ARŞİV YAPANLARA İYİ BİR BİLGİ OLACAKTIR....


DEĞERLİ BİR BESİN KAYNAĞI:BALIK

Deniz avı ve onu yemek size ve (yeryuzunde) dolaşanlara bir yarar olarak helal kılındı... (Maide Suresi, 96)

Kalp hastalıklarına yakalanan ve bu nedenle hayatını kaybeden kişilerin yaş ortalamalarının gun gectikce duşmesi, kalp sağlığına gosterilen onemi buyuk olcude artırmıştır. Tıpta, kalp hastalıklarının tedavisi konusunda pek cok yeni gelişmeler kaydedilse de, uzmanların asıl tavsiye ettiği, bu hastalığa yakalanmadan once alınacak onlemlerin titizlikle uygulanmasıdır. Uzmanlar kalbin sağlıklı işleyişinde ve hastalıkların onlenmesinde onemli bir besini tavsiye etmektedirler: Balık

Balığın onemli bir besin olmasının nedeni; hem insan vucudu icin gerekli maddeleri sağlaması, hem de bedeni ceşitli hastalık risklerinden mumkun olduğunca uzak tutacak iceriğe sahip olmasıdır. Orneğin icerdiği Omega-3 asidi ile vucut sağlığı icin adeta bir kalkan gorevi goren balığın, duzenli olarak tuketildiğinde kalp hastalıkları riskini azalttığı ve bağışıklık sistemini guclendirdiği ortaya cıkmıştır.

Bilimsel olarak faydaları yeni kanıtlanan balığın, değerli bir besin kaynağı olduğu gunumuzden yaklaşık olarak 1400 yıl once indirilen Kuran'da da bildirilmektedir. Yuce Allah, Kuran'da deniz urunlerini, "Denizi de sizin emrinize veren O'dur, ondan taze et yemektesiniz..." (Nahl Suresi,14), "Deniz avı ve onu yemek size ve (yeryuzunde) dolaşanlara bir yarar olarak helal kılındı..." (Maide Suresi, 96) ayetleriyle haber vermektedir. Ayrıca Kehf Suresi'nde de, balığa ozel olarak dikkat cekilmektedir. Bu surede Hz. Musa ve genc yardımcısının uzun bir yolculuğa cıktıkları ve yanlarına da yiyecek olarak balık aldıkları bildirilmektedir:

Boylece ikisi, iki (deniz)in birleştiği yere ulaşınca balıklarını unutuverdiler; (balık) denizde bir akıntıya doğru (veya bir menfez bulup) kendi yolunu tuttu. (Varmaları gereken yere gelip) Gectiklerinde (Musa) genc-yardımcısına dedi ki: "Yemeğimizi getir bize, andolsun, bu yaptığımız-yolculuktan gercekten yorulduk." (Genc-yardımcısı) Dedi ki: "Gordun mu, kayaya sığındığımızda, ben balığı unuttum..." (Kehf Suresi, 61-63)

Kehf Suresi'nde uzun bir yolculuk sırasında, yorulduktan sonra yiyecek olarak ozellikle balığın secilmiş olması dikkat cekicidir. Dolayısıyla bu kıssadaki hikmetlerden biri olarak, balığın faydalarına, besleyici yonune işaret ediliyor olabilir. (En doğrusunu Allah bilir.)


Nitekim balığın besin olarak ozelliklerini araştırdığımızda carpıcı bilgilerle karşılaşırız. Rabbimiz'in bizlere buyuk bir nimeti olan balıklar ozellikle protein, D vitamini ve eser elementler (vucutta cok az miktarda bulunan, fakat vucut icin cok onemli bazı elementler) acısından mukemmel besin kaynaklarıdır. İcerdikleri fosfor, sulfur, vanadyum gibi mineraller sayesinde ise buyumeyi ve dokuların iyileşmesini sağlarlar. Sağlıklı diş etleri ve diş yapısı oluşmasına yardımcı olur, cilt rengini guzelleştirir, sacların daha sağlıklı olmasını sağlar, bakteriyel enfeksiyonlarla mucadeleye katkıda bulunurlar. Ayrıca kandaki kolesterol oranını duzenleyici etkileriyle, kalp krizlerinin onlenmesinde onemli bir rol oynamaktadırlar. Nişasta ve yağların parcalanarak vucutta kullanılmasına yardım ederler. Boylece daha enerjik ve daha kuvvetli olunmasını sağlarlar. Ote yandan zihinsel faaliyetlerin duzenli calışmasında etkilidirler. İcerdikleri D vitamininin ve diğer minerallerin yeterli miktarlarda alınmaması durumunda ise, raşitizm (kemik zayıflığı), diş eti hastalıkları, guatr, hipertiroit gibi rahatsızlıklar ortaya cıkabilir.129

Bunların dışında gunumuz tıbbı, balığın icerdiği Omega-3 yağ asitlerinin sağlık acısından cok onemli bir yere sahip olduğunu keşfetmiştir. Hatta bu yağlar zaruri yağ asitleri (EFA: essential fatty asit) olarak belirlenmiştir.

Balık Yağındaki Omega-3'un Faydaları

Balık yağında sağlığımız icin ozellikle cok onemli olan 2 farklı doymamış yağ asidi turu bulunmaktadır: EPA (eicosapentaenoic asit) ve DHA (docosahexaenoic asit). EPA ve DHA coklu doymamış yağlar olarak bilinmektedirler ve onemli omega-3 yağ asitlerini icermektedirler. İnsan vucudu omega-3 ve omega-6 yağ asitlerini uretemez dolayısıyla dışarıdan besinlerle alınmaları gerekir.

Balık yağının -omega-3 yağ asitlerini icermesi nedeniyle- insan sağlığına faydaları hakkında cok fazla delil bulunmaktadır. Omega-3 yağ asitleri, bitkisel yağlarda da bulunmasına karşın, insan sağlığını korumada cok daha az etkilidirler. Buna karşın deniz planktonları omega-3 yağ asidini EPA ve DHA'ya donuşturmede cok etkilidirler. Balıklar bu planktonları yediklerinde EPA ve DHA acısından zengin hale gelirler. Bu nedenle balık, vucut icin son derece onem taşıyan bu yağ asitleri acısından en zengin besinlerden biridir. (http://www.ventris.org.uk/health_sup...e_s-e52760.htm)

Balıktaki Yağ Asitlerinin Hayati Faydaları

Balıktaki yağ asitlerinin başlıca ozelliği ise vucudun enerji uretimine katkıda bulunmasıdır. Bu yağ asitleri, vucutta oksijene bağlanarak, elektron transferini gercekleştirmekte ve vucuttaki birtakım kimyasal işlemler icin enerji sağlamaktadırlar. Bu nedenle balık yağı acısından zengin bir beslenmenin yorgunluğu giderdiğine, kavrama gucunu ve hareket kabiliyetini artırdığına dair deliller de bulunmaktadır. Omega-3, kişinin enerji seviyesini olduğu kadar konsantrasyon yeteneğini de arttırmaktadır. Balığın "zeka besini" olarak ifade edilmesinin bilimsel bir temeli vardır cunku, beyindeki yağın ana bileşimi omega-3 yağ asitleri iceren DHA'dır. (http://www.homeschoolmath.net/other_...telligence.php)

Kalp ve Damar Sağlığında Balığın Onemi

Balıkta bulunan omega-3 yağ asidi kandaki kolesterolu, trigliseridi ve kan basıncını duşurerek, kalp sağlığını koruyucu etkisi ile bilinmektedir.130 Trigliserit bir ceşit yağdır ve icerdiği zengin yağ ve duşuk protein bakımından LDL'ye (kotu kolesterole) benzer. Yukselmiş trigliserit seviyesi, ozellikle yuksek kolestrol durumunda kalp hastalığı riskini artırır. Ayrıca balık yağları, bir kalp krizinden sonraki anormal kalp ritmlerinin, hayatı tehdit eden risklerini de azaltmaktadır.

Amerikan Tıp Birliği tarafından yapılan bir araştırmada, haftada 5 porsiyon balık yiyen kadınlarda kalp krizi gecirme oranlarının 1/3 oranında azaldığı gorulmuştur. Bunun, balık yağında bulunan omega-3 yağ asitlerinin, kanın daha az pıhtılaşmasına neden olmasından kaynaklandığı duşunulmektedir. Kanın damarlarımızdaki normal hızı saatte 60 km'dir ve kanın yeterli derecede akışkan olması, yoğunluğunun, miktarının, hızının normal seviyede olması hayati derecede onem taşır. Kanımız icin en buyuk tehlike -kanama gibi gerekli durumlar haricinde- pıhtılaşarak akıcılığının azalmasıdır. Balık yağları kandaki trombositlerin (vucutta kanama olduğunda kanı yoğunlaştıran kan plakcıkları) birbirlerine yapışmalarını engelleyerek kanın pıhtılaşmasını azaltmada da etkili gorunmektedir. Aksinde kanın yoğunlaşması damarların daralmasına sebep olur. Bu durum da başta kalp, beyin, gozler ve bobrekler olmak uzere vucuttaki pek cok organın kanla yeterli miktarda beslenememesine, ağır calışmalarına ve zamanla fonksiyonlarını yitirmelerine sebep olur. Orneğin atardamar pıhtılaşma yuzunden tamamen tıkandığında, damarın bulunduğu yere bağlı olarak, kalp krizi, felc veya başka hastalıklar meydana gelebilmektedir.

Omega-3 yağ asitleri alyuvarlar icindeki oksijen taşıyan hemoglobin molekulunun uretiminde ve hucre zarından gecen besinlerin kontrolunde de onemli rol oynamakta ve vucut icin zararlı yağların zararını engellemektedir. Araştırmalar balıktaki omega-3 yağ asitlerinin kalp krizi riskini azalttığını ortaya koymaktadır. (http://news.bbc.co.uk/1/hi/health/3837329.stm; BBC News, "'Fish' test for heart attack risk", 26 Haziran 2004)


Yeni Doğan Bebeklerin Gelişimi İcin Onemi

Omega-3 yağ asitleri insan beyni ve retinasının onemli bir bileşeni olmalarından oturu, ozellikle yeni doğan bebeklerin ihtiyaclarıyla bağlantılı olarak, gectiğimiz on yılda onemli araştırmalara konu olmuştur. Omega-3'un bebeğin anne rahmindeki gelişimi ve yeni doğmuş bebeğin gelişimindeki onemini kanıtlayan cok fazla delil bulunmaktadır. Omega-3 ozellikle hamilelik donemi boyunca ve bebeklik doneminin başlarında, beyin ve sinirlerin uygun şekilde gelişimi icin cok onemlidir. Anne sutu de doğal ve mukemmel bir Omega-3 deposu olduğundan, bilim adamları anne sutunun onemini ozellikle vurgulamaktadırlar.(http://news.bbc.co.uk/1/hi/health/3835657.stm; BBC News, "Mother's fish diet boost to baby", 24 Haziran 2004.)



Eklem Sağlığına Faydası:

Romatizmal artrit hastalığında (romatizmaya bağlı eklem enfeksiyonu) en onemli risk, eklemlerde meydana gelen aşınmanın, geriye donuşu olmayan bir tahribata yol acmasıdır. Omega-3 yağ asidi bakımından zengin bir beslenmenin, artrit oluşumuna engel olduğu, şişmiş ve hassas eklemlerdeki rahatsızlıkların da hafiflediği kanıtlanmıştır. http://www.umm.edu/altmed/ConsSupple...ml?cfA3F3B2C5=
bmVuNjE4Mzpnb29keWVhcl9lbWVhX2ludGVybmV0Ok9S3oVvl4 6l1fxb71Iaai4= )

Beyin ve Sinir Sisteminin Sağlıklı Calışması Acısından Faydaları

Omega-3 yağ asidinin beyin ve sinir sisteminin sağlıklı şekilde calışmasındaki etkileri yapılan pek cok araştırmada ortaya konmuştur. Ayrıca balık yağı takviyelerinin depresyon ve şizofreni belirtilerini hafifletebildiği, Alzheimer hastalığını (bellek kaybına sebep olan, gunluk yaşam aktivitelerini engelleyen bir beyin hastalığı) onlediği gosterilmiştir. Orneğin depresyon geciren ve 12 hafta boyunca 1 gram omega-3 yağ asidi alan kişilerde, belirtilerin -endişe, huzun ve uyku problemleri gibi- azaldığı belgelenmiştir.131

Enfeksiyonel Rahatsızlıklara Faydası, Bağışıklık Sistemini Guclendirmesi

Omega-3 yağ asitleri aynı zamanda, anti-enflamatuar (enfeksiyon onleyici) olarak gorev yaparlar. (http://www.omega-3info.com/arthritis.htm) Bu nedenle;

*Romatizmal artrit (romatizmaya bağlı eklem enfeksiyonu),

*Osteoartrit (zamanla eklemlerin işlevlerini bozan bir hastalık),

*Ulseretif kolit (bağırsak enfeksiyonuna bağlı yaralar) ve

*Lupus (ciltte yara oluşmasına sebep olan deri hastalığı) hastalarının hepsinde kullanılabilir.

Ayrıca miyelini (sinir hucrelerini kaplayan zar) koruma ozelliği vardır. Bu nedenle;

*Glokom (goz ici basıncın artmasıyla korluğe sebep olan hastalık),

*Multipl skeleroz (beyin ve omurilikte doku sertleşmesi sonucu oluşan olumcul hastalık),

*Osteoporoz (kemik dokusunda yapısal zayıflamaya sebep olan hastalık) ve

*Şeker hastalarının tedavisinde kullanılır.

Tum bunların yanı sıra;

*Migren hastalarında,

*Aneroksiyada (olumcul olabilen yeme bozukluğu),

*Yanık tedavisinde

*Cilt sağlığı ile ilgili problemlerin tedavisine de yardımcı olduğu belirtilmektedir.

Yuksek oranda omega-3 yağ asidine sahip balıkla beslenen Gronland eskimoları ve Japonlar gibi toplulukların daha az kalp, damar hastalıklarına, astım ve sedef hastalığı gibi hastalıklara yakalandıklarını gosteren cok kapsamlı veriler bulunmaktadır. Balık, bu nedenle tedavi edici bir besin olarak da tavsiye edilmektedir. Omega-3 yağ asitleri kalp sağlığı icin, kanıtlanmış faydalarıyla, gunumuzde beslenme uzmanlarının başlıca tavsiye ettikleri maddelerden biridir.

Genel hatlarıyla yer verdiğimiz balığın faydalarına her gecen gun yenileri eklenmektedir. Ustelik balığın yararlarını ortaya cıkarmak, pek cok bilim adamının, ustun teknolojik imkanlarla donanmış araştırma merkezlerinin kullanılmasıyla mumkun olabilmiştir. Boylesine değerli bir besin kaynağına Kuran'da işaret edilmesi ve Kehf Suresi'nde ozellikle yorgunluk giderici bir besin olarak bildirilmiş olması da elbette son derece hikmetlidir. Balıktan sağlanan tum faydalar Rabbimiz'in bizlere verdiği buyuk bir nimettir. Tum besinlerde olduğu gibi balıklardaki ustun yapıyı da bizler icin yaratan Alemlerin Rabbi olan Allah'tır.

--------------------------------------------------------------------------

KURAN'DA DİKKAT CEKİLEN HURMA VE FAYDALARI

Hurma, Kuran'da pek cok ayette bahsi gecen, cennet nimetleri arasında "eşsiz-hurma" (Rahman Suresi, 68) ifadesiyle nitelendirilen bir meyvedir. Allah'ın Kuran'da bildirdiği bu meyve incelendiğinde, pek cok onemli ozelliği olduğu ortaya cıkmaktadır. Bilinen en eski bitki ceşitlerinden biri olan hurma, gunumuzde lezzetinin yanı sıra besleyici ozelliği nedeniyle de tercih edilen bir besindir. Her gecen gun keşfedilen faydaları hurmayı, hem gıda hem de ilac olarak kullanılan bir besin haline getirmiştir. Hurmanın sahip olduğu bu ozelliklere Meryem Suresi'nde dikkat cekilmiştir.

Derken doğum sancısı onu bir hurma dalına surukledi. Dedi ki: "Keşke bundan once olseydim de, hafızalardan silinip unutuluverseydim." Altından (bir ses) ona seslendi: "Huzne kapılma, Rabbin senin alt (yan)ında bir ark kılmıştır." Hurma dalını kendine doğru salla, uzerine henuz oluşmuş-taze hurma dokuluversin." Artık, ye, ic, gozun aydın olsun... (Meryem Suresi, 23-26)

Allah'ın, Hz. Meryem'e "hurma yemesini" bildirmesinin pek cok hikmeti vardır. Allah'ın Hz. Meryem'in doğumunu kolaylaştırmak icin sunduğu nimetlerden biri olan hurmanın, ozellikle hamile ve doğum yapan kadınlar icin onemi ve faydaları, bugun bilimsel olarak da bilinmektedir. Hurma, icerdiği %60-65 oran ile en cok şeker iceren meyvelerden biridir. Doktorlar, hamile kadınlara doğum yaptıkları gun meyve şekeri iceren yiyecekler verilmesi gerektiğini belirtmektedirler. Bunun amacı, annenin zayıf duşen vucuduna enerji ve canlılık kazandırmak, aynı zamanda da yeni doğan bebeğe gerekli olan sutun oluşabilmesi icin, sut hormonlarını harekete gecirmek ve anne sutunu coğaltmaktır.

Ayrıca doğum sırasında meydana gelen kan kaybı, vucut şekerinin duşmesine sebep olur. Hurma vucuda tekrar şeker girişinin sağlanması acısından onemlidir ve tansiyon duşmesini de engeller. Kalori değerinin cok yuksek olması sebebiyle hastalıktan gucsuz duşmuş ya da yorgun olan kimseler icin ozellikle cok faydalıdır.


Bu bilgiler, Allah'ın Hz. Meryem'e, hem kendisine enerji ve canlılık verecek hem de bebeğin tek gıdası olan sutun meydana gelmesini sağlayacak "hurma"dan yemesini bildirmesindeki hikmetleri ortaya koymaktadır. Orneğin hurma, insan vucudunun sağlıklı ve zinde kalabilmesi icin hayati onem taşıyan 10'dan fazla element icermektedir. Bu nedenle gunumuzde bilim adamları, insanın sadece hurma ve suyla yıllarca yaşayabileceğini belirtmektedirler.115 Bu konuda tanınmış uzmanlardan biri olan V. H. W. Dowson ise, bir hurma ve bir bardak sutun bir insanın gunluk besin ihtiyacını karşılamaya yeteceğini soylemektedir.116

Hurmada bulunan oksitosin maddesi de, modern tıpta doğumu kolaylaştırıcı bir ilac olarak kullanılmaktadır. Oksitosin, doğumu kolaylaştırıcı etkisi nedeniyle pek cok kaynakta "rapid birth" yani "hızlı doğum" ifadesiyle tanımlanmaktadır. Doğum sonrasında ise anne sutunu artırıcı etkisiyle bilinmektedir.117 Oksitosin esas olarak beyinde salgılanan, doğum sancılarını başlatan bir hormondur. Doğum oncesi vucudun tum hazırlıkları bu hormon sayesinde başlar. Hormonun etkisi, ana rahmini oluşturan kaslarda ve anne sutunun salgılanmasını sağlayan kas yapısındaki hucrelerde gorulur. Doğum esnasında ana rahminin etkili olarak kasılması doğumun gercekleşebilmesi icin son derece onemlidir. Oksitosin de, rahmi oluşturan kasların cok guclu bir şekilde kasılmasını sağlar. Ayrıca oksitosin, yeni doğmuş olan bebeğin beslenmesi icin anne sutunun salgılanmasını başlatır. Hurmanın tek başına bu ozelliği -oksitosin icermesi- bile Kuran'ın Allah'ın vahyi olduğunun onemli bir delilidir. Hurmanın tıbbi olarak faydalarının tespit edilmesi ancak yakın tarihlerde mumkun olmuştur. Halbuki Kuran'da yaklaşık 1400 sene evvel Allah'ın Hz. Meryem'e hamilelik doneminde hurma ile beslenmesini vahyettiği bildirilmektedir.

Ayrıca hurmada insan vucuduna bol miktarda hareket ve ısı enerjisi kazandıran, vucutta parcalanıp kullanılması kolay olan bir şeker turu bulunmaktadır. Ustelik bu şeker kan şekerini hızla yukselten glikoz değil, meyve şekeri fruktozdur. Ozellikle şeker hastalarında kan şekerinin hızla yukselmesi, pek cok organı olumsuz olarak etkiler, ancak en cok hasar goren organ ve sistemler goz, bobrekler, kalp-damar sistemi ve sinir sistemidir. Gozde gorme kaybına kadar varan rahatsızlıklar, kalp krizi, bobrek yetmezliği gibi pek cok ciddi hastalığın en onemli nedenlerinden biri, kan şekeri yuksekliğidir.

Hurma icerik olarak cok ceşitli vitamin ve minerale sahiptir. Lif, yağ ve proteinler acısından da cok zengindir. Hurmada sodyum, potasyum, kalsiyum, magnezyum, demir, kukurt, fosfor ve klor da bulunmaktadır. Hurma ayrıca A vitamini, betakaroten, B1, B2, B3 ve B6 vitaminlerini de icerir. Hurmada bulunan vitamin ve minerallerin, normal insan vucudunda ve hamilelik zamanlarındaki faydalarından bazılarını ise şoyle sıralayabiliriz:

*Hurmanın besleyici oranının gucu, icerdiği uygun mineral dengesinden kaynaklanmaktadır. Hurmada, hamilelikte kadınların alması gereken bir B vitamini olan folik asit de bulunmaktadır. Folik asit (B9), vucutta yeni kan hucresi yapımında, vucudun yapı taşı olan amino asitlerin yapımında ve hucrelerin yenilenmesinde onemli gorevler ustlenen bir vitamindir. Bu yuzden hamilelikte folik asit ihtiyacı belirgin şekilde artar ve gunluk ihtiyac iki katına cıkar. Folik asit seviyesi yetersiz olduğunda yapısal olarak normalden buyuk, ancak işlevleri duşuk alyuvar hucreleri meydana gelir ve kansızlık belirtileri ortaya cıkar. Ozellikle hucre bolunmesinde ve hucrenin genetik yapısının oluşmasında onemli rol oynayan folik asit, hamilelik sırasında gereksinimi iki katına cıkan tek maddedir. Hurma da, folik asit acısından cok zengin bir besin turudur.

*Ote yandan hamilelikte meydana gelen uzun sureli bulantı ve fiziksel tepkimeler nedeniyle potasyum eksikliği acığa cıkar ve bu durumda da potasyum takviyesi yapılması gerekir. Hurmada bol miktarda bulunan potasyum bu acıdan buyuk onem taşıdığı gibi, vucuttaki su dengesinin korunmasında da son derece etkilidir. Ayrıca potasyum, beyne oksijen gitmesine de yardımcı olarak berrak duşunebilmeyi sağlar. Bununla beraber vucut sıvıları icin uygun alkalik ozelliği sağlar. Zehirli vucut atıklarını dışarı atması icin bobrekleri uyarır. Yuksek kan basıncını duşurmeye yardım eder ve sağlıklı deri oluşumunu sağlar.118

*Hurmanın icerdiği demir, kırmızı kan hucrelerinde bulunan hemoglobin sentezini kontrol eder ve bu da hamilelikte kansızlığın engellenmesini ve bebeğin gelişimi icin hayati onem taşıyan kandaki alyuvarlar dengesinin uygun hale gelmesini sağlar. Bilindiği gibi alyuvarlar kanda oksijen ve karbondioksiti taşıyarak hucrelerin canlılığını surdurmesinde rol oynarlar. Cok fazla demir icermesi sebebiyle, bir insan gunde 15 tane hurma yiyerek vucudunun demir ihtiyacını karşılayabilir ve demir eksikliğinden kaynaklanan rahatsızlıklardan korunmuş olur.

*Hurmada bulunan kalsiyum ve fosfat ise, iskelet oluşumu ve vucudun kemik yapısının dengelenmesi icin cok onemli elementlerdir. Hurma, icerdiği bol fosfor ve kalsiyum ile kemik zayıflığına karşı bunyeyi korur ve bu hastalıkların azaltılmasına yardım eder.

*Bilim adamları hurmanın stres ve gerginliği giderici etkisine de dikkat cekmektedirler. Berkeley Universitesi uzmanlarının yaptığı araştırmalar, sinirleri guclendiren B6 vitamininin ve kasların calışmasında onemli rol oynayan magnezyum mineralinin hurmada yuksek miktarda bulunduğunu ortaya koymuştur. Hurma ayrıca icerdiği magnezyum ile, bobrekler icin de son derece onemlidir. Bir insan gunde 2-3 tane hurma yiyerek vucudunun magnezyum ihtiyacını karşılayabilir.119

*İcerdiği B1 vitamini ile sinir sisteminin sağlıklı olmasını kolaylaştırır. Vucuttaki karbonhidratların enerjiye cevrilmesine, protein ve yağların vucudun diğer ihtiyacları icin kullanılmasına yardımcı olur. B2 vitaminiyle de, vucudun enerji sağlaması ve hucrelerin yenilenmesi icin protein, karbonhidrat ve yağların yakılmasına yardımcı olur.

*Hamilelikte A vitaminine olan ihtiyac da artar. Hurma, icindeki A vitamini sayesinde, gorme gucunu ve vucut direncini artırır, kemik ve dişlerin guclenmesini sağlar. Hurma, betakaroten acısından da son derece zengindir.120 Betakarotenin hucrelere saldıran molekulleri kontrol altına alarak, kanseri onleyici ozelliği vardır.

*Ayrıca diğer meyveler genellikle protein acısından yetersizdir, ancak hurma protein de icermektedir.121 Bu ozelliği sayesinde vucudun hastalıklara ve enfeksiyonlara karşı korunmasını sağlar, hucreleri yeniler ve vucut sıvısını dengeler. Orneğin et de faydalı bir gıdadır ancak ozellikle boyle bir donemde taze bir meyve olan hurma kadar fayda vermeyebilir. Hatta boyle bir donemde etin fazla tuketilmesi vucutta zehirlenmeye neden olabilir. Hazmı kolay olan, hafif sebze, meyve turu yiyeceklerin tercihi daha uygun bir secimdir.

Hurma ile ilgili tum bu bilgiler, Allah'ın sonsuz ilmini ve insanlara olan rahmetini ortaya koymaktadır. Gorulduğu gibi modern tıbbın ancak gunumuzde tespit edebildiği hurmanın -ozellikle de hamilelik donemindeki- faydalarına Kuran'da 14 asır once işaret edilmiştir
--------------------------------------------------------------------------
ŞİFA KAYNAĞI BİR BİTKİ: ZEYTİN

Kuran'da dikkat cekilen besinlerden biri de zeytindir. Son yıllarda yapılan araştırmalar, zeytinin yalnızca lezzetli bir besin değil, bunun yanında onemli bir sağlık kaynağı olduğunu da ortaya koymuştur. Zeytinin yanı sıra zeytinin yağı da onemli bir besin kaynağıdır. Kuran'da zeytin ağacının yağına ise şu ayetle dikkat cekilmiştir:

Allah, goklerin ve yerin nurudur. O'nun nurunun misali, icinde cerağ bulunan bir kandil gibidir; cerağ bir sırca icerisindedir; sırca, sanki incimsi bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; (bu oyle bir ağac ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu,) Nur ustune nurdur. Allah, kimi dilerse onu Kendi nuruna yoneltip-iletir. Allah insanlar icin ornekler verir. Allah, herşeyi bilendir. (Nur Suresi, 35)

Yukarıdaki ayette "mubareketin zeytunetin" ifadesiyle zeytin, "bereketli, kutlu, uğurlu, sayısız yarar sağlayan" anlamlarına gelen mubarek sıfatıyla nitelendirilmiştir. "Zeytuha" ifadesiyle bildirilen zeytinyağı, diğer katı yağların aksine, tum uzmanlar tarafından başta kalp ve damar sağlığı icin olmak uzere en cok tavsiye edilen yağ ceşidi olarak bilinmektedir. Zeytinyağının sağlık acısından faydalarını şoyle sıralayabiliriz:

Kalp ve Damar Sağlığına Faydalı Olması

Zeytin ve zeytinyağı icinde bulunan yağ asitlerinin coğu tekli doymamış yağdır. Tekli doymamış yağlar kolesterol icermezler. Bundan dolayı zeytinyağı kandaki kolesterol oranını yukseltmemekte, tam tersine kontrol altında tutmaktadır. Zeytinyağı ayrıca vucut icin zaruri olan (EFA: essential fatty asit) omega-6 yağ asidi (linoleik asit) icermektedir. Bu ozelliğiyle sağlık orgutleri, (Dunya Sağlık Orgutu/WHO) damar sertliği, şeker hastalığı oranlarının yuksek olduğu toplumlarda kullanılan yağların icindeki yağ asidinin en az %30'unun omega-6 yağ asidi (linoleik asit) olmasını onermektedirler ki, bu da zeytinin değerini buyuk olcude artırmaktadır. 132

Bu konuda yapılan calışmalar, 1 hafta boyunca her gun 25 mililitre -yaklaşık 2 yemek kaşığı- doğal zeytinyağı tuketen insanların daha az LDL (kotu kolesterol) ve daha yuksek antioksidan seviyeleri gosterdiklerini ortaya cıkarmıştır.133 Antioksidanlar, "serbest radikaller" denilen vucudumuzdaki zararlı maddeleri etkisiz hale getirmeleri ve hucrenin tahrip edilmesini engellemeleri bakımından son derece onemli maddelerdir. Ayrıca zeytinyağı kullanımının kolesterol seviyelerini duşurduğu ve kalp hastalıklarını onlediği pek cok araştırma ile de tasdik edilmiştir.134

Zeytinyağı, kanda dolaşan LDL adlı zararlı kolesterol duzeyini duşurduğu, aynı zamanda HDL adlı faydalı kolesterol duzeyini ise yukselttiği135 icin kalp ve damar hastalarına ilac olarak tavsiye edilmektedir. Yuksek oranda kalp ve damar hastalıkları vakalarına rastlanan ulkelerde coğunlukla yuksek kolesterol duzeyine sahip doymuş yağlar tuketilmektedir.

Bunun yanı sıra zeytinyağı, vucutta bulunan omega-6 yağ asidinin omega-3 yağ asidine oranını da bozmamaktadır. Omega-3 ve omega-6 yağ asitlerinin vucuda belli bir oranda alınması cok onemlidir. Cunku bu oranlardaki dengesizlik durumunda kalple, bağışıklık sistemi ile ilgili hastalıklar ve kanser de dahil olmak uzere bircok hastalığın ilerlemesi soz konusu olmaktadır.136 Tum bu sebeplerden dolayı pek cok insan zeytinyağı ile sağlık bulmaktadır. Amerikan Kalp Topluluğu, kalp hastalığı riskini azaltmak icin yuksek tekli doymamış yağ diyetlerinin, %30 duşuk yağlı diyete bir alternatif olabileceğini ileri surmektedir.137



Kanser Onleyici Olması

The Archives of Internal Medicine'de yayınlanan bir calışma, yuksek oranda tekli doymamış yağ tuketen kadınların goğus kanserine yakalanma riskinin daha az olduğunu gostermiştir.138 New York'ta Buffalo Universitesi araştırmacılarının yuruttuğu ayrı bir calışmada ise, zeytinyağı gibi bitkisel yağlarda bulunan bir yağ olan B-sitosterol'un, prostat kanseri hucrelerinin oluşumunu engellemede yardımcı olabildiği belirtilmiştir. Araştırmacılar B-sitosterol'un, hucrelerin bolunmemesi emrini veren hucre ici haberleşme sistemini guclendirdiği, boylece hucre buyumesi kontrolsuz hale gelmeden kanserin engellenebileceği sonucuna varmışlardır.

Oxford Universitesi'ndeki doktorlar tarafından yurutulen son araştırmada da, zeytinyağının bağırsak kanserine karşı koruyucu ozelliğe sahip olduğu bulunmuştur. Doktorlar zeytinyağının, bağırsak kanserlerinin başlamasını engellemek icin midedeki asitle tepkimeye girdiğini keşfetmişlerdir. Oxford araştırmacıları aynı zamanda zeytinyağının safra asiti miktarını azaltarak ve DAO (diamin oksidaz adlı enzim) seviyesini yukselterek, anormal hucre artışına ve kansere karşı koruyucu olduğunu keşfetmişlerdir.139

Artriti (eklem enfeksiyonu) Onlemesi

Araştırmacıların raporlarına gore bol miktarda zeytinyağı ve pişmiş sebze yiyen insanların eklemlerdeki kronik enfoksiyonel bir hastalık olan romatizmal artrit gecirme riskleri azalabilmektedir.

Kemik Gelişimine Yardımcı Olması

Zeytinyağının icerdiği E, A, D, ve K vitaminleri, cocukların ve erişkinlerin kemik gelişimine yardımcı olması, kalsiyumu sabitleyerek kemikleri guclendirmesi bakımından oldukca onemlidir. Aynı zamanda yaşlılara da ozellikle tavsiye edilmektedir, cunku sindirimi kolaydır ve minerallerle vitaminlerin vucutta kullanılmasına yardımcı olur. Ayrıca kemik mineralizasyonunu (minerallerin kemiklerde cokmesi) harekete gecirerek kalsiyum kaybını engeller.140 Kemikler organizmanın mineral yapılarının deposunu oluşturur ve kemiklerde mineral birikimi olmadığı takdirde kemik yumuşaması gibi ciddi rahatsızlıklar ortaya cıkar. Bu bakımdan zeytinyağının, iskelet yapısı uzerinde cok olumlu katkısı vardır.

Yaşlanmayı Onlemesi

Zeytinyağının icerdiği vitaminler, hucre yenileyici ozelliklere sahip oldukları icin, yaşlılık tedavisinde de kullanılır, cildi besler ve korurlar. Besinler bedenimizde enerjiye cevrilirken oksidan denilen bazı maddeler ortaya cıkar. Zeytinyağı, icerdiği cok sayıdaki antioksidan maddeyle zararlı maddelerin tahribatını onler, hucrelerimizi yeniler, doku ve organlarımızın yaşlanmasını geciktirir. Zeytinyağı aynı zamanda vucudumuzda hucreleri tahrip eden, yaşlandıran "serbest radikal"leri baskılayan E vitamini acısından da zengindir.

Cocukların Gelişimine Katkısı



Zeytin ve zeytinyağı, icinde bulunan linoleik asitten (omega-6 yağ asidi) oturu yeni doğmuş bebekler, gelişim cağındaki cocuklar icin son derece faydalı bir besindir. Linoleik asitin eksikliği, bebekteki gelişimin yavaşlamasına ve birtakım deri rahatsızlıklarının ortaya cıkmasına neden olur. (Diane H. Morris, PhD., RD., A Health and Nutrition Primer, "Importance of Omega-3 Fatty Acids for Adults and Infants", ss. 28-34)

Zeytinyağı, vucudumuzdaki zararlı maddelerin tahribatını onleyen antioksidan elementleri ve insan icin buyuk onem taşıyan yağ asitleri icerir. Bunlar da hormonlara destek olur ve hucre zarının oluşumuna yardımcı olurlar.

Zeytinyağı, insan sutundeki yağ asidi oranına benzer, dengeli bir coklu doymamış bileşime sahiptir. İnsan vucudu tarafından elde edilemeyen, aynı zamanda vucut icin vazgecilmez onemi olan bu temel yağlı asitleri acısından, zeytinyağı yeterli bir kaynaktır. Bu faktorler zeytinyağını, yeni doğmuş bebekler icin oldukca faydalı kılmaktadır.

Doğum oncesi ve sonrasında bebek beyninin ve sinir sisteminin doğal gelişimine katkıda bulunmasından dolayı uzmanlarca, annelere onerilen tek yağ, yine zeytinyağıdır. Anne sutune yakın miktarda linoleik asit icermekle beraber yağsız inek sutune zeytinyağı katıldığında anne sutu kadar doğal bir besin kaynağı ozelliği kazanır. (http://www.mercola.com/2000/oct/22/infant_formula.htm)

Tansiyon Duşurucu Etkisi:


Archives of Internal Medicine dergisinin 27 Mart 2000 tarihli sayısında yayınlanan bir calışma, zeytinyağının yuksek tansiyona olumlu etkisini bir kez daha vurgulamaktadır. Ayrıca zeytin ağacının yaprağı ile tansiyon duşurucu ilaclar yapılmaktadır.

İster sıcak, ister soğuk olarak tuketilsin, zeytinyağı mide asitini azaltarak mideyi gastrit ve ulser gibi hastalıklara karşı korur.141 Bunun yanı sıra safra salgısını harekete gecirerek, en mukemmel hale gelmesini sağlar. Safra kesesinin boşalma işlemini duzenler ve safra taşı riskini azaltır.142 Ayrıca icindeki klor sayesinde de karaciğerin calışmasına yardımcı olur ve boylece vucudun atıklardan kurtulmasını kolaylaştırır. Bunların yanı sıra beyin atardamarlarının sağlığına da olumlu etkisi vardır.143

Zeytinyağı, tum bu ozellikleri dolayısıyla son yıllarda uzmanların oldukca dikkatini cekmektedir.144 Uzmanların yorumlarından bir kısmı şoyledir:

Sağlık ve beslenme konusunda onde gelen otoritelerden biri, CNN'in odullu muhabiri, The Food Pharmacy (Besin Eczanesi) ve Food-Your Miracle Medicine (Yiyecekler-Mucizevi İlaclarınız) kitaplarının yazarı ve aynı zamanda uluslararası bir koşe yazarı olan Jean Carper:

Yeni İtalyan araştırması zeytinyağının, LDL kolesterolunun atardamarları tıkama ozelliği de dahil olmak uzere bazı hastalık surecleriyle savaşan... antioksidanlar icerdiğini bulmuştur.

Diyetisyen ve beslenme uzmanı Pat Baird:

Zeytinyağının cok yonluluğu... onun beden sağlığına olan faydası hakkında daha oğreneceğimiz cok şey var.

Harvard Universitesi Halk Sağlığı Okulu Epidemiyoloji Bolumu başkanı Dr. Dimitrios Trichopoulos:

Amerikalı kadınlar doymuş yağların yerine daha fazla zeytinyağı tuketmiş olsalardı goğus kanseri riskinde %50 kadar azalma gercekleşebilirdi.

... Zeytinyağı bazı habis tumor turlerine karşı koruyucu bir etkiye sahiptir: prostat, goğus, kolon, pullu hucre ve yemek borusu tumorleri.

Miami Universitesi Tıp Fakultesi'nden D. Peck:

Zeytinyağının farelerdeki bağışıklık sistemini guclendirdiği ortaya cıkarılmıştır...

Milano Eczacılık Fakultesi'nden Bruno Berra:

... naturel sızma zeytinyağının kucuk polar bileşenleri LDL'nin oksidasyona olan direncini belirgin şekilde artırır.

II. Federico Universitesi Dahiliye ve Metabolizma Hastalıkları Bolumu'nden A. A. Rivellese ve G. Riccardi, M. Mancini:

Zeytinyağı insulin direncini engeller ve kandaki glikozun daha iyi kontrolunu sağlar.

Napoli Universitesi Tıp ve Kimya Fakultesi'nden Patrizia Galletti:

Zeytinyağı polifenollerinin besin olarak alımı, reaktif oksijen metabolitlerle ilgili olan hastalıkların riskini azaltabilir -mide ve bağırsakla ilgili bazı hastalıklar ve damarların tıkanması gibi. Zeytinyağı hidroksitirosolu insan eritrositlerini oksidatif tehlikeye karşı korur.

Harvard Universitesi Halk Sağlığı Okulu'ndan Frank Sacks:

Zeytinyağı acısından zengin bir diyet, aşırı şişmanlığı kontrol altına almada ve tedavi etmede duşuk yağlı bir diyetten daha etkilidir. Ayrıca daha uzun sureli kilo kaybına neden olur ve kiloyu korumak daha kolaydır...

Gorulduğu gibi bugun bircok bilim adamı zeytinyağını esas alan beslenme modelinin en ideal şekil olduğunu duşunmektedir. Bu ozelliklerinden dolayı gunluk beslenme programında her oğunde bulunması gereken en temel besinler, zeytin ve zeytinyağı olarak belirtilmektedir. Allah'ın pek cok ayette dikkat cektiği zeytin bitkisinin faydaları, tıp bilgisinin artmasıyla paralel olarak keşfedilmiştir.

Sizin icin gokten su indiren O'dur; icecek ondan, ağac ondandır (ki) hayvanlarınızı onda otlatmaktasınız. Onunla sizin icin ekin, zeytin, hurmalıklar, uzumler ve meyvelerin her turlusunden bitirir. Şuphesiz bunda, duşunebilen bir topluluk icin ayetler vardır. (Nahl Suresi, 10-11)
--------------------------------------------------------------------------
SUTUN OLUŞUMU

Sizin icin hayvanlarda da elbette ibretler vardır, size onların karınlarındaki fers (yarı sindirilmiş gıdalar) ile kan arasından, icenlerin boğazından kolaylıkla kayan dupduru bir sut icirmekteyiz. (Nahl Suresi, 66)

Vucudun beslenmesini sağlayan temel maddeler, sindirim sistemindeki kimyasal donuşumler sonucunda oluşur. Sindirilen bu besin maddeleri daha sonra bağırsak duvarından kan dolaşım sistemine gecerler. Kan dolaşımı sayesinde ilgili organlara sevk edilmiş olurlar.


SUTUN FİZYOLOJİK OLUŞUMU

Yukarıdaki tabloda mide kanalından gelen yarı sindirilmiş besinlerle damarlardan gelen kanın birleşerek vucuda dağılımı gorulmektedir. Bu karışımın bir kısmı kaslara ve diğer vucut dokularına dağılırken, bir kısmı da sut bezlerine sut olarak salgılanmak uzere ulaşmaktadır.



Sut bezleri de diğer vucut dokuları gibi kan yoluyla kendilerine getirilen sindirilmiş gıdalarla beslenirler. Bu nedenle kan, besinlerden gelen gıdaların toplanıp iletilmesinde cok onemli bir rol oynar. Sut de tum bu aşamalardan sonra sut bezleri tarafından salgılanır ve sindirilmiş besinin kan dolaşımıyla taşınması sonucunda oluştuğu icin besin değeri oldukca yuksektir. İnsanlar ne hayvanın karnındaki yarı sindirilmiş besini ne de hayvanın kanını doğrudan tuketebilirler. Bunları doğrudan tuketmeleri ciddi zehirlenmelere hatta olume yol acabilir. Ama Allah, yarattığı son derece kompleks biyolojik sistemler sayesinde, bu sıvıların icinden temiz ve sağlıklı bir gıdayı insanların faydasına sunmaktadır. Boylece insanların doğrudan tuketemeyeceği kan ve yarı sindirilmiş besinden icilir nitelikte, besleyici sut uretilmiş olur.
Gorulduğu gibi Nahl Suresi'nin 66. ayetinde, sutun biyolojik oluşumu ile ilgili tarif edilenler, gunumuz biliminin ortaya koyduğu bilgilerle buyuk bir uyum icerisindedir. Memelilerin sindirim sistemine yonelik uzmanlık gerektiren boyle bir bilginin Kuran'ın indirildiği donemde insanlar tarafından bilinmesinin mumkun olmayacağı ise son derece acıktır.
--------------------------------------------------------------------------

MUKEMMEL BİR MEYVE: İNCİR

"İncire ve zeytine andolsun" (Tin Suresi, 1)

Tin Suresi'nin birinci ayetinde Allah'ın incire "andolsun" şeklinde bildirmesi, bu meyvenin faydaları acısından son derece hikmetlidir.

İncirin İnsan Sağlığına Faydaları:

İncir herhangi bir meyve ya da sebzeye gore en yuksek lif iceriğine sahiptir. Sadece 1 adet kuru incir 2 gram lif sağlamaktadır, ki bu tavsiye edilen gunluk ihtiyacın %20'si'dir. Son 10-15 yılda yapılan araştırmalar, bitkisel gıdalarda bulunan liflerin sindirim sisteminin duzgun olarak calışması acısından cok onemli olduklarını ortaya koymuştur. Besin olarak alınan lifin sindirime yardımcı olduğu ve bazı kanser turlerinin riskini azaltmada etkili olduğu bilinmektedir. Beslenme uzmanları lif alımını artırmanın ideal bir yolu olarak, lif acısından zengin olan incir tuketimini tavsiye etmektedirler.

Lifli yiyecekler cozunur ve cozunmez olarak ikiye ayrılırlar. Cozunmez lif acısından zengin gıdalar, vucuttan atılacak maddelere su kazandırarak bağırsaklardan gecişi kolaylaştırlar. Boylece sindirim sistemini hızlandırırarak, duzenli calışmasını sağlarlar. Ayrıca cozunmez lifli besinlerin kolon kanserine karşı koruyucu olduğu da tespit edilmiştir. Cozunur lif acısından zengin besinlerin ise kandaki kolesterol seviyesini %20'den fazla duşurdukleri ortaya konmuştur. Bu nedenle kalp hastalıklarının riskini azaltmak acısından buyuk onem taşırlar. Eğer kanda fazla miktarda kolesterol varsa, bu kan damarlarında birikir ve kan damarlarının sertleşmesine, daralmasına yol acar. Kolesterol, hangi organın damarında birikirse o organa ait hastalıklar ortaya cıkar. Orneğin, kalbi besleyen atardamarlarda kolesterol birikimi olursa, goğus ağrısı, kalp krizi gibi sorunlar oluşur. Bobrek damarlarında kolesterol birikimi ise, yuksek tansiyon ve bobrek yetmezliğine yol acabilir. Ayrıca cozunur liflerin alımı mideyi boşaltarak, kan şekerini duzenlemesi acısından da onem taşır, cunku kan şekerindeki ani değişiklikler hayati riskler taşıyan rahatsızlıklarla sonuclanabilir. Nitekim beslenmeleri lif acısından zengin olan toplumların kanser ve kalp hastalıkları gibi rahatsızlıklara daha az oranda yakalandıkları tespit edilmiştir.122



Cozunur ve cozunmez liflerin her ikisinin birarada bulunması ise sağlık acısından ayrı bir avantajdır: Her iki lif turunun birarada bulunmasının, kanseri engellemede, tek başına olduklarından daha etkili olduğu ortaya cıkmıştır. İncirde her iki lif turunun -hem cozunur hem de cozunmez liflerin- birarada bulunması bu bakımdan inciri son derece onemli bir besin maddesi kılmaktadır.123

George Washington Universitesi Tıp Merkezi'nde Hastalıklara Karşı Korunma Enstitusu'nun başkanı Dr. Oliver Alabaster, incirden şu ifadelerle bahsetmektedir:

... burada gercek anlamda sağlıklı ve yuksek lif oranına sahip bir besini ekleme imkanı bulunmaktadır. İncirleri ve diğer yuksek lif oranına sahip besinleri sıklıkla tercih etmek... omur boyu sağlığınız acısından onem taşımaktadır.124

California İncir Danışma Kurulu'na (California Fig Advisory Board) gore, meyvelerde ve sebzelerde bulunan antioksidanların insanları bircok hastalıktan koruduğuna inanılmaktadır. Antioksidanlar, vucudumuzdaki kimyasal reaksiyonlar sonucu oluşan veya dışardan alınan zararlı maddeleri (serbest radikalleri) etkisiz hale getirirler ve hucrenin tahrip edilmesini engellemiş olurlar. Scranton Universitesi tarafından yurutulen araştırmada, kuru incirin, antioksidan bakımından zengin fenol bileşimine diğer meyvelere gore cok daha fazla sahip olduğu belirlenmiştir. Fenol, mikroorganizmaları oldurucu -antiseptik- bir madde olarak kullanılmaktadır. Scranton Universitesi’nde yapılan değerlendirmelere gore, İncirdeki fenol miktarı, diğer meyvelerle kıyaslandığında cok daha fazladır. 125

New Jersey'deki Rutgers Universitesi tarafından yurutulen araştırmada ise, kuru incirin icerdiği omega-3, omega-6 yağ asitleri (EFA: Essential fatty acids: vucut icin zaruri yağlar) ile fitosterol (bitkilerde bulunan yağımsı madde) sayesinde kolesterolu duşurucu olarak da onem taşıdığı anlaşılmıştır.126 Bilindiği gibi omega-3 ve omega-6 yağ asitleri vucutta uretilemezler ve gıdalarla alınmaları gereklidir. Ayrıca bu yağlar ozellikle kalp, beyin ve sinir sisteminin sağlıklı şekilde işlev gormesi acısından vazgecilmez oneme sahiptirler. Fitosterol ise, hayvansal gıdalardaki kalp ve damar sağlığı acısından tehlikeli olan kolesterolun yolunu tıkayarak kana karışmadan vucuttan atılmasını sağlar.

California İncir Danışma Kurulu tarafından "adeta doğanın en mukemmel meyvesi"127 olarak bahsedilen incir, insanoğlunun bildiği en eski meyvelerden biri olmasına rağmen, gıda ureticileri tarafından yeniden keşfedilmektedir. Cunku besin değerinin yuksek olması, sağlık icin faydaları, bu meyveye ayrı bir onem kazandırmaktadır.

İncir hemen hemen her ozel diyetin parcası olabilir: İncir doğal olarak yağ, sodyum ve kolesterol icermediği ve yuksek lif oranına sahip olduğu icin, kilo vermeye calışan kişiler icin de uygun bir besindir. Aynı zamanda incir, bilinen tum meyvelere gore en yuksek mineral iceriğine sahiptir. 40 gram incir, 244 mg potasyum (gunluk ihtiyacın % 7'si), 53 mg kalsiyum (gunluk ihtiyacın %6'sı) ve 1.2 mg demir (gunluk ihtiyacın %6'sı) icermektedir.128 İncirde kalsiyum oranı cok yuksektir; meyveler arasında kalsiyum iceriği acısından portakaldan sonra ikinci sırada gelmektedir. Bir kase kuru incir, bir kase sut ile aynı miktarda kalsiyum sağlamaktadır.

İncir, uzun sureli hastalıklardan sonra hızlı şekilde iyileşmeye yardımcı olan, guc ve kuvvet veren bir ilac olarak da duşunulmektedir. Fiziksel ve zihinsel zorlanmayı ortadan kaldırır ve vucuda enerji ve guc sağlar. İncirin en onemli besin oğesi, tum meyvenin % 51-74'unu oluşturan şekerdir ve tum meyveler arasında en yuksek şeker oranını icermektedir. Ayrıca incir, astım, oksuruk ve soğuk algınlığı gibi durumlarda da tedavi amaclı tavsiye edilmektedir.

Burada cok sınırlı olarak yer verdiğimiz incirin faydaları, Allah'ın insanlar uzerindeki rahmetinin bir gostergesidir. Rabbimiz zevkle yenen bu meyve icerisinde, insanın ihtiyacı olan maddeleri, onun sağlığına uygun bir denge ile, adeta paketlenmiş şekilde yararına vermektedir. Allah'ın bu ozel nimetinin Kuran'da zikredilmesi de, incirin insanlar icin onemine bir işaret olabilir. (En doğrusunu Allah bilir.) İncirin besin değerinin, insan sağlığı acısından oneminin, ancak gelişen tıp ve teknolojik imkanlarla tespit edilebilmesi, kuşkusuz Kuran'ın, herşeyin bilgisine sahip Allah'ın sozu olduğunun gostergelerinden biridir
--------------------------------------------------------------------------

DOMUZ ETİ VE SAĞLIĞA ZARARLARI

O, size oluyu (leşi)- kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilmiş olan (hayvan)ı kesin olarak haram kıldı. Fakat kim kacınılmaz olarak muhtac kalırsa, taşkınlık yapmamak ve haddi aşmamak şartıyla ona bir gunah yoktur. Gercekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Bakara Suresi, 173)



Domuz eti yenmesinin sağlığa zararlı pek cok yonu bulunmaktadır. Bu zararlar gecmiş donemlerde olduğu gibi, alınan her turlu tedbire rağmen gunumuzde de soz konusudur. Herşeyden evvel domuz, her ne kadar ciftliklerde, bakımlı ortamlarda yetiştirilirse yetiştirilsin, kendi pisliğini yiyen bir hayvandır. Gerek pislikle beslenmesi gerekse biyolojik yapısı nedeniyle domuzun bunyesi diğer hayvanlara oranla cok fazla miktarlarda antikor uretir. Yine domuzun vucudunda diğer hayvanlara ve insana oranla cok yuksek dozda buyume hormonu uretilir. Doğal olarak bu yuksek dozdaki antikorlar ve buyume hormonu, dolaşım yoluyla domuzun kas dokusuna da gecerek birikir. Bunun yanı sıra domuz eti cok yuksek oranlarda kolesterol ve lipid icerir. Bunların sonucunda tum bu aşırı duzeydeki antikorlar, hormonlar, kolesterol ve lipidlerle yuklu olan domuz etinin insan sağlığı acısından onemli bir tehdit olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

Bugun domuz etinin yoğun olarak tuketildiği ABD, Almanya gibi ulkelerin nufuslarının onemli bir bolumunu oluşturan normalin cok otesinde şişman kimselerin varlığı, artık alışılmış bir durum olmuştur. Domuz etine dayalı bir beslenme sonucunda, aşırı buyume hormonuna maruz kalan insan bunyesi, once cok fazla kilo toplamakta, sonra da vucut deformasyona -şekil bozukluklarına- uğramaktadır.

Bunların dışında, domuz etindeki sağlığa zararlı maddelerden biri de “trişin” parazitidir. İnsan vucuduna girdiğinde doğrudan kalp kaslarına yerleşerek olumcul tehlike oluşturan trişin parazitine domuz etinde sıklıkla rastlanmaktadır. Gunumuz teknolojisiyle trişinli domuzları teknik olarak tespit etmek mumkunse de onceki asırlarda boyle bir yontem bilinmiyordu. Bu nedenle, domuz eti yiyen herkes icin trişin parazitini kapma ve olumle karşı karşıya kalma riski vardı.

Gorulduğu gibi tum bu sebepler, Rabbimiz'in domuz etini yasaklanmasının hikmetlerinden bir kısmıdır. Ayrıca Rabbimiz'in bu emri, her koşulda sağlığa zararlı etkilerini surduren, denetimsiz uretiminde ise olumcul bile olabilen domuz etinin yenmesine karşı tam bir korumadır.

20. yuzyıla kadar domuz etinin insan sağlığını doğrudan tehdit eden zararları olduğundan haberdar olmak mumkun değildi. Bugunku tıbbi cihazlarla, biyolojik testlerle somut bicimde ortaya konmuş bu zarara karşı, daha kimsenin mikrop, bakteri, trişin, hormon, antikor gibi kavramlardan haberi olmadığı 14. yuzyılda indirilen Kuran'da kesin onlem alınması da, Kuran'ın ustun ilim sahibi Rabbimiz'in vahyi olduğunu gosteren mucizelerdendir. Bugun de domuz uretiminde alınan her turlu onlem ve denetime rağmen, domuz etinin fizyolojik olarak insan vucuduna uygun bir besin turu olmadığı, insan sağlığına kesin zararı olan bir et ceşidi olduğu gerceği değişmemiştir.
__________________