Sana umut ve reca kapısının acılmasını istiyorsan Hak’tan sana gelen nimetlere bak. Korku ve havf kapısının acılmasını istediğin zaman ise senden O’na karşı ettiğin isyanları hatırla!
İbn Ataullah İskenderi


Ey SALİK! Seni nasıl bir sonun beklediğini biliyor musun?
Son saat gelip cattığında rahmet-i Rahman’a ereceğinden ne kadar eminsin ?
Her şeye kadir olanın seni azabıyla kahr u perişan etmeyeceğini nereden biliyorsun?



Bunlar er gec her faninin kalbini ve zihnini meşgul eden can yakıcı sorulardır. Yine her faninin peygamber dahi olsa cevabını bilmediği gayp Âlemine ait sorulardır. Fahr-i kÂinat Efendimiz bile Allah’ın Rasulu olduğu hÂlde ahrette kendisine nasıl muamele edileceğini bilmediğini buyurmuyor mu? (Mecmau’z-Zevaid, 9/302.)Diğer yandan Cenab-ı Hak rahmetinin gazabını gectiğini de haber veriyor.

Oyleyse ey salik, sonum nasıl olacak diye ne umidin rehavet veren gevşekliğinde ne de dehşetengiz korkuların girdaplarında kal.
Zira muminler; “Allah’ın rahmetini umarlar ve azabından korkarlar.” (İsra, 17/57.)


Ey salik unutma ki insan havf ve reca arasında kurduğu hassas bir dengede seyrusefer eyler. Bu denge hÂlini;

“bir yandan korku, bir yandan umidin varsa cift kanatlı olursun, tek kanatla uculmaz zaten.” diyerek ne guzel resmeder Hz. Mevlana.


İnsan icin ne gelecekle ilgili korku ve endişeleri son bulur ne de kurtuluş umudu eksilir. Zira insanoğlu var olalı beri celal ile cemal, lutuf ile kahr, rahmet ile azap, havf ile reca arasında calkantılı bir seyruseferdedir. Dalgalı bir deniz misali ruhu bir halden diğer hÂle girer, sakin ve huzurlu bir limana varma emeli ile yoluna devam eder. İnsanın seyruseferi cok girifttir, cunku insanın calkantılı hÂli oyle hemen nihayete ermez, rahata kavuşmaz. Tam buldum dediği anda kayıp gider ellerinden o masmavi denizin huzur ve dinginliği. Sonra yeniden calkantılı bir fırtınanın ortasında bulur kendini.

Eğer korkarsan dehşetli fırtınadan sakın gemini terk etme, zinhar umitsizliğe kapılma!


Bu dunya hayatının sarsıcı darbelerine ve gelgitlerine takılıp kalma. Bazen korku hÂli galip gelir, ruhunun kararan kıvrımlarında endişeler hukum surer. O zaman ameline daha cok sarılır, Rabbinin rahmetine ermek icin hayır ve hasenatlarını coğaltırsın. Bir bakarsın korkuların zail olur, umidin tekrar yeşerir.

Hak Teala bizi korku ve umit arasında surekli bir şuur ve teyakkuz hÂlinde yaratmasında elbette pek cok hikmet vardır. Reca, kulun Cenab-ı Hak hususunda beslediği husnuzandır demiş sufiler. Zira Yuce Allah kulunun zannı uzere olduğunu buyuruyor. (Buhari, Tevhid, 15.) Kul Rabbini sonsuz rahmet, mağfiret, kerem ve lutuf sahibi olarak tasavvur ederse, Rabbinin de kuluna bu zan uzere muamele etmesi umulur. Kulun sahip olduğu bu kuvvetli husnuzan onu guzel ameller işlemeye goturur. Ancak kotuluk işlemeye devam edip, Allah’ın rahmetinden umitli olan ise sahte bir reca icindedir.

İmam Gazali, hafv ve reca sahibi olan mumini, usulune uygun olarak toprağa tohum atıp urun vermesini bekleyen ciftciye, temenni ve avuntu sahiplerini de corak araziden urun bekleyen akılsız kimselere benzetir.


O, havfı yaptığı kotuluklerden pişman olan gunahkÂr kulun hÂli, recayı ise amel ve ibadetine bağlı muminin hali olarak gorur.

Ey salik havf ve reca muminin sıfatlarıdır. Serrac bunları biri olmadan diğeri işe yaramayan kuşun iki kanadına benzetir.


Tek kanatla ucamayan kuş gibi, imanın tecellisi olan bu iki sıfattan biri kuldan cekilip alınsa onun yerini dolduracak olan ise kufurden başkası değildir. Zira aksini duşunmeden hep Allah Teala’nın rahmetini uman ve yarın icin bir hazırlığı olmayan kul buyuk bir yanılgı icindedir. Zamanla bu lakayt tavrı onu gunah ve isyan girdabına ceker ve kufrun karanlıklarına gomulme tehlikesi baş gosterir. Umidi korkusundan fazla olan kişi yersiz bir guven duygusuna kapılır. O zaman Rabbin şu uyarısına dikkat et:

“Ey insan, kerim olan Rabbine karşı seni mağrur eden şey nedir?”
(İnfitar, 82/6.)

Diğer taraftan recanın azalması da kulun korkusunu artırır. Korku umide galip geldiğinde ise helake goturen umitsizlik meydana gelir. O zaman da şu ilahî uyarıya kulak vermeli ;

“Allah’ın rahmetinden umit kesmeyin. Allah’ın rahmetinden ancak kÂfirler umit kesip me’yus olurlar.”
(Yusuf,12/87.)

Her iki halde de kula duşen Cenab-ı Hakk’ın lutuf ve rahmetine kuvvetle sarılırken, azabından da korku ve haşyet duymak olmalıdır.

Mutasavvıflar insanın havf ve reca hususundaki aşırılıklarına da dikkat cekmişler. Onlara gore her şey de olduğu gibi korku ve umidin de ifrat ve tefrit hÂli vardır. Kul aşırılıklardan uzaklaştıkca dengeye kavuşur. Korkunun ifrat hÂli umitsizlik ve karamsarlığa goturur ve bu tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Eğer korkunun neticesinde vera, takva ve iffet husule geliyorsa erdemli bir yola girmiş olur. Buyuk mutasavvıf Ebu Talip Mekki’ye gore bu erdemler bir taraftan kulun kalbine nufuz ederek dunya menfaatlerine karşı ilgisizlik meydana getirirken diğer taraftan bedeni davranışlarına tesir ederek gunahlardan uzak durmaya ve edep kaidelerine uymasını sağlar.

Ebu Osman Mağribi (k.s.) derdi ki:
"Nefsini hep umitle meşgul eden tembelleşir, amelsiz kalır.
Kendini surekli korku ile meşgul eden umitsizliğe duşer.
Bu sebeple insan, hem umit hem korku ile meşgul olmalıdır."

Havf ve recanın imandan olduğunu soyleyen Hz. Mevlana’ya, “umit guzel hoş da fakat korku ne oluyor” diye sual edene şoyle cevap verir: "Bana korkusuz bir umit yahut umitsiz bir korku gostersene! Bunlar birbirinden ayrı olmadığı halde, boyle bir şeyi nasıl soruyorsun? Mesela biri buğday ekerse, elbette buğday biteceğini umit eder. Fakat yine de Allah esirgesin, ‘bir afet, bir engel cıkıp zarar vermesin" diye icinde bir korku da vardır.”Bununla anlaşılmış oldu ki korkusuz bir umit asla tasavvur olunamaz.

Kuş misali semada ozgurce kanat cırpmak ancak korku ve umidin dengesinde gizlidir bunu da aklından cıkarma Ey salik ve Hz. Omer’in şu sozune kulak ver ki umidin ve korkun artsın da kulluğun dengeye kavuşsun vesselam!

“Eğer bir kişi haric butun insanlar cennete girecek dense, o kişinin ben olabileceğimi duşunurum; o kadar Allah’ın azabından, gazabından korkarım.
Şayet bir kişi dışında butun insanlar cehenneme girecek denilse, o kişinin ben olabileceğini duşunurum, o kadar Allah’ın rahmetinden umitliyim.”


Diyanet Aylık Dergi / Mart 2017

__________________