tan gelen mutevatir hadislerin genel olarak Ehl-i Beyt'in onderliğini, ozel olarak da Hz. Ali (a.s)'ın imamet ve velayetini ispat ettiğini gorduk.

Fakat hem Ehl-i Beyt, hem de Ehl-i Sunnet kaynaklarına baktığımızda, Hz. Resulullah (s.a.a)'in sadece bununla iktifa etmediğini ve kendinden sonra kıyamet gunune kadar olacak ilahi onderlerin sayısını,hatta isimlerini bile beyan buyurduğunu gormekteyiz. Buna dair hadisler Ehl-i Beyt kaynaklarında fazlasıyla geldiği gibi, Ehl-i Sunnet kaynaklarında da yeterli bir şekilde yer almıştır. Biz bu hadislerden bazılarına burada işaret etmeyi uygun goruyoruz. Ancak, "bunlar sizin uydurma hadislerinizdir" şeklinde bir itirazla karşılaşmamak icin, bu hadisleri de oncekilerde olduğu gibi, Ehl-i Sunnet kaynaklarından nakledeceğiz.

Cabir bin Semure diyor: "peygamberden işittim şoyle buyurdular: "İslam, on iki halifenin varlığıyla daima aziz kalacaktır. Sonra bir şey buyurdular, anlayamadığımdan babamdan sordum, babam: "Resulullah, imamların hepsinin Kureyş'ten olacağını beyan ettiler" [1] dedi."

Cabir bin Semure'nin bu hadisi ceşitli şekilde ve ceşitli tabirlerle nakledilmiştir. İsteyenler hadis kitaplarına muracaat ederek onun ceşitli tabirlerini gorebilirler. Biz hadisin dipnotunda ilgili adreslerden bazılarına işaret etmişiz.

Abdullah bin Mesud şoyle diyor: İslam Peygamberi'nden kendisinden sonraki halifeleri hakkında sorulduğunda şoyle buyurdular: "Benim halifelerim on iki kişidirler, aynen Beni İsrail'in reisleri gibi ki, onlar da on iki kişi idiler." [2]

Yine Hz. Resulullah şoyle buyurmuştur: "Bu ummetin Kureyş'ten olan on iki onderi vardır. Yalnız bırakıp, yardım etmemek onlara zarar vermez." [3]

Enes Hz. Resulullah (s.a.a)'dan şoyle rivayet ediyor: "Kureyş'ten olan on iki kişinin bu ummete velayeti devam ettiği surece, İslam dini sabit kalır. Bunlardan sonra dunya ve insanların hali perişan ve altust olur." [4]

Yukarıdaki hadis farklı bir senetle şoyle nakledilmiştir: "Kureyş'ten olan on iki halifenin velayeti olduğu surece bu ummetin durumu aydınlık olur, şan ve şohreti de dunyaya yayılır." [5]

Ehl-i Sunnet ulemasından Suleyman bin İbrahim Hanefi, "Yenabi-ul Meveddet" kitabında şoyle naklediyor:Nasel isminde bir Yahudi Peygamber (s.a.a)'in huzuruna geldi ve bazı bilgiler aldıktan sonra, Hazret'ten kendisinden sonraki halifeler hakkında sordu. Hazret cevaben şoyle buyurdu: "Benim vasi ve halifem Ali bin Ebu Talib ve ondan sonra iki oğlum Hasan ve Huseyin'dir. Huseyin'den sonra, dokuz imam onun neslinden gelecektir." Yahudi onların isimlerinin acıklanmasını isteyince, Hazret on iki imamın isimlerini teker-teker beyan buyurdu." [6]

İşaret ettiğimiz bu hadisler, bu anlamı ifade eden hadislerden sadece birkac ornekti. İlgili hadis, tarih ve tefsir kitaplarına muracaat edildiği taktirde, bu kabil hadislerin cok fazla olduğu ve hatta mana acısından mutevatir olduğu gorulecektir. Oyle ki, Ehl-i Sunnet ulemasından hicbir kimse onları inkar etme yoluna gitmeyip, ileride goreceğimiz uzere, bir takım zorlamayla da olsa, onları kendi inancları doğrultusunda tevcih etmeye calışmışlardır. Soz konusu hadislerden şu sonuclar elde ediliyor:

a) Peygamberimizden sonraki emir sahipleri ve halifeler bizzat Peygamber'in diliyle ummete acıklanmıştır.

b) Hazret, onların hepsinin Kureyş'ten olacağını ve sayılarının on iki olduğunu da bildirmiştir.

c) İslam dininin bekası bu ilahi onderlerin bekasıyla sınırlıdır. Onların dunyadan gocmelerinden sonra insanlar başsız kalıp kargaşa ve bozgunluğa uğrayacak ve nihayet kıyamet kopacaktır.

Nitekim, Ehl-i Beyt ve Ehl-i Sunnet kaynaklarında yer alan Hz. Resulullah'ın: "Zamanının imamını tanımadan olen bir kimse cahiliye olumuyle dunyadan gitmiş sayılır"[7] mealindeki hadisi şerifi de her asırda masum imamın varlığını, onu tanımanın ve velayetini kabul etmenin gerekliliğini acıkca ortaya koymaktadır. Zira sıradan bir onderi tanımamanın insanın imanına bir halel getirmeyeceği acıktır.

Gorulduğu uzere, Hazret kendinden sonra on iki halife veya bazı rivayetlerde geldiği uzere, on iki amir olacağını ve onların tamamının Kureyş'ten olup İslam dininin onların varlığıyla izzet bulacağını belirtmiştir.

Ehl-i Sunnet uleması, Hz. Resulullah (s.a.a)'in bu buyruklarında gecen on iki halifeyi tevcih etmekte gercekten bir hayret ve şaşkınlık icindeler. Bir taraftan onları kendi mekteplerinin onayladığı şekilde kendi liderlerine tatbik etmeye calışıyorlar. Diğer taraftan da bunun, ne halife diye kabul ettiklerinin sayısı bakımından, ne de bu liderlerin bir coğunun sahip oldukları vasıflar acısından mumkun olmadığını goruyorlar. Faraza Hulefai Raşidinin tartışmasız olarak Peygamber-i Ekrem'in hadisinde gecen on iki halifeden dordu olduğu kabul edilse bile, peki Hz. Ali ile savaşarak haksız yere onca Musluman kanı akmasına vesile olan Muaviye, nasıl Peygamber-i Ekrem'in ummeti mujdelercesine beyan buyurduğu ve İslam'ın izzet vesilesi olacağını bildirdiği on iki halife safına katılabilir?

Oysa, kendi kitaplarında Hz. Resulullah (s.a.a)'in; "Eğer Muaviye'yi benim minberime cıktığını gorurseniz, karnını yırtın veya onu katledin" [8] buyurduğunu da naklediyorlar. Hic Hz. Resulullah (s.a.a), iftiharla sunduğu kendi halifesinin karnını yırtmasını ummetine emreder mi?

Bundan da gecilse, acıkca butun İslami değerleri ayak altına alan, acıktan şarap icen, kopek oynatan, zina yapan ve daha kotusu Peygamber-i Ekrem'in namaz esnasında secdede iken boynuna cıktığında incinmesin diye kendiliğinden boynundan ininceye kadar secdeyi uzatacak kadar itina gosterdiği, ağladığını gorduğunde sozunu keserek minberden inip, bağrına basarak minbere goturup konuşmasına devam ettiği, devamlı olarak bağrına basıp boğazından dudaklarından ve sinesinden optuğu ve cennet genclerinin efendisi olarak tanıttığı biricik torunu İmam Huseyin ve yaranını tarihe yuz karası olacak nitelikte Kerbela denen yerde susuz olarak fecicesine şehid ettiği ve Peygamber'in Ehl-i Beyt'ini esir edip zillet icerisinde şehir-şehir koy-koy dolaştırıp, bu yaptığından dolayı iftihar edip: "Haşimoğulları padişahlıkla oynadılar, yoksa ne bir haber gelmiştir, ne de bir vahiy inmiştir, keşke bedirde oldurulen dedelerim olsaydı da, nasıl onların kanını Muhammed'den aldığımı gorseydiler" [9] diyerek acıkca kafirliğini ortaya koyma curetini gosteren, uc gun boyunca Medine'de Peygamber'in ashabının ve tabiinin can, mal ve namusunu kendi askerlerine helal eden ve Allah'ın evi Kabe'yi taşa tutan ve daha nice cinayetler işleyen [10] Yezit gibi melun birini nasıl bu on iki halifeden sayacaklar?!

Yahut Kur'an-ı Kerim'in onun durumunu nasıl gosterdiğini bilmek amacıyla bir gun Kur'an'ı actığında, karşısına Allah Teala'nın "Peygamberler yardım istediler ve her inatcı zorba husrana uğradı. Ardında cehennem vardır; orada kendisine irinli su icirilecektir" [11] ayeti cıktığını gorunce, Kur'an-ı Kerim'i okuna hedef kılıp: "Beni inatcı zorbalıkla mı tehdit ediyorsun? İşte ben inatcı zorbayım. Kıyamet gunu Rabbine gittiğinde; de ki: "Ey Rabbim! Velid beni parcaladı" diyerek Kur'an-ı Kerim'i ok yağmuruna tutan ve Yezit gibi: "Haşimi Muhammed hilafetle oynadı. Yoksa ona ne bir vahiy gelmişti ne de bir kitap. Allah'a de ki, benim yemeğimi engellesin. Allah'a de ki, benim şarabımı engellesin" diyerek, acıkca inancı olmadığını gozler onune seren [12] Emevi halifelerinden Velid bin Yezit bin Abdulmelik'i nasıl Peygamber-i Ekrem'in kendi halifeleri olarak niteleyip İslam'ın izzet kaynağı olacaklarını belirttiği on iki halife safına katacaklar?!

Bunlar İslam'ın izzeti değil, İslam'ın yuzkarası olmuşlardır. Hic, Allah'ın o en kutsal nuru Hz. Resulullah, bu gibi pislik insanları kendine atfederek iftiharla İslam'ın izzet vesilesi olarak tanıtır mı? Bu gibi pislikler sadece bunlarla sınırlı değildir. Emevi ve Abbasi halifelerinin bir coğu bu kabildendir.

Evet gercekten Ehl-i Sunnet, Hz. Resulullah (s.a.a)'in bu buyruğunu kendi inanclarına uygun olarak tevcih etmek acısından buyuk bir şaşkınlık icindedirler. Biri, bir takım zorlamalarla on iki halifeyi duzeltiyor, diğeri gelip onu yalanlıyor.

Ehl-i Sunnet alimlerinin onde gelenlerinden olan İbn-i Arabi Sahih-i Tirmizi'nin şerhinde şoyle yazıyor: "Biz Resulullah (s.a.a)'tan sonra hilafeti ustlenen kimselerden aşağıda isimleri zikredilen on iki kişiyi saymaktayız:

Ebu Bekir, Omer, Osman, Ali, Hasan, Muaviye, Yezit, Muaviye bin Yezit, Mervan, Abdulmelik, bin Mervan, Velid, Suleyman, Omer bin Abdulaziz, Yezit bin Abdulmelik, Mervan bin Muhammed, Saffah..."

Boylece İbn-i Arabi kendi zamanına kadar gelen yirmi yedi Abbasi halifesini de saydıktan sonra şoyle der: "Eğer bunlardan birbiri ardına gelen on ikisini Resulullah (s.a.a)'in belirttiği halifeler olarak kabul edersek, sonuncusu Emevi halifelerinden Suleyman olur. Ama onların icinden sadece beş kişi Resulullah (s.a.a)'in gercek hilafetinin olculerini taşımıştır. Onlar da ilk dort halife ve Omer bin Abdulaziz'dir." Sonra İbn-i Arabi şoyle devam ediyor: "Doğrusu ben bu hadislerin anlamını cıkaramadım." [13]

Ehl-i Sunnet ulemasının onde gelenlerinden olan Suyuti ise, Hz. Resulullah (s.a.a)'in bu hadislerini şoyle tevcih ediyor: "Resulullah (s.a.a)'in on iki halifesinden şimdiye kadar şu sekizi gelmiştir: "Ebu Bekir, Omer, Osman, Ali, Hasan, Muaviye, Abdullah bin Zubeyr ve Omer bin Abdulaziz. Bunlara Abbasi halifelerinden Mehdi'yi de ekleyebiliriz. Zira o da Emevi halifelerinden Omer bin Abdulaziz gibi adil idi. Onuncusu olarak da adaletiyle tanınan Tahir-i Abbasi'yi sayabiliriz. Geriye kalan ve gelmesi beklenen son ikisi ise, Ehl-i Beyt'ten olan Mehdi'dir." [14]

Ehl-i Sunnet ulemasından "Feth-ul Bari" kitabının yazarı ise şoyle yazıyor: "On iki halifeden ilk dort halife hilafete ulaşmıştır. Diğerleriyse kıyamet kopmadan once bu makama ulaşacaktır." [15]

Boylece Ehl-i Sunnet uleması Hz. Resulullah (s.a.a)'in bu buyruğunu yorumlamak hususunda her biri ayrı bir yol tutmuş ve tam bir cıkmaza girmişlerdir. Ancak onların icinde hakkı anlayanlar da vardır.

Ehl-i Sunnet'in meşhur alimlerinden Suleyman bin İbrahim Kunduzi "Yenabi-ul Meveddet" adlı kitabında şoyle yazıyor: "Tahkik ehli olanların goruşu şudur: "Peygamberimizden sonraki halifelerin on iki kişi olduğunu iceren hadisler meşhurdur ve bir cok kaynaklarda nakledilmiştir. Zamanın gecmesi ve kevn-i mekanın tanıtımıyla Hz. Resulullah (s.a.a)'in hadisinde gecen on iki halife ve imamdan maksadın Ehl-i Beyt İmamları olduğu acıklık kazanmıştır. Cunku bu hususta gelen hadisler Hulefa-i Raşidin'e sayıları dort olduğu icin; Emevi ve Abbasi halifelerine de, sayıları on ikiden fazla olması ve Omer bin Abdulaziz mustesna, hepsinin zalim olduklarından tatbik etmemektedir. Dolayısıyla bu hadisler ancak ve ancak Ehl-i Beyt İmamlarına tatbik etmektedir. Cunku onlar ilim, takva, hasep ve nesep bakımından herkesten ustun olup, ilimleri babaları aracılığıyla ilm-i ledunni sahibi olan buyuk babaları Hz. Resulullah'a varmaktadır. İlim ve tahkik, keşif ve tevfik ehli onları boyle tanımıştır." [16]

Gorulduğu uzere, Hz. Resulullah (s.a.a)'in bu hadisleri iyice değerlendirildiği taktirde, biz Ehl-i Beyt dostlarının inandığı on iki imamdan başka hic kimseye tatbik etmemektedir.

Nitekim, Hz. Ali (a.s) Hz. Resulullah (s.a.a)'in on iki halifesinin Kureyş soyundan olacağı buyruğuna acıklık getirerek, Hz. Resulullah'ın maksadının Kureyş'in Haşimi boyu olduğunu şoyle acıklamıştır: "İmamların Kureyş'ten olacaklarından maksat, Kureyş'in Haşimoğulları boyundan olmalarıdır. Cunku diğer boyların imam olmaya liyakatleri yoktur." [17]

Ayrıca Ehl-i Beyt İmamları'nın; siyasi, ibadi, ahlaki ve ilmi yaşantıları, sahip oldukları fiziksel ve manevi kemal ve ustunlukleri, gosterdikleri mucize ve kerametler onların hak imamlar olduklarını, diğerlerinin ise hak uzere olmadıklarını kanıtlayan ayrı bir delildir.

Ehl-i Beyt İmamları, yaşadıkları asırlarda omurlerinin zindanlarda gecmesi veya şehadeti istikbal etme pahasına bile olsa, zalimler karşısında İslam dinini korumuşlardır. İlmi konularda her dalda sorulan sorulara cevap verip bilginleri kendi ilmi ustunluklerine hayran bırakmışlardır.

Hanefi mezhebinin kurucusu Ebu Hanife'nin: "İmam Cafer Sadık (a.s)'dan iki yıllık ilmi istifadem olmasaydı, helak olurdum" şeklindeki meşhur sozu bunun en guzel kanıtlarından biridir. O, bu sozuyle, İmam Cafer Sadık (a.s)'ın oğrencisi olduğunu ve sahip olduğu kemal sayılan ozellikleri o Hazret'ten kesbettiğini itiraf etmekle birlikte, kimlerin gercek kemal sahibi olduğunu en guzel şekilde ortaya koymuştur.

Allah bizleri insanlar icin feyz, bereket ve nimet vasıtası olan Ehl-i Beyt İmamları'nın yuce şan ve makamlarını tanıyıp buyruklarına amel etmede muvaffak eylesin. Allah'ın salat ve selamı Hz. Muhammed ve Ehl-i Beyti'ne olsun.
__________________